Yeni yılın bu ilk yazısında karamsar bir tablo çizmek istemesemde,yaşananlara baktığımda bir şeyler yazmaya zorunlu hisediyorum kendimi.Bu ülkesini seven her insanın taşıdığı bir sorumluluk olmalı.Bir ülkede sisteme hakim olanlar,kendilerini yaptıklarını sorgulatma şansı vermiyorlarsa,yada kendisini eleştirenlere karşı otoriter bir anlayışla yaklaşıyorlarsa, bunun adına demokrasi demek mümkün değil.Buna birde yalaka ve dalkavukluğun getirisini eklerseniz o ülkede siyasetin adını koyamazsınız.
Demokrasi bir ülkede insan hak ve özgürlüklerinin sınırsız paylaşımıdır,1923´te,dünya bilim ve teknolojik üstünlükleriyle egemen olan toplumlara, Türkiye yetişmek adına çok mücadele etti.Ama şimdi o yılların kalıntılarını bile bırakmadılar bizi yönetenler.Toplumun gelişme hayalini bile elinden aldılar bir umut bırakmadılar.
CAHİL TOPLUM OLMANIN BEDELİ...
Dünyanın hiçbir yerinde, eğitim bizdeki gibi cinayete dönüşmez.Bugün 20 milyonu aşan öğrenci sayısı,bizdeki gibi,´´dershane Olayı,yükseköğretimdeki idare ve öğretim özgürlüğünü yok eden YÖK fetva kurumu,yok edilen Bilimler Akademisi, yaşananların adı bana göre.Bugün yaşam şartlarından bunalan toplumun bir kesimi,son yıllarda şehirlerden kentlere göç etmeye başladı,işte burada okullu olmyan eğitim ve bilimsel değerlerin adını bile anmayan bir kesim oluşmaya başladı.İşte burada inanç siyasetinin faaliyete başlaması asıl tehlikenin adı değilmidir?İnançlara saygının asla sorgulanmayacağı bir ülke Türkiye,ama bugün bu anlayışı kendi siyasi geleceği adına kullanmanın ülkeyi nereye götürdüğünü göremeyenlerin asıl başını ellerinin arasına alarak düşünmesi gerekmiyormu? Cahil toplum okumayan bir toplum sorgulamayaz,ama kendisini sorgulatmayan bir anlayışta zalimlik yatar.Diktatörler hırsları yüzünden birgün kendi kaderlerini kendileri hazırlar,kendi inaç ve düşünce anlayışında hükmetmeye çalıştığı toplumu da arkasından felakete sürüklemekten zevk alırlar.Hitler ölüme giderken en yakınına ´´ Beni uykumdan uyandırmayın´´ demiş,yargılanmak yerine kendisini bekleyen acı sonu bilen Hitler ölümü seçmişti.Hitler kendi hırsları yüzünden Almanya´yı felakete sürükledi,ama enkazını görmek adına değil,kendi dünyasının yargılanmasını istemediği için ölümü seçti.Bugün ne yazık ki benim ülkemde cahil toplum hala inanç getirisi adına söylenenlere inanıyor,neyin yalan neyin doğru olduğunu bilmiyor,araştırmayan okumayan bir toplum nasıl ve nereye sürüklendiğini sorgulayabilirmi? kendi dünyasında canlandırdığı birine inanır ona bağlanır onun her söylediğine yalanda olsa inanmaya devam eder.Bugün Türkiye´de Başbakanın yüzde elli benim dediği toplumun geldiği nokta işte
budur.Bilimden aydınlıktan çağdaşlıktan Atatürk düşünce anlayışından eğitim ve sanattan ayrı bırakılmış bu toplum, şimdi bu ülkenin geleceği adına karar verebiliyor.170 üniversitesi olan bir ülke,ama halkı hala cehaletin pençesinden kurtulamıyor,yada birileri bunun böyle kalmasını istiyor işlerine geldiği için,çünkü cahil bir toplumu kendi anlayışınızda yönlendirmeye başladığınızda zorlanmayacaksınız.Yaptığınız her yanlışa doğru olarak bakan,anlattığınız her yalana inanan,sizi kahraman olarak kafasında resimleyen cahil halkın ülkenin kaderini belirlemesi kabul edilir şey değil.Bugün Türkiye´de siyasetin adı bana göre en büyük yalanlar olarak yazılması.Gizlenen gerçeklere bu kadar çabuk inanan bir başka toplum varmıdır acaba? Kendi hırslarını topluma yaşatmaya çalışanların felaketin habercileri olduklarını bu cahil toplum birtürlü anlayamayacak.Sürekli gelişmeden demokrasiden söz edenlerin aslında en büyük yalanı gizlediklerini bilmiyor bu cahil toplum.Türkiye´de eğitim ne yazık ki bugün ortaçağ medresesine döndürülmeye çalışılıyor.
ŞİMDİ NE OLACAK...
Türkiye 2013 yılını siyasal tıkanmanın ortasında yaşadı,Türk kimliğinin,andımızın cumhuriyetin, ve tüm çağdaş değerlerin yasaklandığı bir dönemi yaşadı.Atatürk ve onun tarihe mal olmuş düşünce anlayışından nefret eden korkan bir zihniyetin, baskıcı tutumuyla yaşananlar bir cumhuriyet ülkesine yakışır resimler değildi.yargı bağımsızlığı, halkın yargıya olan güven duygusunun azaldığı,otoriter bir anlayışın getirisinden korkan bir korku toplumu haline gelmek,2013 te yaşananlar buınlardı.Gezi olaylarında Başbakanın uzlaşmaz tutumu çağdaş bir ülke olmak adına beklentilerimi yok etti.Oysa her zaman demokrasiden insan hak ve özgürlüklerinden,ve düşünce anlayışının serbestliğinden söz eden Başbakan,burada demokrasinin adını koyamadı,Türkiye´de adı konulamayan bir demokrasi var,peki özde dolaysız bir demokrasiyi bu ülke ne zaman yaşayacak? Senin fikirlerini benimsemeyen bir düşüncenin baskı altında tutulmasının,yada buna karşı eleştirinin açıklamanın karşı olmanın iradesine baskı koymak korkutmak, ve senin beni eleştirme hakkın yok her konuda kararı ben veririm demek, ileri demokraside bile yok bana göre.Barıştan ve insanca yaşamdan söz etmek bu değildir,düşünce ve fikirler karşılıklı paylaşıldığı sürece orada toplumun yaşam hakkını çizebilirsiniz.Sanat ve sanatçıyı yok saymak.´´ULAN´´ diye sanatçıya bağırmak kabul edilemez.Sanat evlerini tiyatroları kapatmak,bilim ve dini karşı karşıya getirmek, bu ülkeye yarar değil zarar vermektedir.Yoksul bir ülkede halkın düşünebildiği sadece yaşama duygusudur,bunu da siyasete hakim olanlar, AKP çok iyi bildiği için kendi anlayışında bir toplum yaratabilmenin gayreti içindedir.Ama bu millet artık yaşananlara yaşatılmak istenenlere daha farklı bakmaktadır.Kendi tarihine sahip çıkmak,ümmet kültürünün değil çağdaş düşünce anlayışının cumhuriyetin kalıcılığında Atatürk ilke ve inkilaplarına bağlı,demokrasiyi sözde değil özde düşünen,Türk kimliğine sahip çıkan,sanatçısına yazarına sahip çıkan,konuşan düşünen gerçeği gören çağdaş bir toplum olmanın yanında korkusuz bir toplum olmanın bedeli ve adı budur.Bir millet artık uyanıyor,bunu yaparken de hala verilen narkozun etkisinden kurtulamayan uyuyan halkında uyanmasını sağlamak, işte asıl yapılması gereken budur.2014 yılında dileğim sağduyunun hakim olduğu,insan hak ve özgürlüklerinin cumhuriyete bağlılığın Atatürk´e saygının yaşandığı bir ülke.Türkiye yanlış yönetiliyor kişisel çıkar ve hırsların içinde
felaketi yaşayan bir ülke olmak,işte benim asıl korkularım budur.Ama artık konuşan, çağdaş bir demokrasi için yürüyen, haykıran kenetlenen bir toplum olmanın resmini görmekte sevindiriyor beni.Bu haykırış birilerini rahatsız etsede Türkiye için yaşanası gerçek budur.Bugün demokrasinin bile olmadığı bir ülkede,bir Başbakan kendi vatandaşına hakim ve savcısına,hatta üniversite rektörüne karşı hakaret tarzında söz söyleme hakkına sahip değildir.Ama benim ülkemde yaşanan bu gerçeğin ben adını koyamıyorum.Yazımda Bir millet uyanıyor dedim,ama her geçen zaman içinde yaşananlara baktığımda sevinçlerim umutların gölgesinde kalıyor gelecek korkutuyor beni.
Prof.Dr.Levent Seçer
FACEBOOK YORUMLAR