Yine 24 Nisan geldi Ermeni soykırımı emperyalis bir yalandır
YİNE 24 NİSAN GELDİ ve bizlere zorla kabul ettirilmek istenen sözde ermeni soykırımı yine gündemde. Prof.Dr. Mehmet Ali KÖRPINAR kaleminden
Değerli arkadaşlar,
Papa Francesko’da Ermeni tehcirini yüzyılın ilk soykırımı olarak tanımladı. Yani soykırım tanımı olmayan bir dönemde, Osmanlı askeri kuvvetlerine de hükmeden Alman Genelkurmayının isteği üzerine, Talat Paşa tarafından yaptırılan tehcir için bir soykırım tanımı yapılıyor. 24 Nisan’ın yaklaştığı bu süreçte, dünyaya bu olayı yeniden anımsatmak ve güncellemek için aktüel kişilerin bu şekilde bir söylev yapması tezgahlanıyor. Yani Ermeni diasporası yine iyi çalışıyor.
Ancak bazı stratejik yanlışlarda yapıyorlar. Önce 1915-18 dönemi olarak tanımlanan tehcir süreci, şimdi 1915-1923 olarak düzeltildi. Çünkü Osmanlı döneminde yapılan tehcir için daha kurulmamış olan Türkiye Cumhuriyetinin suçlanmasının mantıksız olduğu anlaşıldı.
Peki biz ne yapıyoruz? Bu konuda en önemli ve en olanaklı Türk Tarih Kurumumuzdan ses yok. Ne yazık ki Prof. Dr. Yusuf Hallaçoğlu’nun 2008 de görevden alınmasından sonra artık Türk Tarih Kurumunun, Ermeni meselesinde adı ve sanı duyulmuyor. Yüce önderimiz Mustafa Kemal ATATÜRK’ümüzün sanki bu günleri düşünerek kurmuş olduğu Türk Tarih kurumu bu süreçte çalışmayacaksa ne işe yarar?
Ayrıca Üniversitelemizden de bu konuda ses yok. 15-17 Mart 2006’da, İstanbul Üniversitemizce düzenlenen TÜRK-ERMENİ İLİŞKİLERİNDE YENİ YAKLAŞIMLAR SEMPOZYUMU’un özetini sunduğum 23.3.2006 tarih ve ERMENİ SORUNUNUN İRDELENMESİ başıklı yazımı aşağıda sizlere yeniden anımsatmak istedim.
Umarım diğer üniversiteler, siyaset kuruluşlarımız ve STK’lar da bu konuda bir şeyler yaparlar. Son pişmanlık yarar getirmez. Ancak rahmetli Kamuran Gürün, Bilal Şimşir, Prof. Dr. Türkkaya Ataöv, Erol Ulubelen, Uluç Gürkan ve Şükrü Server Aya gibi değerli aydınlarımızın bu konudaki bireysel emeklerini kutlamak ve eserlerini bir kez daha anmak gerekiyor.
Sevgi ve saygılarımla (13.4.2015).
Prof.Dr. Mehmet Ali KÖRPINAR
ERMENİ SORUNUNUN İRDELENMESİ!!!
Değerli arkadaşlar,
15-17 Mart 2006, tarihleri arasında, İstanbul Üniversitesi tarafından düzenlenen TÜRK-ERMENİ İLİŞKİLERİNDE YENİ YAKLAŞIMLAR SEMPOZYUMU’na katıldım. Bu sempozyumu düzenleyen Sempozyum Başkanı Rektörümüz Sn. Prof. Dr Mesut Parlak ve Rektör Yardımcımız Sn. Prof.Dr. Şafak Ural’ı ve emeği geçen herkesi kutlarım.
Sempozyum açılışında Feriköy Ermeni İlköğretim Okulu öğrencisi Katya Halaçoğlu İstiklal Marşımızı okudu. Ardından Surp Takavor Ermeni Klisesi Korusu, ilahiler ve Türkçe şarkılar söyledi, 10. yıl marşımızla konserini bitirdi. Sonra katılımcılar bildirilerini sunmaya başladı.
Her katıldığım toplantıda yaptığım gibi yine aldığım notlarla katılımcıları ve sunumlarını, sizlere kısaca anlatmak isterim. Ayrıca çeşitli nedenlerle sempozyuma katılamayanlara da yararlı olacağını zannediyorum.
1- Prof. Yair Auron (İsrail Açık Ü.): Ben gazete haberlerini, arşivleri ve anıları incelediğimde, Ermenilerin başına gelen açıkça soykırımdır dedi. 3 gün boyunca toplantılara katıldı, not aldı.
2- Prof. Dr. Mehmet Saray (İ.Ü.): Rum ve Ermenilerin maşa olarak kullanıldıklarını, Osmanlı aleyhine kışkırtıldıklarını dile getirdi. Mustafa Kemal Atatürkün, 7.03.1920 de ABD’li gazeteciye verdiği demeci anımsattı: Söylenenlerin hiç birisinin aslı yoktur, Türkler kadar başka milletlerin diline, dinine ve kültürüne bu kadar saygılı olan bir başka millet yoktur, Rumlar ve Ermeniler düşmanla işbirliği yapmadığı sürece rahat bir hayat yaşamıştır ve yaşayacaktır dediğini vurguladı.
3- Gülnihal Bozkurt: Osmanlı hukuku ve gayrimüslim konusunda bilgi verdi ve gayrimüslimlerin ceza hukukunda ayrıcalıkları olduğunu, herhangi bir suç işlediklerinde müslümanların aldığı cezanın yarısını aldığını vurguladı. Bu azınlıklara verilen ayrıcalık, tarihte bir ilk ve tektir dedi.
4- Prof. Dr. Ali Aslan (İ.Ü.): Osmanlı döneminde Ermenilerin 3 ayrı kilisesi olduğunu, 1876 da Rusların Kafkasyaya girmesiyle ve bu kiliseler yardımıyla Osmanlılarla, Ermenilerin arasında sorunlar başladığını, özellikle Ecmiyazin Katogigosluğunun Anadoluyu işgali sırasında Ruslara destek verdiğini de belirtti. Kiliseler arasındaki rekabet ve dış güçlerin kışkırtması ile çeşitli ermeni isyanları olmuştur dedi.
5- Erol Kürkçüoğlu: Anadoluya gelen misyonerlerin, silahsız haçlı seferini başlattığını vurguladı ve bunların yönlendirmeleri ile 1915 – 1921 yılları arasında 520 000 müslümanın katledildiğini belirtti. Rusların sıcak denizlere inme isteği yüzünden Ermenilerin, Osmanlıya sadık bir milletken, isyancı ve yabancı bir millet haline dönüştüğünü söyledi.
6- Prof. Dr. Servet Mutlu (Başkent Ü.): Son dönem Osmanlı ve Ermeni nüfusu hakkında bilgi verdi ve dış belgelerle kıyaslamalar yaptı. Ermeni Patrikhanesinin ürettiği o döneme ait bilgilerin, tutarsızlığını açıkladı.
7- Av. Cem Özgönül (Araştırmacı, Almanya): Yazmış olduğu yeni kitapla, Ermeni sorununa değinen ve Alman belgelerindeki yanlışlıkları ve Johaness Lepsius’un çarpıtmalar ile Almanların bu olayda kendilerini aklamak, Türkleri ise suçlamak istediklerini vurguladı.
8- Prof. Dr. Hikmet Özdemir (TTK): Tehcir kararının veriliş nedenlerini incelediğini ve 1915 yılına dek Anadoluda Ermeni gönüllülerin 30.000 Türkü öldürdüğünü ifade ederek, unutulmaması gerekenin, Osmanlıda, Ermenilerin geri dönüşü için kararı alan irade ile tehcir kararını veren iradenin aynı olmasıdır dedi. 1915 de İngilterenin propagandası ile yaratılan sanal belleğin, bugün bir din haline dönüştüğünü de vurguladı.
9- Prof. Dr. Yusuf Sarınay (Devlet Arşivleri Gen. Müd.): 12 tane büyük ilde 1890-1916 yılları arasında Osmanlıya karşı 40 dan fazla Ermeni isyanı olduğunu belirtti. Tehcir sırasında ermenilere kötü davrananların devlet mahkemelerinde yargılandığını ve Almanyada yahudilere kötü davrandı diye hiçbir Alman yönetici yargılanmış mıdır, idam edilmiş midir? diye sordu.
10- Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu (TTK Bşk.): Tehcir sırasında ermenilerin çeşitli hastalık ve çete saldırıları (Urban aşireti) ile 227.500 kayıp verdiklerini söyledi. Devletin bu tehcir sırasında 3.800.000.000 kuruş harcadığını ifade ederek, yapılan araştırma sonucu 1673 kişinin (975 kişi halktan, 698 kişi de devlet yetkilisi) mahkemeye verildiğini, 67 kişinin idam kararı ile 68 kişinin kürek cezası ile cezalandırıldığını belirtti.
11- Adam Balcer (Polonyalı Akademisyen): Bazı tarihçilerin ermeni tehcirinin, soykırım olduğunu söylerken yeteri kadar kanıt gösteremediklerini belirtti. Polonyalı tarihçilerinde, ermenilerin müslüman halka yaptıklarına da hiç değinmediklerini söyledi.
12- Salahi Sonyel: Ermeni sorunu ve İngiltere ilişkilerini açıklarken, 04.12.1920 de Times’ın, Rus işgali sırasında Türkler ermenilere karşı hiçbir kıyıma girişmemiştir dediğini ifade etti.
13- Prof.Dr. Hasan Dilan: Ermeni meselesi ve Fransa ilişkileri için Fransada 2500 arşiv belgesini incelemiş ve bu konuda 6 kitap yazmış. Fransızların esas amacının Türkiyeyi bölmek olduğunu ve bunun için de gereken haritaların hazırlanmış olduğunu vurguladı. Özellikle Kilikyada kurulması düşünülen küçük Ermenistanı, Fransızların tam anlamda desteklediğini belirtti.
14- Cemil Hasanlı: Ermeni sorunu ve Rusya ilişkilerini dile getirdi ve Rusyanın kışkırtması ile ermenilerin çeşitli isyanlar sonucu katliamlar yaptıklarını belirtti.
15- Dr. İnanç Atılgan: Ermeni sorunu ve Avusturya ilişkilerini anlatarak, 1873-1936 arası 8798 belgeyi incelediğini ifade etti. Viyanada kurulmuş olan Viyan Avusturya Türk Ermeni platformu, durumu değerlendirmek için her iki taraftan 100 er adet belge istemiş, bu belgeleri biz göndermişiz. Ayrıca 80 er adet daha isteyince Ermenistan tarafı, Türkiye önce soykırımı kabul etsin sonra belge göndereceğiz diyerek ön koşul ileri sürmüşler.
16- Prof. Dr. Kemal Çiçek (Erzurum Ü.): Ermenistan sorunu ve ABD ilişkilerini anlattı ve ABD belgelerinin 3 çeşit oldugunu ifade etti. ABD li 125 adet misyonerin Anadolu da görev yaparken, kendilerine 845 ermeni yardım etmiş. Tehcir kararının alınması ile ilk hareketin arasında en az 10 günlük hazırlık süresi olduğunu da belgelendirdi.
17- Em. Org. Kemal Yavuz: Osmanlı Ermenileri sorununa Büyük devletlerin etkisini çok güzel sunarak, bölgeye komşu ve bölge dışı bazı devletlerin kendi siyasi emellerine alet edildiklerini vurguladı. Bu yanlış yönlendirme ve kararlar, bu olayda onbinlerce insanın ölümüne ve yüzbinlerce insanın asırlardır yerleşip oturdukları topraklardan koparılarak, dünyanın dört köşesine savrulmalarına sebep olmuştur. Sebep olanlar utansın dedi.
18- Doç. Dr. Betül Aslan (Erzurum Ü.): Ermenilerce yapılan kitlesel katliamların, 1917 Bolşevik ihtilali ile Rusların Anadoludan çekilmesi ve silahlarını Ermenilere bırakmasıyla başladığını belirterek, Erzurum merkezde 13.375 Türkün katledildiğini ve çevre köy ve sancaklarla bu sayının 35.000 e ulaştığını söyledi. Elde ettikleri sonuçlara 10 yıl boyunca yüzlerce belge ve raporlara ulaşıldığını vurgulayarak, Dün İsrailden gelen Yair Auron’un sadece 2 hatırat ve raporla, Ermeni iddialarına nasıl destek verdiğini merak ediyorum dedi.
19- Prof. Dr. Justin McCarthy (Louisville Ü.): Osmanlıların mantıklı insan olduklarını ve her şeyi de mantıklı yaptıklarını belirterek, Ermenileri tehcir etmelerinde Osmanlının iyi sebepleri olduğunu, Ermenilerin kendilerini arkadan vurmalarından korktuklarını söyledi. Sivas bölgesinde nüfusun %15 ini oluşturan Ermenilerin isyan çıkarmalarının aptalca olduğunu, Van isyanında ise Ermenilerin Ruslara nasıl yardım ettiklerini anlattı. Bence Ermeniler, Rusların bilinçli casuslarıydı, ve maalesef Osmanlı topraklarında yaşayan milyonlarca müslümanın öldürülmesine araç oldular. Şundan emin olabiliriz ki Osmanlılar Ermenilerin isyanını bastırmak konusunda haklıydılar. Akademik olarak soykırımın tanımının iyi yapılması istedi ve her öldürme olayı soykırım değildir, Çünkü diaspora profesyonelce yalanlar üretiyor dedi.
20- Ara Sarafian (Mavi Kitabın yayıncısı): İngilizlerin bir menfi propaganda aracı olarak kullandığı Mavi Kitabın yayıncısı olarak söz alan Sarafian, bu kitaba göre ermenilere soykırım yapılmıştır dedi. Ancak gösterilen tepkiler üzerine, Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlunun, bir proje yaparak, nerelerde ermenilere katliam yapıldığını ve nerelerde ermenilere ait bir toplu mezar varmış, hem ermenilerin ve hem de Türklerin kayıplarını beraber araştıralım teklifini, Srafian kabul etti.
21- Em. B.Elçi Şükrü Elekdağ (CHP MV.): Bütün gerçekler, Toynbee tarafında yazılan Mavi Kitabın başarılı bir propaganda faaliyeti olduğu kadar, başarılı bir sahtecilik örneği ve kandırmaca olduğunu gösteriyor. 159 belge ve raporun olduğu kitabın ABD li misyonerler tarafından yazıldığını, bu misyonerlerin belgelerinin de Osmanlı karşıtı olduğunu anlatarak, 52 belge ve raporun ermeni miltanlarca yazıldığının sonradan ortaya çıktığını, 7 belge ve raporun da Osmanlıyla çarpışan Taşnak partisince düzenlendiğini, 32 belgenin ise tamamen kod adları belirtilen kişilere dayandırıldığı açıkladı. Ermenilerin elinde sadece Mavi Kitap kaldı, bu son kaledir ve bu son kale de düşmek üzeredir dedi. Ermeni meselesinin siyasi, tarihi ve hukuki boyutu olduğunu ve ona göre incelenmesi gerektiğini önerdi.
22- Em. B.Elçi. Ömer Engin Lutem: ABD deki Diaspora Ermenilerinin Türklerden nefret ettiğini belirterek, bu nefret, Türk-Ermeni barışı önündeki en büyük psikolojik engeldir dedi. Ermeni sorununun 1920 de bittiğini, tehcire uğrayan birinci kuşak ermenilerin Türklere kırgın olduğunu, ancak nefret etmediğini söyledi. Tehcirle ilgisi olmayan ikinci ve üçüncü kuşak ermeniler, Türklerden nefret ediyor. Bu nefret bir ırkçı nefrettir dedi. Esasen Ermeni sorununun, 24 Nisan 1965’te Erivanda düzenlenen 50.yıl gösterilerinde ortaya çıktığını düşünüyorum dedi.
23- Doç.Dr. Jeremy Salt (Bilkent Ü.): Hafızalara yerleşen bir fikrin sonradan ortadan kaldırılmasının çok zor olduğunu, Ermeni soykırımı fikrinin de buna örnek olabileceğini söyledi. Anadoluda yaşananların ve halkın çektiği acıların hiçbir kitapta yer almadığını anlatarak, I. Dünya savaşında dünyanın değişik ülkelerinde savaşta ölenlerin sayısı verilirken, Osmanlı Devletinde ölenlerin sayısı konusunda batıda bir referansa rastlamadığını dile getirdi.
24- Doç.Dr. Sedat Laçiner (U.S.A.K. Bşk.) : Dünyadaki Ermenilerin %75 inin Ermenistanda yaşamadığını ve ülkede yaşayanların sayısının da 2,5 milyon olduğuna dikkat çekerek, Türk-Ermeni ilişkileri denilince Türkiye ile Ermenistan arasındaki ilişkiler değil, diaspora ile Türkiye arasındaki ilişkilerin ele alınması gerektiğini savundu. Aslında Ermeni sorunu, bir diaspora sorunudur dedi.
25- Em. B.Elçi. Dr. Bilal Şimşir (Bu konuda 27 kitabı var): 1973 yılından başlayan suikastler sonucu 39 adet Türk diplomatı ve aile yakınları öldürülmüştür. 4 kıtada sistematik olarak 20 yıl süren saldırılar oldu. Bu vahşetin dünya diploması tarihinde bir eşi daha yoktur. Katilleri bugün Ermenistanda yaşıyorlar ve öldüklerinde de kahraman olarak anılacaklardır. En fazla diplomatlarımızın öldüğü 2 ülke vardır. Bunlar Fransa ve Avusturyadır. Şimdi bu iki ülke AB’ye girme girişimimizi de engellemektedir dedi.
26- Süleyman Beyoğlu: Tehcir yargılamaları konusunda bilgi verdi ve Genel Kurmay belgelerine göre 480.000 kişinin tehcire tabi tutulduğunu, bu sırada suç işleyenlerin 3 kişiden oluşan bir heyetle araştırıldığını, yargıya bu yolla 1673 kişinin sevk edildiğini söyledi.
27- Feridun Ata: 5.02.1918 de başlayan tehcir yargılamalarında, tehcirden dönen Ermenilerin de şahit olarak dinlendiğini açıkladı.
28- Doç. Dr. Sadi Çaycı (ASAM): Soykırım hukuku ve Ermeni tehcirine uygulanabilirliği konusunda bilgi verdi ve işlendiği tarihte yürürlükteki ceza yasalarına göre suç sayılmayan olaylar için kişiler yargılanamaz dedi. Üstelik Türklere, önce soykırımı itiraf et sonra gerisini konuşalım demek, olaylara engizisyon mantığı ile yaklaşmak demektir dedi.
29- Neslihan Verda Akün: Uluslararası hukuk ve Türk hukukunda Soykırım başlıklı konuşmasında, Soykırım suçunun 1946-1948 yılları arasında inşaa edilen sözleşmeye taraf olan ülkeler için geçerli olduğunu, II. Dünya savaş suçlularının da soykırım yasası ile mahkum edilmediklerini vurguladı. Laheye gitmek için her iki grubun hukuki uyuşmazlığının olması gerektiğini oysa olayın ermenilerce tamamen siyasi bir uyuşmazlık olarak algılandığını belirtti.
30- Prof. Dr. İsrael Charny (Kudüs Hebrew Ü.): Türk ermeni ilişkilerinde Tarihi sorunların Psikolojik Yorumları konusunda konuşarak, bence silahsız ve savunmasız herhangi bir grup öldürülürse bu soykırımdır dedi. İsrailin, Sina savaşının başladığı gün sokağa çıkma yasağı ilan edildiğini bilmeyen ve evlerine dönen 49 silahsız ve savunmasız arap grubunun, İsrail askerlerince öldürülmesi olayı bir soykırımdır diye tanımlama yaptı (İsrailli yöneticilerin bu tespiti duymasını isterim ve nasıl tepki vereceklerini de merak ediyorum). 3 gün süreyle toplantılara katıldı ve bizim lehimize konuşanların fotoğraflarını çekti. Ne hikmetse soykırımı savunanlar da onun etrafında oturdular, konuşmaları sonrası gelip onunla karşılıklı tebrikleştiler.
Peace in the country: Türkler ve ermeniler uygulamalı,
Peace in the world: Bunu da tüm dünya uygulamalıdır dedi.
Her tartışmaya açık olalım ama çok kolay olmadığını söyledi.
31- Dr. F. Sevinç Göral (ASAM): Türk Ermeni meselesinin psikolojik dinamikleri: Mağduriyet Psikolojisi ve Büyük Grup Kimliği konusunda konuşma yaptı. Ermeniler, mağduriyet psikolojisinden yararlanmaktadır, zihinsel anavatandan uzaklaştırılma tanımı ile ermeniler arasında güçlü bir ortak kimlik kuruluyor dedi. Diaspora, ermeni grup kimliğinin canlı tutulması için seçilmiş travmanın nesiller arasında taşınmasını sağlıyor. Böylece tehciri yaşamamış olmalarına rağmen 2. ve 3. kuşak ermeniler, 1. kuşağa göre daha çok Türk düşmanı oluyorlar şeklinde açıklama yaptı.
32- Habib Afram (Beyrut Süryani Metropoliti): Türkiyenin yeni bir sayfa açması gerektiğini, burada Türkiye’deyim, anavatanımda ve beni yerimden eden ülkedeyim dedi. Diyalog ve vicdan temizlemesi yapılmasını, barış komisyonlarının kurulmasını söyledi. Arkadaşlar galiba önümüzdeki dönemde, ülkemiz için bir de süryani soykırımı suçlaması söz konusu olacak.
33- Prof. Dr. Boghos Levon Zekiyan (Venedik Ermeni Akademisi): Hem Türkler hem de Ermeniler travma yaşıyor, bu memlekette ermenilere çok zulüm edilmiştir ve soykırım yapılmıştır ama eminim ki Türkler ve Ermeniler bir gün yeniden beraberce yaşayabileceklerini söyledi. Birçok ermeninin bilinçaltında Türke güvenilmez tanımı ve aynı şekilde de Türklerde de Nankör Ermeni algısı var dedi. Konuşması sonrası İsrael Charny ile tebrikleşti. Sorulara cevap verirken, sadece kendinin istediği konulara girdi ve sanki ermenistan anayasasından haberi yokmuş gibi davrandı. Sonra da toplantıyı terk etti.
34- Em. B.Elçi Gündüz Aktan (ASAM Bşk): Ermenilerin bir politik grup olduğunu çünkü kendi bağımsız devletlerini kurmak için mücadele etmişlerdir. Soykırımın politik grupları kapsamadığını belirtti. Tehcir yasal bir tedbirdir dedi. Ermenilerin aşağılık görülmesi için önceden bir neden yoktur ve ne de o sırada ortaya çıkmıştır. Tam tersine Türkleri, Ermeniler hep aşağılamıştır. Prof.Dr. Justin McCarthy’nin ortaya çıkardığı gibi 1821 ile 1922 yılları arasında, isyan ve savaşlarda 5 milyon müslüman Türk katledilmiş ve 5 milyon da Anadoluya sürülmüştür. Bu gerçeğin herkesçe bilinmesi, özellikle Türklerin milli çıkarlarını gereğince savunması için bu 101 yıllık dönemle yüzleşmesi gerekmektedir. Bundan kaçınmak, soykırım travmasını yaşamak demektir dedi.
Uluslararası mahkemeye gitmeye hazır olalım, çünkü onlar mahkemeye gidip kaybedeceklerinden korkuyorlar dedi.
35- Em. B.Elçi Pulat Acar: Her iki tarafta aklını kullanırsa ve karşı tarafın duygularını ve belleğini incitmemeye özen gösterirse, barış ve dostluk gerçekleşebilir dedi. Ancak, dostluk yanlısı Ermeni yöneticiler bile diaspora tarafından tehdit edilmiştir dedi.
37- İbrahim Ethem Atnur: Türkiyede Ermeni Asıllı Kadın ve Çocuklar konulu sunumunda, Kadın ve çocukların yetimhanelerde toplandığını, hatta tehcire uğrayanlar için Halepte 2 tane daha yetimhane açıldığını, ABD li misyonerler tarafından 25.900 Ermeni çocuğun eğitildiğini, 23.000 çocuğun da dışarıya gönderildiğini söyledi.
38- Carol Roman (Romanyalı): İnsani yaklaşımlarla Türk-Ermeni ilişkilerinin yeniden oluşturulmasını anlattı. İlişki kurulmasını haçlı zihniyeti ile engellemek isteyenler olduğunu vurgulayarak, ne zaman AB ile Türkiyenin ilişkileri gelişse, hemen Ermeni sorunu ortaya çıkarılıyor dedi.
39- Bertil Duner (İsveçli): Tarihin mercek altına alınması konulu konuşmasında, 1999 yılında İsveç parlamentosunun soykırımı tanıdığını, çünkü 1948 tarihli sözleşmeye taraf bir ülke olduklarını açıkladı. Konuşmasını yaptıktan sonra hemen ayrıldı ve sorulara yanıt veremedi.
40- Prof. Dr. Aslan Terzioğlu (İ.Ü. Tarihçi): Alman ve diğer yabancı kaynakların ışığında Ermeni tehciri sorunu konulu sunumunda, tehcir olayının soykırım amaçlı olmadığını belirtti. Ermenileri toplu bir şekilde yok etmek söz konusu olsaydı, İstanbul ve İzmirdeki Ermeniler içinde aynı karar alınmalıydı dedi. Esas zayiatın göç sırasında koşulların çok kötü olması nedeniyle verildiğini açıkladı.
41- Prof. Dr. Nuri Bilgin (Ege Ü.): Kimlik inşaası için tarihin araçsallaştırılması konulu konuşmasında, Ermenilerin kimliklerin korunma ve inşaası sürecinde, seçici bellek, aidiyetin korunması ve dış gruplarla farklılaşmanın abartılmasının sağladığını vurguladı. Güdümlü kollektif bir bellek işletilmesi ile düzenli ve sağlıklı ilişkilerin kurulmasının engellendiğini, şeytani dengelerin söz konusu olduğunu söyledi.
42- Av. Kegam Karabetyan (Kastamonulu): Bir Türk Ermenisi olarak görüşlerini açıkladı. 1000 yıldan uzun süren bir dostluğumuz var, kısa dönemde çıkar çevrelerinin elinde maşa olmayalım, bu beraberliğimizi kimsenin bozamayacağını vurguladı. Türk vatandaşı olmaktan gurur duyuyorum, ne mutlu Türküm ve Türkiye de yaşayan bir Ermeniyim dedi.
Değerli arkadaşlar,
Yine İstanbul Üniversitesinin 24-25 Mayıs 2001 tarihleri arasında düzenlediği, ULUSLARARASI TÜRK-ERMENİ İLİŞKİLERİ SEMPOZYUMU’na ve de İTÜ ve Sivil Toplum Kuruluşları Birliği Platformunun 15-16 Aralık 2005 tarihleri arasında düzenlediği, TÜRK ERMENİ İLİŞKİLERİNDE TARİHİ GERÇEKLER SEMPOZYUMU’na da katıldım.
Bu katılımlar sonucu edindiğim bilgiler ışığında, yapacağım yorumları sizlerle paylaşmak istedim.
1- Söz konusu sempozyumlara daha fazla katılımları beklerdim. (Başbakanlık, Dış işleri bakanlığı, TBMM, Adalet Bakanlığı, Silahlı kuvvetler, üniversiteler, Siyasi partiler, yazılı ve görsel medya temsilcileri, köşe yazarları ve STK temsilcileri gibi). Çünkü katılımcılar tarafından sunulan çok önemli bilgilerin herkes tarafından iyi algılanması, her yerde ve her koşulda ifade edilmesi gerektiğini düşünüyorum.
2- Bu konuda devletimizin tüm kuruluşlarında ortaya çıkmamış bilgi ve belgelerin, en kısa zamanda ve hem de yabancı dillerde yayınlanacak şekilde düzenlenip ortaya çıkarılması çalışmalarına hız verilmeli, her türlü destek ve katkı sağlanmalıdır.
3- Yetkililerce, Ermeni meselesinin çözümü için ulusal bir strateji tayin edilmelidir. Bu stratejiye uygun olacak şekilde, ülkemizdeki kurumlarca (TTK, Dışişleri Bak. Adalet Bakanlığı, Üniversiteler, Araştırma Enst. Gibi) her yıl düzenlenecek uluslararası konferans, sempozyum, kurs ve seminerlerle yeni bilgilerin ve belgelerin paylaşımı yapılmalıdır. Özellikle dışişlerinin tüm çalışanlarının bu kurslardan geçmesi ve sertifika sahibi olmalarının gereğine inanıyorum.
4- Türk-Ermeni ilişkilerinde esas sorun ABD diasporasıdır. O nedenle diasporanın sahip oldukları tüm olanaklar (lobi faaliyetleri, kitap, CD, gazete, web sayfası gibi) iyi araştırılmalı ve kamuoyuna açıklanmalıdır. Ülkemizin kurum ve kuruluşlarının, bu olanaklarla uzun süre nasıl baş edeceği konusunda çalışmalara başlanmalıdır.
5- Bugün 14 ülke (Uruguay, Arjantin, Fransa, Yunanistan, Kıbrıs Rum Kesimi, Rusya, Lübnan, İsveç, İsviçre, Kanada, Hollanda, Belçika, Slovakya ve Polonya) Ermenilere soykırım uygulandığını kabul etmiş ve hatta Fransa, Belçika ve İsviçre bu konuda yasa da çıkarmıştır. ABD de ise 37 eyalette Ermeni soykırımı olduğu kabul edilmiştir. Bütün bunlar dünyaya yayılmış 7,5 milyon Ermeninin ve onları yönlendiren diasporanın yılmadan ve sabırla çalışması sonucudur. Bu saptamanın, ülkemizin nasıl bir tehlike ile karşı karşıya olduğunun bilinmesi açısından çok önemli olduğunu düşünüyorum.
Sonuç olarak, ermeni meselesi konusunda bu güne kadar kişisel özverileri ile kendilerini yetiştirmiş aydınlarımıza sahip çıkalım ve onları kaybetsek de (Sayın Kamuran Gürün gibi) onların ürünlerini koruyalım.
Umarım yukarıda saydığım kaygı ve düşüncelerimi paylaşacak yurtsever kişiler vardır. Sevgi ve saygılarımla (23.03.2006).
Prof.Dr. Mehmet Ali KÖRPINAR
FACEBOOK YORUMLAR