Cumhurbaşkanı Erdoğan A News'e konuştu
Erdoğan: "1923'te zaten Türkiye'nin rejim sorunu hallolmuş ve cumhuriyet rejimine geçilmiştir. Ondan sonra zaten böyle bir sorun söz konusu değil ama artık bir sistem meselesi vardır. Yeni yönetim sistemiyle ilgili bir adım atıyoruz. 14-15 yıllık tecrübeyle böyle bir sistem değişikliğiyle Türkiye'yi çok daha ileri seviyelere taşıma imkanını yakalayacağımıza inandık"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 1923'te Türkiye'nin rejim sorununun hallolduğunu ve cumhuriyet rejimine geçildiğini belirterek, "Ondan sonra zaten böyle bir sorun söz konusu değil ama artık bir sistem meselesi vardır. Yeni yönetim sistemiyle ilgili bir adım atıyoruz. 14-15 yıllık tecrübeyle böyle bir sistem değişikliğiyle Türkiye'yi çok daha ileri seviyelere taşıma imkanını yakalayacağımıza inandık." dedi.
Erdoğan, A News televizyonuna konuk olarak gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, halk oylaması sürecinde, yapılan düzenlemeyle ilgili bir rejim-sistem kavgası yapıldığını anımsatarak, sürekli olarak gerek meydanlarda gerek Parlamentoda, hükümet yetkililerinin, "Bunun bir rejim meselesi olmadığını" dile getirdiğini vurguladı.
Erdoğan, "1923'te zaten Türkiye'nin rejim sorunu hallolmuş ve cumhuriyet rejimine geçilmiştir. Ondan sonra zaten böyle bir sorun söz konusu değil ama artık bir sistem meselesi vardır. Yeni yönetim sistemiyle ilgili bir adım atıyoruz. 14-15 yıllık tecrübeyle böyle bir sistem değişikliğiyle Türkiye'yi çok daha ileri seviyelere taşıma imkanını yakalayacağımıza inandık." ifadesini kullandı.
Geçmişte de Türkiye'de liderlerin birçoğunun bu eksikliğin farkında olduğunu dile getiren Erdoğan, "Bakıyorsunuz işte rahmetli (Süleyman) Demirel'de bunu görüyorsunuz, rahmetli (Necmettin) Erbakan'da bunu görüyorsunuz, rahmetli (Turgut) Özal’da bunu görüyorsunuz, aynı şekilde bunu Alparslan Türkeş'te görüyorsunuz. Aynı şekilde bu konuda Muhsin (Yazıcıoğlu) beyin yine birçok açıklamaları olmuştur. Mesele insan meselesinden öte bir yönetim sistemini değiştirmek suretiyle Türkiye'de kim yüzde 50 artı 1'i yakalarsa, onunla birlikte bu ülkede bir sıçramanın çok daha hızlı bir yükselişin olması. Yani muassır medeniyetler seviyesinin üstüne eğer çıkacaksak ancak bu şekilde çıkabiliriz." dedi.
Erdoğan, Türk milletinin bunu kabul ettiğini, referandumda anayasa değişikliğine yaklaşık yüzde 51,5 oy oranıyla "Evet" dediğini vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Şimdi bundan sonraki süreç 2019 kasımda atılacak adımdır. Bu arada işte biliyorsunuz partili cumhurbaşkanına dönüş noktasında, cumhurbaşkanının partisine dönüşüne imkan verecektir. Bir diğer yön de Hakimler Savcılar Kurulu ile alakalı olarak da, yine Resmi Gazete'de yayınlandığı andan itibaren kesin netice, hemen süratle 13 kişilik, 4'ü Cumhurbaşkanı tarafından 7'si Parlamento tarafından olmak üzere 2 de Adalet Bakanı ve müsteşar olmak üzere 13 kişilik Hakimler Savcılar Kurulu üyelerinin atanması sürecidir. 2019 kasımına kadar atılacak adım bu konuda. Ondan sonra 2019 kasımında seçim yapılacak ve yüzde 50 artı 1'i alan kişi bir sandıktan cumhurbaşkanı olarak çıkacak, diğer sandıktan da milletvekilleri çıkacak ve asıl süreç bundan sonra başlayacak."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, gündemde erken seçim olmadığını belirterek, "Tabii ki Türkiye'nin alt yapıda, üst yapıda bu 14-15 yıl içerisinde attığı çok büyük adımlar var ama yeterli mi? Değil. Eğitimde attığımız adımlar var, sağlıkta attığımız adımlar var, adalette, emniyette attığımız adımlar var, ulaşımda, enerjide, gıda, tarımda attığımız adımlar var ama bütün bunlarla beraber sizlerin de ifade ettiği gibi dış politikada da tabii yeni bir süreç başlayacaktır." dedi.
Halk oylamasının ardından dünyanın en ileri gelen ülkelerinin liderlerinin kendisini arayarak tebrik ettiğini, "Bundan sonraki süreçte beraber yapılacak çok şeyin olduğunu" dile getirdiğini aktaran Erdoğan, "Nitekim şu anda yani önümde mayıs ayı sonuna kadar ciddi manada yurt dışı seyahatler var. Bunların içerisinde Çin var, bunların içerisinde Hindistan var, bunların içerisinde Amerika var, bunların içerisinde Rusya var ve bunlar arka arkaya yapacağım ziyaretlerdir. Ziyaretler, Türkiye'nin özellikle dünyada çok ciddi bir konuma sahip olan bu ülkelerle ilişkilerini çok daha farklı bir şekilde gelişmesine vesile olacaktır." değerlendirmesini yaptı.
Batı'nın Türkiye'ye yönelik tavrı ile ilgili de değerlendirmelerde bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
"Batı'nın bazı ülkeleri gerçekten bize çok, çok çirkin saldırılarda bulundular ve bütün bu saldırılara rağmen bizler tabii hep sabrettik. AB'nin müzakereci bir ülkesi olmamıza rağmen, AB üyesi birçoğu, çok çirkin maalesef adımlar attılar, kapılarını kapattılar. Düşünün yani Türkiye Cumhuriyeti'nin Dışişleri Bakanı'na uçuş izni vermeyen bir anlayışı biz nereye sığdıracağız, hangi demokrasinin içerisine sığdıracağız?"
Hollanda'nın Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya'ya yönelik skandal tavrını da hatırlatan Erdoğan, "Bir bayan bakanımı kalkıp da arabanın içerisine mahkum eden zihniyeti biz demokrasinin neresine sığdıracağız? Yani bunlara bizim kalkıp da 'Bunlar olumlu, hakikaten iyi niyetle yapılmıştır' dememiz mümkün mü?" diye konuştu.
Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatının (AGİT) Türkiye'ye gönderdiği gözlemci heyetine ilişkin değerlendirmesi sırasında, bazı fotoğrafları gösteren Erdoğan, "Bakın kimlerle Avrupa'daki ülkeler çalışıyor, bunu görme bakımından bunları ben çok çok önemli görüyorum. Zira AB biliyorsunuz PKK terör örgütünü, terör örgütleri listesinde kabul etmiştir ve Avrupa'nın mevcut ülkelerinin tamamı bunu terör örgütü olarak kabul etmiştir." vurgusu yaptı.
Almanya, Avusturya, Belçika, İsviçre, İsveç, hatta Fransa'da "Hayır" kampanlarının yürütüldüğüne işaret eden Erdoğan, şunları kaydetti:
"Şimdi mesela Fransa'da bir seçim var bu hafta. Fransa'daki bu seçimde çok ilginçtir Türkiye üzerinden hala orada kampanya yapılıyor. Bu çok çirkin bir şey. Türkiye orada seçime girmiyor ki veyahut da Erdoğan orada seçime girmiyor ki. Bizim üzerimizden niçin böyle bir kampanya yapıyorsunuz veya PKK terör örgütünü niye yanınıza alıyorsunuz? Bakın şu anda şurada göreceğiniz bir kişi Türkiye'ye AGİT üyesi olarak gelmiş bir kişidir. Bu bir Alman parlamenterdir ve ilginç olan AGİT üyesi olarak buraya gelen bir kişinin tarafsız ve bağımsız olması lazım. Yani o buraya bir rapor yazmak için geliyor. Herhangi bir siyasi partinin veyahut da terör örgütünün propagandasını yapmak üzere değil ama şimdi burada bakıyorsunuz, 'Hayır' kampanyasına burada destek vermek üzere orada çekilmiş resimler. Bakın burada PKK terör örgütünün paçavrasının arkasında çekilmiş resimler ve bu kişi AGİT'in mensubu olarak Türkiye'ye gönderiliyor."
Böyle bir kişi Türkiye'ye gönderildiği zaman AGİT'in tarafsızlığına, bağımsızlığına inanılamayacağını bildiren Erdoğan, her şeyin ortada olduğuna dikkati çekti.
Erdoğan şöyle devam etti:
"Mesela yine Danimarkalı bir milletvekili PKK paçavralarının dalgalandırıldığı, terör örgütünün başının aynı şekilde posterlerinin olduğu bir kalabalığa nutuk atıyor. Bu da AGİT üyesi. Şimdi bu insanlar benim ülkeme geldiği zaman AGİT'in adil davrandığına inanabilir miyim? AGİT üyelerini seçerken hem tarafsız hem bağımsız rapor hazırlasınlar diye seçip göndermekle yükümlü. Şimdi biz bu belgeleri ortaya koyduktan sonra AGİT kendini neye göre savunacak? Aynı şekilde burada aynı kişi burada 'Hayır' kampanyasının önünde. Bütün bu ispatların dışında yine bir başka örnek vereceğim. Bakın bunlar da yine ne yazık ki orada yapılan çalışmaların bir başka boyutu. Bunların hepsi 'Hayır' kampanyası yapan PKK terör örgütünün mensupları.
Şimdi bunların hepsine Avrupa'da müsaade ederlerken, Türkiye'den benim bakan arkadaşlarım oraya gittiği zaman bunlara yol vermediler, müsaade etmediler. Salonları vermediler, verilen salonları sonradan iptal ettiler. Bütün bunlar yapıldı. Ben tabii bütün bunları gördüğüm zaman ne dedim? 'Bu faşizan bir baskıdır, bu bir Nazizm baskısıdır' dedim. İsyan ettiler, niye isyan ediyorsunuz? Siz değil misiniz bizim camilerimizi orada yakan, yıkan. Yönetimin bunlara karşı bir tedbir alması gerekmez mi? Camilerin duvarlarına gamalı haç işaretlerini yapanlar onlar. Böyle elimizde bizim yüzlerce örnek var. Şimdi AB'nin bunlara karşı tedbir alması gerekmez mi? Benim ülkemde kiliselerin duvarlarına biz onların hoşlanmayacağı işaretlerin yapılmasına müsaade etsek acaba kendileri bunu hazmedeler mi? Böyle bir şey olabilir mi? Biz yani Türkiye'de buna benzer hareketler olduğu zaman ilk işimiz şu 14-15 yıl içerisinde hemen kiliselere, manastırlara vesaire sinagoglara tedbir almaktır. İlk önce oraları koruma altına, güvence altına alırız ki orada herhangi bir şey olmasın diye ama biz aynı şeyi dost bildiklerimizden görmek isterdik."
Birçok AB üyesi ülkeyle NATO çerçevesinde de Türkiye'nin bir arada olduğunu belirten Erdoğan, “Biz sizlerle NATO'da beraber olacağız, dost olacağız, AB'de de müzakereci ülke olacağız. Siz ise bizim burada yapılacak bir seçime ülkenizden müdahil olmaya gayret edeceksiniz. Netice ne oldu, başarabildiniz mi? Başaramadınız. Yine benim milletim, tüm Avrupa'daki vatandaşlarım, halkım, toplamda AB üyesi ülkelerde yüzde 59 gibi oranda evet demek suretiyle tavrını ortaya koydu. Yani 'Siz bizi değiştiremeyeceksiniz. Bizim tavrımız bellidir.' dedi." ifadesini kullandı.
Erdoğan, Avrupa'da olayların en şiddetli geçtiği yerler Hollanda ve Avusturya'da yüzde 70 civarında "Evet" çıktığına dikkati çekerek, "Zorla bu işler olmaz. Siz insanların iradesine, o milli iradesine müdahil olmaya çalışırsanız ters teper ve ters tepmiştir." diye konuştu.
(Sürecek)
FACEBOOK YORUMLAR