Türkiye örnek ülke ve yönlediren güç
Türkiye örnek ülke ve yönlediren güç
Editör: Turkinfo.nl
13 Kasım 2011 - 22:10
Türkiyenin Avrupa ile Doğu Arasındaki Jeostratejik Konumu
Amerika-Avrupa ilişkileri bağlamında NATO içindeki jeopolitik stratejik verilerde kaymalar olmuştur. Türkiye, artık yalnızca Batının savunulmasında ön Asya ve Karadenizde bir köşe taşı veya çok övüldüğü gibi Batı ile Doğu arasında bir köprü işlevi gören bir ülke değildir. 1991 yılındaki Doğunun açılımından bu yana merkezî bir menteşe işlevi gören, belli bir ağırlığa sahip başlı başına bir bölgesel güçtür.
Arap devletlerindeki kırılmalar ve çok sayıda diktatörün beklenen sonu nedeniyle ülkenin taşıdığı önem daha da artmaktadır. Türk politikası, kendisinin Irak, Suriye, Lübnan, Mısır, Ürdün ve Arap Körfezi devletlerindeki önemini ve nüfuzunu artıran bu tarihî değişimleri, Mağrip ülkelerinde ihtilal başladığından bu yana kaydetmiştir. Yalnızca Libya ve Tunus örneğinde değil, aynı zamanda Kıbrıs ve Yunanistanla yaşanan sondaj haklarıyla ilgili Ege ihtilafından da görüldüğü gibi Türkiye, aynı zamanda Akdenizde de daha fazla ön plana çıkmak istemektedir. Buna Ankaranın sözcülüğünü üstlendiği Gazze nedeniyle İsrail ile yaşanan çatışma eklenmektedir. NATO Genel Sekreteri Rasmussen ekim başında, İttifakın kilit konumdaki müttefiki Türkiye ile değerli partneri İsrail arasında yaşanan gerilimleri, endişendiren bir neden olarak değerlendirmiştir. Bu özellikle de Yakın Doğu siyasetinin tamamı İsraile odaklı Amerika için geçerlidir.
Arap ihtilalinin yaşandığı devletlerin yeniden yapılanması ve barışa kavuşturulması açısından yumuşak güç olarak görülen gelişen Türk ekonomisi, hâlihazırda yönünü ve siyasi liderini kaybetmiş görüntüsü veren AB Avrupası ile avro bölgesinden daha hızlı ve ileridedir. Öte yandan Türkiye, sağlıklı bir nüfusu, Anadoluda zengin su varlıkları, Kafkaslar üzerinden Orta Asya petrolü ve doğal gaz bağlantıları olan, teknik ve endüstriyel açıdan modern bir ülke olup bölgedeki en büyük ve İsrailin yanında ikinci güçlü orduya sahip bir istikrar faktörüdür. Ancak güneydoğusundaki Kürt ihtilafı bir huzursuzluk ocağı olmayı sürdürmektedir.
Türkiyenin Avrupa ile arasına belirgin bir mesafe koymuş olması da bu gerçekle bağlantılıdır. Avrupa, artık yönelecek bir nokta olarak parıltısını kaybetmiş, Batı muğlak bir hâle gelmiştir. Türk politikası için yalnızca, bir dünya gücü olarak sahip olduğu olanca zorluklara rağmen ABD bir referans güç olarak kalmayı sürdürmektedir. Gerçi Ankara, resmen hâlâ Gümrük Birliği ile bağlı olduğu ABye girmeye çabalıyor ancak gelecekte Avrupa Birliğine uyum sağlamaya hazır veya sadece ehil olup olmayacağını kimse söyleyemiyor.
Türk politikası ABDyi bir dayanak ve NATOyu kendi güvenliği için faydalı gördüğü sürece Washington için Türkiye, bir İslami parti tarafından yönetilen ülke olarak da Avrupa dışındaki değerli bir müttefik olmayı sürdürmektedir. Ancak Washington da İsrailin 1967 yılından bu yana Arap koalisyonlarına karşı sürdürdüğü Yakın Doğu savaşlarında, Türkiyenin artık kendisine körü körüne itaat eden bir müttefik olmadığını anlamıştır. Ankara, daha sonra 1973 savaşında olduğu gibi ABDnin İsraile silah takviyesini engellemiş ve 90/91 ve 2003 yıllarındaki Körfez savaşlarına katılmamıştır. Ankara, 2003 yılında Amerikan birliklerinin Iraka geçmelerine de izin vermemiştir. Türkiye için doğrudan tehlike arz eden İranın nükleer silahlanmasıyla ilgili ihtilafta da Ankara, Tahran karşısında çok dikkatli davranarak İranın uranyum zenginleştirme hakkı olduğu görüşünü anlayışla karşıladığını göstermiştir. 40 yıl boyunca gelişen Türk politikasını topladığımızda, Avrupa ile Şark arasında Amerika, Rusya, İran, Orta Asya ve Arap devletleriyle ilişkileri olan başlı başına bir bölgesel güç anlayışı ortaya çıkmaktadır.
Erdoğan hükûmeti, Türk modelinin bağımsız bir politikanın ve İslam ile demokrasi arasında uzlaşının göstergesi olduğunun propagandasını yapmak için yeni oryantasyonundan her yerde istifade ediyor. Türkiyenin Irak ve İran üzerinde artan ekonomik etkisi, kültürel ve siyasi unsurlar da içeriyor. Ankara, koşullar uygun olur olmaz Suriyede de tıpkı Irakta olduğu gibi hareket edecektir. Erdoğan, tıpkı Libyada Kaddafiye karşı ve Mısırda Mübarekin devrilmesinden sonra olduğu gibi, Suriye konusunda da zamanında taraf değiştirmiş ve Esadı eleştirmiştir. Türkiye, örnek karakter taşıyan bir yönlendirici güç ve dolayısıyla da siyasi lider güç olarak, Amerika ve Avrupadan bağımsız bir şekilde öne çıkmaktadır.
Amerika-Avrupa ilişkileri bağlamında NATO içindeki jeopolitik stratejik verilerde kaymalar olmuştur. Türkiye, artık yalnızca Batının savunulmasında ön Asya ve Karadenizde bir köşe taşı veya çok övüldüğü gibi Batı ile Doğu arasında bir köprü işlevi gören bir ülke değildir. 1991 yılındaki Doğunun açılımından bu yana merkezî bir menteşe işlevi gören, belli bir ağırlığa sahip başlı başına bir bölgesel güçtür.
Arap devletlerindeki kırılmalar ve çok sayıda diktatörün beklenen sonu nedeniyle ülkenin taşıdığı önem daha da artmaktadır. Türk politikası, kendisinin Irak, Suriye, Lübnan, Mısır, Ürdün ve Arap Körfezi devletlerindeki önemini ve nüfuzunu artıran bu tarihî değişimleri, Mağrip ülkelerinde ihtilal başladığından bu yana kaydetmiştir. Yalnızca Libya ve Tunus örneğinde değil, aynı zamanda Kıbrıs ve Yunanistanla yaşanan sondaj haklarıyla ilgili Ege ihtilafından da görüldüğü gibi Türkiye, aynı zamanda Akdenizde de daha fazla ön plana çıkmak istemektedir. Buna Ankaranın sözcülüğünü üstlendiği Gazze nedeniyle İsrail ile yaşanan çatışma eklenmektedir. NATO Genel Sekreteri Rasmussen ekim başında, İttifakın kilit konumdaki müttefiki Türkiye ile değerli partneri İsrail arasında yaşanan gerilimleri, endişendiren bir neden olarak değerlendirmiştir. Bu özellikle de Yakın Doğu siyasetinin tamamı İsraile odaklı Amerika için geçerlidir.
Arap ihtilalinin yaşandığı devletlerin yeniden yapılanması ve barışa kavuşturulması açısından yumuşak güç olarak görülen gelişen Türk ekonomisi, hâlihazırda yönünü ve siyasi liderini kaybetmiş görüntüsü veren AB Avrupası ile avro bölgesinden daha hızlı ve ileridedir. Öte yandan Türkiye, sağlıklı bir nüfusu, Anadoluda zengin su varlıkları, Kafkaslar üzerinden Orta Asya petrolü ve doğal gaz bağlantıları olan, teknik ve endüstriyel açıdan modern bir ülke olup bölgedeki en büyük ve İsrailin yanında ikinci güçlü orduya sahip bir istikrar faktörüdür. Ancak güneydoğusundaki Kürt ihtilafı bir huzursuzluk ocağı olmayı sürdürmektedir.
Türkiyenin Avrupa ile arasına belirgin bir mesafe koymuş olması da bu gerçekle bağlantılıdır. Avrupa, artık yönelecek bir nokta olarak parıltısını kaybetmiş, Batı muğlak bir hâle gelmiştir. Türk politikası için yalnızca, bir dünya gücü olarak sahip olduğu olanca zorluklara rağmen ABD bir referans güç olarak kalmayı sürdürmektedir. Gerçi Ankara, resmen hâlâ Gümrük Birliği ile bağlı olduğu ABye girmeye çabalıyor ancak gelecekte Avrupa Birliğine uyum sağlamaya hazır veya sadece ehil olup olmayacağını kimse söyleyemiyor.
Türk politikası ABDyi bir dayanak ve NATOyu kendi güvenliği için faydalı gördüğü sürece Washington için Türkiye, bir İslami parti tarafından yönetilen ülke olarak da Avrupa dışındaki değerli bir müttefik olmayı sürdürmektedir. Ancak Washington da İsrailin 1967 yılından bu yana Arap koalisyonlarına karşı sürdürdüğü Yakın Doğu savaşlarında, Türkiyenin artık kendisine körü körüne itaat eden bir müttefik olmadığını anlamıştır. Ankara, daha sonra 1973 savaşında olduğu gibi ABDnin İsraile silah takviyesini engellemiş ve 90/91 ve 2003 yıllarındaki Körfez savaşlarına katılmamıştır. Ankara, 2003 yılında Amerikan birliklerinin Iraka geçmelerine de izin vermemiştir. Türkiye için doğrudan tehlike arz eden İranın nükleer silahlanmasıyla ilgili ihtilafta da Ankara, Tahran karşısında çok dikkatli davranarak İranın uranyum zenginleştirme hakkı olduğu görüşünü anlayışla karşıladığını göstermiştir. 40 yıl boyunca gelişen Türk politikasını topladığımızda, Avrupa ile Şark arasında Amerika, Rusya, İran, Orta Asya ve Arap devletleriyle ilişkileri olan başlı başına bir bölgesel güç anlayışı ortaya çıkmaktadır.
Erdoğan hükûmeti, Türk modelinin bağımsız bir politikanın ve İslam ile demokrasi arasında uzlaşının göstergesi olduğunun propagandasını yapmak için yeni oryantasyonundan her yerde istifade ediyor. Türkiyenin Irak ve İran üzerinde artan ekonomik etkisi, kültürel ve siyasi unsurlar da içeriyor. Ankara, koşullar uygun olur olmaz Suriyede de tıpkı Irakta olduğu gibi hareket edecektir. Erdoğan, tıpkı Libyada Kaddafiye karşı ve Mısırda Mübarekin devrilmesinden sonra olduğu gibi, Suriye konusunda da zamanında taraf değiştirmiş ve Esadı eleştirmiştir. Türkiye, örnek karakter taşıyan bir yönlendirici güç ve dolayısıyla da siyasi lider güç olarak, Amerika ve Avrupadan bağımsız bir şekilde öne çıkmaktadır.
FACEBOOK YORUMLAR