İlhan KARAÇAY:
*Türkler’in Hollanda seçimlerindeki rolleri…
*Türkler’in lobi oluşturmadaki olguları…
*Türkler’in güçlenmesinin, ırkçıları çıldırtması…
*Türkler’in katılımının küçümsenmek istenmesi…
*Türkevi’nin adaylar ile telekonferansı…
Önümüzdeki 14-15 ve 16 mart günleri, Hollanda’da Belediye Meclis üyeleri seçilecek.
Bu seçimde, Hollanda’da 5 yılını doldurmuş herkes seçebilecek ve seçilebilecek.
Hollanda, 1986 yılında 150 yıllık anayasada bir değişiklik yaparak, yerel seçimlerde, Hollanda tabiyetinde olmayanalara da seçme ve seçilme hakkı tanımıştı. Bunun için sadece, ‘Ülkede 5 yıl ikamet etmiş olma’ şartı vardı.
1986 yılında yapılan ilk yerel seçimlerde, ülkenin çeşitli yerlerindeki belediye meclislerine 12 Türk seçilmişti. Daha sonraki seçimlerde, seçilen Türkler’in sayıları artmaya başladı ve şimdilerde bu sayı 200’lere ulaştı. Bu arada, Belediye Başkan Yardımcılığı’na yükselen Türkler olduğu gibi, semtlerde Belediye Başkanı olan Türkler de oldu.
Türkler’in seçme ve seçilme haklarını elde etmeleri ile birlikte, lobicilikleri de güçlenmiş oldu. Bunun semeresini daha ilk seçimlerde görmüştük.
Hollanda’da, Hıristiyanlar’ın, yani Katolik, Protestan ve Ortadoks mezhebinde olanların, Radyo ve Televizyonlarda yayın hakları vardı ama, Müslümanlar’ın böyle bir hakkı yoktu. Yıllarca süren çabalar işe yaramamıştı ve hatta, ‘Siz bu işi unutun’ uyarısı bile yapılmıştı.
Ama 1986 yılındaki seçimler öncesinde başlayan seçim kampanyaları sırasında, Türk seçmenleri camilerde ve derneklerde ziyaret eden Başbakan, Bakanlar ve muhalefet liderleri, Türkler’in bu isteğine yardımcı olacakları sözünü verdiler.
Bu sayede Türkler aynı yıl bu hakkı kazandılar ve İslam Yayın Kurumu adı altında radyo ve televizyon yayını hakkını elde ettiler. Türkler’e bunun için 5 milyon gulden yıllık bütçe ve bir de villa tahsis ettiler.
Türkler’in yerel seçimlerde elde ettikleri bu güç, Hollanda tabiyetine geçen ve genel seçimlerde oy kullananlar sayesinde daha da gelişti. Nüfusu 500 bini geçen Türkler’in, 420 bini Hollanda tabiyetine geçti. Böylece Türkler, genel seçimlerde de seçme ve seçilme hakkı ile güçlenmiş oldu.
Öyle ki, ilk genel seçimde 3 Türk asıllı parlamenterimiz oldu. Bu sayılar daha sonra 6’ya yükseldi. Hatta bir milletvekilimiz Devlet Bakanı bile olmuştu.
O zaman olduğu gibi, şimdi de, ‘Bir gün Başbakan’ın adı Ali olacak’ diye hayaller kuruyoruz.
Haaa, bakın bu Başbakanlık konusunda bir ışık belirdi sanırım. Zira, bu yılın başında kurulan koalisyon hükümetinde, Demokrat 66 Partisi, siyaset dışı bir isimi, Medya ve Kültür’den Sorumlu Devlet Bakanı yaptı. Bu isim Günay Uslu’ydu. Günay Uslu, öğrencilik yıllarında, ‘Türkiye’de bile bir kadın Başbakan olabilmişken, Hollanda’da neden bir kadın Başbakan olmadı. Göreceksiniz, ilk kadın Başbakan ben olacağım.’ demişti.
Bekleyeceğin ve göreceğiz.
Daha önceki seçimlerde, Türkler’in yüzde 40-45’inin oy kullandığı haberlerine karşı, benim yüzde 80 cevabımın Hollandaca yayını.
Türkler’in lobi gücünü düşürmek isteyen Hollanda medyası, seçimlere katılım oranını hep düşük gösterdi. Sonuçta bu hesap tahminden başka bir şey değildi. Ama biz her seçimde, Türkler’in verdiği tercihli oyları saydık. Türkler’in her zaman seçimlere ilgi gösterdiğini saptadık. Türkler’in seçimlere katılım oranı yüzde 70’lerin altına düşmüyordu.
Ben, her seçimde olduğu gibi, bu seçimde de vatandaşlık görevimi yapacağım ve Almere kentindeki Archipel Okulu’nda oyumu kullanacağım.
Bu kez de, Hollanda’da 14-15 ve 16 martta yapılacak olan yerel seçimlerde 350 bin Türk’ün oy kullanmasını bekliyoruz.
Ben şahsen oldum olası, ayrı bir parti kurup kendimizi soyutlamaktan yana değilim. Ben hep, çeşitli siyasi partiler içinde yer almamızı yeğlemişimdir. Zira, siyasi partiler içinde davamıza destek olacak Hollandalı partidaşlarımız olacaktır.
Erdinç Saçan, Ayhan Tonca ve Osman Elmacı, aday listesinden çıkarılmışlardı.
Ne var ki, siyasi partiler, Milletvekili, Belediye Meclis Üyesi ve İl Genel Meclisi Üyesi olan Türk asıllılara, bırakın destek olmayı, köstek oldular ve hatta partilerinden attırdılar.
Bunun ilk örneğini 2006 seçimleri öncesinde Ayhan Tonca, Osman Elmacı ve Erdinç Saçan’ın, sözde ‘Ermeni soykırımını tanımıyorlar’ gerekçesi ile aday listelerinde çıkarılışı sırasında yaşadık.
O zaman çok kızmıştık. Türk kökenli seçmenlerin önemini anlamayan siyasi partilere ders vermek için, az da olsa birlik olmuştuk ve oylarımızı Fatma Koşer Kaya’ya vermiştik. O zamanlar medya, Türk kökenlilerin verdikleri oylar ile D66 Partisini kurtardıklarını yazmıştı.
İkinci dışlanma örneğini 7 yıl önce yaşadık. Zamanın Başbakan Yardımcısı ve Sosyal İşler Bakanı Lodewijk Asscher’in, yabancılar politikasına tepki gösterdikleri için, İşçi Partisi’nden atılan Tunahan Kuzu ile Selçuk Öztürk, mecliste kendi gruplarını oluşturdular ve sonra da DENK adında bir parti kurdular.
‘Yabancıların umudu’ olarak kurulan DENK Partisi’ni daha da güçlendirmek için, diğer yabancı kökenli siyasetçiler ile birleşmeyi amaçlayan Kuzu ve Öztürk, amaçlarına ulaşmışlardı.
DENK Partisi, 14-15 ve 16 Martta yapılacak yerel seçimlerde, gerek kendi ölçümlerinde ve gerekse partiye gönül verenlerin nazarında çok başarılı olacak.
Seçimlerde, özellikle Amsterdam, Lahey ve Rotterdam’da, Belediye Meclisleri’nde çoğunluğu ele geçirmesinden korkulan DENK Partisi için çeşitli baltalamalar yapılıyor. Medyanın büyük çoğunluğu, Türkler’in seçme ve seçilme haklarından çok rahatsızlık duyulduğunu yazıyor, çiziyorlar. Türkler’den başka Faslılar’dan, diğer yabancılardan ve hatta Hollandalılar’dan da oy alması beklenen DENK Partisi, seçim kampanyalarına daha ziyade, yabancı kökenlilerin haklarını savunma politikası sürdürdüğü için, en çok da yabancı düşmanı Gerd Wilders ile karşı karşıya geliyor.
Bakalım, Tunahan Kuzu-Selçuk Öztürk bozuşmasından sonra hafif yara alan DENK başarılı olabilecek mi?
TÜRKEVİ TOPLULUĞU’NUN ÇEVİRİMİÇİ (TELEKONFERANS’I)
Başkanlığını Veyis Güngör’ün yaptığı, merkezi Amsterdam’da olan Türkevi Araştırmalar Merkezi, seçimlerle ilgili olarak bir çevirimiçi (Telekonferans) düzenledi.
‘Yerel seçimler ve Siyasi Katılım’ temalı konferans, tecrübeli siyasetçi ve yönetici Huri Şahin’in açış konuşması ile başladı.
Amsterdam D66 adayı Nazmi Türkkol, Amsterdam Denk adayı Süleyman Koyuncu, Beverwijk Groen Links adayı Nur Tayfur ve Velsen, Velsen Lokaal adayı Süleyman Çelik konuşmacı olarak katılırken, Enschede’den kendi listesiyle seçimlere giren Ahmed Yılmaz ve Almere PvdA adayı Tarık Şahbaz da dinleyici olarak katıldılar.
Konferansa, gerek konuşmacı gerekse dinleyici olarak katılan adayların hepsine ‘siyasete neden girdikleri, siyasi parti tercihleri, nasıl bir siyasetçi profiline sahip oldukları veya olmak istedikleri ve seçilmeleri halinde dört yıl sonra geriye dönüp baktıkları zaman neleri yapmış olmak istedikleri’ soruldu.
Adayların tamamının dikkat etmek istediği en önemli konu, gençlerin staj yeri bulma sorunuydu. Bu konuda belediyelerin özel sektöre örnek olması gerektiğine vurgu yaptılar. Adayların önemli bulduğu bir diğer konu da konut sorunuydu. Bu konuda belediyelerin üzerlerine düşen sorumluluğu yerine getirmesi için çaba sarfedileceğine tüm adaylar tafafından vurgu yapıldı.
Adaylardan Ahmed Yılmaz, grubunun nispi temsil değil katılımcı demokrasiye ağırlık vereceğini ve belediye meclisinde alınacak her karar için halkla istişare şartı uygulayacaklarını söylerken, Velsen Lokaal Adayı Süleyman Çelik bunu kendilerinin Velsen’de zaten uyguladıklarını söyledi. Nur Tayfur ve Nazmi Türkkol ise bunun bazı temalar için mümkün olduğunu, ama her konuda uygulamanın gereksiz bir tıkanmaya yol açacağını ve karar almayı zorlaştıracağını söylediler.
Adaylar, başta Türk kökenliler olmak üzere göçmen asıllıların siyasi katılımının önemine vurgu yaparken, maalesef bunun istenen seviyede olmadığına da işaret ettiler. Dört yıl sonra ulaşmış olmak istedikleri hedefleri konusunda ise, verdikleri sözleri yerine getirmiş olmak, belediye sakinlerinin karar süreçlerine katılımını sağlamak olarak ifade ettiler.
Çevirimiçi telekonferansı Ahmet Suat Arı yönetti.
SEÇİM PROPAGANDALARI
Önümüzdeki seçimde, çeşitli siyasi partilerin listelerinde pek çok Türk adayın isimleri yer alıyor. Özellikle küçük Belediyeler’de 300 veya 400 tercihli oy ile seçilebilen Türkler’in, bu kez belediye meclislerine daha çok sayıda üye vermesi bekleniyor.
Hollanda’da yerel seçimlerde aday olan Türkler’in seçim kampanyaları da gittikçe profesyonelleşiyor. Az da olsa, Türkiye’deki seçim kampanyalarını andıran bu kampanyalarda güzel ayrıntılara değiniliyor.
Bakınız, Amsterdam’da aday olan Süleyman Koyuncu, seçmenlerine nasıl seslenmiş?
“Dedelerimizin ve babalarımızın, üç beş kuruş para kazanıp geri döneriz düşüncesiyle geldiği Hollanda’da 60 yıla yakın bir süredir yaşamaktayız. Çocuklarımız Amsterdam’da doğuyor, okula gidiyor, parklarda eğleniyor, sokaklarında yürüyorlar. Artık, içinde yaşadığımız Hollanda’nın bir parçasıyız. Karnımız burada doyuyor. Geleceğimiz Hollanda’da.
Birlikte yaşadığımız tüm Hollandalılar gibi, biz de vergimizi ödeyip, kurallara uyuyoruz. O halde, Hollanda’yı ilgilendiren her konuda, örneğin ödeyeceğimiz çöp vergisi veya park ücretinin yüksek olmasına itiraz etmede, bizim de söz hakkımız var.
Söz hakkını, kullanacağımız en önemli yollardan birisi de seçimlerde oy kullanmaktır. Ancak, dört yıl önce yapılan seçimlerde Hollanda kökenli olmayanların oy kullanma oranı ne yazık ki yüzde 20’lerde. Oysa oy kullanmakla, hem gelecek dört yıl Belediyeleri yönetecek olanları seçeceğiz hem de çocuklarımızın da içinde bulunduğu Hollanda’nın geleceğine yön vermiş olacağız.
Bunun yolu, 14 – 15 – 16 Mart tarihlerinde yapılacak Belediye Meclisi seçimlerinde, ezici çoğunlukta sandığa giderek demokratik hakkımızı kullanmaktan geçiyor. Oylarımızı kullanarak, siyasete katılımımızı, ırkçılığa karşı olduğumuzu, eşit muamele görmek istediğimizi, orantılı temsil olmasını istediğimizi gösterebiliriz.
Yaşanılabilir, daha zengin ve renkli bir Hollanda için, hem kendi oylarımızı kullanalım hem de vatandaşlarımızın sandığa gitmesini sağlayalım.
Unutmayalım, Belediye seçimlerinde kullanılacak her oy, ırkçı ve yabancı düşmanlarına verilecek önemli bir cevaptır.”
BURAK ŞAHİN
Bir ayrıcalıklı adayımız da Burak Şahin. Bergen Op Zoom kentinde GBWP Partisi’nden 15’inci sırada bulunan Şahin’in seçilme şansı, tercihli oylara bağlı. Kentlerinde, her yerde olduğu gibi konut sıkıntısının en büyük sorun olduğunu belirten Şahin, öğrencilerin ve yabancı kökenlilerin büyük zorluk içinde olduğunu söylüyor ve bu konu için mücadele edeceğini belirtiyor.
Burak Şahin, 2017’den bu yana, aynı Belediye Meclisi’nde seçilmiş değil, atanmış üye olarak görev yapıyor. Duoraadslid, olarak anılan bu üyeler, asıl üyelere destek veriyor ama toplantılara katılamıyor ve oy kullanamıyor.
KURUMLARIMIZ DA AKTİF
Hollanda’da bulunan Türk Sivil Toplum Kuruluşları da boş durmuyor. Çeşitli kuruluşlar, seçimlerde oy kullanılması için çeşitli etkinlikler düzenlerken, çeşitli dini ve siyasi görüşlere mensup federasyonlardan oluşan Türkler İçin Danışma Kurulu (İOT), Başkan Zeki Baran imzasıyla şu mesajı yayınladı:
16 Mart’ta oyunuzu kullanın!
16 Mart tarihinde Hollanda’da Belediye Meclisi Seçimleri yapılacak. Hollanda’da Türkler İçin Danışma Kurulu (IOT) olarak, tüm vatandaşları seçimlere katılmaya davet ediyoruz. Oyunuzu mutlaka kullanın, seçim hakkınız boşa gitmesin!
Korona salgını sürecinde, Hollanda’da yaşayan toplumsal gruplar arasındaki eşitsizlik iyice arttı. Başta sağlık olmak üzere bir çok alanda fırsat eşitsizliğinin neden olduğu sorunlar daha da büyüdü. Salgın nedeniyle toplumumuz içinde hayatını kaybedenlerin oranı diğer kesimlere göre daha fazla oldu. Bu fırsat eşitsizliği diğer alanlara da olumsuz yansıdı. Bu nedenle tüm vatandaşları 16 Mart seçimlerinde sandığa giderek bu eşitsizliği gidereceğine inandığı partilere oy vermeye davet ediyoruz.
Oy tercihinizi belirlerken dikkat edebileceğiniz önemli konulardan birisi eğitimdir. Salgın nedeniyle okulların kapanması sonucu göçmen çocukların eğtimdeki mağduriyeti diğer kesimlere göre daha fazla oldu. Okul eğitimi belediyelerin sorumluluğundadır. Bu nedenle oy vereceğiniz partinin eğitimdeki eşitsizliğin giderilmesine yönelik politikalarına dikkat edin.
Belediye politikalarında yer alan diğer önemli bir konu yoksullukla mücadele. Bizim toplumda özellikle yaşlılarımızın büyük bir bölümü yoksulluk sınırının altında bir gelirle yaşıyor. Zor durumda olan yaşlıların geçim sıkıntısını gidermek amacıyla başvurabilecekleri yardımlar olmalı ve yaşlıların daha fazla yoksullaşmasını önleyici polikalar geliştirilmeli. Belediyeler bu alanda var olan hizmetlerden göçmenlerin de eşit şekilde yararlanmasını sağlamalıdırlar.
Konut piyasasındaki sorunlar herkes tarafından biliniyor. Konut fiyatları ve kiralar inanılmaz hızlı yükseliyor. Özellikle gençlerin uygun bir ev bulmaları nerede ise olanaksız hale geldi. Bu nedenle ihtiyaç sahiplerinin alım gücüne uygun konut politikaları olan partileri tercih etmekte fayda var.
Hollanda’da toplumsal kesimler arasındaki eşitsizlik, hemen her alandaki ayrımcı ve dışlayıcı politikalar sonucu daha da büyüyor. Devlet ayrımcı politikalarla mücadeleyi vatandaşlara bırakmadan, kendisi bu mücadelede öncü olmalıdır. Etkili bir ayrımcılıkla mücadele polikası olan ve yerel yönetimlerin bu konuda aktif rol almasını öngören partileri tercih etmek gerekir.
Umarız bu düşünceler oyunuzu belirlemeye yardımcı olur. Ama herşeyden önemlisi, sandığa giderek demokratik bir partiye oy vermenizdir. Göçmenlerin sandığa gitmeyerek, ırkçı parti taraftarlarının tercihlerinin etkili olmasına fırsat vermeyelim.
FACEBOOK YORUMLAR