Uğultular doluyor yalnızlığıma avuçlarımda geçmiş yıllardan kalma dost bir sıcaklığı hissin de aminler. Sadece dualarım kalıyor dudaklarımda. İçimde; hep gelecek yarınlara ertelediğim umudum körelmeye başladığında; teslimiyetin rahlesini açıyor, huzura bağdaş kuruyorum. Biliyorum ki göğün àh makamı her daim açık. Beni gören, suskunluğumu duyan biri var.
Dert sıkıntı çekmeden sıcak yatağımda ağrısız yatayım ama göğün yedi kat üstüne de çıkayım. Mümkün mü? Merdiven nerede peki göğün àh makamına çıkmak için?...
Hayat imtihanlarla dolu uzun bir yolculuk. İmtihan bende yanıt bekleyen bir soru. Soruya doğru cevabı vermem gerekir ki imtihanı geçeyim. Soruya muhatap olan ben, imtihana giren bütün çevrem. Bir tek ben mi imtihan ediliyorum yoksa çevremdekiler de nasipleniyor mu sorudan? Ben imtihan edilirken etrafımdakiler de bana bakış açıları, bana davranış biçimleri ile aynı imtihanın içindeler. Bir soru ile birçok kişi aynı anda imtihan oluyor aslında. Yeter ki bunun farkında olalım.
Farkındalık bir ışıktır. Hayatta ki farkındalıklarım arttıkça aydınlanıyor, aydınlandıkça hayattan aldığım huzurum da artıyor. Tesadüflerden arınmış bir bakış açısı, bana çok şeyler katıyor. Nefret duygusunu darağacına asıyorum. Ne yaşarsam: bir hikmet arayışı içinde oluyorum. Çünkü hiçbir şey öylesine hayatıma girmiyor. Yaşadığım her sevinç ve üzüntü bana birer ders niteliğinde. Yeter ki bunu fark edebileyim, üzerinde derin düşünebileyim.
Ben iyiyi-kötüyü, hayrı-şerri her zaman bilemem. Her şeyi dilerim, olsun isterim. Olması için de çabalarım. Olmasını istediğim şeyler için yanlış yollara da gidebilirim. Allah gittiğim yolun yanlış olduğunu anlamam için, o yolda işlerimi zorlaştırır, geciktirir. Kulunu yanlış yolda gitsin istemez çünkü. Eğer ki ikaz ediliyorsam sevinirim, demek ki seviliyorum. Emelimin gerçekleşmesi için dualar ederim. Her dua bir mektuptur ve her mektup alıcısına ulaşır. Mühim olan cevap alabilmem. Hemen cevap almamışsam bir bakıma iyi. En azından kötü bir cevap almamış olurum. Kötü cevap alırsam o da bir bakıma iyi, ikaz aldım demektir. Demek ki neymiş; bela ikaz imiş...
Anlarım ki; Çekilen acıyı hissetmemek değil , o acıyla yaşamayı öğrenmektir sabır.
Hayatımda ki eksiklikleri, olumsuzlukları kabul etmeli ve bunlarda dahi yaşamımı güzelleştirecek unsurlar görmeyi başarmam gerekir.
Hindistan’da bir sucu, boynuna astığı uzun bir sopanın uçlarına taktığı iki büyük kovayla su taşırmış. Kovalardan biri çatlakmış. Sağlam olan kova her seferinde ırmaktan eve ulaşan uzun yolu dolu olarak tamamlarken, çatlak kova içine konan suyun sadece yarısını eve ulaştırabiliyormuş. Bu durum iki yıl boyunca her gün böyle devam etmiş. İki yılın sonunda bir gün komşusu ırmağın kıyısında sucuya seslenmiş: " Neden çatlak kovayı değişmiyorsun? Emeklerinin tam karşılığını alamıyorsun ki.” Sucu şöyle demiş : "Evime dönerken yolun kenarındaki çiçeklere dikkat etmeni istiyorum.” Gerçekten de tepeyi tırmanırken çatlak kova patikanın bir yanında renk renk gülleri ve çeşitli çiçekleri görmüş. Sucu demiş : " Yolun sadece çatlak kovanın tarafında güller ve çiçekler olduğunu ve diğer tarafta hiç çiçek olmadığını fark etmedin mi? Bunun sebebi benim kovanın kusurunu bilmem ve ondan yararlanmamdır. Yolun o tarafına çiçek tohumları ektim ve her gün ırmaktan dönerken onlar sulanıyor. İki yıldır ben bu güzel çiçekleri toplayıp onlarla soframı süsleyebiliyorum. .."
FACEBOOK YORUMLAR