Vizöre yansıyan kanat çırpışlarına adanan hayat
Büyülü kanatlarla kaderi, onları çocuk gözleriyle mavilikte gördüğü ilk anda kesişen kuş gözlemcisi Yoğurtcuoğlu, özgürlük simgelerinin peşinde Antarktika'nın da dahil olduğu 6 kıtada 40'dan fazla ülke gezdi Kuş gözlem rehberi Yoğurtcuoğlu: "Dünyada 10 bin tür kuş var. Henüz 2 bin tanesini ancak görebildim. Avustralya'yı da görüp nesli azalan kuşlarla ilgili kitap dizisi hazırlamak istiyorum" "Hayvanlarla iç içe yaşıyoruz, yok oluşun hızı tahminimizin çok ötesinde. Buna habitat kayıpları, küresel ısınma neden oluyor. İnsanların dikkatini çekmek istediğim nokta bu" "Tropik yağmur ormanlarının derinliklerinde dünyanın en zor görülen 100 kuşundan biri olan Rail-babbler'ı ararken, makinemi hazırladım ve ufacık açıklıktan geçeceğini ümit ettim. Bingo. Tam olarak oradan geçti ve bir kare de olsa fotoğrafını aldım. Ellerim ve ayaklarım titriyordu, muazzam bir andı"
Büyülü kanatlarla kaderi, onları çocuk gözleriyle mavilikte gördüğü ilk anda kesişen kuş gözlemcisi Yoğurtcuoğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, kuşları ilk olarak çocukken sokağa çıktığında fark ettiğini ve o yaşlardan itibaren amatör olarak kuş gözlemi yapmaya başladığını anlattı.
Kuşların peşinde adeta Türkiye'yi karış karış dolaştığını aktaran Yoğurtcuoğlu, "21 yaşına kadar Tunceli ve Bingöl hariç bütün şehirleri gezdim. Sonra bu iki ili de görüp, Türkiye turunu tamamladım." dedi.
Ailesinin kendisini bu yönde desteklediğini, babasının da teşvikiyle Başkent Üniversitesi Turizm ve Otelcilik Bölümünü yarıda bırakıp İstanbul Üniversitesi Ormancılık Meslek Yüksekokulu Avcılık ve Yaban Hayatı Programına geçiş yaptığını aktaran Yoğurtcuoğlu, kuş türleri konusunda uzmanlaştığını ifade etti.
"Hem kuşları görüp hem de dünyayı dolaşmak çocukluk hayalimdi. Bunu bir de iş olarak yapıyorum" diyen Yoğurtcuoğlu, Türkiye'deki 482 tür kuştan 431'ini görüp 429'unu fotoğraflayarak bu alanda en fazla sayıya ulaşan kişi olduğunu aktardı.
Kuş gözlemi için yurtdışına da çıktığını, 40'dan fazla ülke gezdiğini aktaran Yoğurtcuoğlu, en büyük hayallerinden birisinin de Antarktika'ya gitmek olduğunu ve bunu da gerçekleştirdiğini kaydederek, şöyle devam etti:
"Antarktika'ya çok yakın bir zamanda gidebileceğimi düşünmüyordum. Geçen yılın başında bir yarışma fark ettim. Hollandalı bir firma Antarktika'ya ücretsiz götürmek için bir kişiyi seçmek üzere yarışma düzenlemişti. Yarışmanın bitimine 3 gün şansımı denedim. Türkiye'de büyük bir destek görerek, birçok insanın dikkatini çekerek kısa bir sürede 5 bin oy topladım. Yarışmada birinci olamadım ama 4. olarak yarışmayı düzenleyenlerin dikkatini çektim. Yarışmayı düzenleyenlere 'Bu kadar kısa sürede 5 bin oy topladım. Beni de götürmelisiniz' dedim. Yarışmanın birincisinin yanı sıra benim de oraya gitmem gerektiğini onlara anlattım. Yaban hayatıyla uğraştığımı, fotoğraflarını çektiğimi, yıllardır bu işi yaptığımı, dünyanın değişik yerlerine gittiğimi söyledim. Firma bunu kabul etti. Tamamen Antarktik adaları ve Antarktika Kıtası'nın asıl hayvanları tutan bölgelerinden birine beni götürmeye karar verdiler. Arjantin'den Ortelius adlı Oceanwide Expeditions'a ait olan buza dayanıklı gemimizle yola çıktık. Birçok adaya uğrayarak kıtaya ayak bastık. 100'den fazla kuş türü, bir sürü de deniz canlısı gördük."
- "İstanbul'un soğuğu daha çok içime işliyor"
Antarktika'dan çok etkilendiğini dile getiren Yoğurtcuoğlu, "Beni en çok şaşırtan açıkçası hayvanların, insanlara karşı sıfır korku duymasıydı. Bugüne kadar hiç karşılaşmadıkları için insanlardan tehlike ve tehdit görmedikleri için sizi gördüklerinde yanınıza yaklaşıp inceliyorlar. Sizin ne olduğunuzu anlamaya çalışıyorlar. Özellikle yavru deniz filleri, penguenler... Her karşılaştığımız penguen aşırı bir merak içinde yanımıza yaklaşarak bize bakıyordu. Bu çok ayrı bir his. Dünyada eşine benzerine rastlanmayan bir his. Orada duyduğunuz sesler, gördüğünüz ortamlar bu dünyadaki başka dünyayı bulmak gibi. Hiçbir şekilde bu dünyada oraya benzer bir yer yok. Başka bir dünyaya gitmek istiyorsanız Antarktika'ya gitmeniz yeterli." ifadelerini kullandı.
Antarktika'ya yaz mevsiminde gittiğini ve hava sıcaklığının -1'ler civarında olduğunu dile getiren Yoğurtcuoğlu, "Bana en çok sorulardan bir tanesi 'Çok üşüdün mü?' oluyor. Ben İstanbul'da daha çok üşüyorum. İstanbul'un soğuğu daha çok içime işliyor." ifadelerini kullandı.
- "Popülasyon inanılmaz şekilde azalıyor"
Bundan sonraki hedefinin Avustralya'yı da görüp 7. kıtayı tamamlamak olduğunu dile getiren Emin Yoğurtcuoğlu, şöyle devam etti:
"Sadece kuş gözlemi yapmak için 40'dan fazla ülke gördüm. Dünyada 10 bin tür kuş var. 10 bin türün ancak 2 bin tanesini henüz görebildim. Bir yandan yeni türler için yeni yerler görmek gerektiğinin bilincindeyken bir yandan inanılmaz bir yok oluşun olduğunu görmek beni en çok üzen şey. Türlerin sayıları, popülasyonları inanılmaz şekilde azalıyor. Tükenmez dediğimiz milyonlarca bireyden oluşan bazı kuş türleri şu an kritik ölçüde tehlike altına girmiş durumda. Yok oluşun hızı tahminimizin çok ötesinde. Buna habitat kayıpları, küresel ısınma neden oluyor. İnsanların dikkatini çekmek istediğim nokta hayvanlarla iç içe yaşıyoruz. Siz adımınızı attığınız anda etrafınızda kuşlar var. Benim de küçüklüğümde en çok dikkatimi çeken şey buydu. O yüzden kuşlara merakım diğer hayvanlara göre daha fazla oldu. En son Avustralyaya da gidip, 7. kıtamı da tamamlayıp oranın özel türleriyle alakalı kitaplar hazırlamak istiyorum. Hedefim kıta kıta dünyanın kuşlarını anlatarak insanlara geç olmadan önlem almaları konusuna dikkati çekmek."
- "Türkiye'de bin civarında kuş gözlemcisi var"
Türkiye'de geçmişi 20 yıla dayanan kuş gözlemciliğinin çok hızlı yayıldığını, kuş gözlemcilerine destek olan çok sayıda platformun faaliyet gösterdiğini aktaran Yoğurtcuoğlu, sözlerini şöyle tamamladı:
"Kuş gözlemcilerini bir araya getiren bir sürü topluluğumuz var, üniversitelerde olsun şehirlerde olsun. Şu an sayı bin civarında. İngiltere ve Avrupa'da milyonlarca insanın kuş gözlemine merak duyduğunu düşünürsek bizde sayı farkındalık yaratmak için çok az ancak bu oralarda çok eski zamanlardan beri yapılan geleneksel bir hobi. Bu insanların çoğu benim gibi dünyanın birçok yerine giderek değişik kuş türlerini bulmaya çalışıyor. Türkiye'de ise bu işi yapan 3-4 kişiyiz."
- Rail-babbler için ormanın derinliklerinde...
Malezya'da ise tropik yağmur ormanlarının derinliklerinde dünyanın en zor görülen 100 kuşundan biri olan Rail-babbler'ı aradıklarını ve bunun için her gün erkenden kalkıp günün geç saatlerine kadar bu orman kuşunu aradıklarını aktaran Yoğurtcuoğlu, şöyle devam etti:
"Ormanın zemininde yürüyen tavuktan biraz küçük ilginç bir kuş. Bu tempoya dayanamadım ve dördüncü günün sabahı 'ben uyumak istiyorum, siz gidin' dedim. Yorgunluktan ne konsantre olabiliyordum ne de tempomu koruyabiliyordum. Yarım günlük ekstra bir uyku sonrasında öğleden sonra bizimkilerle buluştuk ve tekrar aramaya başladık. Yağmur ormanlarında o kadar çok ses vardır ki sürekli onlarca farklı ses birbirine karışır. Buna kuşlar, böcekler, amfibiler ve memeliler eşlik eder. Orman gün içerisinde sürekli konuşur ve bazen oldukça uğultulu hale gelir bu sesler. O gün öğleden sonra oldukça derinlere giden patikalara girdik. Rail-babbler’ın sesini duyma ihtimaline karşı öncesinde çalışmıştık. Derinden gelen ve giderek yükselen bir ıslık sesi olarak hayal edin. Bir noktada ben bu sesi duydum. Yeni uyanmış ve oldukça zinde olduğum için sesin bu kuşa ait olduğundan emin olmam uzun sürmedi. Hemen ötekileri durdurup sesi dinlemeleri sağladım. O kadar yorgundular ki duymaları bile zor oldu. En son duyduklarında ise İsviçreli olan arkadaşım, 'sesin herhangi bir böceğe ya da başka bir şeye ait olmadığını nereden bileceğiz' dedi."
Bunun üzerine patikadan çıkıp sarmaşık ve dev yapraklarla dolu ormana daldığını, arkadaşlarının ise tam emin olamadıkları bir ses için ormanın tehlikeli yerlerine girmeyeceklerini söyleyip yola devam ettiklerini bildiren Yoğurtcuoğlu, her tarafın dikenli sarmaşıklar ve dev yapraklı bitkilerle dolu olduğu ormanda tabanı bile görmeyerek yürümeye başladığını söyledi.
Bir noktada durup tekrar tekrar dinleme yaptığını kaydeden Yoğurtcuoğlu, Rail-babbler macerasını şöyle anlattı:
"Daha görmeden kalbim küt küt atmaya başlamıştı. 30 metre daha zorlukla ilerleyip orman tabanını görebildiğim ufacık bir açıklıkta durdum ve kuşun bendeki şarkısını çalmaya başladım. Bendeki sesi kapattığımda kuştan ses gelmiyordu ancak çok garip, gıdaklamaya benzer bir sesin dibimden geldiğini fark ettim. Önce Monitor Lizard denilen dev kertenkele sandım ancak sonrasında bunun Rail-babbler olduğunu gördüm. Fotoğraf makinemi hazırladım ve o ufacık açıklıktan geçeceğini ümit ettim. Bingo. Tam olarak oradan geçti ve bir kare de olsa fotoğrafını aldım. Ellerim ve ayaklarım titriyordu, yerimde duramıyordum. Bizimkilere haber vermeliydim, koşarak geri döndüm. Oraya gelene kadar hiçbir yerimde çizik olmamıştı ama geri döndüğümde üstüm başım çiziklerle doldu, bazıları kanıyordu. Bağıra bağıra bizimkileri buldum. Görmeleri için hala bir şansları olabilirdi. 'Gördüm' dedim. 'Fotoğraf çekebildin mi?' dediler. Önce boş bir çalı fotoğrafı gösterdim ve şaşkınlıkla kuşu görmeye çalıştılar. Hemen sonra yüzümde bir gülümsemeyle kuşun karede olduğu fotoğrafa geldim. Gözleri büyüdü. Muazzam bir andı. Hemen geri döndük ama kuş çoktan gitmişti. Sonraki 3 gün boyunca kuşu bölgede aramalarına rağmen göremediler."
Kuş rehberliği ve gözleminin yoğun emek isteyen yorucu bir iş olduğunu, bazen günlerce kuşları aradıklarını ve boş dönmek zorunda kaldıklarını aktaran Yoğurtcuoğlu, bunun kolay bir uğraş olmadığını, birkaç sene önce bir kar fırtınası sırasında İstanbul'dan yola çıkıp Bulgaristan sınırındaki İğneada'ya gitmek istediklerini, sadece çok sert kışlarda Türkiye'ye nadiren uğrayan kuzey kuşlarını bulmak amacıyla yola çıktıklarını söyledi.
Yoğurtcuoğlu, "Öyle bir kar fırtınasına yakalandık ki 3 saatlik İğneada yolunu 12 saatte aldık. Arabamız yolda 3 defa kaydı. Bir kere yolda biriken kara saplandık ve zar zor çıkabildik ve İğneada'ya ulaştık. Bunun üzerine orada kaldığımız birkaç gün çok özel türler görsek de aradığımız hiçbir kuşu bulamadan aynı buzlu yollardan geri döndük." diye tamamladı.
FACEBOOK YORUMLAR