Hollandada İslam okulları tartışması ve İslamofobi
15 Temmuz’dan sonra Hollanda kamuoyunda ‘Gülenciler’ olarak bilinen gruba ait okullarla ilgili başlayan tartışmalar hâlâ sürerken, şimdi bir de buna ‘Selefi’ okul tartışması eklendi Türk ve Müslüman veliler, bir terör örgütünün parçası olan Gülen okullarıyla DEAŞ’a destek verdiğini söyleyen yöneticilere sahip Selefi okul arasında sıkışmış durumdalar Yakın geçmişte Gülen okulları iki konuda Hollanda medyasına manşet oldu: Okullarda sınav sorularının cevaplarının dağıtılması ve bu okulların devletten ve velilerden aldığı mali kaynakları başka ülkelerde bulunan sözde “kardeş” okullara aktarması Ana-akımı temsil eden Müslüman kurumlar söz konusu okullara karşı Müslüman velileri uyarırken Hollanda toplumunda günbegün İslamofobi güç kazanıyor
İSTANBUL (AA) -KADİR CANATAN- Eylül ayının ilk haftasında, Amsterdam’da yeni bir İslam ortaokulunun açılışı, Hollanda’da ilk kez İslamofobik çevrelerle bu ülkede öteden beri İslam okullarına çatı örgütü olarak hizmet veren ve bu okulları temsil eden kurumu bir cephede birleştirdi. 15 Temmuz’dan sonra Hollanda kamuoyunda ‘Gülenciler’ olarak bilinen gruba ait okullarda başlayan tartışmalar hâlâ sürerken, şimdi bir de buna ‘Selefi’ okul tartışması eklendi. Doğal olarak bu gelişmeler, gözlerin Hollanda eğitim sistemine, bu sistem içinde var olmaya çalışan İslam okullarına, bu okulları açan ve yöneten farklı aktörlere çevrilmesine sebep oldu. Eğitim alanında hangi aktörler var ve bu aktörler ne istiyorlar?
- Hollanda’da çoğulcu eğitim sistemi
Hollanda eğitim sistemi, devlet okullarının yanı sıra farklı din ve dünya görüşlerine bağlı olarak kurulan okullara da yer veren çoğulcu bir sistem. Ülkede belediyeye bağlı olarak işleyen devlet okulları kadar, Katolik ve Protestan okulları da var. Bu okullar yasal olarak devlet okullarıyla eşit statüdedir ve devlet tarafından finans ediliyorlar. Ülkeye göçmenlerin gelmesi ve yerleşik bir hayata geçmesiyle birlikte, Hindu ve İslam okulları da kurulmaya başladı. Hollanda’da ilk kurulan İslami okul, seksenli yılların ikinci yarısında Türklerin Rotterdam’da kurduğu Gazali ilköğretim okuludur. Bu okulu takiben ülkede epeyce yeni İslami okullar kuruldu. Fakat bu okullar hep Hollanda kamuoyunda tartışma konusu olageldiler. Yasal olmalarına ve devlet tarafından mali olarak desteklenmelerine rağmen, İslam okullarına karşı yöneltilen en önemli eleştiri, bu okulların göçmenlerin ve Müslümanların entegrasyonunu engellediği argümanıdır.
Hollanda’da seksenli yılların ikinci yarısından bu yana kurulan okullar, İslam Okul Yönetimleri Örgütü (ISBO) adlı bir çatı örgütü altında organize oldular. Çatı örgütüne ülke çapında 43 ilkokul, ortaokul ve lise bağlı. Bu çatı örgütüne üye olmayan 9 okul da hesaba katılırsa, Hollanda’da toplam 52 İslam okulu var. Bu okullarda eğitim gören öğrenci sayısı 11 bin civarında ve bu rakam, okula giden öğrencilerin yüzde 5’ine karşılık geliyor. Okulların çoğu genellikle Müslüman göçmenlerin yaşadığı Amsterdam, Lahey, Rotterdam ve Utrecht gibi büyük şehirlerde kurulsa da, zamanla diğer şehirlerde de boy gösterdiler.
ISBO’ya bağlı okullar, Türk ve Faslı göçmenlerin kurduğu ana-akım okullar. Bu okulların devletle ve yasal sistemle sorunları yok. Ancak Hollanda’daki diğer İslam okulları hem yönetimle hem de Müslümanlarla çeşitli sorunlar yaşıyor. Son yıllarda çokça tartışılan Gülen okulları ve okul mücadelesi veren Selefi okul girişimcileri bunların başında geliyor.
- ‘Gülen okulları’: Kimliği belirsiz okullar
Hollanda’da devlet okulları, herhangi bir din veya dünya görüşüne bağlı olmayan ve dolayısıyla her kesimden öğrencinin gittiği okullar. Belirli bir din ve dünya görüşüne bağlı olarak kurulmuş okullar ise vakıf okullarıdır ve belirli bir kimliği temsil ediyorlar. Hangi din ya da dünya görüşüne mensup oldukları ise okul yönetmeliğinde belirtiliyor. Daha önce bir, iki şehirde yurt çalışmalarıyla ortaya çıkan Gülenciler, uzun bir süre okul kurup kurmama konusunda kararsız kalmışlardı. Zamanla iyi bir imaj elde ettiklerini ve insan kaynaklarına sahip olduklarını düşünen bu grup, 2000’li yılların başında Rotterdam’da bir ortaokul açarak eğitim alanında bir aktör olarak boy gösterdiler. Şu an 6 okul ‘Gülenci’ olarak tanınıyor. Bu okullar kuruluşlarından itibaren kendilerini İslami bir okul olarak tanımlamaktan kaçındılar ve kendilerini ‘Özel Tarafsız Okullar’ (Bijzondere Neutrale Scholen) statüsünde gördüler. Bu okul türü, devlet ve vakıflara bağlı dini okul kategorisinin dışında üçüncü bir kategori. Ancak Gülen okullarının yöneticileri kadar, öğrencileri de Türk kökenli ve Müslüman öğrenciler. Buna rağmen okul kurucularının ‘İslam’ veya ‘İslami’ gibi ifadelerden kaçınmalarına kimse anlam veremiyor. Türkiye’de kendilerine ait medya kurumları bu okulları ‘Türk’ okulları olarak nitelemişlerdi. Oysa Hollanda’da etnik temelde okul kurmak, devlet tarafından finans edilmeyi imkânsız kılıyor. Halbuki bu okullar Hollanda devletinden mali destek alıyor.
Yakın geçmişte Gülen okulları iki konuda Hollanda medyasına manşet oldu: Okullarda sınav sorularının cevaplarının dağıtılması ve bu okulların devletten ve velilerden aldığı mali kaynakları başka ülkelerde bulunan sözde “kardeş” okullara aktarması. Her iki konuda yapılan kamuoyu tartışmaları, bu okulların imajını temelden sarstı. Bu tartışmalardan çıkan sonuçlar şöyle: Bu okullarda varsayılan kalite ve başarı sahte ve sahtekârlıkla elde ediliyor. Okul yönetimi etik olmayan yöntemlerle çocukların ortalamalarını yükselterek öğrencilerinin üniversitelere girmesini sağlıyor. Ortada hak edilmeyen bir başarı söz konusu. Öte taraftan, velilerden toplanan paralar ve devletin verdiği paralar okula ve öğrencilere harcanmak yerine, başka ülkelerdeki okullara gönderiliyor. Bu da etik ve yasal bir durum değil.
- 15 Temmuz’dan sonrası okulların durumu
Türkiye’de geçen yıl yaşanan 15 Temmuz kalkışmasından sonra, Hollanda’daki Gülen okulları yeniden tartışma konusu olmuştu. Bilinçli Türk veliler çocuklarını hemen bu okullardan çekmeye başlamış ve diğer velilerin de çocuklarını alması için seferber olmuşlardı. Birden pek çok öğrencisini kaybeden okul yöneticileri ise kara propaganda ve yargı yoluna başvurdular. Yaptıkları kara propagandaya göre, “Velileri resmi Türk kurumları ve yetkililer harekete geçirmişti”, “Erdoğan’ın uzun eli Hollanda’ya uzanmakta ve Hollanda toplumundaki harmoniyi bozmaktadır!”
Bu kara propagandaya ek olarak okullar velilere ceza yağdırmaya başladılar. Okulu zarara uğrattıkları gerekçesiyle velilere 30-40 bin avro para cezaları yazdılar. Bu da yetmezmiş gibi velileri mahkemelere sürüklediler. Hollanda’da velilerin okul seçme hakları olduğunu için, Türk velilere karşı açtıkları davaların sonuç vermeyeceği düşünülüyor. Ne var ki konu bu arada iyice politize olmuş durumda ve Hollandalı yetkililerin ve siyasilerin açıklamalarıyla mahkeme baskı altına alınıyor.
Hollanda kamuoyunda destek bulan Gülen okulları, Türk toplumunun gözünde bir terör örgütünün uzantısı durumunlar. Sadece okullar değil, bu kesimin kurduğu diğer kuruluşlar da Türk toplumundan ilgi ve itibar görmüyor. Türk toplumu içinde itibarını kaybeden bu kurumlar bir kimlik ve imaj krizi yaşayorlar.
- Amsterdam’da yeni bir okul: Selefiler
Hollanda’da Gülen okulları ile Türk toplumu arasındaki sürtüşmeler devam ederken, bu Eylül ayının başında Amsterdam’da yeni bir İslam okulu kapılarını öğrencilere açtı. Bu okulun kuruluşuna öncülük yapan kişiler ‘Selefi’ olarak biliniyorlar. Hollanda siyaseti ve medyası, öteden beri bir Selefilik tartışması yapıyor ve Selefi camilerin kapatılması gerektiğine dair resmi ve siyasi açıklamalar basında yer alıyor. Amsterdam Belediyesi ve Eğitim Bakanlığı’nın okul başvurusunu reddetmesi üzerine konuyu mahkemeye taşıyan kurucular, mahkeme tarafından haklı bulundu ve bunun üzerine okul yeni eğitim yılında öğrenci kayıtlarına başladı. Okulun açılışıyla birlikte, okul binasının çatısına çıkarak bir pankart açan İslam karşıtlarının eylemiyle, Selefilik tartışması yeniden gündeme geldi. Pankart açanların kimliği tam olarak bilinmiyor ve polisin ikazı üzerine direnmeden eylemden vazgeçiyorlar. Ancak pankarta yazılan slogan, eylemcilerin kimliğini yeterince ele veriyor: “İslam ekenler, Şeriat biçecektir”.
İslam karşıtları, 80’li yıllardan bu yana açılan ve gelişen İslam okullarını Hollanda toplumu için bir tehdit olarak gösteriyorlar. Din ve eğitim özgürlüğü kapsamında açılan ve işletilen bu okullardan terörist gençlerin çıktığını veya çıkacağını iddia ediyorlar. Daha önce “entegrasyon karşıtı” olarak görülen bu okullar, 2000’li yıllarda İslamofobinin yükselmesine koşut olarak “terör yuvası” olarak lanse ediliyorlar.
Amsterdam’da olaylı açılışıyla gündeme gelen İslam okuluna ve etrafındaki tartışmalara başka Müslüman kişi ve kurumların katılması, İslam okulları arasındaki rekabeti ve ideolojik farklılıkları da ortaya çıkardı. Amsterdam’daki İslam okullarının yönetimleri yeni açılan okula velilerin çocuklarını göndermemesini tavsiye ederken, hükümetin muhatap aldığı iletişim organın başkanı Raşit Bal, bu okulun diğer İslam okullarıyla ve bu okulların çatı örgütüyle işbirliği yapmadığını ve selefi bir kimliğe sahip olduğunu açıkladı. Yeni okula çocuğunu kaydettiren Hollandalı bir anne ise, kendisiyle konuşan habercilere endişelerini anlattı. “Okuldaki gelişmeleri dikkatle izliyorum” diyen veli, “Olumsuz bir kanaate ulaşırsam çocuğumu alırım” dedi.
- İslamofobinin yükselişi
Türk ve Müslüman veliler, bir terör örgütünün parçası olan Gülen okullarıyla DEAŞ’a destek verdiğini söyleyen yöneticilere sahip Selefi okul arasında sıkışmış durumdalar. Ana-akımı temsil eden Müslüman kurumlar söz konusu okullara karşı Müslüman velileri uyarırken Hollanda toplumunda günbegün İslamofobi güç kazanıyor.
Leiden Üniversitesi siyaset bilimi bölümü tarafından yapılan bir araştırmaya göre, Hollanda’da gençlerin yarısından fazlası (yüzde 54) Müslümanlar hakkında negatif bir izlenime sahip. Araştırmacılara göre gençlerin böyle düşünmelerinin en temel sebebi, Müslümanlarla doğrudan ve olumlu bir ilişki içinde olmamaları. İslam karşıtı Özgürlük Partisi başkanı Wilders’in göç, İslam ve entegrasyon konusundaki görüşleri gençlere cazip geliyor. Okul öğrencilerinin yüzde 10’u geçtiğimiz seçimlerde Wilders’a destek verdi.
Özet olarak, bir taraftan yükselen İslamofobi ve İslam karşıtlığı, diğer taraftan Müslümanlar içindeki siyasal ve ideolojik kavgalar, Müslümanların entegrasyon sorununu içinden çıkılmaz bir meseleye dönüştürüyor.
[Prof. Dr. Kadir Canatan İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi öğretim üyesidir]
FACEBOOK YORUMLAR