Reklam

Yılın Hollandalısı' seçilen Lale gül, tehditlere rağmen yoluna devam edeceğini belirtiyor

Yılın Hollandalısı seçildikten sonra çıktığı TV Programında, geçmişte yaşanan cinayetlere ve sürgünlere rağmen, hayatını anlatan romandan sonra, hayatının filme çekilmesine de ‘Evet’ diyen Lale Gül kararlı görülüyor.

Yılın Hollandalısı' seçilen Lale gül, tehditlere rağmen yoluna devam edeceğini belirtiyor
Editör: Turkinfo.nl
13 Aralık 2021 - 08:32
Reklam
Reklam

Film konusunun, radikalları çok kızdıracağı ve belki de Afganistandan bile tehditler savrulacağı için ret tavsiyesinde bulunanları da dinlemeyen Lale Gül adeta meydan okuyor.

Bir televizyon programında, ‘Bugüne kadar sana sorulmayan, ama cevaplamasını istediğin bir soru var mı’ diyen gazeteciden sonra, şimdi ben de Lale Gül’e birkaç soru yöneltmek istiyorum.

İlhan KARAÇAY’ın analizi:

Ailesi içinde sıkı İslam kuralları ile yaşadığını öne sürerek, hayatının romanını yazan Lale Gül, kaleme aldığı ‘Yaşayacağım’ adlı romanının 230 bin adet ile satış rekoru kırmasından sonra, şimdi de hayatının filminin çekilmesine ‘evet’ dedi.
Ülkenin en çok satan dergisi EW (Elsevier Weekblad) tarafından ‘Yılın Hollandalısı’ seçildiği ilan edilen Lale Gül, Pazar günü (dün) konuk olduğu WNL Op Zondag adlı TV programında, tüm tehditlere ve tedhişlere, akil insanların da tavsiye etmemesine rağmen film için ‘evet’ dediğini belirterek adeta meydan okudu.

Tehditler ve tedhişler (yolda yürürken bir kaç kez kendisine saldırıldığını söylemişti. Tutuklanan iki kişiden bir yedi ay hapis yattı) nedeniyle, Amsterdam Belediye Başkanı bayan Femke Halsema tarafından özel korumaya alınan Lale Gül, akil insanların, ‘Film, insanların tahrik olmasında, romandan daha çok etkileyicidir. Geçmişte bunun örnekleri yaşandı. Afganistan’da bile tahrik olanlar çıkar ve tehdit daha ciddi hale gelir. Bu nedenle film çekimini kabul etme’ tavsiyelerine rağmen, adeta meydan okurcasına ‘Film çekilecek’ dedi.
Akil insanların, daha önce öldürülen gazeteci ve film yapımcısı Theo van Gogh’un akibetini ve tehditler nedeniyle Amerika’ya sürgüne gönderilen Ayaan Hirsi Ali’yi örnek göstermeleri de Lale Gül’ü fikrinden caydırmadı.

Değerli okurlarım, çok hassas olan Lale Gül konusunu yazarken, çok dikkatli olmam gerektiğine inandığım için, ne övücü ve ne de kışkırtıcı olmamaya gayret ediyorum.
Daha önce Lale Gül hakkında üç haber-yorum yayınladım. Sonuncusu iki gün önceydi ve Lale Gül’ün ‘Yılın Hollandalısı’ seçilişini yazmıştım. Dün de bir başka sakıncalı yazar Elif Şafak’ı yazmıştım. Bugün yine Lale Gül ile karşınızdayım.

Hassasiyetinden çok korktuğum için, her defasında eski yazıları alt alta sıralıyorum.
Bugün de bunu yapacağım ve Lale Gül için yazdığım üç haber-yorumu sıralayacağım. Ancak, bundan önce özel bir şey yapmak istiyorum.
Lale Gül’e bir TV programında, ‘Bugüne kadar sana sorulmayan, ancak cevaplamak istediğin bir soru var mı?’ diye sorulmuştu.
Şimdi ben Lale Gül’e birkaç soru yöneltmek istiyorum:

Lale Gül, senin hakkında yazdığım ikinci yazı bir analizdi ve şöyle seslenmiştim:
İlhan Karaçay, objektif gazetecilik ilkesiyle soruyor: Lale Gül’e desteğe okey, acı çeken ebeveynler ne olacak?

*Doğrudur, bir genç kız, tanrının kendisine bahşettiği hayatı
hür iradesiyle yaşamalı ve baskılara maruz kalmamalı.

*Peki buna karşın, yaşananlar nedeniyle ele güne bakamaz
duruma gelen ebeveynlerin çektikleri acılar ne olacak?

*Izdırabını kitap yazarak anlatan ve destek bulan Lale Gül
amacına ulaştı ve özlediği hür yaşama kavuştu.

*Peki, ‘İrinli hamam böceği ve faşist islam despotu’ suçlaması ile anne,
‘sadece döllendiren’ olarak suçlanan baba ne olacak?

Şimdi, aile bireylerini kaybettiğini ifade ederek pişmanlığını ortaya koyuyorsun ama, bir yandan da ailene karşı diretmekte israr ediyorsun.
Senin gibi, onbinlerce Türk kızı, aile içi hoşnutsuzlukla yaşıyor ama, kendilerine göz nuru olarak baktıkları ebeveynlerine karşı minnettarlıklarını inkâr etmiyorlar.
Kazandığın ün ve para bunlara değer mi Lale Gül?

ÖNCEKİ YAZILAR
Sevgili Okurlarım, daha önce Lale Gül hakkında yazdıklarımı, zihninizi tazelemek için yine alt alta koyuyorum.
İyi okumalar.

HOLLANDA’NIN EN ÇOK SATAN DERGİSİ LALE GÜL’Ü ‘YILIN HOLLANDALI’SI SEÇTİ

Seçim kriteri: Ailesinden gördüğü baskıları korkusuzca yazması ve her türlü tehditlere boyun eğmeyerek diğer müslüman kızlara örnek olması.

Hollanda’daki Türk toplumunu derinden yaralayan, Lale Gül tandanslı haberler üzerine, Amsterdam Belediye Başkanı özel önlemler aldırmıştı.

Daha önce yayınladığım haber ve yorumlarda, Lale Gül’ün anlattıklarını objektif olarak yayınladıktan sonra, ‘Lale Gül’e desteğe okey, acı çeken ebeveynler ne olacak?’ diye yazmıştım.

metin, kişi, gazete içeren bir resim Açıklama otomatik olarak oluşturuldu

İlhan KARAÇAY yazdı:

Hollanda’nın en çok satılan dergisi EW (Elsevier Weekblad), yazdıkları ve anlattıkları ile İslam’ı yerden yere vuran, çok ünlenip, çok da para kazanan Lale Gül’ü ‘Yılın Hollandalısı’ seçti.

‘Yılın Hollandalısı’nı her yıl özel bir jüri tarafından seçen dergi, 2021’in Hollandalısını seçmeden önce Amsterdam Belediye Başkanı Femke Halsema, Lale Gül kitabını yayınlayan Mai Spijkers ve Lale Gül’ün devam ettiği ünüversitenin doçentleri ile görüştükten sonra bu kararı açıkladı.

Dergi, Lale Gül’ün seçim kriterini şöyle açıkladı: Ailesinden gördüğü baskıları korkusuzca yazması ve her türlü tehditlere boyun eğmeyerek diğer müslüman kızlara örnek olması.

Derginin bundan önceki yıllarda seçtiği ‘Yılın Hollandalısı’ sıfatını kazananlar şunlar:

Ayaan Hirsi Ali (2004), Rijkman Groenink (2005), de soldaat in Uruzgan (2006), Joop van den Ende (2007), Wouter Bos (2008), Linda de Mol (2009), de politicus (2010), Mark Rutte (2011), koningin Beatrix (2012), Wim Pijbes (2013), Ahmed Aboutaleb (2014), Dafne Schippers (2015), Marcel Levi (2016), Boyan Slat (2017), Belediye Başkanı (2018), Derk Wiersum (2019) ve Yoğun Bakım doktorları ve sağlık personelleri (2020).

Lale Gül hakkında yazmış olduğun ilk haber
28 Şubat 2021 günü şu başlıkları taşıyordu:

HOLLANDA’DA YENİ BİR BİLİMKURGU

*Ailesine ‘roman yazıyorum’ dedi ama laf furyası ile ailesini yerden yere vurdu…

*23 yaşındaki Lale Gül, Türk ve islam geleneklerini sertçe eleştiren kitabının yayınlanmasından sonra evinden çıkamaz oldu.

*Televizyonlarda ve gazetelerde günün konusu olan genç kız, babası için ‘döllendiren’ annesi için de ‘irinli hamam böceği ve faşist islam despotu’ yakıştırmasını yaptı.

*Din ve geleneklerine bağlı olan Türk kesiminden ölüm tehditleri alan genç kız ‘yazarlığa tövbe’ dedi ama gelen cazip teklifler de kafasını karıştırıyor.

Aşağıda bu haberi komple bir şekilde bulacaksınız.
Lale Gül’e hak verenler olduğu gibi, onu yeden yere vuranlar ve tehdit edenler de vardı. Bu nedenle de 17 Mart 2021 tarihinde alttaki başlıklarla ikinci yorumumu yazdım:

İlhan Karaçay, objektif gazetecilik ilkesiyle soruyor: Lale Gül’e desteğe okey, acı çeken ebeveynler ne olacak?

*Doğrudur, bir genç kız, tanrının kendisine bahşettiği hayatı hür
iradesiyle yaşamalı ve baskılara maruz kalmamalı.

*Peki buna karşın, yaşananlar nedeniyle ele güne bakamaz
duruma gelen ebeveynlerin çektikleri acılar ne olacak?

*Izdırabını kitap yazarak anlatan ve destek bulan Lale Gül
amacına ulaştı ve özlediği hür yaşama kavuştu.

*Peki, ‘İrinli hamam böceği ve faşist islam despotu’ suçlaması ile
anne, ‘sadece döllendiren’ olarak suçlanan baba ne olacak?

Konunun zihinlerinizde şeffaflanması için o iki eski yazıyı sizlere sunuyorum:

HOLLANDA’DA YENİ BİR BİLİMKURGU

*Ailesine ‘roman yazıyorum’ dedi ama laf furyası ile
ebeveynlerini yerden yere vurdu…

*23 yaşındaki Lale Gül, Türk ve islam geleneklerini sertçe
eleştiren kitabının yayınlanmasından sonra evinden çıkamaz
oldu.

*Televizyonlarda ve gazetelerde günün konusu olan genç kız,
babası için ‘döllendiren’ annesi için de ‘irinli hamam böceği ve
faşist islam despotu’ yakıştırmasını yaptı.

*Din ve geleneklerine bağlı olan Türk kesiminden ölüm tehditleri
alan genç kız ‘yazarlığa tövbe’ dedi ama gelen cazip teklifler de
kafasını karıştırıyor.

İlhan KARAÇAY yazdı:

Bir Pazar gününüzü zehir etmek istemiyordum ama, Hollanda’da nelerin yaşandığını güncel olarak bilme hakkınız olduğu için bekletemedim. Ama söz, sizlere yarın iç açıcı bir yazı servis edeceğim. Yazının başlığını şimdiden müjdeleyim: Türkler Avrupalı mı?

Şimdi dönelim bugünkü konumuza…
Hollanda’da yeni bir ‘scienne fiction’ bilimkurgu filmi dönmeye başladı. Bu fimin başrol oyuncusu bu kez 23 yaşında Lale Gül adlı bir genç kızımız.

Ailesine ‘Roman yazıyorum’ diyen, ama roman yerine kendi hayatını yazarken Türk ve islam geleneklerini yerden yere vuran genç kızımız, gerek ailesinden ve gerekse din ve geleneklerine bağlı olan Türk kesiminden gördüğü tepkiler ve tehditler üzerine, hayata küserek dışarı çıkamaz hale geldi.

 

Kendi ifadesiyle, çeşitli çevreler tarafından lanet okunan genç kız, ‘Beni yuvasına pisleyen’ olarak anıyorlar diye dert yanarken, kalemini bir kenara attığını ve artık yazmayacağını belirtti.
Lale Gül’ün bir ilk olan kitabının adı ‘Ik ga leven’, yani ‘Yaşayacağım’. Ama öyle görülüyor ki, kitabında kullandığı hiciv, taşlama ve laf salatası nedeniyle hayatını zindana soktu. Kitapta kullandığı yazı dili, kendi deyimi ile yapısı olmayan, sokak dili ile yazılmış kaotik bir hikâye. Ama buna rağmen, kitapçılara sipariş verme yarışında ilk 10’na girmeyi başarmış.

Bakınız Lale Gül Hollanda medyasında nasıl değerlendirildi:

Lale Gül, kitabının yayınlanmasından iki hafta sonra çok naif davrandığını ve budalalık yaptığını kabul etti. Amacı, kendini örnek göstererek, Amsterdam’da yaşayan bir genç kızın, aşırı islam toplumu içindeki boğuşmalı yaşamını anlatmaktı. Yazacaklarından ötürü evde zorluk çekeceğini hiç hesaba katmamıştı. Sonuçta anne ve babası kırık Hollandacaları ile bir şeyin farkına varmayacaklardı ve sonunda da, ‘Amaaan, kulaktan dolma sözlerle yazılmış bir roman’ diyecekti.

Ama bu düşünce ne yazık ki suya düştü. Kitabın yayınlanmasından iki hafta sonra çıktığı Televizyon programından sonra, Gül ailesinin telefonları kilitlenmişti. Aile bireyleri, tanıdıklar ve tanımadıkları hesap sormaya başlamışlardı. Kitap, Türk toplumu içinde utanç yaratıcıydı.
Lale anlatıyor: ‘Babam, titreyen elleri ile tuttuğu telefondan herkese cevap vermeye çalışıyordu. Zira ben kendilerine bir aşk hikâyesi yazdığımı söylemiştim. Ama babam her gelen telefondan anladıklarıyla, benim neler yazdığımı öğrenmişti. O sırada babam bana ‘Kızım, ne yaptın sen, aile yaşamımızı sokağa döktün.’ diye feryat etti.’

‘Yaşayacağım’ adlı kitapta başrolü oynarken laf salatası yaptığını unutmuştu. Evde müzik dinlemek, öpüşme sahnesi olan film seyretmek ebeveyler tarafından yasaklanmıştı. Makyaj, ziynet ve selfi fotoğraf çekmek yasaktı. Doğum günü kutlamak ve dışarı çıkmak yasaktı. Okul gezisine gitmek, tatile bir erkek aile bireyi olmadan gitmek yasaktı. Erkek arkadaş edinmek, hele hele sevgili edinmek kesinlikle yasaktı.

Ama başrol oyuncusu yasakların olmadığı bir yaşam istiyordu. Kitabında da soruyordu: ‘Ne yani, bir ev bitkisi olarak mı yaşayacaktım? Evleneceğim, gülme yoksunu, Kur’an yutmuş bir uyuşuk erkeği seçecek olan beni döllendirenler, yaşamam gereken seksüel ilişkinin nasıl olması gerektiğini de mi anlatacaklar? Bunun için mi yaşayacağım? Allah benim bu trajedime sevinecek mi?’

Lale Gül kitabında, annesi ile arasındaki geçimsizliği, bir erkek arkadaşıyla ilişkisi nedeniyle çektiği zorlukları anlatırken, babasından ‘Beni döllendiren’, annesinden de ‘irinli hamam böceği ve faşit islam despotu’ diye söz ediyor.

‘Amacım, zehirleyici dil kullanmak değildi’ diyor Lale Gül ve ekliyor: ‘Amacım, yaşadığım gerçekleri yazmak ve kararı okuyuculara bırakmaktı. Ama yazım sırasında ebeveynlerime kızdım ve kızgınlığımı okuyucuların da bilmesini istedim.’

Lale Gül’ün anne ve babası, 1990’lı yıllarda Hollanda’ya göç etmişlerdi. Amsterdam’ın bir mahallesinde ikamet ediyorlardı. Annesi, üç çocuğa bakan bir ev kadınıydı. Babası ise postacı ve tren temizliği işleri yapmıştı. Lale, o günleri şöyle anlatıyor: ‘Amsterdam’da ikamet ediyorlardı ama, geldikleri köyü hiç terk etmemiş gibiydiler. Türk televizyonlarını izliyorlar ve kendi geleneksel norm ve değerlerinden kopamıyorlardı. Benim kot pantolon giyinmemden bile rahatsız oluyorlardı. Ne de olsa komuşulardan çekiniyorlardı. Sofu müslüman olarak cennet ve cehenneme inanıyorlar. Çocuklarının ahirette cayır cayır yanmasını istemiyorlardı. Bu nedenle bize bazı kısıtlamalar koymuşlardı. Annem, benim günahlarımın kendisine kaydolacağına inanıyordu. Allah’ın ona, ‘Kızın şeytanın peşine takıldığı zaman sen ne yaptın’ diye soracağına inanıyordu.

Lale’ye göre, müslüman kızların çoğu aynı baskı ve kurallar içinde yaşıyordu. Ama çoğunluğun da bu baskı ve kurallara uymadığını görüyordu. ‘Amsterdam Üniversitesi’nde, yüksek eğitimli müslüman kızlar ile konuşurken, onların da evden dışarı çıkamadıklarını ve arkadaş edinemediklerini duyuyordum. Ama onlar bu duruma isyan etmiyorlardı. Okula geldikleri zaman başörtülerini çıkarıyorlar ve gizlice arkadaşları ile buluşuyorlardı. Ama toplum içinde bununla mücadeleden kaçınıyorlardı.’ diyor Lale.

Lale’nin bu konudaki serüveni Kur’an okulunda başlamıştı. (Gazete Kur’an okulunun bağlı olduğu kuruluşun adını yazmış ama ben bundan imtina ediyorum.)
6 yaşından 17 yaşına kadar her Cumartesi ve Pazar günleri, Kur’anı ezbere öğreniyordu. Öğrenciler islam norm ve değerleri çerçevesinde öğrenim görüyorlardı. Lale’nin tuhafına giden, kendi görüş ve düşüncelerinin ne olduğunun sorulmaması idi. Kaldı ki gittiği ilkokulda buna imkân veriliyordu. Ama hafta sonları buna şansı yoktu ve kendi düşüncelerini yutmak zorundaydı. Kur’an hocasına ‘Neden biz başımızı örtüyoruz ama erkeklere hiçbir kural yok’ diye sormuş. Aldığı cevap şu olmuş:’Bu soruyu senin kulağına şeytan üfürdü.’

Lale Gül kitabında, Batılı görüşler ile peygamber öğretisini barıştırmak istiyordu. Şöyle diyor Lale: ’16 yaşında iken YouTube’de solcu Türkler’in filmlerini izliyordum. Onlara göre dini kurallara körü körüne bağlanmak yerine, günün şartlarına göre hareket etmek mübahtır. O zaman memnun olmuştum ve bundan böyle kimlerle özdeşleşeceğimi öğrenmiştim.’

Lale şöyle devam ediyor: ‘Bir hafta sonra sınıfta, eşcinselliğin bir hastalık olduğunu söylediğim zaman doçentimiz çok kızmış ve bunun hipokrit (münafık-riyakâr) bir düşünce olduğunu, hipokritlerin de çoğu zaman ateistlerden (inançsızlardan) daha kötü olduklarını belirtmişti’

18’inci yaşından itibaren kendisinin ‘islamofoob’ (islam korkusu) olduğunu belirten Lale Gül şöyle diyor: ‘O zaman dini inancın, insan yaşamındaki etkisinden endişe duymaya başlamıştım. Eşcinsel veya feminist kadınların yaşayabileceği hiçbir islam ülkesi yoktur. Kadın imam veya bir eşcinselin camiye girmesi gibi, islamı modernleştirme girişimleri hep baltalanmıştır. Yayınlanan dini tekstlerdeki yorumlar, peygamber öğretisini zayıflatınca, Hollanda-Türk toplumu içindeki tutuculuk SGP ( Dini Parti) oryantallığına dönüşüyor.’

Lale Gül, kitap yazımından çok önce, 2019’da görüşlerini sosyal medyada duyurmaya başladığı zaman, sağ görüşlü twitter kullanıcıları tarafından baştacı edildi. Bir anda kendisini De Telegraaf yazarı Wierd Duk, Forum Demokrasi Partisi lideri Thierry Baudet ve TV programcısı Fidan Ekiz öğle yemeğine davet ettiler. Bu buluşmalardan çok memnun olmuştu. Zira bu cesur görüşlerini destekliyorlardı. Baudet, kendisini parti propagandası toplantılarına davet etti. Ama 23 yaşındaki Lale, bu davete icabet etmediği için de memnun oldu. ‘Öyle umut ediyordum ki Baudet, bu yapısal konulara değinecekti. Ama öyle olmadı.’ diyor Lale.

Lale Gül, kitabının yayınlanmasından sonra da ilgi odağı oldu. Kendi pozisyonunda olan pek çok genç kadından aldığı mektuplarda tavsiyeleri soruldu. Okuyucular da onun kültüre bakış açısını tebrik ettiler. O da bir yazar olan Franca Treur’den aldığı mektupta, aynı konulara değinilecek olan bir kitap yayınlayacağını öğrendi.

Lale, islam karşıtları tarafından takdir ediliyordu ama evdeki durum bambaşkaydı.
Kitabın yayınlanmasından iki hafta sonra katıldığı televizyon tartışma programından sonra, ‘verem ol’ tehditleri başladı. Kitapta adından bahsettiği (Açık ismi yazmıyorum) dini kuruluşun başkanının telefon ederek kendisini mahkmeye vereceğini belirten Lale, ‘Amcalarımdan biri evime geldi ve bana ‘pis fahişe kızı’ dedi ve ağzımdaki dişlerin hepsini kıracağını söyledi. Annem de bana, ‘Amcana hak vermeden edemeyeceğim. Zira sen yazdığın kitapla bunu hak ettin’ dedi.’

Lale, artık sokakta tanınıyor ve tehdit ediliyordu. Bunun için savcılığa şikâyette bulundu. Evden dışarı çıkamaz oldu. Babası da, komşuların hesap sormasından korktuğu için dışarı çıkamaz oldu. Kitabın yayınlanmasından sonra camiye de gitmez oldu. Ama, postacılık işi için yine de sokaklara çıkma mecburiyetinde kalıyordu..

Lale anlatıyor: ‘Babam mahallede mektup dağıtırken, kendisine ‘Senin kızın da ikinci Ebru Umar oldu. ( O da yazdıkları nedeniyle Türkiye’den Hollanda’ya sınır dışı edilmişti) Neden kızına engel olamadın?’ diye soruyorlar. Babam da onlara ‘Ne yapayım, boğazını mı keseyim, söyleyin’ diye cevap veriyor. Babam eve gelince, ‘İnsanlarımızın nasıl olduğunu biliyordun, bunu hesaba katamaz mıydın’ diye azarlamaya devam ediyor.’

Dışarıdan gelen tehditlere karşı babası, 20 yaşındaki erkek kardeşi ve 22 yaşındaki yeğeni tarafından korunduğunu belirten Lale ekliyor: ‘Kardeşim insanları uyarıyor. Kardeşim ‘kim kız kardeşime dokunursa benden çekeceği var’ diyor. Onun desteği olmasaydı şimdiye çoktan tokatlanmıştım.’

Lale, diğer aile fertlerinden de destek bekliyordu. Ama onlar kendisine sırtlarını çevirdiler. Bu da çok zoruna gidiyor ve ekliyor: ‘Bana yuva pisleten diyorlar. Ama ben kendi hayatım diye yazdım. Kendi hikâyemi anlatmak hakkım yok mu? Bunu tekrarlamaya devam edeceğim. Ama birbirimizi anlayamıyoruz.’

Lale, aynı zamanda kendisini suçlu buluyor ve devam ediyor: ‘Öncelikle, kötü bir düşüncem yoktu, Sadece hikâyemi dökmek istiyordum. Ama pratikte bu böyle olmadı. Ebeveynlerimin bu yüzden hastalandıklarını görüyorum. Annem iki haftadır yatakta kıvarıp duruyor. Annem kız kardeşime şöyle diyor.’Bana felç inerse veya kendimi öldürürsem, bu Lale’nin kabahatidir.’ Bu da kardeşimi çok üzüyor. Dün kardeşim bana, ‘Bunu bir daha yapmayacağına dair söz ver. Annemin başına bunların gelmesini istemiyorum’ diyerek ağlamaya başladı.’

‘Olanları Hollandalı arkadaşlarıma anlattığım zaman bana, ‘Bu olağan durum karşısında kendini suçlu bulma’ diyorlar. Ama ben bunların hepsini hesaba katmadan hareket ettim.’ diyen Lale’ye diğer aile fertleri sırt çevirmişti ama kendi anne ve babası sırt çevirmemişti. Lale şöyle devam ediyor: ‘Bu durum en çok anne ve babamı zor durumda bıraktı. Annem ve babam bana yine de teklifte bulundular ve şöyle dediler:’Öyle sanıyoruz ki, şimdi pişmanlık duyuyorsun. Kitabın için seni af ediyoruz. Ama bir daha hiçbir tartışma ortamına girmeyeceksin.’

Lale bu durumdan çok memnun olduğunu söylüyor ve şöyle diyor: ‘Yazdığım kitap ile görüşlerimi tüm dünyaya duyurdum. Hollanda, Türk toplumunun içinde bulunduğu durumu öğrenmiş oldular. Böylece amacıma ulaştım sayılır. Şimdi kepengi indirdim. Annem ve babam ile bağdaşmak için yazmaya ‘stop’ diyorum’

Ama bu alınması çok zor bir karardı. Bunu da şöyle yorumluyor Lale: ‘İçimi kemiren bir his var. Benim için iyi bir yetenek diyorlar. Geçen hafta çok sayıda telefon geldi. Aylık dergi Elle’ye yorum yazmam istendi. Katıldığım Televizyon programı için sürekli katılım teklifi geldi. Türkiye cumhurbaşkanı Erdoğan hakkında konuşmam istendi. Bu nedenle kariyerli ve kamuoyu oluşturan bir yazar olma rüyaları görüyorum. Ama bunları yapmamam lâzım. Böylece yarayı deşmekten başka bir şey yapmış olmam. Aksi takdirde, bir daha asla düzelmez.’

Yıllarca çırpındıktan sonra elde etmek istediği serbestliğe ulaşmıştı Lale.
‘Baş örtüsü kullanmaya mecburiyetim yok, makyaj yaparak da dolaşabilirim. Yaz gelince kumsalda da uzanabilirim. Türk-Hollandalı pek çok kadının bunları nasıl elde ettikleri hakkında çok şeyler okudum. Tiyatrocu Nazmiye Oral ve televşzyon yapımcısı Fidan Ekiz’in, evlerine Türk olmayan erkeklerle gittiklerini de okudum. Bu gelişmeler bana hep umut veriyor. Demek ki bir gün bana da bu yol açılabilir diye düşünüyorum hep.’ diyor.

Lale anlatmaya devam ediyor: ‘Biliyorum, Nazmiye ve Fidan bu konuda tabii ki birer istisnadır. Ben bir Hollandalı erkekle eve gidemem ve artık yayın da yapamam. Kendimi buna alıştırmaya çalışacağım. Bunlar ebeveynlerimin bana sunacakları en iyi toleranstır. Ben anne ve babam ile vedalaşmak istemiyorum. Erkek ve kız kardeşim ile gizlice anlaşmak da istemiyorum. Çocuklarım olduğu zaman, anne anne ve dede diyebilmelerini istiyorum.’

Son olarak şunu söyleyebiliriz: Lale, şimdilerde anne ve babasının bilgisi dışında son mülakatlarını yapıyor. 23 yaşındaki yazarın kariyeri başlamadan bitiyor. Üniversitedeki eğitimine devam edecek. İleride evleneceği ve mutlu bir evlilik süreceği bir Türk erkek bulacak. Çok ileride belki yine kalemi eline alacak ve yazacak. Ama bunu şimdi hiç düşünmeyecek. Romanının filme çekilmesi için ciddi teklifler alan Lale, bunun gerçekleşmesi halinde, başına gelecekleri şimdiden bildiği için, bu teklifi de geri çevirdi.
Kendisiyle yaptığım bu görüşme bir umutsuzluk görüşmesi miydi acaba?
Lale, gülerek cevap veriyor: ‘Sana başka bir hikâye anlatmak isterdim. Zira benim yaşamım bir masal değildir.’


Foto: Youtube

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum

Tüm gelişmelerden haberdar olmak için Turkinfo Hollanda Haber'i:

Adreslerinden takip edin!