Hollanda Türk diasporası içinde neler oluyor?
Türk Sivil Toplum Kuruluşları, İşadamları ve medya arasındaki çatışmanın nedeni nedir?
Bir süredir pek çok okurum ve dostum, ‘Hollanda’da yaşanan son gelişmeleri neden yazmıyorsun?’ diye soruyorlar.
‘Hollanda’daki Türk Sivil Toplum Kuruluşları, İsadamları ve medya arasındaki çatışmanın nedenini araştır ve yaz’ diyorlar.
Öncelikle şunu belirtmek istiyorum: Aslında ‘Türk diasporası’ deyimine başından beri karşıyımdır. Zira, diasporanın asıl anlamı şudur: Ülkesinden siyasi nedenlerle göçe zorlanmış olanlar.
Eee, bizim ülkemizden hiç kimse siyasi bakımdan göçe zorlanmadığına göre, bizim yurtdışındaki toplumlarımıza neden diaspora diyelim ki?
Ne var ki, bu deyimi artık Başbakanlarımız ve Bakanlarımız da benimsediğine göre, bize düşen de bu deyimi kabullenmek olur.
Şimdi gelelim asıl konularımıza:
Hollanda’daki Türkler arasında, daha doğrusu bazı Türk kuruluşları arasında bir sürtüşme sürüp gitmektedir. Geçen ayki bültenimde belirtmiş olduğum gibi, önce bir ‘Üst Kurul’ kurma rekabeti başlamıştı. Devletimizin bilgisi dahilinde kurulmuş olan bir ‘Üst Kurul’ var ama, şimdilerde o Üst Kurul dahil, birkaç kuruluş, yeni kurulması özlenen yeni ve değişik bir Üst Kurul için birbirleriyle yarışa girmişlerdir.
Bu konuda bilen ve bilmeyen çok kişi ahkam kesmektedir. Kaldı ki konunun ana hatlarını çok açık ve samimi bir şekilde dile getirmiştim.
Bu konudaki tartışma ve planlar uzunca süreceğe benziyor.
Bu konuyu müteakip, İstanbul’da yapılan DEİK toplantısına giden Hollandalı Türk üyeler, DEİK’in eski Avrupa Başkanı Turgut Torunoğulları’nı yüzüstü bıraktılar. Bu konuda Yavuz Nüfel esprili bir yorum yazmıştı. Turgut Torunoğuulları’nın bu kez başkanlığa seçilemeyişinin ardında, Türk STK’ları ile bazı işadamlarının rolü olduğu söyleniyor.
Son günlerin en önemli ve ciddi tartışması ise, yine STK’lar içinde yaşanıyor.
Konu, terörü lanetleme konusuydu. Türkiye’de patlayan ve yüzlerce cana malolan patlamalardan sonra, Brüksel’de patlayan bombalar dünya gündemine oturmuştu. Türkiye ve Türkler ile Avrupalılar arasında ‘Seninki can da, benimki patlıcan mı?’ tartışması başlamıştı.
Hollanda’da aktif olan bazı kuruluşlar Brüksel’deki terör saldırıları sonrası bir araya gelerek her türlü terörü lanetleyen bir ortak bildiri yayınladılar. Bildirinin hazırlanma sürecinde ülke çapında aktif olan tüm federasyon ve kurumlar davet edildikleri halde, ne bildirinin hazırlanmasına katkıda bulundular ne de toplantıya katıldılar. Bazıları çağrılara cevap verme zahmetinde bile bulunmadılar.
Hal böyleyken bildiriden 1 hafta sonra bazı yayın organlarında bildiriye imza atan kuruluşlardan CPD’ye ve onun başkanı Emin Ateş’e ağır suçlamalar yöneltildi. Suçlamanın gerekçesi, bildirinin altında FED-KOM ve KOMKAR gibi terör örgütü PKK ile ilişkilendirilen örgütlerin de imza atmış olmasıdır. Ancak bildiriyi okuyan aklı selim herkes eleştirilerin maksadının üzüm yemek değil, bağcı dövmek olduğunu görecektir.
“Terör bir insanlık suçudur” başlıklı bildiride terör, hangi gerekçeyle olursa olsun lanetlenmektedir. Sanki sadece Brüksel saldırıları lanetlenmiş algısı yaratmak art niyetten başka bir şey değildir. Brüksel saldırısı en aktüel saldırı olduğu için bildirinin giriş kısmını oluşturmuştur. Bildiriyi okuyanlar (Altta Türkçe ve orijinal Hollandacasını yayınlıyorum), genel anlamda terörün kınandığını göreceklerdir. Böylesi bir içeriği olan bir bildiriye imza atanları eleştirmek her bakımdan anlaşılır bir durum değildir. Aslında eleştiri değil, takdir edilmesi gereken bir tavırdır yapılan. Zira her türlü terörü reddedip kınayan bir bildiriye terörle ilişkilendirilen kuruluşların da imza koyması bir kazançtır. Bunu anlayamayanlar yayın organları ve haber portallarındaki yayınları ile kutuplaşmaya çanak tuttuklarının farkında olamadılar.
Hele bazıları vardı ki, İsimlerini burada zikretmek istemediğim, Hollanda’daki Türk toplumuna yıllarca çeşitli sosyal ve kültürel faaliyetlerde bulunmuş insanlarımıza kara leke çalmaya çalıştılar. Kara leke çalmakla kalmayıp aşırı iftiralarda bulundular.
Dostum Yavuz Nufel’in kaleme aldığı bir yorumu çarpıtarak, alladılar, pulladılar ve acımasızca saldırgan bir rol aldılar.
Bu konuları muhatapların hemen hemen tamamı ile konştum. Bir muhatap, ‘Bana yazarlık teklif ettiler. Yoğun işlerim nedeniyle kabul etmeyince bozuldular. Daha sonra bir başka yayın organına ayda bir defa yazdığım için kızdılar ve aleyhime yayın yapma fırsatı kolladılar’ dedi.
Bir başka muhatap telefonda, ‘Benim Federasyon’umu 2 dernekli Federasyon olarak aşağılıyorlar. Bir zamanlar 64 derneği çatımız altında toplamıştık. O günler çabuk unutuldu ve bizi şu anda gereksiz bir Federasyon gibi göstermeye çalışıyorlar’ dedi.
Önemli muhataplardan biri de, ‘Yayınladığımız bildirinin altına imza atan bazı kuruluşların PKK yandaşı oldukları belirtilerek bildirinin içeriği de aşağılanıyor. Kaldı ki o bildiriyi biz istediğimiz gibi yazdık, bazılarınca tasvip edilmeyen kuruluşlar da altına imzalarını attılar.’ diye konuştu.
Bir başka muhatap, ‘Ne diyeyim vallahi, eline kalem alan değil, önünde tuş gören herkes şimdi yazmaya başladı. Birden bire yazarlar takımı türedi. Geçmişine bakmayan bu yazar takımı şimdi bize çamur atma yarışında.’ diye kızgın konuştu.
Muhatapların ortak görüşleri ise şöyleydi:
‘Amaçları bir Kürt devleti kurmak olsa da, uzun yıllar Almanya'da kaçak yaşayan ve AK Parti tarafından Turkiye'ye törenle getirilen Kemal Burkay gibi silahlı mücadeleye karşı kişiler ile temasta olmak suç mu? Bu gibi adamlar ile terörü lanetlemek suç mu?
Durumu ve ortamı tam olarak kavrayamayanlar önüne gelene ve haliyle bize saldırıyorlar. Ayıptır ve günahtır. Hollanda’daki Türk toplumuna her konuda hizmet eden ve hizmet etmeye devam edecek olan kuruluşları batırmak hiç kimseye bir kazanç sağlamaz. Aksine, Türk toplumunun önü tıkanmış olur.’
Çok uzun olacak ve de bazı meslektaşlarımı üzecek olan aşağıdaki görüşü de yazıma eklemek istiyorum.
Bir STK temsilcisi olan ve bildirinin hazırlanmasında büyük payı olan bu arkadaşın kimliğini de açıklamıyorum.
STK temsicisinin görüşü şöyle:
Milleti aptal sanmasınlar, işkembeden atmasınlar...
‘Hollanda’da yaşanan ve STK’ların merkezinde olduğu üzücü gelişmelerin her haliyle, kişisel bir kavganın uzantısı olduğu açıkca sırıtmaktadır. Hal böyleyken, bazı internet gazetelerinin yayın yönetmenleri ve köşe yazarlarının bu kirli oyuna alet olmaları da Hollanda Türk medyası açısından utanç vericidir. Özellikle yıllardır dürüst gazetecilik yaptığına inanılan isimlerin birilerine duydukları ‘kin’ yüzünden Hollanda Türk toplumunu yönlendirmeye çalışmaları son derece etik dışıdır.
Kimse kusura bakmasın. Hollanda Türk halkının sağduyusu sağlamdır. Üç, dört gündür Hollanda Türkçe medyasına yansıyan gelişmeler, geçen hafta sonu İstanbul’daki DEIK seçimlerinde yaşanan nahoş hareteklerin Hollanda’da devamıdır. Kimse Hollanda Türk halkını aptal yerine koymasın. Hollanda’da aklıselim olayların öncesini, yaşanışını ve devamında neler olduğunun farkındadır.
Meydan boş değildir beyler. Kimse öyle işkembeden atmasın. Ismarlama haber yapmasın. Masa başında senaryolar üretip köşesinde bunları olmuş gibi yazmaya kalkmasın. Birileri çıkar, bunların hepsini altüst eder ve yıllarca kazandığınız gazetecilik itibarınızı yer ile yeksan eder.
Bildiri bahane, ya okumadılar ya da art niyetliler…
Durup, dururken ‘Terör bir insanlık suçudur’ başlığı ile geçtiğimiz günlerde çeşitli kuruluşlar tarafından imzalanıp medyaya dağıtılan bildirinin bahene edilerek, bir kurum üzerine gidilmesi de DEIK seçimleri kavgasının bir uzantısıdır. Ya bildirinin içeriğini anlamadılar veya okumadılar ya da art niyetle hedef aldıkları kişiyi vurmak ve yıpratmak için bir kurum ‘CPD’ üzerinden savaş yürütüyorlar. CPD üzerinden HOTIAD vurulmak isteniyor. Bu çok açık ve net bir şekilde sırıtıyor.
Sorumluluk almayan STK’lar…
Hollanda’nın ırkçı ve yabancı düşmanı partisi PVV başkanı Wilders’in Brüksel terör olayları ve hemen sonra ‘müslümanlar sınır dışı edilsin’, ‘sınırlar kapatılsın’gibi açıklamalarından da hareketle Hollandaca bir basın bildirisi hazırlanıyor. HTIB başkanı Mustafa Ayrancı Hollanda genelinde bir çok sağ ve sol STK’ları arayarak bir toplantıya davete diyor. Hepsi ‘tamam geleceğiz, ya da Amsterdam’daki temsilcimizi göndereceğiz’ sözü vermelerine rağmen, muhafazakar kesimideki STK’ların çoğu toplantıya katılmıyor. Toplantı esanasında da telefonlara çıkmıyorlar. Bildiri yayınlanıyor ve sonra biz o toplantıda filan kuruluş vardı da onun için gelmedik diye açıklama yapıyor. Bu nasıl bir mantık. Bu nasıl bir sorumluluk. Bu resmen kaypaklık.
Bildiri tam bir diplomasi ürünüdür…
Bir bildirinin, hem de çok imzalı, farklı kesimlerin olurunu alarak hazırlanan bir bildirinin ne kadar zor olduğunu bu işi bilenler bilir. Bazen bir cümle, bir kelime üzerinde saatlerce tartışılır. Silinir, tekrar yazılır. Son bildiri de öyle oldu. Tam bir dilplomasi yaşandı. Belki beş, altı kez bildiri metni değiştirildi. Uzmanlardan, akil kişilerden görüş alındı. Bir çok kişinin katkısıyla o bildiri yani ‘Terör bir insanlık suçudur’ bildirisi yayınlandı. Şimdi mangalda kül bırakmayanlar, o zorlu dilpomaside verilen mücadeleyi nerden bilsinler. Masa başında, alınları terlemeden, kolayca eleştiriyorlar. El insaf.
İlginç bir olay…
Bildirinin hazırlandığı toplantı esnasında, müslüman kuruluş temsilcilerinin orada olmayışları üzerine, toplantıya katılan sol STK temsilcisi şunları söyledi: ‘Wilders’in açıklamasına baksınlar, ilk hedef müslümanlar, camiler, ilk saldırı bu mekanlara yapılacak, biz bir derneğiz, bize sıra en son gelir. Ama tehdidin direk hedefi olan mülslüman kuruluşlar burada yoklar. Bu anlaşılır bir şey değil’.
Haksız mı? Irkçılar Hollanda’da camilere yakıcı aletlerle, cami bahçesine bilmem ne kafası bırakarak, duvarlarına ırkçı yazılar yazarak müslümanlara saldırmıyorlar mı? Bu gaflet niye?’
Şimdi gelelim bildirinin içeriğine.
Aşağıda orijinal Hollandacası ve Türkçesini bulacağınız bildiriye imza atmayacak olan bir tek kişinin çıkacağını sanmıyorum. Buna rağmen, ‘Bu bildirinin altında şu yaramaz adamın da imzası var’ diye karşı çıkanlara da hayret etmemek elde değil.
İşte orijinal bildiri:
Terör insanlığa karşı işlenen bir suçtur
Brüksel Zaventem Havaalanına ve Maalbeek metro istasyonuna yapılan bombalı saldırılarda 30’dan fazla insan öldü ve yüzlerce insan yaralandı. Bunun yanısıra bu saldırılarla insanların yaşamı altüst oldu.
Brükseldeki saldırı, daha önceki Madrid, Londra, Paris, Ankara ve İstanbul saldırılarının devamıdır.
Evine giden veya işine giden, alış verişe giden veya bir konser için yolda olan veya sadece dolaşmaya çıkmış insanlar, intihar teröristlerinin hunharca cinayetlerinin kurbanı oldular. İnsanları katletmeye susamış teröristler, canice hayallerini korku ve düşmanlık saçarak gerçekleştirmeye çalıştılar. Teröristler saldırıları yaptıkları ülkelerdeki insanları birbirlerine düşürerek, nefret ve tahammülsüzlük mesajlarını yayarak tüm vatandaşlarımızın vicdanlarını gittikçe zehirlemek istiyorlar. Buna verilecek en iyi cevap açık ve demokratik yaşamımızın yüksek değerlerine hep birlikte sarılmak ve onları yaşatmaktır. Ümid ediyoruz ki, herkes birilerini günah keçisi gösterme veya insan haklarını çiğnemeye yol açacak davranışlardan uzak durur.
Türkiye’den gelen göçmen kuruluşları olarak, bu alçakca eylemleri şiddetle telin ediyoruz.
Belçika halkına ve kurbanların aile ve yakınlarına başsağlığı diliyoruz.
Hangi nedenle olursa olsun terörizmi dünyanın her yerinde bir insanlık suçu olarak görüyoruz.
Terör yüzünden hayatlar kararıyor, insanlar birbirlerine karşı düşmanlaşıyor, içlerine korku doluyor ve düzgün yaşam hakları ellerinden alınıyor. Biz, medeni insanların terörün her türlüsüne karşı çıkmasını bekliyoruz.
Vatandaşlarımıza çağrımız; dinimizi başkalarının rehin almasına izin vermeyelim, çocuklarımızın kalplerinin yabancılaşmasına ve bizler ve diğer Avrupalılarla aramıza düşmanlık tohumları ekilmesine engel olalım. Dinimizi kendi emellerine alet eden aşırı gurupların zulmünden bizler sorumlu tutulamayız. Ancak, radikallik ve terörizmle mücadelede bizler de üzerimize düşeni yapmaktan kaçınmamalıyız.
Bu bildiriyle herkesi şimdiye kadar olandan çok daha büyük bir birliktelikle ve tek ses olarak, nerede ve kime karşı olursa olsun terörün her türlüsüne karşı çıkmaya davet ediyoruz!
Bir ülkede saldırılar yapan teröristlerin, başka bir ülkede toplanıp tekrar organize olmalarına izin verilmemelidir!
Bu nedenle teröre, doğrudan veya dolaylı her türlü desteğin derhal durdurulması çağrısını yapıyoruz. Ancak bu şekilde terörle mücadele başarılı olacaktır.
İnancımız şudur ki: Nefret, terör, savaş şiddeti, saldırı ve kötülüklere karşı kuvvetlerimizi birleştirmeliyiz;
Ancak bu birliktelikle korkunun yok olduğu, nefretin kök salamayacağı barış dolu bir yaşam kurabiliriz
Aşağıdaki kururluşlar adına,
Mustafa Ayranci.
CPD Centrum voor het Publieke Debat, DSDF Federatie van Sociaal Democratische Verenigingen,FED-KOM Federatie Koerden in Nederland, HAK.DER Federatie van Alevitische Verenigingen in Nederland, HOTIAD Nederlands-Turkse Ondernemingsvereniging, HTIB Turkse Arbeidersvereniging in Nederland , HTIKB Nederlandse Unie van Turks-Islamitische Organisaties, HTKB Turkse Vrouwen Vereniging in Nederland , H.T.S.K.F. Federatie van Turkse Sport en Cultuur in Nederland, KOMKAR Koerdische Arbeiders Unie, TOF Stichting Turkse Ouderen Federatie, Turkevi Gemeenschap
FACEBOOK YORUMLAR