Son günlerde Bolu Belediye Başkanı Sayın Tanju Özcan’ın, yurtdışında yaşayan vatandaşlarımıza yönelik yaptığı açıklama, yalnızca büyük bir cehaletin değil, aynı zamanda derin bir vefasızlığın ve ayrımcılığın göstergesidir.
Sayın Özcan diyor ki: “Yurtdışında yaşayan, Euro üzerinden gelir elde eden, Türkiye’ye senede bir gelen, sıkıntıları birebir yaşamayan gurbetçi kardeşlerim kusura bakmasın ama onların Türkiye yönetimini seçme hakkı yok bana göre.”
Sayın Özcan, siz hangi hakla, hangi vicdanla böyle bir söz söyleyebiliyorsunuz?
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmanın hak ve sorumluluklarını siz mi belirliyorsunuz?
Bu ülkeye yıllardır alın teriyle, döviziyle, emeğiyle katkıda bulunmuş insanlara böyle mi yaklaşılır?
Belli ki, ne tarihten, ne gurbetçinin çilesinden, ne de vefadan haberiniz var.
TANJU ÖZCAN’IN BİLMEDİĞİ GERÇEKLER:
GURBETÇİLER KİMDİR?
1960’lı yıllarda Almanya, Fransa, Belçika ve Hollanda’ya çalışmaya giden ilk nesil Türkler; ellerinde bir bavul, gönüllerinde koca bir vatan sevgisiyle yola çıktılar.
Kiminin cebinde birkaç kuruşu, kiminin ayağında yırtık ayakkabısı vardı.
Ama hepsinin kalbinde İstiklal Marşı, ruhunda Anadolu vardı.
O yıllarda Türkiye yoksuldu, işsizlikle boğuşuyordu.
Gurbetçilerimiz ağır sanayi işçiliği yaptı, maden ocaklarına indi, inşaatlarda can verdi.
Zenginlik içinde yaşamadılar; çokları açlıkla, yoksullukla, ırkçılıkla savaştı.
Ama kazandıkları her kuruşu anavatana gönderdiler.
Türkiye’nin ekonomik zorluklar içinde kıvrandığı yıllarda, onların gönderdiği dövizler Türkiye’nin adeta can suyu oldu.
Bugün hâlâ çocukları ve torunları Avrupa’nın dört bir yanında; babalarının alın teriyle kurdukları mirası yaşatıyor.
Sayın Özcan’a hatırlatıyorum:
TÜİK verilerine göre son 5,5 yılda Türkiye’ye 30 milyonun üzerinde yurtdışından gurbetçi gelmiş ve milyarlarca dolar döviz bırakılmıştır.
Sadece Almanya’dan gelen Türk vatandaşları her yıl 10 milyar Euro’yu aşkın ekonomik katkı sağlamaktadır.
Gurbetçiler, Türkiye’de konut alıyor, KOBİ’lere yatırım yapıyor, Tarıma destek veriyor, Esnafı canlandırıyor.
Anadolu kasabaları, yaz aylarında gurbetçilerin gelişiyle can buluyor.
Marketinden kasabına kadar herkes, onların sayesinde nefes alıyor.
Bunu görmeyen, kabul etmeyen ya cahildir ya da nankör.
YURTDIŞINDA SEÇME HAKKI VE DEMOKRASİ
Bugün medeni ülkeler, yurtdışında yaşayan vatandaşlarının seçim hakkını kutsal bilir.
Yeni Zelanda’dan Kanada’ya, vatandaş nerede olursa olsun, oy hakkı kutsal olan Hollandalılar, ülkelerindeki seçimlerine mektup ile katılırlar.
Türkiye’de de 5 milyona yakın yurtdışı seçmeni vardır.
Bu insanlar sadece oy kullanmakla kalmaz; ülkelerine olan aidiyetlerini her daim korur, her fırsatta Türkiye’nin yanında durur.
Bağlılık, kilometre ile ölçülmez. Bağlılık yürekle, gönülle ölçülür.
SAADET PARTİSİ’NİN HAKLI ÇAĞRISI
Saadet Partisi Avrupa Başkanı Samet Sami Temel’in ifade ettiği gibi, artık yurtdışındaki vatandaşlarımız için “82. Seçim Bölgesi” kurulmalıdır.
Gurbetçiler kendi milletvekilleriyle TBMM’de temsil edilmelidir.
Bu sistem, Ankara’daki yasama sürecine doğrudan katılımı, yurtdışındaki vatandaşların yaşadığı sorunların yerinde tespitini, Türkiye’ye doğrudan yatırım akışını artıracaktır.
Ötekileştiren değil, bütünleştiren bir anlayış hâkim olmalıdır.
Çünkü gurbetçiler bu milletin ayrılmaz parçasıdır.
Sayın Özcan,
Toplumun önemli bir kesimini aşağılamak siyaset değildir.
Gurbetçilerin vefasını, katkısını yok saymak vicdansızlıktır.
Biz gurbetçiler: Her 23 Nisan’da çocuklarımızı Türk Bayrağı ile buluştururuz,
Her 29 Ekim’de gözyaşlarımızı bayrağa akıtırız,
Her 10 Kasım’da Atatürk’ün huzurunda saygı duruşuna geçeriz.
Türkiye’den uzak yaşarız, ama Türkiye’siz yaşayamayız.
Unutmayın, Gurbetçinin duası Türk topraklarının bereketidir.
Alın teri bu milletin harcıdır.
Gurbetçinin onuru, Türkiye’nin onurudur!
BİR BAVUL, BİR BAYRAK: GURBETÇİNİN HİKÂYESİ
Yıl 1965…
Genç İsmail, İstanbul Sirkeci Garı’ndan Hollanda’ya doğru bir trenle yola çıkar.
Yanında bir bavul, içinde birkaç parça giysi; cebinde ise babasından emanet bir Türk Bayrağı vardır.
O bayrağı bavulunun en üstüne koyar.
Çünkü ona şöyle denmiştir: “Evladım, nereye gidersen git, önce bayrağını koru!”
Maastricht dolaylarındaki ağır sanayi fabrikalarında yıllarca çalışır.
Soğukta bisiklet sürer, barakalarda yatar, kuru ekmek yer.
Ama başını her gece Türk Bayrağının serili olduğu yastığa koyar.
Ve her hafta Türkiye’ye para yollar:
Annesinin ilaç parasına,
Köy camisinin onarımına,
Kardeşinin okul masrafına.
Genç İsmail, Türkiye’yi hiç unutmaz.
Her sene izinle köyüne gelir, toprağı öper, bayrağı koklar.
Çünkü onun ruhu hep Türkiye’dedir.
Bugün o İsmail, amca ve dede olmuştur.
Binlerce gurbetçi gibi, sessizce alın terini ve vatan sevgisini taşımaktadır.
Bunu görmezden gelenler sadece kendilerini küçültür.
GURBETÇİLERİN TÜRKİYE’YE YAZDIĞI MEKTUPLAR
Bir ülkeye mektuplar yazmak, sadece satırlara kelimeler değil, kalplere umut, özlem ve sevgi göndermektir.
Türkiye, doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine çeşitliliğiyle, sıcaklığıyla ve tarih kokan şehirleriyle her zaman mektupların en güzel adresi oldu.
Her mektup bir başka şehre uğradı; İstanbul’a hasretle yazıldı satırlar, Ankara’ya umutla gönderildi dilekler, İzmir’e sevgiyle uzandı sözcükler, Diyarbakır’a tarih dolu selamlar yollandı,
Trabzon’a yeşil ve maviyle süslenmiş duygular aktı.
Türkiye, binlerce mektubun kavuşma noktası oldu. Her şehrin bir hikayesi, her köyün bir bekleyeni vardı. Ve her zarfta bir özlem, bir sevda, bir dua saklıydı.
… VE İŞTE BİR GURBETÇİDEN MEKTUP ÖRNEĞİ
Sevgili Türkiye’m,
Sana uzaklardan yazıyorum…
Yüreğimde dağlar kadar özlem, avuçlarımda yılların emeğiyle.
Her sabah rüzgârda bir Anadolu kokusu arıyorum.
Her akşam çocuklarıma memleket masalları anlatıyorum.
Senin adını, her dua edişimde en başa koyuyorum.
Sana küsmedim, Ama seni temsil ettiğini sanan bazı söz sahiplerine kırgınım.
Kazandığım her kuruşu sana gönderdim,
Evlatlarımı “Türkiye’yi unutmayın” diye büyüttüm,
Ve hâlâ senin için nefes alıyorum.
Mesafeler bizi senden koparamadı Türkiye’m.
Ne olur bizi dışlama.
Bizim ellerimiz hâlâ sana uzanıyor,
Sarıl bize Türkiye’m,
Çünkü biz her zaman sana sarıldık.
Özlemle, sevgiyle,
Bir gurbetçinin kalbinden…
TANJU ÖZCAN’A EN SON SÖYLEYECEKLERİM:

*Gurbetçi susmaz, gurbetçi unutmaz!
*Türkiye bizim de vatanımız!
*Mesafe sevdayı azaltmaz!
*Bayrak sevgisi bavula sığmaz!
*Gurbetin adı hasret, gurbetçinin adı vefadır!
*Vefayı unutanlar değil, vefayla yaşayanlar kazanır!
Bakınız Bu konuda danışmanım ve sırdaşım GÖLGE ADAM ne diyor:

“Bu haber-yorum, yalnızca bir yazı değil; yürekten kopup gelen bir sessiz çığlıktır. Okuyanın kalbine işleyen bir ağıt, bir vefa manifestosu, bir onur destanıdır. Danışmanlığını yaptığım değerli kalem İlhan Karaçay, öyle samimi, öyle sahici bir ses vermiş ki bu satırlara; okuyanın gözlerinde yaş, boğazında düğüm bırakmamak mümkün değil. Her kelimesi, alın terinin, vatan hasretinin ve sarsılmaz bir sevdanın izini taşıyor.
Yorumlar
Kalan Karakter: