Reklam

Burkini Fransız laikliğini komediye dönüştürdü

Fransa’da plajlarda ‘giyinik durma’nın ve tesettür mayosunun yasaklanması gündemin birinci maddesi haline geldi.

Burkini Fransız laikliğini komediye dönüştürdü
Editör: Turkinfo.nl
26 Ağustos 2016 - 10:16
Reklam

Fransa’da son günlerde tesettür mayosu yasağı gündemin birinci maddesi. Ağustos başında Marsilya’da bir kadın derneğinin özel bir havuzu kiralayarak üyelerine yönelik duyuruya “Tesettüre uygun şekilde gelmeleri” notunu iliştirmesiyle başlayan tartışmalar, bir çok belediyenin plajlarda ‘giyinik durmayı’ yasaklamasıyla devam etti. Denize ‘burkini’ adı verilen tesettür mayosuyla girmeyi yasaklayan kararlar mahkemeye götürülürken, Nice plajında çocuklarını bekleyen bir annenin dört polis tarafından soyunmaya zorlanmasıyla uluslararası boyut kazandı. Sosyal medyada Fransa yönetiminin alay konusu olmasına yol açan bu görüntülere dünya medyası da sessiz kalamadı. İngiliz basınının sayfalarında yer verdiği dört fotoğraf karesinde, Nice polisi plajda uzanan bir kadına yaklaşıyor ve yasak gereği başörtüsü ve uzun kollu elbisesini çıkarmasını emrediyor. Çocukları denizde olan kadının, son karede çaresizce üzerindekileri çıkardığı görülüyor.



Bu görüntülere hem uluslararası medyada hem de sosyal paylaşım platformlarında üç gündür yoğun tepki gösteriliyor. Sıradan vatandaşların yanı sıra sanatçılar, siyasetçiler, kanaat önderleri ve hatta çeşitli ülkelerin yöneticileri bile yasağın anlamsızlığı ve gereksizliği hakkında açıklamalar yaptılar.



Fransa’nın katı laiklik anlayışının sorgulandığı süreçte, ülkenin kuruluş ilkeleri olan ‘liberté, égalité, fraternité’nin (özgürlük-eşitlik-kardeşlik), vatandaşların bir kesimini kapsamadığı yorumları ağırlık kazanmaya başladı. Yaklaşık 6 milyon vatandaşıyla Avrupa’nın en kalabalık Müslüman nüfusuna sahip ülkesi olan Fransa’nın, sahillerinde inancının gerektirdiği şekilde oturmak veya yüzmek isteyen kadınlara yasak getirmesi, ne ülke içinde ne de dışında da kolaylıkla açıklanabilecek bir durum meydana getiriyor.



Fransa yönetimi yasağın “Kamu düzenini tesis etmek, güvenliği sağlamak ve cumhuriyet değerlerini korumak” amacıyla çıkarıldığını duyurdu. Oysa son günlerde üzerinde en çok durulan soru, sahilde oturan veya sıcak yaz günlerinde çocuklarıyla denizde serinlemek isteyen bir kadının bu üç başlıkta nasıl bir tehdit oluşturduğuydu.



Cannes Belediyesi’nin kararından sonra bir çok belediye benzer kararlar alarak kadınların tesettür mayosuyla deniz ve plajda bulunmalarını yasakladı. Şimdiye kadar yirmiye yakın kadının yasağa uymadığı için cezaya maruz kaldığı veya plajdan uzaklaştırıldığı açıklandı.



Ağustos başında Marsilya’daki havuz yasağını eleştiren iktidardaki Sosyalist Parti milletvekili Patrick Menucci “Fransa’da giyinik şekilde yüzmenin veya özel bir havuzu kapatmanın yasak olmadığını, tartışmaların Müslüman karşıtı polemiklerden biri” olduğunu söyledi. Aynı partiden senatör Samia Ghali ise yasağa tepki göstererek “Laiklik gerekçesinin ırkçılık ve adaletsizliğin sığınağı haline getirilmesine” itiraz etti.



Müslümanlara gözden ırak olma çağrısı

Fransa’da yaşayan 6 milyon Müslüman yurttaşın gerçek sorunlarını çözmede yetersiz kalan yönetim, son olarak Fransa İslam Vakfı adıyla bir vakfın kuruluş çalışmalarını başlattı. Vakfın başına getirileceği açıklanan eski içişleri bakanı Jean-Pierre Chevenement’in Müslümanlara yönelik “Gözden ırak olmaları” veya “Görünür olmaktan kaçınmaları” çağrısı, tam da bu tartışmaların alevlendiği bir dönemde yapılmıştı.



Fransa’da parlak bir kariyere sahip olan iş kadını Esra Tat, Chevenement’in bahsettiği bu görünürlükle başından geçen bir olayı üzüntüyle aktarıyor: “Paris’te bir iş görüşmesi sırasında, muhatabımın işimle veya görüşme konusuyla alakalı olmayan, Biliyor musunuz, eskiden başörtülü kadınlar sadece banliyölerde olurdu, artık Paris’te ve her yerde görüyoruz’ yorumu beni şaşkına çevirmişti. Esra Tat, muhatabının aslında ne demek istediğini anladığını ve konu hakkında uzun bir tartışmaya koyulduklarını aktarıyor: “Eskiden sadece size ait bölgelerde, yani banliyölerde vardınız. Fakat artık Paris’te bile, yani bize ait olan bölgelerde de varsınız”…



Devlet mi laik vatandaş mı?

‘Burkini’ tartışmaları, aslında Fransa’nın ve laiklik ilkesinin uygulamada olduğu bir çok ülkenin karşılaştığı en önemli hukuki sorunlardan birini yeniden gündeme getirdi. Laikliğin çerçevesi nedir? Laik olan sadece devlet mi, yoksa bu kural vatandaşı da kapsıyor mu? Fransa Senatosu’nda İslam ve Müslümanlarla alakalı çalışmalarıyla tanınan Orne bölgesi senatörü Nathalie Goulet, tartışmalara ilgi çekici bir yaklaşımla, “Fransa’da devlet laiktir, havuz veya mayo değil” diyerek girdi. İngiliz The Guardian gazetesi, konuyla alakalı İman Amrani imzalı makalede, “Burkini yasağının, Fransa’nın iki yüzlü laiklik anlayışını ortaya koyduğunu” sayfalarına taşıdı. Amerikan The New York Times ise “Fransa’nın burkini bağnazlığı” başlığıyla yayınladığı başyazısında yasağı eleştirdi. ABD’den Hindistan’a, Japonya’dan İngiltere’ye kadar birçok ülkenin gazete ve televizyonları, yasak hakkındaki haber ve yorumlarıyla Fransa’daki ayrımcı ve tehlikeli uygulamaya dikkat çektiler. Laiklik ilkesinin veya denize ‘giyinik girme"’yasağının sadece Müslüman kadınlara uygulandığı yönündeki itirazlar da sürekli artıyor. Havuz yasağına maruz kalan Marsilya’daki mahalle derneği yönetimi ise Paris’in yanı başındaki Sarcelles Belediyesi’nin havuzunu ‘Yahudi kadınlara özel gün’ şeklinde üç yıldır kiraladığını ve bu durumun kimsenin tepkisini çekmediğini belirtiyor. Dernek ve genelde ‘burkini’ tartışmasına katılan insan hakları savunucuları, bu çifte standardı sürekli hatırlatan açıklamalarda bulunuyor. Yasak kararı alan belediyelerden biri olan Saintes-Maries-de-la-Mer’de her yıl denize elbiseyle giren Hristiyan hacıların soyunmaya zorlanıp zorlanmayacağı da şimdiden merak konusu oldu.



Paris’te bulunan Temel Haklar Üzerine Etüd ve Araştırmalar Merkezi’nin (CREDOF) yöneticisi profesör Serge Slama, Fransa yasalarında tesettür mayosunun yasaklanmasına dayanak olacak herhangi bir metnin olmadığını savunarak, “Hukuk devletinde kişisel özgürlüklerin kural olduğunu” söylüyor. Slama “Mao veya Pol Pot rejimi altında değil, laik bir ülkede yaşıyoruz” sözleriyle 2004 yılında çıkarılan ‘dini inançlara atıfta bulunan sembollerin yasaklanmasına’ ilişkin yasanın, Fransa’da sadece devlet okullarında uygulandığını kaydediyor. Slama başörtüsü, türban, Yahudi kipası, büyük haç gibi dini giysi ve takıların yasayla devlet okullarında yasaklandığını belirterek, son dönemde bazı okullarda, öğrencilerin uzun etek giydiği için okuldan uzaklaştırma cezasıyla karşılaştıklarını ekliyor. Slama’ya göre plajda giyinik olmanın yasaklanmasıyla sokakta giyinik olmanın yasaklanması arasında hukuki anlamda bir fark veya engel yok.



Yasağa tepkiler çığ gibi büyüyor

Yasak kararının uygulamaya konulması ve Nice plajında kaydedilen görüntülerin yayınlanmasıyla birlikte, hem Fransa’da hem de dünya çapında tepkiler çoğalmaya başladı. Fransa Eğitim Bakanı Najat Vallaud Belkacem yasağın “Irkçı söylemleri güçlendireceğini ve yangına körükle gitme maksadı taşıdığını” söyleyerek memnuniyetsizliğini belirtirken, aşırı sol lider Jean-Luc Melenchon Fransa’nın daha önemli ve acil sorunları olduğuna vurgu yaparak “Burkini yasağı olacaksa tüm dinlere ait giysi ve takıların da yasaklanması gerekir, Yahudi kipası, koyun derisinden yapılan şapka gibi” diyerek yasağı eleştirdi. Sosyalist Parti milletvekili Sebastian Denaja, Nice plajında yaşanan olayın kendisini allak bullak ettiğini aktarırken, Cumhurbaşkanlığı adaylarından Eski Eğitim Bakanı Benoit Hamon, “Müslümanlara karşı yükselen bu hastalıklı tepki ne zaman sona erecek” sözleriyle tepkisini dile getirdi.



İtalya Dışişleri Bakanı Algelino Alfonso, inançlara saygılı bir anayasaya sahip ülkesinde bu tür bir yasağın olamayacağını söylerken, Londra Belediye Başkanı Sadık Han Paris’te bulunduğu sırada yöneltilen konuyla ilgili bir soruya “Kadınların ne giyeceğine karışmayın” ifadeleriyle yanıt verdi.



Yasağa sanat dünyasından da tepkiler gelmeye devam ediyor. Ünlü Fransız aktris İsabelle Adjani, yasağı “Gülünç ve tehlikeli” bulduğunu söylerken, Amerikalı oyuncular Susan Sarandon ve Sarah Silverman yasağı kınayan açıklamalarda bulundu. Silverman sosyal medyada yaptığı paylaşımda, Fransa’dan “Tiksindirici ülke" olarak bahsederken, “Gerçekten kimi ve neyi koruyorsun?” sorusuyla Fransa yönetiminin kararını eleştirdi.



‘Burkini’ satışları patladı

Fransa’daki yasak tartışmaları küresel bir boyut kazanırken, bir çok ülkede tesettür mayo, yani ‘burkini’ satışlarında patlama yaşandığı ortaya çıktı. ‘Burkini’ markasını elinde bulunduran ve ‘İslami hassasiyetlere uygun deniz mayosu’nun ilk üreticilerinden biri olan Lübnan kökenli Avustralyalı tasarımcı Aheda Zanetti, normal günlerde 10-12 civarında sipariş aldıklarını, fakat yasak tartışmalarından sonra bu sayısının 60’a ulaştığını açıkladı. Zanetti müşterilerinin büyük çoğunluğunun da Müslüman olmadığını ekliyor.



Sosyal medyada da yasağa karşı kampanyalar devam ediyor. ‘WTFFrance’ etiketiyle bir günde 100 binden fazla mesaj paylaşılırken, bir çok ünlü ve kanaat önderi de Fransız plajlarına giyinik şekilde ya da ‘burkini’ ile gitme çağrıları yapıyor. Bir gurup İngiliz, Londra’daki Fransız elçiliği önünde ‘Ne istersen giy’ isimli bir plaj partisi düzenleyerek protesto çağrısı yaptı.



Avrupa'nın en yüksek Müslüman nüfusa sahip ülkesi olan Fransa'nın, son zamanlarda Müslüman vatandaşlarına karşı geliştirdiği uygulamalar eleştiriliyor. Aşırı sağcı ve ırkçı partilerin anketlerde ilk sırada görüldüğü bir siyasi ortamda, gelecek yıl Cumhurbaşkanlığı seçimlerine gidecek olan Fransa hakkında bu eleştiriler devam edecek gibi görünüyor.​


FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum

Tüm gelişmelerden haberdar olmak için Turkinfo Hollanda Haber'i:

Adreslerinden takip edin!