Hollanda Türkleri Almelo'da Dikilecek Ermeni Anıtına Karşı
Hollanda Türk Gençlik Kuruluşları Federasyonu (HTGF) Genel Başkanı Oğuzhan Kılıç, düzenlediği toplantının ardından yaptığı açıklamada, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını kutlayarak Almelo’da dikilecek olan Ermeni anıtı konusundaki endişelerini dile getirdi.
Hollanda Türk Gençlik Kuruluşları Federasyonu (HTGF) adına şu değerlendirme yapıldı ve görüşler dile getirildi:
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nda, millet iradesinin tecelli ettiği, demokrasimizin çatısı yüce Meclisimizin kuruluşunun 94. yıldönümünü kutluyoruz. Büyük Atatürk'ün armağan ettiği bu önemli günde görmekteyiz ki, Ermeni lobisi Hollanda’da faaliyete geçerek Almelo kentinde bir nefret anıtı dikmektedir.
Özellikle Avrupa'nın bazı büyük devletleri ‘ıslahat’ adı altında bir yandan Osmanlı Devleti'nin iç işlerine karışırken, bir yandan da Ermenileri, Osmanlı yönetimi'ne karşı başta din kılıfı adı altında teşkilatlandırmışlardır. 1839 Tanzimat ve 1856 Islahat Fermanları Ermenilerin daha fazla Batı’ya yönelmesine sebep olmuş, karşılıklı beklentiler artmıştır. Ermeniler, ABD ve Avrupa’dan gelen Hıristiyan Misyonerler vasıtasıyla yönlendirilmeye ve emperyalist devletlerin nüfuzu için kullanılmaya başlanmışlardır. Buna karşılık kandırılmış pozisyondaki Ermeniler de Batı’yı amaçlarını gerçekleştirmek için bir araç olarak görmüşlerdir. Islahat Fermanı ile Müslümanlar ve gayrimüslimler eşit statüye getirilince ayrıcalıklarını kaybeden Ermeniler, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sonunda, Çarlık Rusya'dan “işgal ettiği doğu Anadolu topraklarından çekilmemesini, bölgeye özerklik verilmesini veya Ermeniler lehine ıslahat yapılmasını” talep etmişlerdir. Bu isteklerle birlikte Ermeni sorunu ortaya çıkmaya ve uluslararası bir şekil almaya başlamıştır.
Böylece ülke içinde ve dışında teşkilatlanan ve silahlanan Ermeni çeteleri ve Ermeni kiliselerinin kışkırtıcı çalışmaları sonucunda, Ermeni’ler yavaş yavaş Türklerden uzaklaşmaya ve emperyalistlerin vaat ettiği bağımsızlık için korkunç bir katliama girişmişlerdir. Wilson Prensipleri ve ardında da Sevr Planı’yla ortaya çıkan emperyalist planlarla kadim Türk Osmanlı toprakları paylaşılmak istenmiş, Türkler yer küresinden silinmek istenmiştir. Çarlık Rusya’sı, Fransa, ABD ve İngiltere başta olmak üzere emperyalist güçlerle işbirliği içinde, onlardan cesaretlenerek ve onlarla ittifak ederek Türklerle mücadeleye başlayan Ermeniler, Batı’nın desteğini alabilmek için kendilerini “ezilen bir toplum” olarak göstermeye ve “Anadolu üzerindeki egemenlik haklarını Türklerin gasp ettiği”ni dile getirmeye başlamışlardır. Lobi çalışmalarıyla kamuoyu yaratmaya çalışmışlardır. Propagandalarını, asılsız iddialar üzerinden sözde kanıtlara çevirerek bugün de devam etmektedirler. İttihat ve Terakki yönetimi, 1915’te yurt savunması için Ermeni'lerin zorunlu tehciri kararını almıştır. Yaşanan süreçteki tek gerçek; yaşanınların tek taraflı bir soykırım olarak nitelendirilemeyeceği, olanın karşılıklı bir savaş olduğudur. Zira Ermenistan’ın 1918’deki ilk Başbakanı (Taşnak Partisi lideri) Kaçaznuni, 1914-1923 yılları arasındaki süreci savaş durumu olarak değerlendirerek, Türklere karşı Rusya’nın yanında koşulsuz bağlılık içinde olmalarını eleştirerek, Osmanlı yönetiminin zorunlu göç kararını yurt savunması çerçevesinde aldığını anlayışla karşıladığı özeleştirisini yapmıştır.
Hollanda Türk Gençlik Kuruluşları Federasyonu (HTGF) olarak; tarihin siyasetçiler tarafından değil tarihçiler tarafından değerlendirilmesi ve tarihin tarihçilere bırakılması gerektiği üzerinde duruyoruz. Bu konu Ermenistan ve Türkiye arasında konuşulması ve karara bağlanması gereken bir konudur. Tarihte yaşanan hadiseler üzerine sabit bir karar veya görüş belirlenmek isteniyorsa; Ermeni, Türk ve uluslararası uzman tarihçilerden oluşan bir araştırma komisyonu kurularak iddiaların belgeler ışığında gerçekliği araştırılmalıdır. 2006 yılında Hollanda’da olduğu gibi, başta ABD olmak üzere çeşitli ülke yasama meclislerinde Ermeni lobisi vasıtasıyla sunulan sözde “Ermeni soykırımı” yasa tasarılarında gerçeği yansıtan bir durum yoktur. Sözde “Ermeni soykırımı” adıyla kabul ettirilmeye çalışılan, 1915’teki karşılıklı çatışmayı içeren olaylar temel itibarıyla soykırım’la tanımlanamaz.
Tarih sahnesine sunulan Ermeni sorunu ve savları, aslında emperyalist merkezlerin Türkleri ve Türkiye’yi güçsüz düşürme ve sonuçta yıkma ve paylaşma politikasının uzantısıdır. Biz Türk milleti yurdumuzu savunduk ve emperyalizme karşı ilk kurtuluş savaşını bu tür suçlamaları da göğüsleyerek kazandık. Bugün de aynı psikolojik harekât emperyalist odaklardan, Türkiye’yi bölme planı çerçevesi içinde yürütülmektedir. Burada gerçeği savunmak, yalnız biz Türklerin değil, gerçeklik duygusu olan bütün barış yanlısı insanların sorumluluğudur. Yaşanan ortak acı ve hatıralar, gelecekte halklar arasında kin ve intikam duygularını ve eylemlerini değil, artık karşılıklı saygı ve anlayışı beslemelidir.
Bu çerçevede Hollanda’nın Almelo kentinde dikilen sözde “soykırım anıtı” toplumda gerginliklere neden olacak bir fitneyi barındırmaktadır. Anıtın dikilen yerin Almelo Ermeni Apostolik kilisesi’nin (Surp Krikor Lousawortch) bahçesinde olması nedeniyle Ermeni toprakları statüsünde olduğu için herhangi bir izin almaları ne yazık ki yok görünüyor. Bunun yanında da Ermenistan’ın başkenti Erivan’daki anıttan sonra dünya’daki en büyük sözde “Ermeni soykırımı” anıtı olması uyanıklıklarını göstermektedir. Hollanda’da toplumsal barışı bozacak bu tür kin ve nefret içerikli girişimlerin önüne geçilmelidir. Hollanda Türkleri, bu kara propaganda karşısında tepkilerini koymalılar. Hollanda Türk Gençlik Kuruluşları Federasyonu (HTGF), demokratik, meşru ve hukuki bir çerçevede gerekli girişimlerde bulunmaya devam edecektir. Nitekim bu çerçevede düzenlediğimiz imza kampanyasında topladığımız imzaları Almelo belediyesine teslim ettik ve tepkimizi gerek sözlü gerekse yazılı olarak ilettik. Almelo belediyesine çağrımız bu tür provokatif eylemlere izin vermemesi ve bunu engellemesidir.
FACEBOOK YORUMLAR