Geçti bir Muharrem ayı daha. Hicri yılın ilk ayı olan bu ayda oruçlar tutuldu, iftarlar verildi, güzel sözler edilip dualar okundu, aşureler unutulmadı. Bu ayı bilen kavgadan, dövüşten ve her türlü kötülükten kendini alıkoydu. İslam öncesi de bu ay muhteremdi, İslam sonrası da. Çünkü haram kılınmış anlamına geliyor Muharrem.
Matem geliyor aklımıza Muharrem ayı gelince. Mazlumun zalime karşı, ezilenin ezene karşı, dürüstlüğün hileye karşı, açıkçası doğrunun yanlışa karşı mücadelesi geliyor aklımıza.
Henüz müslüman olmamıştık, olan bitenlerden hiç sorumluluk sahibi değildik. Olan hüzün ve musibet anlamına gelen Kerbelada olmuştu. Hz. Muhammedin (sas) torunu Hz. Hüseyin ve 72 Allah dostu, Yezidin nefsinin kurbanı olmuşlardı. Aç susuz bırakılmışlardı, çoluk çocuk denmemiş, hepsi şehit edilmişti. Hz. Muhammedin torunu, Ehli Beyt denmemiş topluca şehit edildiler. Hutbelerde Al-i Beyte sövmek yetmiyor, Hz. Hasanın şehadeti yetmiyor, Hz. Hüseyin ve 72 müslüman şehit ediliyordu.
Ayrı bir yeri vardır Ehli Beytin Türkün gönlünde, ayrı bir sevdadır Türk için Ehli Beyt.
Ayrı bir yeri vardır Kerbelanın tarihte. Bizler müslüman olmamıştık ama Türkü hep takip etmiştir bu olay.
Bu olayda mesuliyetimiz olmadığı halde Türkü ayrıştırmak için birileri tarafından hep kullanılmıştır, o kadar ki bu olay ta Çaldırana götürür bizi. Yavuz Selim ile Şah İsmail arasında yapılan çarpışma, yani Çaldıran, bunun en büyük örneğidir. Ve maalesef halen günümüzde bile zaman zaman ayrıştırma yaşanabilmektedir.
Yavuz Selim Osmanlı, yani Türk değil mi?
Ya Şah İsmail? O da Safevi, yani o da Türk, akan ise Türkmen kanı, şimdi hangi tarafta olmam lazım?
Taraf olamıyorum ben, iki taraf da benim, iki taraf için de ağlıyor, iki taraf için de ağıtlar yakıyorum.
Muaviyenin ve Yezidin yapmış oldukları zulüm ve katliamlar, Ehli Beyte o haksız saldırmalar aynı zamanda Türkün Türk ile vuruşmasına dahi varmıştır. Kerbelada Hz. Hüseyin ve 72 müslümana yanar ve ağlarım. Çaldıranda ise hem Yavuz Selim tarafına, hem de Şah İsmail tarafına ağıtlar yakarım. İki taraf da benim, iki tarafın dili de, dini de, soyu da, sopu da benim. Taraf olamıyorum, tıpkı Ankara meydan muharebesinde Yıldırım Bayezid ve Timur ile yapılan savaşta olduğu gibi.
İşte her Muharrem ayında yukarıda yazılanlar ve daha nice şeyler hep aklıma gelir. Hz. Hüseyinin, davası için kafası gövdesinden ayrılarak şehit olabilmesi, mazluma karşı dik durması, her şeye rağmen hak bildiği yoldan ayrılmaması geliyor aklıma, çekilenlere ve katliamlara üzülüyorum. Öbür tarafta ise Türkün Türk ile vuruşması aklıma geliyor ve üzülüyorum. Her şeye rağmen umut, heyecan ve azim ile ileriye bakıyor ve güzel günlerin birlik ve beraberlikten geçtiğinin bir daha altını çiziyorum.
Bir Muharrem ayı daha geride kaldı, Cenab-ı Allah gelecek aylarda da bizlere kötülüklerden uzak durmayı nasip etsin, yapılan güzellikleri daim etsin. Her devir bir Yezid çıkacaktır, Allah ona karşı güç, kuvvet ve sabır versin.
Murat Gedik, 11 Aralık 2012
FACEBOOK YORUMLAR