Prof.Dr.Levent Seçer

Prof.Dr.Levent Seçer


Mongol bir toplumda olmanın bedeli

24 Ocak 2013 - 10:07

 

Türkiye giderek mongollaşmaya başladı. Düşünemeyen, gerçekleri göremeyen, her söylenene inanan, neye niçin evet dediğini bile bilmeyen bir toplum. Kendisini yönetenleri bile sorgulama cesaretini bulamayan bir toplum, kısacası on bir yıldır uyuyan ve uyumaya devam eden bir toplum. Şimdi böyle bir toplum, ülkenin nereden
nereye doğru gittiğini, gelecekteki korkunç felaketin neler olacağını nasıl sorgulayabilir?
 
Kendisini ülkenin tek hakîmi olarak gören bir kişinin, kuzu gibi sessiz kalmış böyle bir toplumu önüne alıp sürüklediğini görmek hüzün veriyor bana. Kendi siyasal ihtirası ve hırsı yüzünden, tek adam olmanın verdiği güçle, koca bir ülkenin kaderini geçmişin tıkanmışlığına götürmek korkutuyor beni.
 
SAKLANAN GERÇEKLER...
 
Fakirleştirilen, aç bırakılan, muhtaç bırakılan bir toplum. İnsanlar insanca yaşamın ötesinde, sırf aç kalmamak için çok şeye  mecbur bırakılıyor, sadece nefes aldıkları için verilenlerin de kesilmemesi adına oylarını satıyorlar. Düşünemeyen bir toplum yaratmanın da en bariz şekli bu bana göre, toplumu bazı şeylere muhtaç hale
getirmek. Onları korkutacaksın, sindireceksin,  susturacaksın ki kendi inandığın sistemin yerleşmesi adına uyuyan bir toplumla bunu gerçekleştireceksin. “Benim milletim” dediğin gerçekte işte bu olmalı. Türkiye´nin geldiği bu noktada asıl kararı onlar vermediler mi? Nereye, neden, kime oy verdiklerini bile anlayamayan bir
toplum gerçeği.
 
´´Güdülmüş toplum´´ nereye sürersen oraya giden sessiz bir toplumun adı. Yandaş medyasıyla yaratılan yapay gündemler, bir zamanlar Atatürk adını anmaktan gurur duyduğunu haykıranların bile, sırf çıkar uğruna biat etmiş olmaları düşündürücü değil mi? Düşünemeyen, gerçekleri anlayamayan, göremeyen bir toplumun, koyun sürüsünden bir farkı var mı? Başbakan böyle bir toplum yarattı, sadece kendi düşünce darında yarattığı bir topluma, biat kültürünü kabul ettirmesi kolay. Şimdi önce Başkanlık ve sonra da sultanlık hayalinin gerçekleşmesi çok kolay olacak, çünkü buna
da bu ´´Güdülmüş Toplum´´ karar verecek, sonrasını düşünemeden göremeden.
Başbakan´ın umurunda mı olacak, yeri olmadan birbirine sarılıp donan insanlar.
 
Eleştiriye bile tahammül edemeyenlerin, ortaya koydukları demokrasinin adının olmadığı gerçeğini yaşayan bir ülke. Atatürk ve Türk kimliğini bile ortadan kaldırmaya çalışıyorlar, akıl ve bilimden yoksun kalan bir toplum yetiştiriyorlar.
Vigtor Hugo ´´Toplumsal kalıcı değerlerin yerine, dalkavukluk ve yalakalık getirisini koyarsanız, o ülkede tüm çağdaş değerleri unutursunuz, batarsınız´´ diyor. Şimdi Türkiye´nin yaşadığı işte bu gerçeğin ta kendisi, peki bu gerçek kimin umurunda? Koca bir ülkede sadece her şeye hakim tek bir adam, konuşan ve her şeye
karar veren, olmadık yerde gündem oluşturan Başbakan değil mi? Bu Türkiye´nin otoriter bir rejimin içinde olduğu resmini göstermiyor mu? Peki Türkiye bir Başkanlık ya da sonunda Sultanlıkla yönetilmeye hazır mı?
 
İmralı açılım masalı bile, toplumun anladığı biçimde toplumla paylaşıldı mı?  Analar ağlamasın, mistik Tv dizilerinde söylenen bir şarkı olarak bestelenebilirdi aslında. Zaten uydurma, içi boş, anlamsız dizilerle halkın uyutulduğu gerçeği orta da değil
mi? Başbakan yine siyasal geleceğinde yapmak istediği senaryonun bir parçasını hayata geçirmiş bile. Analarımız hep ağladı bu güne kadar, bundan sonra ağlamasın demek neyin sona ermesini sağlayacak. Bunlar yanlış siyasetin ve beceriksizliğin
getirdiği bir karar bana göre. AKP yeniden iktidar olmak adına, bundan sonraki süreçte her bedeli vermeye hazır olduğunu gösteriyor, işte asıl tehlike burada başlamıyor mu?
 
Zenginin daha zengin, fakirin daha yoksullaştırıldığını kimin umurunda. Başbakanı eleştirmenin bile suç olduğunu düşünmek, hak hukuk ve özgürlükleri demokrasiden çıkarmaya çalışmak, sanat ve sanatçıya karşı düşmanca bir anlayış içinde olmak, her şeyden korkan bir toplum olarak yaşamak, böyle bir Türkiye´de nereye kadar özgür yaşayabilirsiniz? “Türkiye değişim içinde, kalkınma içinde, yakın gelecekte dünyanın bir numarası olacak” diyenleri ve Türkiye´yi nasıl bir modelin ortasında bırakmaya çalıştıklarını uyuyan toplum ne zaman görecek acaba?
 
(CPJ ) raporuna bakıldığında; Türkiye, gazetecilerin,  yazarların, düşünen yazan bilim adamlarının, hapsedildiği ülkeler arasında ilk sıralarda yer alıyor ve ´´Türkiye demokrasi de dünyanın en kötüsü´´ diye açıklıyor. Yine THE ECONOMİST ´´Türkiye Ortadoğu’da tehlikeli işlere kalkışıyor, Erdoğan ülkeyi yanlış yönetiyor,
tek adam tüm sisteme hakîm, medya bile verdiği,  istediği biçimde yazıyor´´ diyor. Böyle bir anlayışın ülkeye getireceği felaketin sonuçlarını bu toplum ne zaman görecek acaba? Politikaya soyunmamı isteyen partinin, daha etkin bir muhalefet
yapmasını görmek istiyorum. Muhalefetin etkisizliğinden ve kendi iç dünyasında üretici olamamasından beslenen AKP, bunu çok iyi kullanıyor. Bu ülkede Atatürk ve Türk kimliğinin değiştirilmesini isteyenlere karşı siyasete girmek, aslında bunu bir
milli görev  sayıyorum. Kurnaz siyaset anlayışını çok iyi yapan AKP, ancak akıl ve bilimsel anlayışın siyasete yansıtılmasını bilen politikacılar sayesinde, ülkeyi götürmeyi düşündüğü geçmişin karanlığından son anda vazgeçebilir.
 
Başbakan kendi toplumuyla bile kavga etmekten haz duyan bir anlayışa sahip, eleştiriye bile tahammül gösteremiyor, böyle bir davranış kültürünü taşımanın, Başbakan olarak kendi toplumuna, milletim dediği halka karşı yansımalarının sonucunu
tahmin etmek zor olmasa gerek. Türkiye Atatürk, akıl ve bilim dolu çağdaş değişim anlayışından başka, asla karanlık bir düşünceye teslim olmayacaktır.
 
Prof. Dr. Levent Seçer

 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum