"Bana göre dünyanın en güzel sahnesi sokaklar"

Santur sanatçısı Anar: "Santurdan mikrofonsuz dahi yüksek ve marjinal ses çıkarmasından dolayı etkilendim. Sokakta çaldığımda insanlar büyük ilgi gösteriyor. Santur sokak için yaratılmış özel bir çalgı diye düşünüyorum. " "Sokakta çalarken zabıta santurumu kırdı, gelip benden haraç isteyenler oldu. Dayak yediğim, bir hafta hastanede kaldığım oldu. Belediyeler sokakta çalmamıza izin vermiyordu. Bir ara bu yaşadıklarımdan dolayı kırıldım, 'müziği bıraktım' diye bir yazı yazdım sanal aleme."

"Bana göre dünyanın en güzel sahnesi sokaklar"
Editör: Turkinfo.nl
18 Nisan 2016 - 05:19
Genç yaşta başarılı albümlere imza atan santur sanatçısı Sedat Anar, "Santurdan mikrofonsuz dahi yüksek ve marjinal ses çıkarmasından dolayı etkilendim. Sokakta çaldığımda insanlar büyük ilgi gösteriyor. Santur sokak için yaratılmış özel bir çalgı diye düşünüyorum." dedi.

Ankara’da yaşayan 1988 doğumlu sanatçı Anar, AA muhabirine yaptığı açıklamada, "Belagat", "Amak-ı Hayal", "Yunus'un İzinden", "Aşık Ölmez" ve "Çağırıram Dost" adlı beş albümü bulunduğunu, dünyanın birçok yerinde konserler verdiğini, müzik yaşamının sokaklarda başladığını anlattı.

Anar, sokakta çalmaya perküsyon ile başladığını belirterek, şöyle konuştu:

"Müzik üzerine akademik bir eğitim almadım ama ortaokuldayken bir öğretmenim sayesinde piyano ve gitar öğrenmiştim Halfeti’de. Saz da çalıyordum çünkü dengbej bir dedenin torunuyum, ayrıca dedem İbrahim mutasavvıf bir insandı. Onun yanında Yunus'tan Fuzuli'den hikayeler, Siyabend, Mem ile Zin gibi eski Kürt destanlarını dinleyerek büyüdüm. Feqiye Teyran, Melaye Ciziri gibi şairlerle büyüdüm. Dedem aynı zamanda çirokbejdi, masal da anlatırdı. Her hafta insanlar onun evinde toplanırdı. O masallarla büyüdüm."

Ankara'da üniversite öğrencisiyken İranlı bir arkadaşı aracılığıyla santurla tanıştığını ifade eden Anar, Türkiye'de santur çalmayı öğreneceği kimseyi bulamadığı için Hacettepe Üniversitesi'ndeki tarih eğitimini bırakarak, İran'a gittiğini söyledi.

Anar, İran'da bir yıldan fazla yaşadığını aktararak, şunları anlattı:

"İran’da sadece santur değil, tanbur, def, dutar dersleri de aldım. İran geleneksel müziklerini Türk müziğine uyarlayarak, kendime özgü bir stil yaratmak için hepsini öğrenmem gerektiğini düşündüm. Santur Türk müziğine çok uygun bir enstrüman değil, Türkiye'de Cumhuriyet dönemine kadar Santuri Ethem Efendi ve birkaç öğrencisi biliniyor santur çalan. Santur piyano ve kanunun atasıdır, onunla bir makamı sabit çalmak zorundasınız. Santuru hala çok iyi öğrendim diyemem ama hala çok çalışıyorum."

"Santur sokak için yaratılmış özel bir çalgı diye düşünüyorum" diyen Anar, enstrümanın mikrofonsuz dahi yüksek ve marjinal bir ses çıkarmasından etkilendiğini, sokakta çaldığında ise insanların büyük ilgi gösterdiğini dile getirdi.

- "Farklı olmak güzel ama farklı olmaya çalışmak kötü"

Anar, son yıllarda enstrümanın popülerliğinin arttığı düşüncesini paylaşarak, şu değerlendirmeyi yaptı:

"Ben öğrenmek istediğimde ne bir albüm ne de bir hoca vardı. Son yıllarda ise herkes santur alıyor. İran’da, uluslararası boyutta santur satışı yapan şirketlere en çok nerelere sattıklarını sordum, bana İran'dan sonra Hindistan ve Türkiye'ye sattıklarını söylediler. Mesela ben Ankara’da yirmi öğrenciye ders verdim. Bu aralar santurda beni üzen, şöyle bir bakış da var maalesef, marjinal tipler farklı olmak için santura yöneliyor. Farklı olmak güzel ama farklı olmaya çalışmak kötü bir şey çünkü devamı gelmiyor."

İran'dan döndüğünde ilk santur albümü "Belagat"ı yaptığını kaydeden Anar, evinde kaydettiği albümü hakkında Doğan Hızlan tarafından yazı yazıldığını gördüğünde çok mutlu olduğunu belirtti.

Anar, ikinci albümünü, Filibeli Ahmed Hilmi'nin "Amak-ı Hayal" kitabından etkilenerek hazırladığını paylaşarak, şöyle devam etti:

"İnsanın seyr-i sülükünü anlatan bir kitaptır. Kimileri Aynalı Dede'nin gerçekten yaşadığını, Raci’nin gerçek bir karakter olduğunu söylüyor. Kitap beni çok etkiledi, oradaki metinleri ve şiirleri besteledim. Kitap bazı çevrelerde çok bilinmeyen bir kitap ama özel gruplar oluşturan bir hayran kitlesi var. Amak-ı Hayal çok mühim bir kitap, şaheser benim için."

Yazar Mustafa Tatçı ile tanıştıktan sonra hayatında önemli bir değişim hissettiğini söyleyen Anar, "Yunusun İzinden albümümdeki şiirleri Mustafa Tatçı hocam seçti, albüm epey ilgi gördü. Sonra Niyazi Mısri'den 'Çağırıram Dost' albümünü yaptık. Doğan Hızlan sağolsun, ilgi gösterip onu da yazdı. Son üç albümüm Kalan Müzik’ten çıktı. Kalan’a gidişim Doğan Hızlan aracılığı ile oldu. Kalan müzik ailesi çok iyi bir aile oldu bana, kahrımı çekiyorlar." dedi.

- "Show programlarına katılmıyorum"

Santur sanatçısı Sedat Anar, "Yaptığım müziğin bir coğrafyası yok" ifadesini kullanarak, "Ben başka sanatçılara çalmıyorum, hayatımı ilginç bulan show programlarından teklif geliyor, katılmıyorum. Her türlü müziği dinliyorum, inanılmaz bir müzik arşivim var. Rusya, Pakistan, Afganistan, İran, Almanya, Karadağ, Belçika, Hollanda… Bir sürü ülke gezdim, Tatçı hocamla da birçok yer geziyoruz. O Yunus'u anlatıyor, ben çalıyorum. Birçok ülkede konserler veriyorum. Haktan gelen ve gönülden çıkan bir şey mutlaka bir gönüle girer. Niyazi Mısri'nin, Yunus'un hikmeti bunlar. Ben kimim ki... Geçenlerde 'Bu besteler size mi ait?’ dedi birisi bana, 'Hayır, bahşedene ait' dedim. Mevlana 'Müzik, Allah’ın dilidir' diyor." değerlendirmesinde bulundu. 


Günde 4-5 saat uyuduğunu, yaklaşık 10 saat enstrüman çalıştığına dikkati çeken Anar, birçok tiyatro oyununa, belgesel müziği yaptığını, festivallerde, özel etkinliklerde sahne aldığını aktardı.

- "Sokakta çalanlara dilenci gözüyle bakıyorlar"

Anar, "Ben santurumu en çok sokakta çalmaktan keyif alıyorum" diyerek, şunları paylaştı:

"Sokakta çalarken zabıta santurumu kırdı, gelip benden haraç isteyenler oldu. Dayak yediğim, bir hafta hastanede kaldığım oldu. Belediyeler sokakta çalmamıza izin vermiyordu. Bir ara bu yaşadıklarımdan dolayı kırıldım, 'müziği bıraktım' diye bir yazı yazdım sanal aleme. Antalya’dan bir çift bu yazım üzerine bana mesaj atmıştı. Mesajda, 'Biz şu an evliyiz ve bu sizin sayenizde' yazmışlardı. Meğer ben sokakta çalarken birbirlerine bakmışlar, tanışmışlar, konuşmuşlar, evlenmişler. Kendime, "Yaptığın şey bu güzelliğe sebep olabiliyorsa, gönlünden çıkan başka bir gönüle giriyorsa, sen de daha sabırlı olabilirsin' dedim kendime."

"İnsanlar sokakta çalanlara dilenci gözüyle bakıyor, anlatamıyorsun." diyen Anar, "Geçenlerde verdiğim bir röportajda gazeteler hiç sevmediğim bazı başlıklar atmışlar, 'Sokaktan büyük sahnelere geçiş' diye yazmışlar. Oysa bana göre dünyanın en güzel sahnesi sokaklar. Bir mekanda çaldığında oraya seni dinlemek için gelmiş insanlar oluyor ama sokaklarda herkes var. Bir iletişim kuruyor insanlar kendi arasında sokakta senin müziği dinlerken. Sen de buna vesile oluyorsun." ifadelerini kullandı.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum

Tüm gelişmelerden haberdar olmak için Turkinfo Hollanda Haber'i:

Adreslerinden takip edin!