Hollanda koalisyon protokolü taslağında ırkçı Wilders'in hayaleti dolaşıyor
YTB Başkanı Köse: "Koalisyon taslağı bu haliyle, seçimlerde sandalye sayısını arttıran Wilders’in aşırı sağcı düşüncelerinin yansımalarını taşıyor” "Koalisyon protokolünde laikliğin önemine sıkça atıf yapılıyor ancak laiklik ve entegrasyon politikalarının daha çok Müslümanları etkileyen tedbirler getirdiği anlaşılıyor” "Hollanda’nın kendi seçmenlerinin yurt dışından oy kullanmalarını kolaylaştırmak için yapmayı öngördüğü çalışmalar, Türkiye’nin kendi vatandaşlarına yönelik aynı amaçlı uygulamalarına takındığı olumsuz tavırla çelişki teşkil ediyor” "Koalisyon protokol taslağının, seçimlerden 209 gün sonra kabul edilmesi, dört partiden oluşan koalisyonun zayıflığına işaret ediyor"
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanı (YTB) Mehmet Köse, Hollanda'da seçimlerden 209 gün sonra kurulan koalisyona ilişkin, "Hollanda koalisyon protokolü taslağında ırkçı Wilders’in hayaleti dolaşıyor." ifadelerini kullandı.
YTB Başkanı Köse, Hollanda'da seçimlerden 209 gün sonra kurulan koalisyon ve açıklanan protokole ilişkin AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.
Hollanda’da 15 Mart’ta yapılan genel seçimlerden 209 gün sonra dört partili bir koalisyon hükümeti protokolünün kamuoyuna açıklandığını belirten Köse, protokolde sosyal yardımların kısıtlanması ve göçmenlere yönelik daha sert entegrasyon politikalarının öngörüldüğüne dikkati çekti.
Yaklaşık 13 milyon seçmenin sandığa gittiği Hollanda genel seçimlerinde, Mart Rutte’nin liderliğindeki Halkların Özgürlük ve Demokrasi Partisinin (VVD) 150 koltuklu mecliste 33 koltuk kazanarak seçimlerden birinci parti olarak çıktığını hatırlatan Köse, "Seçimler süresince ırkçı söylemleriyle tanınan Geert Wilders'in Özgürlük Partisinin (PVV) ne kadar oy alacağı, başta Avrupa Birliği olmak üzere, tüm dünyada merak konusuydu. 20 sandalye kazanarak seçimlerden ikinci parti olarak çıkan PVV, 2012 seçimlerine göre sandalye sayısını arttırmış olsa da kamuoyu yoklamalarının gerisinde kaldı." dedi.
Hiçbir partinin, tek başına iktidar olmak için gerekli çoğunluğa ulaşamadığını hatırlatan Köse, 209 gün sonra yeni hükümetin, Rutte’nin başında bulunduğu VVD liderliğinde, Hristiyan Demokrat Parti (CDA), Demokratlar 66 (D66) ve Hristiyan Birlik Partisinin (CU) içinde bulunduğu bir koalisyondan oluşacağının ortaya çıktığını aktardı.
Köse, dörtlü koalisyonda merkez sağ partilerin ağırlıkta bulunduğuna işaret etti.
- "Marjinallerin etkisine açık bir koalisyon”
“Geleceğe Güvenmek” sloganıyla açıklanan protokolde öncelikle güvenlik alanında yapılacak hükümet yatırımlarının artacağının vurgulandığını belirten Köse, protokolde Hollanda’da yaşayan Türk vatandaşlarını ilgilendiren hususların da bulunduğunu anlattı.
Köse, protokolde Türk vatandaşlarını ve göçmenleri ilgilendiren noktalara ilişkin şunları kaydetti:
"Protokolde özellikle göçmenlere yönelik yer alan bazı ifadeler, ırkçılığa varan göçmen karşıtlığı ve İslam düşmanlığını savunan Wilders’ın, koalisyonda yer almasa bile, zayıf bir bileşen olacağı değerlendirilen dörtlü koalisyonu etkileyebildiği yorumlarını beraberinde getiriyor. Ortak basın toplantısıyla kamuoyuna duyurulan koalisyon protokolünde, sosyal yardımların kısıtlanması ve göçmenlere yönelik daha sert entegrasyon politikaları öngörülüyor. Hollanda vatandaşlığının elde edilmesi için bu ülkede yaşanılması gereken sürenin 4 yıldan 5 yıla çıkartılması ve protokolde geçen 'Hollandalı olmak kendiliğinden gelen bir şey değil, kazanılması gereken bir şeydir’ şeklindeki ifadeler göçmenlere karşı politikaların sertleşeceğinin sinyallerini veriyor.
Protokolde yer alan en önemli hususlar, entegrasyon testinde başarılı olan göçmenlerin durumunun gözden geçirilmesi ve Hollanda tarafından entegre olmadığı değerlendirilenlere yapılan yardımların azaltılıp oturum haklarının ellerinden alınabilecek olması. Protokolde yer alan bu ifadeler, mültecilere ve göçmenlere yönelik sert yaklaşımlarıyla bilinen daha önceki Rutte hükümetleri gibi üçüncü Rutte hükümetinin de asimilasyona eğilimli entegrasyon politikalarını bir adım daha öteye götüreceği yorumlarına yol açıyor.”
Avrupa Birliği (AB) yetkililerinin Wilders’ın tahminlerin altında oy almasından memnuniyet duyduklarını belirttiğini ancak koalisyon hükümetinin yabancılara yönelik “zorlayıcı" politikaların eyleme geçirilmesinde Wilders’ın liderliğini yaptığı PVV’nin desteğini kolayca alabileceğine dikkati çeken Köse, "Çünkü görünüşte hiçbir partinin birlik olmaya yanaşmadığı PVV, öteden beri yabancılara yönelik ırkçı bir tutumu benimsiyor ve koalisyon taslağı bu haliyle, seçimlerde sandalye sayısını arttıran Wilders’in aşırı sağcı düşüncelerinin yansımalarını taşıyor.” değerlendirmesinde bulundu.
YTB Başkanı Köse, protokol taslağına ilişkin, "Hollanda koalisyon protokolü taslağında ırkçı Wilders’in hayaleti dolaşıyor." uyarısında bulundu.
- “Güvenlik politikalarıyla özdeşleştirilen Müslümanlar”
Protokolde, “cihatçı” şeklinde muğlak olarak tabir edilen grupların özellikle vurgulanarak güvenlik ve terörizmle mücadele kapsamında savunma bütçesinin 1,5 milyar arttırılma hedefinin yer aldığını bildiren Köse, Hollanda makamlarınca daha ziyade Müslümanlar bağlamında dile getirilen "toplumda huzursuzluğa yol açan söz ve eylemlere" verilecek cezaların iki katına çıkarılmasının da protokolün dikkat çekici diğer ifadeleri olduğunu kaydetti.
Köse, protokolde ayrıca, terör bölgesi olarak nitelenen coğrafyalardan Hollanda’ya dönen kimselerin de gözetim altında tutulmasına yer verildiğini hatırlattı.
Başkan Köse, "Hollanda’da bulunan organizasyonlara yapılan dış yardımlarda kısıtlamaya gidileceğinin belirtildiği protokol maddesinin, Hollanda’da bulunan Türk vatandaşlarına ait demokratik sivil toplum kuruluşlarının alabileceği proje desteklerinin önüne geçilmesi için de bir gerekçe olabileceği değerlendiriliyor. Protokol’ün diğer bir maddesinde de 'radikal organizasyonların' kurulmasının önüne geçilmesi için medeni hukukta gerekli değişikliklerin yapılacağı belirtiliyor. Bu tür değişikliklerle, yeni kurulacak İslami dernek ve vakıflara etki edilebileceği gibi mevcut yapıların da inançlarından veya görüşlerinden dolayı ‘radikal' damgası vurularak kapatılmalarının mümkün hale gelebileceği düşünülüyor.” diye konuştu.
Koalisyon protokolünde erken ve okul öncesi eğitim için ayrılan bütçe ve yardımların artırıldığını, bununla birlikte, yeni açılacak okulların aktif vatandaşlık ve sosyal entegrasyon konularına atfettiği önemin göz önüne alınacağına da dikkat çekildiğini söyleyen Köse, eğitim kurumlarına getirilecek yeni kuralların Hollanda devletine ve entegrasyon politikalarına sadakati amaçlayacağı şeklinde değerlendirildiğini aktardı.
Köse, bu durumun, Türk ve Müslümanların açtığı veya açacağı okulların teknik somut kriterlerin yanında belirsiz soyut kriterler ile de karşı karşıya kalabileceklerini düşündürdüğünü ifade etti.
Başkan Köse, "Zira koalisyon protokolünde laikliğin önemine sıkça atıf yapılıyor ancak laiklik ve entegrasyon politikalarının daha çok Müslümanları etkileyen tedbirler getirdiği anlaşılıyor.” dedi.
Protokolde, şiddete veya istismara maruz kaldığına dair işaretler bulunan çocuklar hakkında gelen ihbarların sosyal dedektifler ve gençlik dairelerince ivedilikle araştırılmasının öne çıkan diğer bir husus olduğuna dikkati çeken Köse, “Ancak bu uygulamanın, kültürel farklılıkların görmezden gelinerek Türk ve Müslüman ailelerin parçalanmasına yol açan örneklere sahip olduğu biliniyor. Öngörülen uygulamalar, farklı kültürlere sahip aileler tarafından yetiştirilen Türk ve Müslüman çocukların sayılarının artacağına işaret ediyor.” diye konuştu.
-“Güvensiz Gelecek”
Protokolde, sosyal devlet politikalarında belli kesintiler öngörüldüğünün altını çizen Köse, sosyal yardım alanlar arasında sahtecilik uygulamalarının daha iyi araştırılması ve devlet kurumları arasında bilgi değişiminin artırılmasına da özel bir önem atfedilmesiyle, Hollanda’nın Türk vatandaşlarına yönelik Türkiye’de yürüttüğü mal varlığı araştırmalarına ağırlık vereceğinin tahmin edildiğini aktardı.
Diğer yandan sağlığı el vermemesi nedeniyle çalışamayanların durumunun yeniden gözden geçirilmesinin, bu durumdaki Türk vatandaşları üzerinde bir baskı oluşturacağı uyarısında bulunan Köse, "Zira Hollanda devleti yıllardır hasta olan vatandaşlarımıza tam maluliyet vermemekte ve onları sürekli olarak sağlık denetimine tabi tutmakta. Süresiz iş akitlerinin geçici iş akitlerine çevrilmesi ve işten çıkarmaların kolaylaştırılması gibi maddeler de, protokolün, vatandaşlarımızın istihdamı açısından tehlikeler taşıdığı yorumlarına neden oluyor.” ifadelerini kullandı.
- Türkiye’den de bahsediliyor
“Realist bir dış politika” vizyonuyla AB ile ilişkilerin özellikle göçmen ve mülteci konularında geliştirilmesini önceleyen koalisyon protokolünde, Türk vatandaşlarının yanı sıra direk Türkiye’yi ilgilendiren konuların da bulunduğunu belirten Köse, özellikle Türkiye’nin AB ile yürüttüğü uzun soluklu müzakerelere değinilerek Türkiye’nin AB üyeliğine olumsuz yaklaşıldığını kaydetti.
Köse, protokolde Türkiye’nin AB üyeliğinin ancak tam üyelikten farklı bir statüde değerlendirilebileceğinin altı çizildiğini bildirdi.
Yerel seçim sisteminde de değişiklikler öngören protokolde en dikkat çekici hususlardan birini de yurt dışında oy kullanma konusu olduğunu anlatan Köse, buna göre Hollanda seçimlerinde yurt dışındaki Hollandalıların oy kullanma işlemlerinde daha fazla kolaylık sağlanacağını söyledi.
Hollanda hükümetinin, Türk siyasilerin ülkedeki 2017 anayasa değişikliği halk oylamasına yönelik mitinglerine izin vermediğini hatırlatan Köse, Hollanda’nın tavrını “çelişkili” diye niteleyerek şu değerlendirmede bulundu:
“(Hollanda) Bir Türk bakanı sınır dışı ederek 1961 tarihli Diplomatik İlişkiler Hakkında Viyana Sözleşmesi ile 1963 tarihli Konsolosluk İlişkileri Hakkında Viyana Sözleşmesi'ni açıkça ihlal etmişti. Aşırı sağcı ve ırkçı Geert Wilders, yaşanan olaylarda Hollanda’nın gösterdiği haksız muameleden duyduğu memnuniyeti dile getirmişti. Hollanda’nın kendi seçmenlerinin yurt dışından oy kullanmalarını kolaylaştırmak için yapmayı öngördüğü çalışmalar, Türkiye’nin kendi vatandaşlarına yönelik aynı amaçlı uygulamalarına takındığı olumsuz tavırla çelişki teşkil ediyor.”
-"Kırılgan bir koalisyon mu?"
Başkan Köse, Hollanda’daki koalisyonun zayıflığına işaret ederek, şunları söyledi:
"Hollanda gazetelerinde yer verilen muhalif partilerin ifadelerine göre, koalisyon hem sağ hem de sol muhalefet tarafından mecliste kolayca köşeye sıkıştırılabilir. VVD, CDA, D66 ve CU’dan oluşan koalisyon hükümeti 150 sandalyelik Hollanda Temsilciler Meclisinde 76 sandalye gibi zayıf bir çoğunluğa sahip durumda. Koalisyon içinde yer alan bir milletvekilinin dahi aksi yönde oy kullanması yasaların geçmesine engel olabilecek. Bu durum, koalisyonu oldukça kırılgan yapıyor. Koalisyon ortaklarının 11 Mart Rotterdam olayları sonrasında Türkiye ile bozulan ilişkilerin düzeltilmesi gibi konularda ikili ilişkilerde iyileşme sağlayacak kararları almak için zayıf oldukları, ayrıca bu yöndeki çabaların Wilders’in PVV’si ve meclisteki diğer sağ partiler tarafından sabote edilebileceği düşünülüyor.”
Taslakta göze çarpan “sert" entegrasyon politikalarının, aşı sağcı marjinal partilerin seçimlerde kaydettiği "endişe verici" başarı karşısında bir taviz olarak yorumlandığını dile getiren Köse, “Protokolde öngörülen uygulamalar, kamuoyunun belli bir kesimini etkisine alan göçmen karşıtlığı ve İslam düşmanlığı üzerinden yapılan popülizmin yalnızca marjinal partilerle sınırlı kalmadığını akla getiriyor.” dedi.
Köse, protokol taslağındaki özellikle göçmenleri ilgilendiren hükümlerin, Hollanda'da geleceğe dair iyimser olmak için henüz çok erken olduğunu ortaya koyduğunu sözlerine ekledi.
FACEBOOK YORUMLAR