Uluslararası Su Haftası Başladı
Uluslararası Su Haftası Başladı
Yüzlerce bilim insanı ve çevreci, sivil toplum örgütlerinden yüzlerce temsilci, hafta başında Su ve Gıda Güvenliği başlığı altında toplanan 22. Uluslararası Su Haftası kapsamında İsveç´in başkenti Stockholm´de bir araya geldi. Uzmanlar, iklim değişikliğine bağlı olarak su ve gıda güvenliği sorununun önümüzdeki 30-40 yıl içinde insanlığı tehdit edecek boyutlara ulaşacağını tahmin ediyor.
100´ün üzerinde oturumda, suyun tasarruflu kullanımı, tarımda su, gıda üretimi ve su, kuraklık, suların idaresi, sınır aşan sular, iklim değişikliği gibi sorunlar ele alındı. 900 milyonu açlık sınırında yaşayan, 2 milyarı yetersiz beslenen buna karşılık 1,5 milyarı da gereğinden çok fazla tüketen insanlığı, bu yaşam biçimi devam ettiği takdirde 2050ye doğru su ve gıda sıkıntısının beklediğini gösteriyordu raporlardaki analizler. Uzmanlara göre gıda sıkıntısıyla yüz yüze gelmemek için hükûmetlerin de, tek tek bütün bireylerin de, su kaynaklarını, tarım alanlarını verimli şekilde kullanmalarından başka çıkar yol yok.
Konferansa BM Kalkınma Programında çalışan uzmanlardan Doçent Boğaçhan Benli ile Yüksek Maden Mühendisi Ceyda Alpay da katıldı. Türk uzmanlarla Türkiyenin su ve gıda sorunu konuştuk. Ziraat Mühendisi Doçent Boğaçhan Benliye göre Türkiye su kaynakları bakımından zannedildiği gibi zengin bir ülke değil: "Türkiyeye Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkelerinden bakarsanız su zengini olarak gözüküyor. Çünkü birçok akarsuyu ve tatlı su kaynağı var. Ama Avrupadan ve Kuzey Amerika ülkelerinden bakarsanız maalesef Türkiye su fakiri bir ülke. Dünya ortalaması istatistiklerine de karşılaştırdığınız zaman kişi başına düşen su miktarı iki bin metreküpün altındın olduğu için aslında Türkiye su fakiri bir ülke."
Ceyda Alpay da su sorunun yıllardır tartışılması sayesinde Türkiyede bir bilinç oluştuğu görüşünde: "Bilincin artmasıyla Türkiyede rasyonel kullanıma bir ölçüde geçildi. Kaynakların tükenmesi, iklim değişikliği, tarımdaki değişiklikler, bitki örtüsündeki etkileri... Halk da çok bilinçlendi daha rasyonel bir kullanıma geçildiğini söyleyebilirim. Çiftçiyle konuşunca bizden daha fazla bilgi verebiliyorlar: ´Bu sene şu kadar yağış vardı, benim üretimim bundan şu kadar etkilendi ve bundan sonra şöyle yaklaşmalıyım´ diyebiliyor bugün çiftçi."
Bilindiği gibi su kaynaklarının yüzde 70i tarımda kullanılıyor. Hedef sulamada gelişmiş teknoloji kullanarak bu oranı düşürmek. Daha da önemlisi tarım ilaçları ve gübreleri yüzünden yeraltı sularının kirlenmesini önlemek. Doçent Boğaçhan Benliye göre Türkiyedeki yeraltı suları önlem alınmadığı takdirde kirlenme tehlikesi altında: "Doğal su kaynaklarını tehdit eden çeşitli unsurlar var. Bunlar: Tarımsal ilaçlar, tarımsal gübreler, endüstriyel atıklar, kentsel atıklar ve hepsinin üzerine bir de iklim değişikliği faktörünü koyarsanız su kaynakları büyük bir tehdit altında. Su kaynaklarının yok olmasından ziyade, su kaynaklarının kalitesinin bozulması en büyük tehdit."
Peki, verimli topraklara sahip Türkiye´de gıda sıkıntısı baş gösterebilir mi? Doçent Boğaçhan Benliye göre tarım üretimi, esas olarak iklim koşullarına, yağan yağmura bağlı. İklim değişikliği yüzünden Türkiyede de gıda sıkıntısı baş gösterebilir: "Unutmamak gerekir ki biz yarı kurak iklim kuşağında olan bir ülkeyiz. O yüzden bizdeki tarımsal üretim yağış rejimine bağlıdır. İklim değişikliğini düşünürseniz, önümüzdeki 10-20-30 yıl içinde yağış rejiminde azalma olursa, o zaman biz gıda güvenliği açısından risk altında olan bir ülke olacağız. Nüfusun da hızlı artışını öngörürseniz aslında ciddi bir tehlikemiz var."
Bütün ülkeler gibi Türkiyenin de önümüzdeki yıllarda susuzluk ve açlık çekmemek için sularını ve topraklarını akıllıca değerlendirmesi gerekiyor. Konferansta bir delegenin işaret ettiği gibi bugün ayağını yorganına göre uzatmayan yarın dizlerini dövecek ama o zaman da iş işten geçmiş olacak.
FACEBOOK YORUMLAR