AK Parti TBMM Grup Toplantısı
Genel Başkan ve Başbakan Davutoğlu: (2) "Türkiye kendi sınırlarını korumak, güvenliğine tehdit oluşturan etnik temizliği engellemek, yeni bir insani trajediye ve yoğun mülteci akınına izin vermemek, Suriye'nin tek gerçek umudu olan muhaliflerin zayıflamasını engellemek üzere gerekli gördüğü zaman, gerekli gördüğü yerde, gerekli gördüğü şekilde mukabele etmeye devam edecektir" "(Rusya'nın Suriye'deki hava saldırıları) Bir taraftan sivilleri öldürüyorlar, bir taraftan muhalefeti zayıflatıyorlar, bir taraftan rejime destek veriyorlar, bir taraftan da ellerindeki mühimmatı bitirerek, bu mühimmatı kendi ülkelerinde tahrip ettiklerinde yol açılabilecek çevre zararlarını Suriye'ye taşımış oluyorlar. Bu kadar adice, bu kadar insanlık dışı plan içindeler"
Davutoğlu, partisinin Meclis grup toplantısında yaptığı konuşmada, dünya Suriye'de yaşananları görmese, ses çıkarmadan bir kenara çekilerek izlese bile Türkiye'nin bir kenardan yaşananları sessizce izleyemeyeceğini, merhamet duygusuyla hareket edeceğini söyledi.
Mardin'de yaptığı konuşmada, Türkiye'den "son kale" diye söz ettiğini anımsatan Davutoğlu, "Evet son kale. Mazlumların sığınabileceği son durak, mazlumların nefes alabileceği son menzil. İşte bu son durağı, kaleyi son nefesimize kadar savunacağız. Onun için AK Parti hareketi her şeye her engele rağmen hala bu ülkenin kaderinde en önemli etkiyi yapan aktör durumunda" diye konuştu.
-"Bizde şahsi hesap yok, ulvi hesap var"
Davutoğlu, 2001 yılında AK Parti Kurucu Genel Başkanı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan öncülüğünde harekete geçerek Türkiye'yi uçurumun kenarından aldıklarını, AK Parti ile birlikte milletin iktidara geldiğini belirterek, şöyle devam etti:
"Milletin bu vicdanı, merhameti, şefkati derin kültürü iktidara geldi. Adalet, vicdan, merhamet, kardeşlik, huzur, demokrasi, hukuk, refah ülkeye hakim oldu. 2001 yılında kendisine bile deva olmayan bir ülkeden bugün, işte Ukrayna'da olduğu gibi her ziyaretimizde bir grup insanın huzurumuza gelerek 'iyi ki Türkiye var, derdimize deva olabilir' dedikleri güçlü bir ülke haline getirdik. Onun için bize saldırdılar, istedikler ki bu son kale düşsün, istediler ki onlar zulüm yaptıklarında seslerini yükseltebilen bir ülke olmasın. Hala istiyorlar ki onlar barbarlıklarını sürdürürken, onların yüzlerine karşı hakkı haykıran kimse kalmasın. Biz hakkı haykırmaya devam edeceğiz. Karşımızda yedi düvel olsa da nice koalisyonlar olsa da biz hakkı haykırmaya devam edeceğiz.
AK Parti'ye karşı ne kumpaslar, ne tuzaklar kurmaya çalıştılar. Ama Allah'a şükürler olsun ki hiçbirinde başarılı olamadılar, hiçbirinde hedeflerine ulaşamadılar, ulaşamayacaklar. Çünkü AK Parti'yi bir araya getiren, ortak çıkar duygusu değildir, ortak birtakım mevkilere gelme hırsı değildir. AK Parti'yi bir araya getiren insanlığın bu vicdanıdır, bu merhamet duygusudur. Bütün vesayet odaklarına, bütün haksız kazanç odaklarına, bütün kirli plan sahiplerine karşı dimdik durduk, milletin hukukunu koruduk. 14 yıldır bazı çevreler birliğimizi, bütünlüğümüzü, muhabbetimizi zayıflatma beklentisiyle sayısız kampanya yürüttüler, yürütüyorlar; ama her defasında elleri boşa çıktı. Çünkü AK Parti milletle bütünleşerek, kendi bütünlüğünü sağlamıştır. Bizim aramızda ihtilaf bekleyenler çok beklerler çünkü bizde şahsi hesap yok, ulvi hesap var."
Başbakan Davutoğlu, AK Parti davasının şahıs davası, şahısların şahsi davası olmadığını ve olmayacağını vurgulayarak, "Bu dava Türkiye'nin davasıdır, bu dava insanlık onuru davasıdır. Bu dava şu an dahi Türkiye'ye dönüp, Ankara'ya dönüp selam duran, dua eden Azezlilerin, Haleplilerin, Daralıların, Hamalıların, Humusluların davasıdır. Bu dava hak ve hakkaniyet davasıdır. Biz aziz milletimize, güzel ülkemize karşı sorumluyuz; biz insanlığa, yeryüzüne, bütün mahlukata karşı sorumluyuz" değerlendirmesinde bulundu.
-"Bre insafsızlar ne istersiniz bu topraklardan?"
Suriye'deki gelişmelerin hem büyük bir insanlık trajedisine hem de Türkiye'nin ulusal güvenliğini doğrudan tehdit edecek bir hale dönüştüğüne dikkati çeken Davutoğlu, Rusya'nın DAEŞ ile mücadele kılıfı altında DAEŞ dışında kalan bütün muhalif gruplara, sivillere yoğun şekilde saldırdığını söyledi. Dün gece saatlerinde Rus uçaklarının bombardımana tuttuğu Tel Rıfat ve Azez ilçelerinin fotoğraflarına baktığını ifade eden Davutoğlu, "Boş bir alan dahi yok ki bomba düşmemiş olsun. Evler, tarlalar her yerde çukurlarla... İHA'larla çekilmiş resimler. Bre insafsızlar ne istersiniz bu topraklardan, hangi kirli hesabın adına bunları yapıyorsunuz?" dedi.
Davutoğlu, Rus uçaklarının akıllı bomba kullanmadığını, uçakların bombalarla yüklendikten sonra ellerindeki bütün bombayı tükettiklerini, nereye bomba attıklarını hesap etmediklerini anlatarak, sadece dün küçük bir kasaba olan Azez'e Rus uçaklarının 200 sorti yaptığını kaydetti. Davutoğlu, "Niye atıyorlar biliyor musunuz? Çünkü ellerinde envanterdeki süresi dolmuş bombaları tüketmeye çalışıyorlar. Bu kadar alçakça plan içindeler. Mühimmat konusunda en önemli problemlerden biri, süresi geçmekte olan mühimmatın tüketilmesi. Bir taraftan sivilleri öldürüyorlar, bir taraftan muhalefeti zayıflatıyorlar, bir taraftan rejime destek veriyorlar, bir taraftan da ellerindeki mühimmatı bitirerek, bu mühimmatı kendi ülkelerinde tahrip ettiklerinde yol açılabilecek çevre zararlarını Suriye'ye taşımış oluyorlar. Bu kadar adice, bu kadar insanlık dışı plan içindeler" ifadelerini kullandı.
Rusya'nın, Türkiye-Suriye sınırının hemen yanı başında DAEŞ dışındaki bütün muhalif unsurları zayıflatmak için Türkmenlere, Araplara, Kürtlere yoğun bir saldırı gerçekleştirdiğini belirten Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Son günlerde Rusya, Esad ve PYD işbirliği halinde, Türkiye ile Halep arasındaki son insani yardım koridorunu kapatmak üzere muhalif unsurları havadan ve karadan yoğun bombardımana tabi tutuyorlar. Kuşatma altına alınan yiğit Halep, şanlı Halep, gazi ve kahraman Halep'e yardım koridorunun kapanması ve Mare-Cerablus hattında muhaliflere yönelik saldırılarla on binlerce, yüz binlerce mülteciyi Türkiye'ye sığınmak üzere yollara dökmek istiyorlar.
Rusya ve Esad, PYD'yi kullanarak Suriye'nin kuzeyinde etnik yapıyı değiştirmek ve Halep'i rejim yanlısı unsurların hakim olduğu bir demografiye kavuşturmak üzere binlerce insanı yerinden yurdundan koparıyor. DAEŞ ile mücadele bahanesiyle uluslararası toplumdan meşruiyet sağlayan Rusya ve PYD, DAEŞ'e tek bir saldırı gerçekleştirmeden sadece ve sadece Esad rejimine muhalif gruplara saldırarak Esad rejimini güçlendirme hedefi güdüyorlar."
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Davutoğlu, bugünlerde Türkiye içindeki bir kısım çevrelerin Esad rejiminin ayakta kalmasını başarı olarak yansıttığına dikkati çekerek, hiçbir orduya, düzenli bir yapıya, silaha ve mühimmata sahip olmayan Suriye halkının 5 yıldır Esad rejiminin varil bombalarına, kimyasal saldırılarına direndiğini söyledi. Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Esad rejimi, 'ben yenemiyorum tek başıma siz de gelin' dedi; Hizbullah geldi, birlikte saldırdılar yine Halep'i düşüremediler, İdlip'i düşüremediler. Arkasından İran'ı çağırdılar, İran, generalleriyle düzenli ordusunun unsurlarıyla Suriye'ye geldi. Şu ana kadar İran basınına göre 24 İranlı general Suriye'de öldü. O da yetmedi arkasından bütün coğrafyadaki, birçok ülkedeki Şii milisleri getirdiler, onlarla da Halep'i düşüremediler. Tam bu yaz Halep'ten Hama'ya, Humus'a doğru muhalefet ilerlemeye başlayınca bu sefer büyük abilerine gittiler, tarih boyu Müslümanlara zulmetmiş büyük abilerine, Doğu Anadolu'da Türkleri, Kürtleri katletmiş büyük abilerine, Rusya'ya gittiler, 'sen gel, biz yapamıyoruz bu katliamı sen tamamla, sen daha iyi bilirsin, katliamı sen yap' dediler.
30 Eylül'den bu yana bu alçak, bu hain, barbar uçaklar sivil, asker ayrımı yapmadan, çocuk, yaşlı ayrımı yapmadan 8 bine yakın sorti yaptılar. Her bir sortide ne kadar canımızın şehit olduğunu siz hesap edin. Şimdi güya barışa doğru gideceğiz derken Münih görüşmesinde, aynı alçakça saldırıyı devam ettiriyorlar ki ateşkes sağlanmadan önce Türkiye'nin Halep'e olan koridoru kapansın ve Halep açlığa mahkum edilsin. Bilmedikleri, hesap etmedikleri şey, Halep'in o yiğit insanlarının her şeye direndikleri gibi açlığa da direnebilecekleri. Düşünün bu kadar saldırıya karşı direnebilen Halep mi muzafferdir, dünyanın en barbar ordularıyla oraya yüklenenler mi muzafferdir? Sonunda zafer mutlaka inananların olacaktır."
Başbakan Davutoğlu, PYD'nin, Rusya'nın hava desteğiyle Minniğ Havaalanını ele geçirdikten sonra Türkiye sınırına çok yakın noktadaki Azez'e saldırı gerçekleştirdiğini hatırlatarak, "Bu çerçevede Türkiye'ye dönük yeni bir mülteci akınına mahal vermemek, mültecilerin güvenli şekilde bulundukları yerde kalmalarını temin etmek üzere cumartesi gününden itibaren Esad rejimi ve onun uşağı, onun piyonu, Rusya'nın piyonu olan PYD'ye yönelik hedeflere, angajman kuralları çerçevesinde mukabelede bulunuyoruz, mukabelede bulunmaya devam edeceğiz" dedi.
-"Son saldırıların Türkiye'yi hedef aldığı açıktır"
Türk ordusunun angajman kuralları çerçevesinde yaptığı ilk topçu atışlarından sonra Azez'deki insanların Türkiye'ye teşekkür ettiğini ifade eden Davutoğlu, "Bizi engellemeye çalışacaklar, engellemeye gayret ediyorlar. Bunlara karşı da elimizden gelen bütün çabayı göstereceğiz. Bu son saldırıların Türkiye'yi hedef aldığı, Türkiye'nin sınır güvenliğini tehdit ettiği açıktır" diye konuştu.
Yoğun bir mülteci akınına yol açan bu saldırıların Türkiye'nin yanı sıra Avrupa'yı da hedef aldığını, bu konuda Almanya Başbakanı Angela Merkel ve Hollanda Başbakanı Mark Rutte ile yaptığı görüşmelerde bu konuda mutabık kaldıklarını dile getiren Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Hollanda Başbakanı ile yaptığımız görüşmede de mutabık kaldığımız husus, Rusya'nın ve onun arkasındaki güçlerin temel hedefinin, daha çok mülteciyi Türkiye'ye sürmek, etnik kıyım üzerinden demografiyi değiştirmek, mülteciler üzerinden Türkiye'yi ve Avrupa'yı baskı altına almak olduğu aşikar. Onun için Sayın Merkel, dün yıllarca söylediğimiz bir teklifin haklılığını teyit ederek artık Suriye'de uçuşa yasak bölge, güvenli bir bölge olması gerektiğini ifade etti. Eğer bu gerçeği 3 yıl önce fark etmiş olsaydı uluslararası toplum, şu anda katledilmiş olan on binlerce, yüz binlerce insan katledilmemiş, hayatta olacaktı.
Dünya bizim dediğimiz yere geliyor ama bu arada nice canlar feda ediliyor. Türkiye kendi sınırlarını korumak, güvenliğine tehdit oluşturan etnik temizliği engellemek, yeni bir insani trajediye ve yoğun mülteci akınına izin vermemek, Suriye'nin tek gerçek umudu olan muhaliflerin zayıflamasını engellemek üzere gerekli gördüğü zaman, gerekli gördüğü yerde, gerekli gördüğü şekilde mukabele etmeye devam edecektir."
(Sürecek)
FACEBOOK YORUMLAR