BM'nin yapısı adil, demokratik ve çoğulcu değil
Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Başkanı Arslan: "İslam dünyasının dışarıda bırakıldığı bir BM yapısı adil, demokratik ve çoğulcu bir yapı değildir. Bunun kesinlikle değiştirilmesi gerekir" "Anadolu medeniyeti bir hak medeniyetidir. Bugün dünyadaki yerleşik insan hakları anlayışı bize göre çok dar ve sığ bir anlayıştır" "Batı medyayı çok iyi kullanıyor ve iyi organize oluyorlar. Dışarıyı çok rahat eleştirebiliyor ama kendi içindeki ayıpları ve ihlalleri gizleyebiliyor. Ama artık mızrak çuvala sığmaz oldu"
Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Başkanı Süleyman Arslan, Birleşmiş Milletler'in (BM) veto yetkisi olan beş daimi üyesi arasında hiçbir İslam ülkesinin olmadığını anımsatarak "İslam dünyasının dışarıda bırakıldığı bir BM yapısı adil, demokratik ve çoğulcu bir yapı değildir. Bunun kesinlikle değiştirilmesi gerekir." dedi.
Sekreteryasını BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliğinin yürüttüğü Ulusal İnsan Hakları Kurumları Küresel Ağının (GANHRI) toplantılarına katılmak üzere İsviçre'nin Cenevre kentine gelen Süleyman Arslan, insan haklarına ilişkin AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.
Arslan, başkanı olduğu kurumun 2016'da kurulduğunu ve geçen yıl aktif olarak faaliyete başladığını belirterek "Bu tip kurumlar, BM'nin bölgesel ve ulusal ayakları gibi değerlendiriliyor." diye konuştu.
Türkiye'nin insan hakları konusunda iyi durumda olduğunu ifade eden Arslan, gözlemci olarak katıldıkları GANHRI'ye tam akredite olmayı amaçladıklarını söyledi.
Arslan, GANHRI'ye akredite olmanın önemine değinerek şöyle konuştu:
"Ama bu olmazsa olmazımız değil. Önemli olan bizim kendi ülkemizde insan haklarına saygıyı geliştirmek ve insan haklarını korumaktır. Zaten ayrımcılık bizim devletimizin ve kültürümüzün kabul etmeyeceği durum. Bu konuda da zaten iyi niyetli bir yönetimimiz var. Kurumsal destekler hem mevcudu korumayı, hem de daha ileriye gitmeyi sağlayabileceği için de biz GANHRI'ye akreditasyonu bir standart olarak belirledik. Olamazsak da biz Türkiye standartlarında daha iyisini yapmaya çalışırız."
Anadolu medeniyetinin bir hak medeniyeti olduğunu vurgulayan Arslan, "Bugün dünyadaki yerleşik insan hakları anlayışı bize göre çok dar ve sığ bir anlayıştır. Bu anlayışı BM ve onun altındaki yapılar belirlemiş durumda. Ama şunu biliyoruz ki; şu andaki mevcut yapıda devletlerin tanıdıkları haklardan ibaret bir durum söz konusu. İnsan hakları böyle anlaşılıyor. Bunlar son derece sınırlı haklardır. Ama bizim medeniyetimize baktığınız zaman mevcut herkesin devletten talep edeceği haklar değil, kul hakkı anlayışıyla daha kapsamlı bir çerçeveye oturuyor. Böyle bir kültürden geliyoruz." ifadelerini kullandı.
- "Batı iyi bir sınav vermedi"
Arslan, günümüzde insan hakları alanında samimiyet sorunu yaşandığına dikkati çekerek Batı dünyasının özellikle Suriyeli sığınmacılar konusu başta olmak üzere insan haklarına ilişkin iyi bir sınav vermediğinin altını çizdi. Özellikle Avrupa'da on binlerce sığınmacı çocuğun kayıp olduğuna dikkat çeken Arslan, başta BM olmak üzere uluslararası toplumu bu çocukların akıbetini araştırmaya davet etti.
Akdeniz'de göçmenlerin boğulduğunu ve sığınmacıların Avrupa'da pek çok zorlukla karşılaştığını anlatan Arslan, "Batı medyayı çok iyi kullanıyor ve iyi organize oluyorlar. Dışarıyı çok rahat eleştirebiliyor ama kendi içindeki ayıpları ve ihlalleri gizleyebiliyor. Ama artık mızrak çuvala sığmaz oldu." dedi.
Arslan, dünyada insan hakları konusunda samimiyet sorunu olduğunu vurgulayarak "Örneğin; Mısır'da darbe oldu, doğru dürüst buna karşı bir çıkış olmadı. Ardından birçok insan ihlali oldu. Cezaevlerindeki işkencelere ses çıkarılmadı. Türkiye'ye 15 Temmuz sonrası getirilen eleştirilerin hiçbirini Mısır'a yapmadılar. Halen de böyle devam ediyor. Bu açık bir çifte standarttır." diye konuştu.
Türkiye'ye karşı eleştirilerin samimiyetsiz olduğuna vurgu yapan Arslan, insan haklarının ülkeye karşı siyasal araç olarak kullanıldığına işaret etti.
- BM'ye eleştiri
Arslan, insanlığın geleceği için yeni bir açılıma ihtiyaç duyulduğunu vurgulayarak şunları kaydetti:
"BM normal zamanların teşkilatı değildir. BM savaş sonrası, anormal bir dönemde oluşturulan bir yapıdır. Bunun normalleştirilmesi gerekir. Birinci Dünya Savaşı sonrası Osmanlı Devleti'ni yıkan devletlerin kurduğu Cemiyet-i Akvam kuruldu. Dünyaya barış getirecekleri iddiasıyla gelmişlerdir ama dünyayı yeni bir dünya savaşına getirmişlerdir. İkinci Dünya Savaşı'nın ardından da Birleşmiş Milletler kurulmuştur. O da dünyaya yeni bir düzen, barış ve insan hakları getirmek iddiasıyla kurulmuştur. Ama bugüne kadar gördüğümüz uygulamada bunlar gerçekleşmemiştir."
Veto hakkını kullanan beş daimi ülke arasında İslam dünyasını temsil eden tek bir ülkenin olmadığına dikkat çeken Arslan, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Çoğulculuktan, demokratik katılımdan bahsediliyor. Eğer biz global bir demokrasiden bahsediyorsak en azından bir İslam ülkesinin BM'de temsil edilmesi gerekiyor. İslam dünyasının dışarıda bırakıldığı bir BM yapısı adil, demokratik ve çoğulcu bir yapı değildir. Bunun kesinlikle değiştirilmesi gerekir. Bu olmadığı zaman Müslümanlara ve İslam'a karşı yapılan her türlü ihlalde sessiz kalınmadığını, samimi olunmadığını görebiliyoruz. Bunu Bosna örneğinde gördük. Hatta Hollandalı BM askerlerinin, Sırpların göz göre göre Bosnalılara katliamlar yaptığını şahit olduk. Dolayısıyla BM'de tüm insanlık eşit şekilde temsil edilmek zorundadır. Şunu da belirtelim ki artık son Kudüs oylamasında da gördüğümüz gibi dünya vicdanı mevcut haksızlıkları kabul etmez hale geldi."
FACEBOOK YORUMLAR