"Yargı ve Medya Arasındaki İlişkiler" sempozyumu
Adalet Bakanlığı Strateji Geliştirme Başkanı Azapağası "Yargı ve medya iki anayasal temel hakka sahip. Birisi basın özgürlüğü, diğeri yargı bağımsızlığı. Bu iki hak arasında hassas dengenin oluşturulması gayesiyle bu projeyi yürütüyoruz. Tüm gelişmiş ülkelerde olduğu gibi bireyler sağlıklı, kontrollü, düzgün haber alsınlar".
Avrupa Birliği eşleştirme projesi olarak Adalet Bakanlığı, Alman Uluslararası Hukuki İşbirliği Vakfı (IRZ) ve Hollanda Uluslararası Hukuki İşbirliği Merkezi (CILC) tarafından yürütülen "Kitlesel Medya ve Yargı Arasındaki İlişkilerin Güçlendirilmesi" projesi kapsamında düzenlenen "Yargı ve Medya Arasındaki İlişkiler Uluslararası Sempozyumu", İstanbul Üniversitesi Ord. Prof. Dr. Cemil Birsel Konferans Salonu'nda başladı.
Sempozyuma ilişkin AA muhabirine açıklamalarda bulunan Azapağası, 2,5 yıl önce başlanan projeyle yargı ve medya ilişkilerini güçlendirmeyi amaçladıklarını söyledi.
Azapağası, bu projeyle bir yanda medyanın, bir yanda da yargının bağımsızlığını dengelemeye çalıştıklarını belirterek, şunları kaydetti:
"Tüm demokratik, gelişmiş ülkelerde yargı ve medya ilişkileri özellikle çeyrek yüzyılda önemli bir zemine oturmaya başladı. Projenin en önemli çıktılarından birisi; basın sözcülüğüdür. Son zamanlardaki olaylara baktığımız zaman, sosyal medyayı da kitlesel medyanın içine kattığımız zaman herhangi bir şekilde sağlıksız bir haber çıkıyor, ondan sonra da bir algı oluşuyor. Bu çoğu zaman gerçeklikten uzak olabiliyor. Bunları sağlıklı bir zemine oturtmamız lazım. Yasama ve yürütme organları kendileriyle ilgili herhangi bir olay olduğu zaman çıkıp cevap verebiliyor. Fakat yargı belirli bir sürecin içerisinde hareket etmeli. Bu süre içerisinde yargıya ilişkin durumlar anında farklı şekilde tezahür edebiliyor. Örneğin insanlar sadece sanık ya da şüpheliyken anında sanki suçluymuş gibi haber yapılabiliyor. Dolayısıyla bunları sağlıklı, güvenli, tek elden, aynı zamanda kontrollü şekilde medyaya basın sözcüleri oluşturarak vermek istiyoruz. Böylece basın bilgiyi ilk elden doğru, hukuka uygun olarak elde edip haber yapabilecekler."
- "İlişkileri profesyonel bir zemine oturtmaya çalışıyoruz"
Azapağası, proje kapsamında Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) tarafından Ankara, İstanbul, İzmir, Diyarbakır ve Adana'nın pilot il olarak belirlendiğini ve bu illerdeki adliyelerde basın bürolarının oluşturulduğunu hatırlatarak, "Basın bürolarında çalışacak personelin nitelikleri konusunda başsavcılıklara talimatlar verildi. Şu anda da halihazırda devam ediyor. Bunları güçlendirip, ülke geneline yaymaya çalışıyoruz. Basın büroları aracılığıyla basın mensuplarımız ilk elden olayla ilgili bilgiyi rahat şekilde alabilecek" diye konuştu.
Medya ve yargı arasındaki ilişkiyi profesyonel bir zemine oturtmaya çalıştıklarına dikkati çeken Azapağası, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Yargı ve medya iki anayasal temel hakka sahip. Birisi basın özgürlüğü, diğeri yargı bağımsızlığı. Bu iki hak arasında hassas dengenin oluşturulması gayesiyle bu projeyi yürütüyoruz. Tüm gelişmiş ülkelerde olduğu gibi bireyler sağlıklı, kontrollü, düzgün haber alsınlar. Bilgi edinme haklarını o şekilde kullansınlar. Aynı şekilde karar verecek yargı mensuplarının içsel dünyasına müdahale etmesinler. Bireyler lekelenmesin. Bu projenin çıktıları olarak tüm adliyelerde, en azından büyük şehirlerdeki adliyelerde basın bürosu oluşturmaya çalışıyoruz. Bunu 5-6 ay içerisinde oluşturmayı hedefliyoruz."
- "Proje kapsamında en başarılı iller; Diyarbakır ve Adana"
Almanya Düsseldorf Bölge Mahkemesi'nin emekli hakimi ve Basın Sözcüsü Brigitte Koppenhöfer de medya ve yargının iki ayrı güç olduğunu, bu nedenle de anlaşmalarının biraz zor olduğunu dile getirerek, tüm Avrupa'da bu alanda yapılan çalışmaların amacının iki gücü bir araya getirmek ama çok fazla da birbirine yaklaştırmamak olduğunu söyledi.
Koppenhöfer, Türkiye'de 2,5 yıldır yürütülen projeden çeşitli çıktılar elde ettiklerini anlatarak, ülkede seçilen 5 pilot ilin her birinde farklı sonuçlarla karşılaştıklarını anlatarak, şunları kaydetti:
"Ne yazık ki İstanbul en az başarıya sahip illerden. En başarılıları ise Diyarbakır ve Adana. Buralarda sistem çok daha başarılı yürümekte. İstanbul'daki Çağlayan Adliyesi çok büyük. Orada basın sözcüsüyle medya temsilcileri arasında çok da iyi bir işbirliği yok henüz. Bunun sebebi tam olarak ne şu an onu da bilemiyorum. Ama Anayasa'ya baktığımızda oradaki gazeteciler basın sözcüsünden ve iletişim bürosundan çok iyi bilgi aldıklarını ifade ediyorlar. Bunu bize sadece gazeteciler değil, gazeteci derneklerinin temsilcileri de bu şekilde ifade etti. Ben bir kez daha projenin ne kadar önemli olduğunu vurgulamak istiyorum. Medya sanırım bu önemin farkında ama yargının ise daha öğrenmesi gereken çok şey var. Almanya'da da durum aynı şekildeydi. Bu sistem ilk başlatıldığında yargı daha çekingen davranıyordu. Ancak daha sonrasında yargı sadece imajını düzeltmek için medyaya ihtiyaç duymadığını anlayarak, aynı zamanda temel olarak medyaya ihtiyacını olduğunu idrak etti. 'Yargı ve medya dost olmalı' diye sık duyuyoruz. Ben buna katılmıyorum. Yargı ve medya arasında profesyonel bir mesafe olması gerekiyor ama bu mesafe içerisinde birbirine güven duymalı aynı zamanda."
Türkiye'nin yanı sıra, Almanya ve Hollanda'dan da uzmanların katılımıyla gerçekleştirilen sempozyum, çeşitli başlıklarda yapılacak oturumların ardından yarın sona erecek.
FACEBOOK YORUMLAR