Elhamdülillah müslümanız, dinin emrettiği her şeyi bilir ve yerine getiririz. Bu bilginliğimize rağmen hocalara saygımız sonsuz ve onların karşısında zaman zaman el pençe durmayı görevden sayarız. Bizler her şeyi bilsekte elbette hocalar kadar olamayız. Bu aynı zamanda bizlerin her ne kadar fazla ilim ve bilgi ile uğraşmasakta hocalarımızı ilimle donatılmış ve çok bilgili kabul ederiz.
Oysa ki gerçekte dini bilgiler konusunda ne kadar gerilerde olduğumuz çok açık ortadadır. Hurafeleri dinin görevleri olarak kabul etmek, nafile ibadetleri farzdan ileri görmek gibi nice yanlış bilgiler maalesef hayatımızı işgal etmekte. Hele insanları ilahlaştırmak mı, Allah korusun.
Son yıllarda dinin siyasete iyice alet edilmesi ve hoca olarak başımızın üzerinde yeriniz var diye boyun eydiklerimizin söylem ve eylemleri din bilgimizi gittikçe daha da geriye atmaktadır. Sırf bu siyasi yani dünyalık ikbal için haramlar bile neredeyse helal olarak anlatılmakta ya da onlardan hiç bahsedilmemektedir. Oysa ki kültürümüz ve elbette dinimiz örneğin haram lokma konusunda çok katıdır ve çocukluktan beri haramdan uzak durunuz diye öğütler alırız. Sırf ikbal için bu konular bile hutbelerde dile getirilmemekte ve adeta susulmaktadır. Hatta devrin ulemaları diye kabul görülenler bile yeri geliyor haramı neredeyse ayet ve hadislerle süslemeye kalkıyorlar. Sadece bu konuda mı, elbette hayır. Daha nice konular var ki sırf amirimiz kızar diye hoca diye kabul gördüklerimiz ya dile getirmiyor ya da kaçamakça konulara yaklaşıyor. Adalet konusu ise en belirgin başka örneklerdendir.
Yukarıda dile getirilen yetmiyormuş gibi bir de partizanca hareket eden hocalar yok mu, adeta amigoluğa soyunmuş siyasi nutuk atmak için kendini parçalayanlar. Tövbe haşa, insanın imanı zayıf olsa Hak Din’e onu düşman etmek için birebir girişimlerdir bunlar.
Bu millet huzura kavuşacaksa önce dinini iyi bilecek. İlk ve temel kaynak olarak Hz. Kuran-ı bilecek. Oysa bize hep okunması öğretildi, hiç içinde yazılanlardan bahsedilmedi ki! Ne olurdu yani, Yüce Kitab’ın biraz da olsa içinde yazılanlardan bahsedilseydi. Okunan sure ve duaların ardından mealinden bahsedilseydi. Oysa hep varsayımlarla, rivayetlerle ve hikayelerle din anlatılmaya çalışıldı.
Bazen insanın sorası geliyor: “Hoca Din tektir biliyoruz, ona giden yol ise çoktur, sen hangi Din’den bahsediyorsun.”diye. Fakat susuyorsun fitneye yol açar diye.
***
Hangi İslam hocam diye sorası geliyor insanın? “Bana gerçek İslam’ı anlat artık, Kur’an-i bir hayat sürebilmem için Kuran’ın içindekini artık dile getir. Siyasi ve sosyolojik tercihlerden arındırılmış Hak Din’i öğret. Fakat buna geçmeden önce teslim alınan irademi geri iade et, bana akıl sahibi olduğumu hatırlat ve bunun faziletlerini dile getir artık. Çünkü Maturidi’nin buyurmuş olduğu gibi akıl sadece dini bilginin kaynağı değil, aynı zamanda genel bilginin ve ahlaki bilginin de kaynağıdır. İslam vahye dayanan bir dindir. Kalp eşliğinde onu benimseyip iman haline getirecek olan akıldır.” Ve soruya devam etmek ister insan: “Amelde mezhebim Hanefi, itikatta mezhebim Maturidi” diye hep öğretildi bize. Biraz da bunlardan bahsetsek, nasıl olur hocam? Bu büyük zatların hayatlarına da insek, ve çekilen çileleri de dile getirsek çok hoş olur değil mi?”
Çıkmazlar içine girdik toplum olarak. Bir taraftan ezbere sözde dini eğitim, diğer taraftan Din’e bulaştırılan siyaset. Oysa şu Avrupa’ya bir göz atılsa. Kiliselerin boşalma sebeplerinde din adamlarının katkıları bir araştırılsa. Gerçi ne gerek var ki bunlara, amirimiz memnun olsun, maaşımızı alalalım varken bu zahmete girmek de neden olsun ki? Bırak cami avluları siyasi arena olsun……
Fakat unutulan iki çok önemli konu var; biri vicdan diğeri ise vebal. Önce dini eğitim vereceklere bunlar bir öğretilse.
“Ben artık uyandım hocam. Aklım yön veriyor, ben dinimi araştırıyorum. Hem de Hz. Kuran’dan, yani asıl kaynaktan yola çıkarak. Öğreniyorum da zaman zaman da aklıma geliyorsun. Cidden hocam sen hangi İslam’dan bahsediyorsun?”
Murat Gedik
E-posta: muratgedik@muratgedik.nl
FACEBOOK YORUMLAR