Türkler nasıl yapılacağını gösteriyor
Türkler nasıl yapılacağını gösteriyor
Türkiye, 10 Yıl Önce İflasın Eşiğindeyken Yunanlar Avro Bölgesine Alınmalarını Kutluyordu. Bugün Durum Tersine Döndü. Acaba Türkler Neyi Daha İyi Yapıyor?
Yunanlar iyi havada rakibini gözden kaçırmıyor. Kos limanından karşıya bakıldığında yedi kilometre uzaktaki Türk sahili görünüyor. Egenin hiçbir yerinde iki turistik merkez birbirine bu kadar yakın değil.
Yunan adaları içinde en sevilenlerden biri olan Kos, Almanlar tarafından da ziyaret ediliyor. Karşı tarafta ise sevenlerinin Türkiyenin St. Tropezi olarak tanımladıkları Bodrum bulunuyor. İki tarafın da doku yapısı ve iklimi aynı olmasına rağmen Türkler giderek daha çok misafire ev sahipliği yaparken Yunanlar bu yılki rezervasyonlarında hissedilir bir gerileme yaşıyor. Denizin karşı tarafındaki rakip, geçen yıllarda da öndeydi.
Kos ile Bodrum arasındaki durum iki ülke turizmi için de geçerli. Türkiye gitgide büyüyor, Yunanistan duraksıyor, hatta geriye gidiyor. Daha da kötüsü, turizmde gözlenen durum ekonominin tamamı için de geçerli. İflasın eşiğindeki Yunanistan derin bir ekonomik durgunluk yaşarken Türkiye dünyanın en güçlü büyüme kaydeden bölgesine dönüşüyor.
Bu fark, altyapı gelişiminde de kendisini gösteriyor. Türkiye hızlı tren, büyük havaalanları gibi planlara milyarlar yatırırken birkaç yüz kilometre batısındaki Yunanistanın kuzeyinde yapımına başlanmış otoyolları para olmadığı için yarım kalıyor.
Sanayide de benzer bir durum söz konusu. Bosch veya Siemens gibi Alman şirketleri Türkiyede yatırım için yarışırken Yunanistandan uzak duruyor. İstanbul ve ülkenin batı sahillerinde endüstri oldukça gelişmiş durumda olup dışarıya ihracat da yapılıyor. Hükûmet Anadoluda da sanayiyi teşvik ediyor. Yunanistanda ise sanayileşme az.
Aynı coğrafyada bulunan, Osmanlı döneminde aynı tarihe ve borç krizi konusunda da çok sayıda tecrübeye sahip iki ülke nasıl bu denli farklı olabiliyor. Yunanlar komşudan bir şeyler öğrenemez mi?
10 yıl önce durum tam tersiydi. Yunanlar Avro Bölgesine dâhil edilmelerini kutlarken, Türkiye iflasın eşiğine gelmiş ve ancak IMFnin kredileri sayesinde kurtulabilmişti. Tıpkı bugün yabancıların parasına muhtaç olan Yunanistan gibi. IMF, Bugün Yunanistana yaptığı gibi o dönemde de Türkiyeye katı tasarruf tedbirleri ve reformlar dikte etmişti. Ancak Atinadaki hükûmetin tersine Ankara, bunları uygulamakta hırslı davrandı. Bankalar iflastan kurtarıldı, Merkez Bankası hükûmete karşısında daha da bağımsızlaştırıldı. Reformlar büyümenin temel taşını oluşturdu ve bir yıl sonra başlayan büyüme zaman zaman yüzde 8lere çıktı.
Türkler işlerini iyi yaptılar ama onların durumu Yunanlılardan daha kolaydı, çünkü para biriminin değeri düşüktü. Türk lirasının aşırı değer kaybı Türk mallarının yurt dışında fiyatını düşürmesi nedeniyle ihracatı teşvik etmiş oldu. Aynı zamanda Türkler, fiyatı yükselen yabancı ürünlere daha az rağbet eder oldu. Yerli üreticilerin rekabet gücü arttı. Her iki durum da ekonomiyi korurken hükûmetin aldığı tasarruf tedbirleri de paranın değer kaybını önledi. Böylece tasarruf önlemlerinin uygulanması siyasi açıdan da kolay oldu.
Yunanlar ise şu sıralar diğer para birimleri karşısında çok az değer kaybına uğrayan avro kuruna bağımlı durumda ve para biriminin değerini düşürme seçeneğine sahip değil. Sadece ücretleri ve fiyatları düşürebilirler ki üç partiden oluşan ve birbirinden çok farklı çıkarları savunan bir koalisyon hükûmetinin siyasi açıdan bunu kabul ettirmesi zor olsa gerek. Türkiyede ise krizden sonra kurulan Başbakan Erdoğanın AKP hükûmeti, mutlak çoğunluğa sahip olduğu için fazla taviz vermek zorunda kalmadan kısa sürede başarılı olarak bugüne kadar iktidarda kalmayı başardı. Türkiyede daha öncesinde hiç yaşanmayan istikrarlı dönem ekonomi politikasına da iyi geldi. Yunanistan için ise bu sadece bir hayalden ibaret.
Öte yandan Türkiye, bugünkü Yunanistan ile kıyaslandığında bir avantaja daha sahipti. Yüksek enflasyon borç yükünü hızla azalttı. Yunanistanda böyle bir durum söz konusu değil. Ayrıca Yunanistan, Türkiye gibi ne para harcamaya hevesli bir genç nüfusa ne de 71 milyon tüketicisi olan büyük bir iç pazara sahip. Yunanistan, Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler için mümkün olmayan yüksek bir refah düzeyine ulaşmış durumda. Yunanistanın kişi başına düşen geliri Türkiyedekinden iki kat daha yüksek.
Tüm bunlar, Yunanların krize karşı yapacak çok şeyleri olmadığı izlenimi veriyor. Ancak tam da Yunanistan için çok önemli olan turizm alanında bakıldığında ülkenin ne denli -kaçınılması mümkün- eksiği olduğunu gösteriyor. Yunanistan, sağlık turizmi ve her şey dâhil tatil eğilimlerini çok geç fark ettiği gibi otelleri de küçük. Kalkınma şevki eksik olup benzer iklime sahip olmasına rağmen sezon Türkiyedekinden daha kısa. Politikanın da net bir turizm stratejisi yok. Turizm bakanı ve pazarlama sloganı sürekli değişiyor. Yeni oteller için inşaat izni çok uzun sürüyor.
Türkiye ise bir gelişme planına sahip ve hedefli bir şekilde turizm bölgelerinde havaalanları, limanlar ve otoyollar inşa ediyor. Oteller yüksek kalitede, büyük ve yeni binalara hızla izin veriliyor. Pazarlama daha profesyonel yapılıyor.
Bu farklılık sanayide de gözleniyor. Türk ekonomisi bürokraside boğulmuyor, siyaset uygun koşullar yaratıyor. Dünya Bankası, Türkiyeyi rekabet edebilirlik bakımından listesinde 71inci sıraya yerleştirirken Yunanistanı 100üncü sırada gösteriyor. Çoğunluğu Müslümanlardan oluşan Türkiye açısından İslam frenleyici bir işleve sahip değil. Etnologlar, devletin kurucusu Atatürkün ülkeye Batılı değerleri kabul ettirdiğini ve din ile devlet işlerini ayırdığının altını çiziyor. Ancak başarının bir başka yüzü de var. Türkler, Yunanlara göre çok daha az frenleyen bir kapitalizm uyguluyor. Sosyal standartlar daha düşük. Bu bakımdan değerlendirildiğinde Türkiyede de daha yapılacak çok şey var.
FACEBOOK YORUMLAR