Televizyon programında, “Şimdi sizin ülkenize biraz değinelim” sözüne karşı, “Türkiye Benim ülkem hiç olmadı” yanıtını veren Dilan Yeşilgöz, “Ben hiç bir zaman Türk pasaportu kullanmadım” diyerek, Türklüğe nefretini ortaya serdi.
Başta şahsım olmak üzere, Hollanda’daki Türklerin çoğunun takdir ettiği ve sıcak ilişki kurmaya çalıştığı Yeşilgöz, “Türkiye geçen yıl bana vatandaşlık numarası ve pasaport vermek istedi ama ben ret ettim” diyerek, nefretini perçinledi.
Aynı televizyon programında, “Hollanda’da bugün sosyal yardım ödeneği ne kadardır” sorusuna “1800 euro” diyen Yeşilgöz, gerek stüdyodakiler ve gerekse seyiciler tarafından ayıplandı. Zira bu ödenek sadece 1.216,62 euroydu.
Baba Yücel Yeşilgöz’ün, 1999 yılında yazdığı “Türkiye’nin Mafyası” adlı kitabındaki, “Türk devleti uyuşturucu ticaretinden, yılda 50 milyar gulden kazanıyor” suçlamasına o zaman verilen cevaplar.
Yeşilgöz Türkiye’de doğmuştu ve annesi ve kızkardeşi ile Türkiye’den kaçmıştı.
Bir ara “Ben evimden yurdumdan oldum” (Ik ben ontheemd) demişti. Zira, ontheemd kelimesinin manası, içinde yaşadığı sınırlar içinde takibata ve tedhişe uğradıkları için kaçmaya zorlanan demektir. (Mensen die binnen de eigen landsgrenzen op de vlucht zijn, worden ontheemden genoemd. Ze zijn gevlucht voor geweld, vervolging of natuurrampen. Ze vormen de grootste groep die wij helpen. Iemand die op de vlucht is in eigen land wordt binnenlands ontheemd genoemd.)
Moderatör Twan Huys Yeşilgöz’e bu söz ile ne demek istediğini sordu. Yeşilgöz de, “Benim doğduğum ülke ile relatif bir bağım yok” dedi. Yeşilgöz daha sonra şöyle devam etti:
“Tabii ki oranın bir parçasıyım. Orada akrabalarım var. Ama o ülkeden kaçmaya zorlanmışım. Yani welkom konumunda değildik. Hollanda, olmam gereken ülkeydi ve çok çabuk bir şekilde benim evim oldu.”
Konuşmanın devamında Twan Huys, Türkiye hakkında konuşmak istedi. “Şimdi senin ülken hakkında konuşalım” dedi moderatör. Yeşilgöz, şaşırmış bir şekilde sağa sola baktı ve “ Ihhhhııı, benim ülkem?” “Yeniden”. dedi.
Huys daha önce de aynı hatayı yapmış olduğu için, “Ah özür dilerim bunu söylememem lâzımdı.” dedi. Bu sırada stüdyodakiler gürültülü bir alkış kopardılar.
Twan bu kez, “Şimdi doğduğun yere gidelim. Bu şekilde sorabilirim değil mi?” deyince, Yeşilgöz evet anlamında başını eğdi.
Twan Huys, “Neden bu kadar hassas davranıyorsun” diye sorunca Yeşilgöz, “ Çünkü ben Hollandalıyım ve hiçbir nüans gerekmiyor” cevabını verdi.
“Orayı artık kendi ülken olarak kabul etmiyorsun” diyen Twan, Yeşilgöz’den “ Hayır, tabii ki hayır” cevabını aldı.
Moderatör, ortalığın yumuşamasından sonra, “Sizin iki pasaportunuzun olduğu doğru mu? Biri Türk biri de Hollanda pasaportu?” diye sorunca, Yeşilgöz’den aldığı cevap şu oldu. “Ben hiçbir zaman iki pasaporta sahip olmadım Benim hiç Türk pasaportum olmadı. Ben orada yaşarken de olmadı.”
Ama Yeşilgöz, geçen yıl Türk devletinden Türk pasaportu alabileceğine dair bir bildiri almıştı. Kendisine vatandaşlık numarası verilmiş olduğu da belirtilmişti. Yeşilgöz buna teşekkür etmiş ve “Ben böyle bir istekte bulunmadım” demir. Yeşilgöz, “Benim fikrimi kabul edip etmemek Türkiye’nin takdirine kalmış” dedi.
Aynı televizyon programında sorulan, “Hollanda’da bugün sosyal yardım ödeneği ne kadardır” sorusuna, “1800 euro” diyen Yeşilgöz, gerek stüdyodakiler ve gerekse seyiciler tarafından ayıplandı. Zira bu ödenek sadece 1.216,62 euroydu.
Bu televizyon programından sonra Hollanda medyasında Yeşilgöz ile hafif dalga geçişler yer aldı. Okurlardan giden mesajlarda da dalga geçenler çoğunluktaydı.
TÜRKLER’DEN SORU
Tabii ki Türk izleyiciler de Yeşilgöz’e sormaktan geri kalmadılar. Türkler şunu sordular:
“Dilan Hanım, babanızın Hollanda’ya 1981 yılındaki ilticasından üç yıl sonra Hollanda’ya nasıl geldiniz. O zaman Irak ve Suriye pasaportu mu taşıdınız. Yoksa sahte bir pasaport mu?”
Türkler, Yeşilgöz’e ayrıca şu soruyu da yöneltiyorlar: “Dilan Hanım, televizyondaki konuşmanızda, size yöneltilen, ‘Şimdi ülkeniz Türkiye hakkında konuşalım’ sözü, sizi neden çok kızdırdı? Siz Türklüğü tabii ki kabul etmeyebilirsiniz. Ama biri yanlışlıkla size ‘Türk kökenli’ dediyse, bu kadar kızmanıza gerek var mıydı? Kaldı ki siz şimdi bizim de Bakan’ımızsınız belki de Başbakan’ımız olacaksınız. Türkiye ve Türkler’e kin ve nefretinizi, bizim hatırımıza saklayamaz mıydınız?”
İşte böyle değerli okurlarım. Türkiye ve Türkler Yeşilgöz’e sıcak yaklaşmaya çalışırken, kendisinin Türkiye ve Türkler’e karşı böylesi haşin tutumu gerçekten üzücü.
Ben şahsen, hiç bir ilticacının kabul görmeyip mağdur olmasından yana değilim. Ama, bazı ilticacıların yalan iftiralara sığınmasına da karşıyım. Tıpkı, Türkiye’deki Ermeni ve Süryaniler ile PKK sempatizanları gibi…
BİR AVUKATIN KİLİSEYE SIĞINMA KURNAZLIĞI VE İFTİRALAR
Dilan Yeşilgöz’ün babası Yücel Yeşilgöz’ün buraya iltica ettiği yıllarda, Twente bölgesindeki kurnaz bir avukat, yalan dolan ile Ermeni ve Süryani sığınmacıların yolunu açmıştı. Türkiye ve Türkler hakkında ileri sürülen suçlamalar o kadar ağırdı ki, Türk medya mensupları olarak biz, Lahey’de bir basın toplantısı düzenlemiştik. Yani Türk basını, Hollanda basını için bir tolantı düzenlemitik. O toplantıda elimizdeki belgelerle, anlatılanların asılsız olduğunu, yapılmakta olanın duygu sömürüsü olduğunu anlatmıştık. Hemen akabinde Midyat’a giden AVRO Televizyonu muhabiri de, orada yaptığı röportajlarda, anlatılanların yalan olduğunu gözler önüne sermişti. Oradaki Süryani dini liderleri bile, Hollanda’daki dindaşlarının sırf ikamet izni almak için yalan söylemek mecburiyetinde kaldıklarını anlatmışlardı. Zira, o zamanlar Midyat’ta Süryaniler’e karşı hiçbir baskı yoktu.
O toplantıda elimizdeki belgelerle, anlatılanların asılsız olduğunu, şimdi yapılmakta olanın duygu sömürüsü olduğunu anlatmıştık. Hemen akabinde Midyat’a giden AVRO Televizyonu muhabiri de, orada yaptığı röportajlarda, anlatılanların yalan olduğunu gözler önüne sermişti. Oradaki Süryani dini liderleri bile, Hollanda’daki dindaşlarının sırf ikamet izni almak için yalan söylemek mecburiyetinde kaldıklarını anlatmışlardı. Zira, o zamanlar Midyat’ta Süryaniler’e karşı hiçbir baskı yoktu. Kiliselere sığınarak, “Türkiye’de evlerimiz yakılıyor, koyunlarımız kesiliyor, kızlarımız tecavüze uğruyor” gibi iftiralar ile duygu sömürüsü yapanlar, burada yaşamakta olan Türkler’i zor durumda bırakıyorlardı. İşte bu zorluğu ortadan kaldırmak için Hollanda medyasına açıklama yapma ihtiyacı hissetmiştik.
Daha fazlası ve detayına burdan ulaşabilirsiniz.
FACEBOOK YORUMLAR