TOBB 71. Genel Kurulu
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu: "AB ile ilişkilerde, sözüm söz, CHP iktidarında hiç öyle `Yeni fasıl açacaklar, açmayacaklar` diye beklemeyeceğiz. Bu ülkede birinci sınıf demokrasi için ne gerekiyorsa tamamını yapacağız. Sözüm sözdür"
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "AB ile ilişkilerde, sözüm söz, CHP iktidarında hiç öyle 'Yeni fasıl açacaklar, açmayacaklar' diye beklemeyeceğiz. Bu ülkede birinci sınıf demokrasi için ne gerekiyorsa tamamını yapacağız. Sözüm sözdür" dedi.
Kılıçdaroğlu, TOBB 71. Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada, kendisine konuşma fırsatı verildiği için TOBB yönetimine yürekten teşekkür ederek, "Sizlerle beraber olmayı onurlu bir görev olarak addediyorum" ifadesini kullandı.
TOBB'un genel kurullarında, bir anlamda Türkiye'nin sorunlarının tartışıldığını ve genel kurulların Türkiye, bölge ve dünya için önemli olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, "Az önce Sayın Başbakan konuştu. 'Biz şunları, şunları söylüyoruz. Siz ne söylüyorsunuz?' İyi söyleyeceğiz de burada olsaydın dinleyecektin. Ama burada değilsin. Ama sözüm söz. Sayın Başbakana, seçim bildirgemizi göndereceğim. Ne söylediğimiz orada gayet açık, gayet net yer alıyor" diye konuştu.
TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu'nun, 2002'deki Genel Kurulda yaptığı konuşmayı anımsatan Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin büyük, güçlü, sözü dinlenen ve ufku geniş bir ülke olması gerektiğini kaydetti.
"Siz Mısır'a, Suriye'ye, Irak'a, Libya'ya, İsrail'e rahat gidebiliyor musunuz?" diye soran Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin dört büyük başkentte büyükelçisinin bulunmadığını, kendi bölgesinden soyutlandığını ifade etti.
Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Beni üzen, gerçekten üzen bir olay var. Eğer bir ülkenin Başbakanı, Cumhurbaşkanı, bir başka ülkeyle ilgili bir konuşma yapar ve o konuşma, üzerinden 2 saat geçmeden yalanlanırsa, bu benim onurumu rencide ediyor. Benim ülkemin Cumhurbaşkanı ve Başbakanı, başka bir ülkenin yöneticileri tarafından yalanlanmamalı. 'Doğruyu söylemiyorsunuz' dememeliler. O makamlar çok önemli makamlardır ve o makamlarda, oturan kişiler, dünya dengelerini, dünyanın konjonktürünü, neyin ne olduğunu çok iyi bilmek ve dikkatli konuşmak zorundadırlar. Tamam, Türkiye'de konuşabilirsiniz. Şu veya bu şekilde, kendi aramızda tartışırız. Ama saygınlığı olan bir ülkenin Cumhurbaşkanı yalanlanmamalı. Yalanlanıyorsa bu toplumun onurunu incitir."
Dış politikanın milli olması gerektiğini ve ülkelerin çıkarları üzerine inşa edildiğini dile getiren Kılıçdaroğlu, dış politikanın milli olmaması durumunda sorun çıkacağının altını çizdi.
"Suriye'de, Irak'ta, Libya'da ve Mısır'da yaşadığımız tablo budur. Bu konuların hiçbirisinde ne parlamentoya, ne muhalefet partilerine hiçbir bilgi verilmemiştir" değerlendirmesinde bulunan Kılıçdaroğlu, Irak ve Suriye politikasının Türkiye'ye maliyetinin, 16 milyar 750 milyon dolar olduğunu savundu.
Ceza Muhakemesi Kanunu'nun değiştirilerek "somut delile dayalı" ifadesi yerine "makul şüphe"nin getirildiğini hatırlatan Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Böyle, bir uygulama dünyanın hangi demokrasisinde var. Yazık, günah değil mi bu ülkeye? 'Efendim bu olmaz. İşadamları için bu uygulanmaz'. İyi de yasada böyle bir düzenleme yok. Sizin aklınıza genelkurmay başkanlarının tutuklanıp tutuklanıp hapse atılacağı gelir miydi? Oluyor. Neden? Yasal altyapısı oluşturuldu. Sizin için de özel bir yasal altyapı oluşturuldu. Dünyanın hiçbir ülkesinde olmayan bir baskı rejimini sizin üzerinizde kurmak istiyorlar. Makul şüphe. Kime göre makul şüphe? Ya savcıya ya valiye veya emniyet müdürüne göre. Bunlar kime bağlı? Siyasal iktidara bağlı. Demokrasilerde bunun yeri yoktur. Demokrasilerde can ve mal güvenliği çok ama çok önemlidir. Can ve mal güvenliğinin olmadığı bir yerde siz yabancı sermayeyi, büyümeyi, sağlıklı gelişmeyi bekleyemezsiniz."
Başkanlık sistemi tartışmalarına da değinen Kılıçdaroğlu, "Şimdi bunun üzerine bir de Türk tipi başkanlık oluşturmaya çalışıyorlar. Her şey bir kişiye bağlı olacak. Valiyi, milletvekilini o atayacak, her şeyi o yapacak. O zaman kuvvetler ayrılığına hiç gerek yok. Ne yargıya ne yasamaya ne yürütmeye hiç ihtiyaç yok. Zaten başkanlık isteyen kişi de 'Yargı ve yasama benim için ayak bağıdır' demişti. Böyle bir tabloyu ben şahsen içime sindiremiyorum" değerlendirmesini yaptı.
-"Medyası özgür olmayan bir ülkede gerçek demokrasi olmaz"
Gerçek bir demokrasi isteniyorsa öncelikle yüzde 10 seçim barajının kaldırılması ve lider sultasının olduğu Siyasi Partiler Yasası'nın değiştirilmesi gerektiğine işaret eden Kılıçdaroğlu, üçüncü olarak da yasa dışı medya havuzu oluşturulmasını değiştireceklerini söyledi.
-"Demokrasinin varlık nedeni medyasının özgür olmasıdır"
TOBB Genel Kurulunun gerçekleştirildiği salona bazı gazetecilerin alınmadığını ifade eden Kılıçdaroğlu, "Hem demokrasi diyorsunuz hem bazı gazetecileri ve televizyonları genel kurul salonuna almıyorsunuz. Bu doğru bir uygulama değildir. Medyası özgür olmayan bir ülkede gerçek demokrasi olmaz. Demokrasinin varlık nedeni medyasının özgür olmasıdır. Çünkü medya halkın gözü, kulağı ve sesi olmak zorundadır" dedi.
Kılıçdaroğlu, "Az önce saydığım demokrasi modeli, Batı'nın hiçbir ülkesinde karşılaşmadığımız bir demokrasi modelidir. O nedenle onlar bize 'hibrit demokrasi' diyorlar. Biz buna layık bir ülke değiliz" görüşünü dile getirdi.
Kemal Kılıçdaroğlu, "Çanakkale ile başladıysak, şehitlerimizle gazilerimizle başladıysak demokrasimizi derinleştirmek, özgürlüklerimizi genişletmek, ekonomimizi güçlendirmek zorundayız. Mustafa Kemal'den alıntılar yapıldı. Onun bir sözü var, çok ama çok önemlidir. 'Savaş meydanlarında kazanılan zaferler ekonomik zaferlerle taçlandırılmadıkça gerçek bağımsızlığa ulaşamayız' diyor" ifadesini kullandı.
Demokrasinin sadece 4 yılda bir sandık başına gidip oy kullanma olarak algılandığını, bunun çok büyük bir yanlış ve eksiklik olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, demokrasinin derinleşmesi, kökleşmesi, bir kültür olarak içselleştirilmesi gerektiğini vurguladı.
-"Sıcak siyaset Merkez Bankası'na müdahale edemez, etmemelidir"
"Demokrasi şudur. Devletin kurumlarına veya var olan kurullara sıcak siyasetin müdahale edemediği alanların genişletilmesidir" ifadesini kullanan Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
"Eğer Merkez Bankası varsa, Merkez Bankasının yasaları var ve görevleri kanunla tanımlanmışsa sıcak siyaset Merkez Bankasına müdahale edemez, etmemelidir. Araçlarına müdahale etmemelidir. Elbette siyasi iktidar Merkez Bankasına hedef verecektir, hedef gösterecektir. 'Enflasyonu indireceksin' diyecektir. Burada bir sorunumuz yok. Siyasi otorite hedef gösterir. Ama doğrudan doğruya gidip araçlarına müdahale ederse orada demokrasi yoktur. Diyelim ki bir başka kurum, Kamu İhale Kurumu. Yasası, görevleri, atama var mı? Var. Siz eğer müdahale edip 'Şu ihaleyi benim yandaşıma verin' diye müdahale ederseniz, orada demokrasi yoktur. Onun nedenle demokrasi, bu tür kurullara sıcak siyasetin müdahale edemediği alanların genişlemesidir. Bu ne demektir? Bu kurumların kendi kültürlerini oluşturması demektir."
Kılıçdaroğlu, iptal edilen iki ihaleye değinerek, "Ben isterdim ki TOBB yönetimi buna itiraz etsin. Ben isterdim ki TOBB yönetimi, 'Sayın Başbakan, ihalede yasaya aykırılık varsa suçluları yakala. Aykırılık yoksa neden iptal ediyorsun?' diye bir soru sorsun isterdim. Bu sorunun sorulması gerekiyor. Soru sormazsak görevimizi yerine getiremeyiz. İptal ediyorsunuz. Yandaşa vermek için iptal ediyorsunuz ve daha düşük fiyatla veriyorsunuz. Bu doğru bir uygulama değil" diye konuştu.
-"Kim bu hale getirdi yargıyı?"
Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı konularına da dikkati çeken Kılıçdaroğlu, "Allah aşkına yargıyı bu hale kim getirdi? Biliyorum, 'CHP' diyecekler. Ama CHP iktidarda değil. Yargıyı kim bu hale getirdi?" dedi.
HSYK seçimlerine değinen Kılıçdaroğlu, "Seçime bakın. Efendim şu kadar ülkücü, şu kadar sosyal demokrat, şu kadar AKP'li, şu kadar da paralelci. Bunların hepsi bir araya geldiler, HSYK. Böyle bir adalet anlayışı olabilir mi? Bu adalet anlayışı topluma güven verebilir mi?" değerlendirmesine bulundu.
Kılıçdaroğlu, yargıya siyasal kimlik verildiğini öne sürerek, "Şimdi dönüyorsunuz. 'Yargı neden bu halde?' 13 yıldır aynı soruyu ben sana defalarca sordum. 'Yargı neden bu halde?' diye sordum. 13 yıldır soruyorum" diye konuştu.
"Huzurlu ve mutlu olmak varken neden kaygının egemen olduğu bir toplum haline dönüştük" ifadesini kullanan Kılıçdaroğlu, bunun nedeninin demokrasi ve özgürlük eksikliği olduğunu belirtti.
Kılıçdaroğlu, "AB ile ilişkilerde, sözüm söz, CHP iktidarında hiç öyle 'Yeni fasıl açacaklar, açmayacaklar' diye beklemeyeceğiz. Bu ülkede birinci sınıf demokrasi için ne gerekiyorsa tamamını yapacağız. Sözüm sözdür" dedi.
-"Eksik olan vicdanlı siyaset"
Huzurlu, iç barışı olan, üreten ve zenginleşen bir Türkiye istediklerini vurgulayan Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin orta gelir tuzağı ile orta teknoloji tuzağına yakalandığını ileri sürdü.
Türkiye'nin, ekonomik özgürlükler endeksinde 6 sıra gerileyerek 70. olduğunu aktaran Kılıçdaroğlu, 1990'ların başında dünyanın en büyük 13. imalat sanayi ekonomisi olan Türkiye'nin, 2010'larda ise bu ligde bulunmadığını dile getirdi.
Hollanda'nın tarımdan sağladığı gelirin, Türkiye'den fazla olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, "Neyimiz eksik? Güneş, su, insan, toprak var. Eksik olan siyaset. Eksik olan vicdanlı siyaset. Eksik olan bu" değerlendirmesinde bulundu.
Sadece İstanbul'daki AVM sayısının, Londra, Berlin ve Paris'teki AVM sayılarından daha fazla olduğuna dikkati çeken Kılıçdaroğlu, "Oysa bu kaynaklar nereye gitmesi lazımdı, sanayiye, üretime, istihdama gitmesi lazımdı. Bunları maalesef yapamadık" diye konuştu.
(Sürecek)
FACEBOOK YORUMLAR