Türkiye'nin artık AB'ye ihtiyacı kalmadı
Türkiye'nin artık AB'ye ihtiyacı kalmadı
Editör: Turkinfo.nl
15 Haziran 2011 - 20:04
Ülke Çehre Değiştirdi: Şimdi Artık Sadece AB´ye Değil, Dünyaya Bakıyor
Şerefe Türkiye! İstanbul´a ziyarete gelen yabancı turistler ve İstanbullu vatandaşlar, yaşadığın patlamayı kutluyor. Dünyadan bihaber olanların ve ülkeyi tanımayanların kafalarında yarattıklarından farklı bir Türkiye var.
Mutlu Türkiye. Geçtiğimiz günlerde Avrupa Dış İlişkiler Konseyinin (ECFR) düşünce kuruluşunun bir raporu, dokuz uzmanın yazdığı makaleleri bir araya topladı ve sonuç bölümünde açıkça şöyle söyleniyordu: Türkiye artık Batının bir zamanlar tanıdığı ülke değil. Analistlerden Dimitar Bechev, giriş bölümünde şöyle yazıyor: Ankara artık Avrupa Birliğinin kapılarını hararetle çalmıyor ama birden fazla vektörlü bir politika oluşturdu. Rusya´yla ilişkiler pekişti. Türk işletmeler, Afrika ve Latin Amerika gibi uzak yerlerde yol alıyor. Türkiye şimdi bir aktör, bir ekonomik kutup ve belki de bölgenin liderliğine aday (veya düzen unsuru) durumunda. Paradoksal olan konu, bu süreç içerisinde ülkenin bize benzer hâle gelmiş olması: Küreselleşmiş, serbest piyasaya sahip ve demokratik.
Ancak Boğaz´daki mucize sadece diplomasi ve dış politikanın yükselişini kapsamıyor. Ekonominin gelişmesi (dünyanın 16., Avrupa´nın 6. ekonomisi), enflasyonun düşürülmesi, işsizliğin düzene sokulması, İstanbul´da uzaktan dahi elle dokunulabilen unsurlar. Pazar günkü seçimden güçlenmiş olarak çıkan CHP´ye geleneksel olarak yakın İzmir ve Bursa gibi batı kıyısındaki şehirlerde değil, Kapadokya´ya varana kadar daha iç bölgelerde de durum aynı. Eskişehir, Gaziantep, Konya, Kayseri, Yozgat´ta ve daha başka şehirlerde Anadolu kaplanları, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan´ın AK Partisine ülke oylarının yarısını veren dini tarikatların ellerindeki büyük ticari avantaj ve oy deposu durumunda. Ve sayılan bu uzak yerlerin her biri düzenli, çalışkan, çevreye saygılı yerler.
Parola, hizmet kültürü. Restoranlarda garsonlar bezgin ve rahatsız şekilde hesap çıkartmıyor; müşterinin etrafını ilgi ve alakayla sarıyor.
Ülkeyi Kayseri´den Ankara´ya, buradan da İstanbul´a bağlayan otobüste, susamış yolculara çay ve tatlı taşıyarak koltuklar arasında dolanan ince yapılı muavin, ani bir sarsıntı nedeniyle düşüşlere hazır ve hareketlerinde o denli seri ki sahnedeki bir balerine benziyor. Ülke vatandaşları tarafından adı They Hate Youya dönüştürülerek bir zamanlar dalga geçilen ulusal hava yolu şirketi THY, bu konuda uzman verilere göre, dünyanın ilk sırasında yer alan ticarî hava yolu şirketlerinden birisi haline geldi.
Ancak kültür her şeye üstün geliyor. Özel ve kamu olmak üzere otuz civarında üniversite, en iyi profesörleri almak için yarışarak rekabete giriyorlar. Şimdi de öğrenciler Amerika´dan Boğaz´a bakan üniversitelere geri dönüyor. Her yerde sanat galerileri açılıyor, İstanbul´un yeni Çağdaş Sanat Müzesinde sergi açmak için sanatçılar birbiriyle yarışıyor. Ferzan Özpetek´ten Fatih Akın´a, Nuri Bilge Ceylan´dan Semih Kaplanoğlu´na sinema yönetmenleri Cannes´dan Berlin´e sinema festivallerinde ödüller kazanıyor. Halk güven duyuyor. İnsanlar çalışıyor ve eğleniyor. Bu nedenle Financial Times´ın okurlarının dünyanın bütün şehirleri arasında İstanbul´u favori, yaşanabilir ve sevimli seçmiş olmaları şaşkınlık yaratmıyor.
Burada şimdi farklı bir hava solunuyor. Ülke değişti. Ebediyen mağlup, Avrupa´nın hastası o siyah-beyaz ülkeden çok uzak. Tabii ki çözülmesi gereken düğümler var. Hem ülke içinde: İfade özgürlüğü, insan hakları, azınlıkların korunması gibi konular; hem de ülke dışında: Hepsinden evvel Kıbrıs ve Ermenistan. Ancak Türkler, pazar günü sandıklara oy pusulalarıyla birlikte ümitlerini de koydu. Ve farklı nedenlerle herkes kazandı: İslamcılar, sosyal demokratlar, Bozkurtlar, Kürtler. Gerçekten doğru; bugün Türkiye mutlu bir ülke.
FACEBOOK YORUMLAR