Bakan Kılıç Berlin'de
Kılıç: ''Hollanda, diplomasi dilinde, diplomasi geçmişi ve geleneğinde skandal bir karara imza attı'' ''Sizi bilgilendirmek üzere buradayım. Buna da hakkım olduğunu düşünüyorum'' ''Alman milletvekili, bir partinin eş başkanı konuşma yapıyor. Çok hararetli bir konuşma yapıyor ve diyor ki Türkiye'deki muhalefeti desteklemek için 'hayır' oylarını desteklememiz lazım. Çok değerli Alman milletvekili, sen Türkiye içişlerine karışmış oluyorsun farkında mısın acaba? Senin böyle bir hakkın yok''
Bakan Kılıç, 16 Nisan Halk Oylaması ''Evet'' etkinliğinde Berlin'de yaşayan Türklerle bir araya geldi.
Burada yaptığı konuşmada Hollanda'da yaşananları değerlendiren Kılıç, ''Bugün Hollanda, diplomasi dilinde, diplomasi geçmişi ve geleneğinde skandal bir karara imza attı. Hollanda uluslararası ilişkiler ile ilgili skandal bir karara imza attı. Kendi geleceği açısından skandal bir karara imza attı. Hem Hollanda demokrasisi açısından hem Hollanda’da yaşayan tüm vatandaşları tarafından hakikaten kara bir gün olarak hatırlanacak bir karara imza attı. Tüm dünyadaki vatandaşlar tarafından da uluslararası kamuoyu tarafından da böyle hatırlanacaktır diye düşünüyorum.'' dedi.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun uçakla Hollanda'ya inmesine iniş izni verilmediğine dikkati çeken Kılıç, seyahat özgürlükleri, fikir özgürlükleri ve aynı zamanda ifade özgürlüklerinin yaşandığı AB’nin içinde yer alan Hollanda'nın, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya'nın konvoyunu da durdurmaya çalıştığını belirtti.
Kılıç, ''İnsanların seyahat özgürlüğü yok mu? Biz Avrupa’da değil miyiz? Biz başka yerde miyiz? Bu yol doğru bir yol değil. Bu kararı alan Hollanda.'' değerlendirmesini yaptı.
Hollanda'da aşırı sağcı parti lideri Geert Wilders'in siyasetçi olduğunu söylediğini, Hollandalıların da siyasetçi olduğunu iddia ettiklerini aktaran Çağatay Kılıç, şöyle konuştu:
''Bu adam, bu kişi çünkü adamlık da bir şeydir ha. Bizim lisanımızda adamlık, bir şey ifade eder. Bu kişi birtakım açıklamalar yapıyor yıllardır. İslamofobik yabancı düşmanlığı içeren, ırkçı, birçok açıklama yapıyor. Geçenlerde bir pankart açmış 'Burası bizim, çıkın gidin’ diye. Yahu bu anlamdaki bir siyaset siyaset midir? Bu ne demektir? Sen ülkendeki yaşayan insanlar arasında ırkına göre ayrım yapacaksın, öyle mi? İstediğin gibi konuşacaksın, insanlığa zarar verecek olan zehrini istediğin gibi akıtacaksın ama Türkiye Cumhuriyeti'nin bakanları senin ülkende gelip konuşamayacak. Bırak konuşmayı yollarını kapatacaksın öyle mi? Arkadaş tarih sizi yargılayacak. İnsanlık tarihi sizi yargılayacak. Bu Geert Wilders denen kişinin de ben size bir şey söyleyeyim, açık söylüyorum, bunun insanlıkla bir sorunu var. Hiçbir insan evladı bir kişiye dininden dilinden ırkından dolayı 'Kardeşim sen buraya gelme, buraya gitme' demez. Bu ne ya? Seçim mi var Hollanda’da? Şunu açık seçik söylüyorum, Hollanda Başbakanı da bazı açıklamalar yapmış. Türkiye Cumhuriyeti ve onun vatandaşları senin seçiminde konu değildir. Bizim üzerimizden ne Türkiye üzerinden ne Türkiye Cumhuriyeti üzerinden ne vatandaşlarımız üzerinden siyaset yapmaya kalkma. Bu kadar da açık söylüyorum. Artık bıçak kemiğe dayandı. Böyle bir şey olmaz ya. Bir aynaya bakın Allah rızası için. Bir ne yaptığınıza bakın. Sonra da bize değerlerden bahsetmeye kalkıyorsun. Özgürlüklerden değerlerden. Atlı polisler, barikatlar, ne oluyoruz? Biz sizin ülkenize herhangi bir şey yapmak için oraya gelmedik. Bak güzel güzel konuşuyoruz burada. Derdiniz ne?''
- "Birtakım yanlışlardan dönülmesi gerektiğini düşünüyoruz"
Avrupa'nın zor bir dönemden geçtiğini ve bu esnada Türkiye'nin mümkün olduğu kadar Avrupa’nın doğru bir karar verip doğru yolda ilerlemesi için destek olmak üzere geldiğini anlatan Kılıç, ''İnşallah bu desteğimizi onlardan esirgemeyeceğiz çünkü birtakım sebepler, birtakım değerlendirmelerle Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde yapılmaya çalışılan birtakım yanlışlardan dönülmesi gerektiğini düşünüyoruz.'' dedi.
16 Nisan'daki halk oylamasının bir genel seçim olmadığını, bu halk oylamasının ne olduğunu bilgilendirmek üzere vatandaşlarla bir araya geldiğini ifade eden Çağatay Kılıç, şunları söyledi:
''Sizi bilgilendirmek üzere buradayım. Buna da hakkım olduğunu düşünüyorum çünkü ben de bu Anayasa değişikliği teklifinin altına imza atan milletvekillerinden birisiyim. Ben bu Anayasa değişikliği teklifi Meclis'e sunulduğu zaman AK Parti grubu tarafından bir AK Parti milletvekili olarak bilerek ve inanarak bu Anayasa değişiklik metninin altına imzamı attım. Dolayısıyla neye imza attığımı ve bunun Türkiye’ye ne getireceğini anlatmak benim boynumun borcu. Beni dinleyen vatandaşlarımız oy kullanma hakkı olan vatandaşlarımız bunu kabul eder, beni destekler veya kabul etmez ve desteklemez. Bu vatandaşlarımızın bileceği iştir ama anlatmak benim boynumun borcudur. Bunu da hiç kimse kusura bakmasın öyle veya böyle birtakım tartışmaların içerisine çekmeye çalışarak engelleyemez. Şunu da söylüyorum: Evet şu anda Almanya’dayız, Berlin’deyiz, Almanya’nın başkentindeyiz. Bu toplantıyı bu hafta tertip ettik. Şu anda bu toplantımızı herhangi bir sudan sebeple iptal etme noktasına gelinmedi veya bu denenmedi.''
- "Türkiye'nin alacağı karar Avrupa'yı etkileyecek"
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nde başbakan olmadığını ve dolayısıyla yürütmenin başının cumhurbaşkanı olduğunu vurgulayan Kılıç, sisteme göre seçilen cumhurbaşkanının bir kabine oluşturduğunu dile getirdi.
Kılıç, Türkiye Cumhuriyeti devletinin geleceği ile alakalı olarak verilecek her kararın aynı zamanda Avrupa’nın geleceğini de etkileyeceğini bildirerek Türkiye'nin Avrupa ile olan ilişkisinin çok derin zamanlara ve geçmişe dayandığına işaret etti.
Türkiye'nin kendi kararını verdiğini vurgulayan Kılıç, şöyle devam etti:
''Ben kendi ülkemin kararını vermişim. Ben demişim ki biz Avrupa Birliği ile alakalı müzakere sürecini başlattık, doğru mu? Kim yaptı bunu? 50 yıldır süren bu karşılıklı ilişki içerisinde müzakereleri kim başlattı? Sayın Cumhurbaşkanımız Başbakanken bunu başlattı. Ben o zaman Cumhurbaşkanımızın yanında görev yapıyordum özel kalemiydim. O görüşmelerin hepsinin birebir şahidiyim. Geçen gün Sayın eski AB'nin Genişlemeden Sorumlu Komiseri Verheugen’in açıklamalarını takip edebildiniz mi? Çok ilginç şeyler söyledi. Şimdi biz söylesek derler ki 'Allah Allah nereden çıktı?' Brüksel’deki Conrad otelinde yapılan toplantıda Sayın Cumhurbaşkanımız Başbakan olarak o gün Verheugen’e açıkça sordu: 'Türkiye ile alakalı olarak müzakere sürecine ilgili beklediğiniz herhangi başka bir şey var mı? Veya bununla ilgili olarak bizden talep ettiğiniz bizim görüşüp bakışıp çalışmamış gereken bir konu var mı?' Çünkü bakacağız, uygun değilse de 'Kusura bakmayın bunu yapamayız.' deriz ama ne dedi? O gün 'Hayır, hiçbir konu yok.' dedi. Güzel, tamam. O zaman başlayalım.'' ifadelerini kullandı.
Avrupa Birliği'nin bu kadar genişleme süreci yaşadığını hatırlatan Kılıç, şu görüşleri aktardı:
''Her ülkeyle müzakere nasıl başladıysa öyle gitti. Neden Türkiye söz konusu olduğunda Cumhurbaşkanının tabiriyle AB ile müzakere sürecinde maç başlayınca kural değiştiriyorsunuz? Dolayısıyla bununla ilgili yapılması gerek şey bellidir. Türkiye'den neden kamuoyunda AB müzakere sürecine destek düştü? Burada Türkiye hakkında açıklamalar yaparken bunları hiçbir şekilde ne olabilir bunun etkisi ne olur diye düşünmeden yapacaksınız sonra Türkiye kamuoyu 'Biz AB'yi çok da istemiyoruz.' deyince Türklerin ekseni kaydı diyeceksiniz, kusura bakmayın böyle bir şey yok. Siz önce kendi görev ve ödevlerinizi yerine getirip getirmediğiyle alakalı kendiniz kontrol edin. Türkiye yaptı bunu. Demokrasilerde bizim size değişiklikle ilgili konuları anlatma hakkımız var. Biz bunları yapıyoruz."
- Türk siyasetçilerin konuşmalarının iptal edilmesi
Almanya, Avusturya, İsviçre ve Belçika'daki birtakım toplantıların garip sebeplerle iptal edildiğine dikkati çeken Kılıç, bunların doğru şeyler olmadığını, bunun Avrupa'da yaşayan Türklere karşı olan saygının gereği yanlış şeyler olduğunu belirtti.
''Biz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşımızı bilgilendirmek için geliyoruz. Bunlar benim vatandaşım'' diyen Çağatay Kılıç Avrupa'ya misafir işçi olarak geldenlerin artık burada kalıcı olduğunu vurguladı. Kılıç, şu görüşleri aktardı:
''Hepiniz bu ülkede vergi veriyorsunuz, ekonomik katkı sağlıyorsunuz, siyasi hakların tümüne sahip değilsiniz. Bu kadar yapılan bir çalışma içerisinde size karşı bizim bir şeyler anlatmamız bu kadar mı rahatsız ediyor? Bizimle alakalı bir şey yok. En fazla gelmeyin, gitmeyin. Allah var Merkel bakanlar açısından gelmenizde sakınca yok dedi. Ama birtakım siyasiler 'Şuna karışmayın, buna karışmayın.' Biz kendi vatandaşımızı bilgilendirme hakkına sahibiz, bunu kullanıyoruz. Ben size burada Almanya'nın siyasetiyle alakalı ya da kanunu ya da seçimleri hakkında bir şey söylüyor muyum? Ben kendi ülkemle ilgili bilgilendirme yapıyorum, bu benim hakkım. Engellemeler doğru değil. Bizi engellemediler bugün. Dışişleri Bakanımızın ziyareti sonrası herhalde bu hatalarını anladılar. Biz kararlıyız biz anlatacağız.''
Türkiye'de bu sisteme karşı ''hayır'' diye düşünenlerin parlamenter sistem zayıflayacağı veya TBMM görevini yapamayacağı iddiasında olduğunu ancak tam aksine daha da güçleneceğini çünkü yasama hakkının sadece ve sadece Meclis'e ait olacağını bildirdi.
Yeni sistemde cumhurbaşkanının yasa yapacak dendiğini ancak bunun da doğru olmadığını vurgulayan Kılıç, ''Getirdiğimiz öneride yasama hakkı sadece TBMM'nindir. Cumhurbaşkanı sadece bütçeyi teklif edebilir Meclis'e. Bakanlar kurulu olarak kararnamesi yeni sistemde cumhurbaşkanı kararnamesi oluyor. Buraya dikkatinizi çekmek istiyorum, cumhurbaşkanı kararnamesi kanunla çelişmesi durumunda kanun geçerli oluyor. Hatta kanunda var olan bir durumda cumhurbaşkanı kararname çıkarırsa yine kanun geçerli. İşte bunları anlatmak için buradayız." diye konuştu.
Alman basınının olan biteni ve sistemin aslını doğru düzgün yazması gerektiğini aktaran Kılıç ''Eğer anlamazlarsa gelir bunu Almanca da anlatırız.'' dedi.
Kılıç, cumhurbaşkanının Meclis'i feshetme yetkisi olduğu iddiasına ilişkin kanunun içindeki yapının anlatılmadığını, Cumhurbaşkanının Meclis'i feshetmesiyle kendisinin de seçime gitmek durumunda olduğunu ancak bu detayın anlatılmadığını vurguladı. Kılıç, ''Biz bunları anlatmak için buradayız. Başka derdimiz yok. Almanya'nın iç siyasetiyle alakamız yok.'' dedi.
- Cem Özdemir'e tepki
Federal Meclis'te (Bundestag) yapılan konuşmaları ilginç bulduğunu aktaran Bakan Kılıç, şöyle devam etti:
''İnternet var takip ediyoruz. Basın var yayınlıyorlar. Bir şeyi anlayamadım ben. Alman milletvekili, bir partinin eş başkanı konuşma yapıyor. Çok hararetli bir konuşma yapıyor ve diyor ki Türkiye'deki muhalefeti desteklemek için 'hayır' oylarını desteklememiz lazım. Çok değerli Alman milletvekili sen Türkiye içişlerine karışmış oluyorsun farkında mısın acaba? Senin böyle bir hakkın yok. Bir şey daha diyor bir Alman milletvekili olarak diyor ki 'Almanya'da ikamet eden Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları şu şekilde oy kullansın' diyor. Sen Alman milletvekilisin, lütfen Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının nasıl oy kullanacaklarıyla ilgili bir karışma noktasında müdahalen olmasın. Alman milletvekilisin, Alman parlamentosundaki konularla ve seni seçmiş vatandaşların sorunlarıyla ilgilen. Dolayısıyla bu demokrasilerde parlamenterler sistemlerdeki temel unsurdur, ben bunu hatırlatıyorum.''
- 15 Temmuz FETÖ'cü darbe girişimi
15 Temmuz darbe girişimi sırasında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın televizyondaki çağrısına cevap veren milletin sokaklara indiğine işaret eden Kılıç, “Türkiye Cumhuriyeti devleti hukuk devletidir. Bir demokrasidir. Ve buna, darbe yapmaya kalkanlara, biz müsaade etmeyiz, haddini de bildiririz. Türkiye’de o gece yaşanan darbe girişiminin engellenmesi vallahi billahi, ben bakıyorum dünya siyasi tarihine, eşi benzeri yok. Yok böyle bir şey. 250 şehit. 2 bin 500’den fazla gazi.” şeklinde konuştu.
Milletin darbecilere kendi vücuduyla siper olduğunu ifade eden Kılıç, “Sokağa çıktı, F,16 ile Meclis'i bombalayanın karşısında sadece ve sadece elinde bayrağıyla ve göğsünde imanıyla ve inancıyla çıktı. Biz bunları yaşadık.” dedi.
Darbe girişiminin ardından birçok yabancı hükümet yetkilisinin ve milletvekilinin Türkiye’yi ziyaret ettiğine işaret eden Kılıç, şöyle konuştu:
“Çok açık konuştuk. Bizim Türkiye olarak dost ve müttefik olarak bildiğimiz ülkelerden yanımızda durmayı bekleme hakkımız var. Darbecilere karşı, demokrasi cellatlarına karşı, teröristlere karşı. Bu bizim hakkımızdır. Bugün Türkiye DAEŞ’e karşı en büyük mücadeleyi veren ülkedir. Maalesef ve maalesef içimizdeki bazı kişiler Türkiye’yi bu DAEŞ katilleriyle işbirliği yapmakla suçluyor. Yazıklar olsun. Başka bir şey söylemiyorum. Fırat Kalkanı operasyonunda Türk Silahlı Kuvvetleri hem de 15 Temmuz darbe girişiminden çok kısa bir süre sonra gitti ve o teröristleri, o katilleri, o canileri yuvalarında vurdu. Şehitler verdik. Bu millet bedel ödedi. Siz kime ne diyorsunuz? Teröristle nasıl biz mücadele etmiyor muşuz? Ama diyorum müttefik ve dost bildiklerimizden teröristlere karşı, hainlere karşı yanımızda yer almalarını beklemek hakkımızdır. 15 Temmuz gecesi bu darbe girişimi elhamdülillah milletin sokakta duruşuyla 16 Temmuz sabahında söndü, gitti, yok oldu. Cumhurbaşkanımızı almaya gidenler, işte mahkemede hesap veriyor. Hukukun önünde hesap veriyor. Bunlar vatan haini. Seçilmiş kendi Cumhurbaşkanına, Başkomutanına silah çeken hain bunlar. Hukukun önünde hesap veriyorlar. Verecekler çünkü biz hukuk devletiyiz. O dönem içinde yaşananları daha iyi anlayabilmeleri için işte bu programı tertip ettik.
Bazıları diyor ya Türkiye’de 15 Temmuz gecesi ne oldu ne bitti, sanki böyle farklı bir şekilde ortaya konan bazı şeyler varmış gibi iddia ediyorlar. Gelin de bir dinleyin ve doğru anlayın. Bakın Köln’de Alman basını geldi. Seyrettiler dinlediler. Yaşayanlardan dinleyin ki gerçeği görün. Hiç kimseye ve hiçbir devlete Rabb'im böyle bir şey yaşatmasın. Biz o gece hukukumuza demokrasimize ve insan haklarına sahip çıktık. Dünyaya haykırdık, ‘Türkiye Cumhuriyeti devleti ilelebet payidar olacaktır’ diye. Bu böyledir. Tek isteğimiz vardır. Dostlarımız ve müttefiklerimiz Türkiye Cumhuriyeti devletinin meşru yönetiminin, seçilmiş yönetiminin demokratik yollarla seçilmiş yönetiminin yanında durmak durumundadır. Bu NATO müttefikliğinin de gereğidir. Bu tarihsel anlamda gelen dostluklarının da gereğidir. Bunu bekliyoruz. beklemekte de haklıyız."
Bazı Avrupa ülkelerinde bazı siyasetçilerin konuşturulmadığına dikkati çeken Kılıç, şu görüşleri dile getirdi:
“Fakat ben bir şey anlamadım. Şimdi bizim bakanlarımız ve siyasilerimiz konuşma yapma konusunda bazı yerlerde maalesef Almanya’da da, bazı yerlerde, birtakım engellemelerle karşılaşıyorlar. Ama açıkça ne konuşacağı belli olan Sayın Deniz Baykal’a 'Buyurun konuşun' deniyor. Sayın Baykal kendisinin siyasi tecrübesini de kullanarak burada ilkeli bir davranış ortaya koyup ‘Ben gitmem oraya’ dedi. ‘Çünkü diğerlerine izin vermediler’ dedi. Bu anlamda doğru bir hareket yaptı ama bakın buradaki mesele o değil. Buradaki mesele şu, Sayın Baykal ‘Hayır’ için gelip konuşacaktı. Diğer arkadaşlarımız ‘Evet’ için. Ha Sayın Baykal’a izin var, arkadaşlarımıza yok. Bu doğru değil. Bu olmaz.”
CHP Milletvekili Ali Şeker’in bir HDP milletvekili ile Almanya’da arkasında "Hayır" pankartı ile bir toplantı yaptığını da belirten Kılıç, “Anlatıyorlar. Anlat tamam bir diyeceğimiz yok ama ona izin verenler başka arkadaşlarımıza izin vermedi. Olmaz ama biz anlatmaya devam edeceğiz.” dedi.
Bir Alman siyasetçinin de "Bırakın konuşsunlar" dediğini anımsatan Kılıç, şunları kaydetti:
"Arkadaş, bizim senin iznine, senin ulufe vermene, bize bir şey söylemene ihtiyacımız yok. Biz insanız ya. İnsan hakkımız var. ben insan olarak gelirim burada konuşurum. Bana ‘hayır’ diyeceksen beni konuşturmak istemiyorsan onu da söyle. Onu da bilelim. O ayrı bir şey. Bu akşam herhangi bir sıkıntı var mı? Yok. Biz herhangi bir rahatsızlık veriyor muyuz kimseye? Hayır. Fikirlerimizi konuşacağız, karar mühür milletindir. Bu kadar. Biz bunu söylüyoruz. Bizim mührümüz belli. Bizim mührümüz evet.”
FACEBOOK YORUMLAR