Avrupa’daki ve Türkiye’deki gelişmeler, biz Avrupalı göçmen Türkleri çok yakından ilgilendirmektedir. Çünkü Avrupa ülkeleri bizim baba vatanımız, Türkiye ise anavatanımızdır.
MHP lideri Devlet Bahçeli’nin 1 Ekim 2024 tarihinde Mecliste DEM Parti milletvekillerine barış elini uzatması birden ulusal gündeme oturdu.
Türkiye bu konuyu nasıl çözebilir diye düşündüm. Cevap; Avrupa bu meseleyi nasıl çözmüşse, Türkiye de öyle çözemez mi?
Avrupa ülkeleri, kendi içlerindeki azınlıkları Ulusal Azınlıkları Korumaya Dair Sözleşme ile koruma altına almışlardır. Böylece azınlıkların emansipasyonunu, yani özgürlük ve eşit haklara sahip olmasını sağlamışlardır.
Ben de bu konuyu Türkiye’deki siyasi partilere (AK PARTİ, CHP, MHP, İYİ PARTİ, DEM PARTİ, SAADET PARTİSİ) bir mektup yazıp Ulusal Azınlıkları Korumaya Dair Sözleşme’yi ek olarak gönderdim.
Bu mektubumda Avrupa ülkelerinin azınlıklar sorununu nasıl çözdüklerini anlattım. Örneğin, Hollanda ve Almanya’da azınlık olarak Frizler vardır. Frizlerin anadilleri ayrıdır. 1960’lı yıllara kadar onların anadillerini konuşmaları bile yasaktı.
Ama bugün artık okullarda Frizli çocuklar anadili eğitimi alıyor. Yani haftada sadece birkaç saat Friz dilini öğreniyorlar. Diğer dersler Hollandaca veriliyor.
Siyasi partilerimiz Avrupa’yı örnek alıp bu sorunu bir çözüme kavuştururlarsa, Türkiye ve taraflar için büyük bir kazanım olur diye düşünüyorum. Tek kelimeyle artık sorunları şiddetten ve terörden uzak, diplomasi ve barış diliyle çözmek gerekiyor. Bu çözüm hem yasal, hem demokratik, hem barışçıl, hem de insani bir çözümdür.
Ayrıca Türk Hükümeti’nden ve siyasi partilerimizden biz göçmenler için bir istekte bulundum. Dedim ki: Hükümet ve siyasi partilerimiz, Avrupalı mevkidaşlarıyla görüşürken Avrupa’da yaşayan biz göçmenlerin ve Müslümanların devlet korumasına alınmasını talep edebilirler. Böylece bizleri de Ulusal Azınlıkları Korumaya Dair Sözleşme kapsamına alabilirler. Bunu özellikle Türk hükümet yetkililerinden rica ediyoruz.
Kürt meselesinin de yasal, demokratik ve barışçıl yoldan çözümü için öncelikle Türk-Kürt 85 milyonun milli ve ortak değerler etrafında birleşmesi gerekir.
Milli ve ortak değerlerimiz şunlardır:
- Atatürk ve Cumhuriyet,
- Vatanımızın bölünmez bütünlüğü,
- İslam Dini (Kişi ateist ya da deist olabilir. Ama İslam düşmanlığı asla kabul edilemez. Çünkü bugün İslam düşmanlığını Avrupa’da aşırı sağcı faşist partiler yapıyorlar. Ayrıca ‘dinde zorlama yoktur,’ ama dine saygı vardır.),
- Ortak dilimiz Türkçe (Türkiye’de elbette diğer anadilleri konuşulur ve öğretilir. Ancak Türkçe, 85 milyonun ortak iletişim dilidir.),
- Şanlı Bayrağımız,
- İstiklal Marşımız.
HOLLANDA’DA DURUM
Bugün Hollanda’yı aşırı sağcı, göçmen ve Müslüman karşıtı partinin içinde bulunduğu bir koalisyon hükümeti yönetiyor.
Bu durumdan çok huzursuz olan sosyal demokrat PvdA (İş Partisi) Genel Başkanı Frans Timmermans, “Gelecek seçimlerde şimdiye kadarki en sağcı kabineyi mağlup etmek için yeni bir sol parti kurulacağının ipuçlarını veriyor. Yeşil Sol ve PvdA'nın yanı sıra diğer sol partiler de buna katılabilir,” diyor.
Ben de üyesi olduğum PvdA partisine bir mektup yazıp gönderdim. Biz göçmenleri aşırı sağın elinden kurtarmak için Ulusal Azınlıkları Korumaya Dair Sözleşme kapsamına alınmamızı rica ettim. Partimden bana gelen cevapta, dilekçemin ayrımcılık konularından sorumlu milletvekili Lisa Wesbterveld’e gönderildiğini öğrendim. Bu durumdan tabii ki çok memnun oldum.
Sonuç olarak, bizler gelişmeleri yakından izleyip, özellikle göçmen ve İslam düşmanı aşırı sağa karşı çok uyanık olmak durumundayız.
Bekir Cebeci
(Eski Güney Hollanda Eyalet Milletvekili)
e-mail: info@bekircebeci.com
İstanbul, 6 Aralık 2024
FACEBOOK YORUMLAR