Türkler nasıl Kürtleştirildi?
Türkler nasıl Kürtleştirildi?
Soner Yalçın odatv´deki köşesinde Kürtler´in tarihiyle ilgili bir araştırma yazmış. Yalçın 500 yıl önce Alevi-Türkmenleri kesen bir Kürt olan İdris-i Bitlisi´yi anlatmış ve Kürtlerin her fırsatta ne çok zulüm çektik demelerini yalanlamış... Ama diyor ki ´Tarihi nereden başlatmak lazım. Kardeşlik şart"
İşte Soner Yalçın´ın o yazısı;
DTP TARİHTE KAÇ KEZ KURULDU?
Bazı Kürtlere göre kahraman; kimi Kürt aydınına göre iblis; Dersimli Kürtlere göre hain; Alevilere göre cellat; Doğulu şeyhlere/şıhlara göre ise Mevlana Hakimüddin idi
Sünni Kürtleri, Alevi Türkmen Safevilerin kılıcından Osmanlıyla ittifak yaparak kurtaran İdris-i Bitlisi gerçekte kimdi? Türkleri nasıl Kürtleştirdi? DTPnin kapatılmasıyla ne ilgisi vardı?
Çok gerilere gitmeyelim.
Selçuklular-Kürtler ilişkisi inişli çıkışlı oldu. Taraflar birbirinden pek hazzetmedi.
Kürtler, Akkoyunlular, Karakoyunlular, Dulkadiroğlu gibi Türk beylikleri himayesinde de pek mutlu olmadılar.
Kürtler, en çok Osmanlılar döneminde rahat ettiler.
Bunu sağlayan kişi ise İdris-i Bitlisi idi
Gelin 500 yıl önceye gidelim.
Birinci perde
Fatih Sultan Mehmedin ünvanı; Sultanül-barrayn ve hakamüll-bahrayn idi; yani Anadolu, Rumeli ile Karadeniz-Akdenizin sultanı.
Fatih, Avrupanın sultanı olmak istiyordu. Bu nedenle yürüyüşü hep Batıya doğru oldu. Devrimciydi; hukuktan maliyeye; toprak üzerindeki siyasetinden güzel sanatlara kadar hep ilerici adımlar attı. Ali Kuşçu gibi alimlere önem verdi.
Fatihin ölümünden sonra oğulları Cem ile Beyazıd arasında taht kavgası çıktı.
II. Beyazıd, Cem Sultana karşı halkın desteğini almak için Şeriatı hayatın merkezine koydu. Sarayın gerici unsurlarıyla ittifak yaptı. Çandarlı İbrahim gibi statükocu vezirleri tekrar saraya çağırdı. Babası zamanında yapılan sivil devlet kanunlarını daralttı; devletleştirilmiş emlak ve evkafı sahiplerine dağıttı. İtalyan ressamlarına yaptırılan Sarayın duvarlarındaki freskoları söktürdü.
Bu kısa bilgilerden sonra gelelim anlatacağımız olayın kahramanına: Yavuz Sultan Selim.
II. Beyazıdın oğluydu. Şehzadeliği döneminde Trabzon Valisiydi. Artık yaşlanan babasının atılgan olmamasına kızıyordu. Darbeyle babasının tahtını gasp etti. Osmanlının Batıya yürüyüşünü Doğuya çevirdi
Şimdi de olayın ikinci kahramanını tanıyalım: Şah İsmail.
İkinci perde
15inci yüzyıl sonunda İranda taht kavgaları başladı. Saltanatı Bayındır soyundan Safeviler ele geçirdi.
Devletin başına Erdebil Ocağından Şeyh Haydarın küçük oğlu Şah İsmail geçti. Şah İsmail aynı zamanda, Hatayi mahlasıyla Türkçe şiirler yazan bir şairdi. Türkmendi. Kimine göre Alevi kimine göre Şii idi.
Anadolu Alevi Türkmenleri Şah İsmaili kendi hükümdarları ve pirleri saydı/ hala da öyle sayarlar.
Buraya minik bir parantez açmalıyım:
Bu destek sadece inanç temelli değildi; Türkmenler yeni merkezileşmiş Osmanlıya karşı hoşnutsuzdular. Çünkü ne asker ne de vergi vermek istiyorlardı. İstedikleri kendi aşiret hukukları çerçevesinde göçebe hayata devamdı.
Hele hele özellikle Beyazıd döneminde Sünni İslamiyetin Osmanlı resmi ideolojisine dönüşmesini kabullenmediler.
Bu nedenlerle de Şeyh Cüneyd-Şeyh Haydar döneminde Safevilere yakınlaştılar.
Safeviler Erdebil sufileri sayesinde Azerbaycan, Doğu Anadolu, Irak ve İranda siyasi gücü ele geçirdiler.
Şah İsmail Azerbaycan dolaylarının hakimi Veziriazam Şemseddin Geylaninin desteğiyle Akkoyunluları mağlup etti. Gözü Osmanlı topraklarındaydı.
1502-1507de iki kez saldırıya geçti. Erciş, Ahlat, Diyarbakır, Mardin, Cizre, Musul, Bağdatı aldı. Sünni din adamlarının türbelerini yıktı. Bu hareketi Sünni Kürt aşiretlerinin tepkisini çekti
Üçüncü perde
Ve gelelim yazımızın konusu olan kişiye: İdris-i Bitlisi.
Ailesi Bitlisli ve Mevlana Hakimeddin lakabıyla biliniyordu.
Babası tasavvuf ve tefsir konularına hakim Mevlana Şeyh Hüsameddin Ali-ül Bitlisi idi.
Ahmet Yesevinin yolundan yürüyen Seyyid Mehmet Nur Bahçiden feyz almış; halifesi olmuş; şeyhi ölünce Nurbahçi tarikatını kurmuştu.
Bilginleri ve şairleri sevip koruyan Türkmen beyliği Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasanın hizmetinde divan katibi olarak görev yapmıştı. Sekiz kitabı vardı.
İdris-i Bitlisi böylesine önemli bir alimin oğlu olarak dünyaya geldi.
Doğum tarihi kesin olarak bilinmiyor. 1452 - 1457 arasında doğduğunu yazabiliriz. Doğum yeri de muğlaktı; kimine göre Diyarbakır kimine göre Bitlisti. Kürttü.
Eğitimi babasından İdrisiye Medresesinde aldı. Arapça, Farsça öğrendi.
Uzun Hasan başkentini Diyarbakırdan Tebrize nakledince ailece oraya göçtüler.
Tebrizde Saray katipliği yaptı. Ali Şir Nevai gibi alimlerle arkadaşlık kurdu. Şah İsmailin 1501de Akkoyunluları tarihten silmesine kadar sarayda görev yaptı. Ailesini koruyup kollayan Akkoyunluları yok ettiği için Şah İsmaile düşman kesildi. Ve tabii bir düşmanlık nedeni ise Şah İsmailin mezhebiydi.
İdris-i Bitlisi, Safevi tehlikesi konusunda II. Beyazıdı uyarmak için Osmanlı Sarayına kadar gitti. İyi karşılandı ama umduğunu bulamadı. Kendisine Arabistan kadıaskerliği gibi bürokratik bir görev verildi. Bir de resmi tarih yazıcılığı.
İdris-i Bitlisiye isteğini veren padişah Yavuz Selim oldu.
Yavuz Selim Trabzon Valiliği döneminde Safevileri tehlike olarak değerlendirmiş, babasını uyarmıştı.
Yavuz Selim tahta oturunca hemen İdris-i Bitlisi ile ittifak yaptı; Şah İsmail konusunda hemfikirdiler; yok edilmesi gerekiyordu.
Yavuz Selim sürekli kendine tehditkar mektuplar gönderen, Anadolu halkının babasının müridleri olduklarını yazan, Timur bozgunundan bahseden Şah İsmaili susturmak istiyordu.
Kürtlerin desteğini almak için İdris-i Bitlisiyi görevlendirdi.
İdris-i Bitlisi kısa sürede Sünni Kürtleri Osmanlının yanına çekti.
Uzatmayalım
20 Nisan 1514te İstanbuldan sefere çıkan Yavuz Selim, 24 Ağustos 1514te Çaldıranda Şah İsmaili mağlup etti.
Bu savaş sonunda Kürt aşiretleri özel bir idareye tabii oldu. Kürt derebeyliğinin temeli atıldı. Bu ayrıntılara da girmeyip meselenin özüne gelelim: Türkler nasıl Kürtleştirildi?
Ve final
Çaldıran Savaşından sonra Yeniçerilerin huzursuzluğu nedeniyle Amasyaya dönen Yavuz Selim, Doğu Anadoluda düzenin sağlanması görevini İdris-i Bitlisiye verdi.
İdris-i Bitlisi 25 Kürt aşiretini bir araya getirerek, onları -kendi üslubuyla yazarsak- Kızılbaşların kökünü kazımaya teşvik etti.
Hepsi, Kızılbaş topluluklarına karşı kılıç darbesiyle cihat etme yemini ettiler.
İdris-i Bitlisi kararı bildirmek için Amasyaya Yavuz Selimin yanına gitti.
Dedi ki, Yüce amaç, Kızılbaşların topluluklarını parçalamaya ve birliğini darmadağın etmeye yol açacak tedbirleri almak olduğuna göre, bu durumda Sultanlık Sarayının adamlarından, bütün yerli beylerin itaat edecekleri ve emirlerine boyun eğecekleri birinin tayin edilmesi daha iyi olur. Böylece bu iş en hızlı ve en iyi şekilde tamamlanır.
O kişi Bıyıklı Mehmed Ağa oldu; Diyarbakır bölgesi Beylerbeyi yapıldı.
İdris-i Bitlisi memnundu.
Şakir Epözdemir gibi tarihçiler bakın ne yazıyor: O dönemlerde Doğu ve Güneydoğu bölgesi baştanbaşa Kızılbaşların işgali altındaydı. Bölge insanı ve beyleri bu zulümden kurtulmak için İdris-i Bitlisiyi beklemiştir.
Bizim tarihçiliğimiz böyledir işte; neyse
Gelelim sonuca
İdris-i Bitlisinin Selim Şah-namesinde yazdığına göre 40 bin Kızılbaşın/Türkmenin başı kesildi.
Ve binlerce insan, Sünni Kürt kimliğine bürünerek katliamlardan kurtuldu.
Bu nedenledir ki, Nuri Dersimi, Kürdistan Tarihinde Dersim adlı kitabında İdris-i Bitlisiyi hain olarak göstermektedir.
Günümüzde İdris-i Bitlisi hala tartışılmaktadır.
Bu yazının konusu benzer tartışmaları yinelemek değildir.
Ya da resmi ideoloji gereği aslında Kürt yoktur onlar Türktür demek hiç değildir.
Bakınız; kişi kendini hangi kimlikte görüyorsa öyledir. Türk, Kürt, Yahudi, Ermeni, Rum, Çerkez, Laz, Gürcü, Sünni, Alevi hepsi Türkiye Cumhuriyetinin saygın vatandaşlarıdır.
Bu yazının yazılma amacı şudur:
Bazı Kürt aydınları sık sık tvlerde yakın tarihten örnekler veriyor ve nasıl eziyetlerle karşılaştıklarını anlatıyor. Söylediklerinin çoğu doğru.
Ama tarihi nereden başlatacağız?
500 yıl geriye gittiğinizde de Alevi Türkmenleri kesen, onlara jenosid uygulayan İdris-i Bitlisiyi görürüz!
Evet empati şart. Kardeşliğe mecburuz.
Salt yaşanan acılar üzerinden siyasal rant elde etmeye çalışarak yarını inşa edemeyiz.
Sorunu kardeşlik temelinde çözülmesi isteniyor ise her türlü teröre övgüler düzmeye son vermek gerekiyor.
Artık beyaz sayfa açmak şarttır.
Bunu yapamazsak daha nice partiler kurulur ve kapatılır
FACEBOOK YORUMLAR