AB-Polonya geriliminin yeni şifresi: Polexit
Polonya, AB'nin eleştirilerini hukuki değil, siyasi ve egemenlik hakkına müdahale olarak değerlendiriyor.
Emrah Dokuzlu, son dönemde birçok konuda karşı karşıya gelen Avrupa Birliği (AB) ile Polonya arasındaki krizi, "Polexit" tartışmaları bağlamında, AA Analiz'e değerlendirdi:
Brexit tartışılmaya başlandığında akıllara gelen sorulardan biri de söz konusu ayrılığın AB içerisinde domino etkisi yaratıp yaratmayacağı idi. Brexit gündemi soğumadan bu defa "Polexit" tartışmaları başladı. Fakat bu kez Brexit ile tamamen farklı zeminlerde.
Polonya'nın uzun süredir AB ile bazı hususlarda anlaşmazlık yaşadığı biliniyor. AB, Polonya'yı Birliğin temel değer ve ilkelerine aykırı hareket etmekle itham ederken, Polonya tarafı söz konusu eleştirileri hukuki değil, siyasi ve egemenlik hakkına müdahale olarak değerlendiriyor. Taraflar arasındaki tartışmalar "Polexit" söylemiyle uluslararası gündemde yankı bulmaya devam ediyor.
AB, Polonya'yı Birliğin temel değer ve ilkelerine aykırı hareket etmekle itham ediyor.
AB-Polonya arasındaki ihtilaflı konular
Polonya ile AB arasında son yıllarda mülteci kabulü, kürtaj, LGBT hakları ve İstanbul Sözleşmesi gibi birçok alanda görüş ayrılıkları yaşandı. Fakat uzun süredir devam eden yargı reformu tartışmaları, "Polexit" meselesinin gündeme taşınmasına neden olan asıl husus oldu. "Üstünlük ve öncelik AB yasalarının mı yoksa Polonya Anayasası'nın mı?" sorusu, krizin temel nedenlerinden birini oluşturdu.
Polonya, AB'nin eleştirilerini hukuki değil, siyasi ve egemenlik hakkına müdahale olarak değerlendiriyor.
Polonya Anayasa Mahkemesi, AB hukukunun, Polonya Anayasası ile uyumlu olmayan kısımlar içerdiğine yönelik bir karar verdi. Söz konusu karar, hukukun üstünlüğü ilkesini ihlal ettiği gerekçesiyle Polonya'ya yönelik yaptırımların kapısını açarken, Avrupa Adalet Divanı'nın (ADD), Birliğe üye ülkelerin hukuk sisteminin değiştirilmesine yönelik zorlama hakkının olup olmadığı konusunu da gündeme taşıdı. Lizbon Anlaşması'nın 19. maddesinde yer alan "Adalet Divanı, sözleşmelerin yorumu ve uygulanmasında hukuka uygunluğu korur" ibaresinin pratikte karşılığı net değil. Bu açıdan bakıldığında Polonya için bir sorun görünmüyor.
Brüksel elitlerinin diğer ülkelere karşı takındıkları tavır ve söylem sadece Polonya'yı değil, Macaristan gibi ülkeleri de rahatsız ediyor.
Polonya makamları, AB'ye kendi iradeleriyle girdiklerini ve bunun kendi egemenlik haklarının bir kısmının AB ile paylaşılması anlamına geldiğini kabul ediyor. Ancak Polonya'nın iç işlerine karışılmasının, ülkenin yetki verdiği ölçüde olması ve Polonya Anayasa Mahkemesi'nin kararının bu bağlamda anlaşılması gerektiğinin altını çiziyor. Yani, AB yasası ve mahkemelerince alınmış kararların, Polonya makamları uygun gördükleri takdirde uygulanabilecek bir zemine çekilmesi hedefleniyor. AB yasaları ile ulusal yasaların iktidar alanı arasındaki uyuşmazlık, bugün "Polexit" çerçevesinde değerlendirilse de uzun vadede AB içindeki hukuki tartışmaları derinleştireceğe benziyor.
"Polexit" ne kadar mümkün?
Esasında Polonya'nın AB'den mevcut konjonktürde ayrılacağını varsaymanın gerçekte bir karşılığının olmadığını söylemek mümkün. Gerek Polonya resmi makamlarından gelen açıklamalar gerek Polonya toplumunun reaksiyonları, Birlik'ten ayrılmaya sıcak bakılmadığını net şekilde gösteriyor. Konuyla ilgili yapılan anketlerde Birlik'te kalınması konusunda desteğin yüksek olduğu görülüyor. Halk desteği olmaksızın "Polexit"in gerçekleşmesi ise gerçekçi değil.
Öte yandan Polonya Başbakanı Mateusz Morawiecki, "Polexit" söylemlerinin gerçeği yansıtmadığını ve böyle bir planlarının olmadığını açıkça ifade etti. İktidardaki Hukuk ve Adalet Partisine (PiS) göre muhalefet, "Polexit" söylemini gündemde tutarak kendilerine meşru bir alan açmaya çalışıyor. Onlara göre muhalefet, PiS'in ülkeyi AB'den çıkaracağı yönünde iddialar ortaya atıyor. Bu söylemlerin ve yayınların artmasıyla da ekonomiye gelecek zararla iktidarı zorlayabileceklerini düşünüyorlar. Başbakan Morawiecki ise bu tutumun hükümetten ziyade devlet karşıtı bir tutum olduğunu belirtiyor. Bütün bunlar, "Polexit"in Polonya iç siyasetinin önemli bir meselesi haline geldiğini ortaya koyuyor.
Yargı reformu konusunda ise Polonya makamları, kendi hukuk sistemlerinde reform yaptıklarını ve Brüksel elitlerinin dayatmalarına boyun eğmeyeceklerini vurguluyor. Bu kapsamda Almanya Anayasa Mahkemesi'nin de AB'nin her faaliyetini onaylamadığı, kendi yasalarına aykırı bulduğu hususları reddettiği biliniyor. Geçen yıl Almanya Anayasa Mahkemesi'nin, Avrupa Merkez Bankası'nın parasal gevşeme politikasını desteklememesi, yasalara aykırı olduğunu ilan etmesi bunlardan biri. Dolayısıyla Polonya tarafı AB tarafından yöneltilen eleştiri ve ithamları iki yüzlülük olarak değerlendiriyor.
"Kontrol edilemeyen Polonya" rahatsızlık mı uyandırıyor?
Yaşanan krizi sadece Polonya bağlamında ele almak yanıltıcı olabilir. Hukuk tartışmaları ile gün yüzüne çıkan sorunun temelinde esasen AB'nin kimlik sorunu ve birbirleriyle çatışan alanlar yatıyor. Brüksel elitlerinin diğer ülkelere karşı takındıkları tavır ve söylem sadece Polonya'yı değil, Macaristan gibi ülkeleri de rahatsız ediyor.
"Hukukun üstünlüğü ilkesinin ihlali" ve "demokratik değerlere uyumsuzluk" söylemleriyle farklı sesler çıkaran ülkelere karşı ekonomik yaptırımlar öngörülmesi, Brüksel elitleri ile Doğu Avrupa arasındaki fay hattını giderek derinleştiriyor. Hukuk zemininde başlayan tartışmaların aynı zeminde ilerlemek yerine ekonomik tehdit ve yaptırım kararlarına dönüşmesi, Polonya'yı rahatsız ediyor. Bu nedenle Polonya için hukuk başta olmak üzere başka birçok konuda, AB'nin ne kadar şeffaf olduğu hususunda soru işaretleri doğuruyor.
Bu çerçevede Polonya'ya yeni tip koronavirüs (Kovid-19) yardım fonlarının kesilmesi dahi gündemde. Ayrıca finansal desteğin çekilerek demokratik yollarla seçilmiş olan iktidarı ekonomik dar boğaza sokulmaya çalışıldığı düşüncesi de hakim. Bunlar da Polonya'ya yönelik eleştirilerin ve yaptırımların, çok daha derin bir arka planı olduğunu gösteriyor. AB'nin bazı hususlarda kontrol edemediği üyesini ekonomik yaptırımlarla diz çöktürmeye çalıştığı yorumları yapılıyor. Kontrol edilemeyen bir Polonya'nın demokratik değerlerden uzaklaşmakla itham edilmesi, ekonomik yaptırımlarla tehdit edilmeye çalışılması, esasında kulağa tanıdık geliyor. Nitekim benzer şekilde Türkiye de ne zaman AB ile görüş ayrılığı yaşasa aynı ithamlara maruz bırakılıyor.
Sonuç olarak, "Polexit"in şu aşamada sadece tartışmalar düzeyinde olduğunu belirtmek gerek ancak olası bir "Polexit" senaryosunun, AB açısından Brexit'e kıyasla çok daha ciddi sorunlara yol açacağı tahmin ediliyor. Polonya'nın olmadığı bir Avrupa, uzun yıllar üzerinde çalıştıkları Birlik mefkuresinin de çöküşünü teyit eder. Diğer taraftan Polonya'nın tarihi, dini, etnik ve nüfus yapısıyla Avrupa'nın içinde ve Avrupalı bir ülke olduğunu unutmamak lazım.
[Emrah Dokuzlu, Maarif Vakfı Ukrayna Temsilcisidir]
FACEBOOK YORUMLAR