Türkiye NATO'yu felç edebilir
Türkiye NATO'yu felç edebilir
Editör: Turkinfo.nl
27 Eylül 2010 - 21:43
NATOnun modern tarihin en başarılı siyasi-askeri ittifakı olduğu konusunda oybirliği söz konusudur. İttifak benzerlerinin neredeyse hepsinden daha uzun süre hayatta kaldı, daha fazla üyeyi bünyesinde barındırıyor ve ana hedeflerini tek bir kurşun bile sıkmadan gerçekleştirdi. Soğuk Savaşın bitmesinin ardından, NATO daha geniş bir yelpazedeki güvenlik misyonlarını üstlenerek kendisini yeniden tanımladı ve Afganistandaki savaşta da mütevazı ama faydalı bir rol oynadı. Sovyetler Birliğinin çöküşünün ardından epey bir zaman daha hayatta kalmayı başararak, günlerinin (en azından yıllarının) sayılı olduğuna dair realist öngörüleri de boşa çıkardı. Bununla birlikte, Herald Tribune yazarlarından William Pfaffın NATOnun uzun bir geleceği olmadığı yönündeki görüşünü paylaşıyorum.
Türkiye beni kaygılandırmıyor
Öncelikle, Avrupanın ekonomik sorunları kilit önemdeki NATO üyelerini ve bilhassa da Britanyayı, savunma harcamalarında ciddi kesintilere gitmek zorunda bırakıyor. NATOnun Avrupalı üyeleri ABDye kıyasla zaten gayri safi yurtiçi hasılalarının çok daha az bir oranını savunmaya ayırıyor ve bu düşük miktarı bile etkili askeri güce dönüştürmekte ne kadar kötü olduklarını da herkes biliyor. Son savunma kesintileri, Avrupanın gelecekte kıta dışındaki misyonlara anlamlı bir katkıda bulunmakta daha da az başarılı olacağı anlamına geliyor, ki muhtemelen NATOnun üstleneceği yegâne ciddi askeri misyonlar kıta dışındakiler olacak.
İkincisi, başarısızlığa mahkûm olan Afgan macerası ittifakın dayanışması üzerinde uzun vadede bölücü etkilere yol açacaktır. Eğer ABD ve ISAFtaki müttefikleri açık ve kesin bir zafer kazanamazsa -ki bu giderek uzak bir ihtimal haline geliyor- suçlamalar havada uçuşacaktır. ABD liderleri sözgelimi Almanya gibi bazı NATO müttefiklerinin savaşa katılımları konusunda getirdiği kısıtlamalardan ve şartlardan şikâyet ederken, Avrupa kamuoyu da niçin ABDnin kendilerini 10 yıldan uzun zamandır Afganistanda bataklığa saplamasına izin verdiklerini sorgulayacaktır. Başarısızlığın gerçek sorumlusunun kim olduğu pek de önemli değil; kilit nokta şu ki, NATOnun yakın zamanda bunun gibi bir misyon üstlenmesi muhtemel görünmüyor. Ve Avrupanın istikrarlı, güvenilir biçimde demokratik ve AB tarafından daha da pasifize edilmiş olduğu düşünülürse, NATO başka hangi ciddi misyonları yerine getirecek ki?
Üçüncü potansiyel bölünme sebebi de, 1950den bu yana NATO üyesi olan Türkiye. Türkiyenin yakın zamandaki dış politika girişimleri konusunda bazıları kadar endişeli değilim, fakat Ankaranın diplomatik rotasının bir dizi kilit önemdeki meselede saptığı da şüphe götürmez. ABD, Britanya, Fransa ve Almanya İran üzerindeki baskıyı durmaksızın artırırken, Türkiye hem diplomatik hem ekonomik açıdan Tahrana yaklaştı. Türkiye İsrail-Filistin meselelerinde Washingtonla giderek daha fazla anlaşmazlık yaşıyor, ki bu durumun Kongrede olumsuz etkilere yol açacağı kesin. Hem ABD hem de Avrupada yükselen İslamofobi bu sürtüşmeleri kolayca kızıştırabilir. Ve Türkiyenin NATOnun ABDden sonraki en büyük askeri gücüne sahip olduğu, NATOnun da büyük ölçüde oybirliğiyle hareket ettiği göz önünde bulundurulduğunda, ciddi bir anlaşmazlık bir bütün olarak ittifak üzerinde felç edici etkilere yol açabilir.
Dorian Graye benziyor
Tüm bunları bir arada düşündüğümüzde, NATOnun dünya meselelerinde anlamlı bir güç olarak geleceği pek parlak görünmüyor. Elbette böylesine kasvetli alâmetlere verilen olağan tepki, NATOnun tarihi boyunca krizler yaşadığına işaret etmek ve ittifakın geçmişte bunların üstesinden gelmeyi her zaman başardığını hatırlatmak oluyor. Evet doğru, fakat bu anlaşmazlıkların çoğu Soğuk Savaş bağlamında, Avrupa ve Amerikanın liderlerinin tartışmaları sınırlı tutmak için bariz bir gerekçesinin bulunduğu bir dönemde meydana gelmişti.
NATOnun transatlantik dayanışmanın bir sembolü olarak statüsü göz önünde bulundurulduğunda, tabii ki hiçbir ABD başkanı veya Avrupa lideri ittifakın ölümüne nezaret etmek istemeyecektir. Dahası, Brükseldeki bütün o bürokratları ve Avrupayla Amerikada NATOyu en büyük eserleri olarak gören Atlantik sevdalılarını düşünün. Tüm bu sebeplerden dolayı, NATOnun üye kaybedeceğini veya çözüleceğini zannetmiyorum. Dış politika seçkinleri ittifakın ciddi sorunları bulunduğunu bile itiraf etse şaşırırım.
Bunun yerine NATO basitçe giderek daha fazla konu dışı kalacak. 10 yıldan uzun bir süre önce yazdığım gibi: ... Atlantik İttifakı Oscar Wildeın Dorian Grayine benzemeye başladı; giderek yaşlanırken genç ve sağlıklı görünüyor, fakat her zamankinden daha güçsüz hale geliyor. İttifaktan fiilen başka hiçbir şey yapmasının talep edilmemesi kaydıyla, Washington Anlaşması yürürlükte kalabilir, bakanlık düzeyindeki toplantılar azimli ve iyimser bildiriler yayımlamaya devam edebilir, Brüksel bürokrasisi NATOnun internet sitesini güncel tutabilir ve bütün bu yapay alışkanlıklar sürüp gidebilir. Tehlike şu ki, NATO kimse farkına varmadan ölecek ve cesedini de ancak, ayağa kalkıp tepki vermesini istediğimiz bir zamanda bulacağız.
Yaşlı kıta hayatından memnun
Geriye dönüp baktığımda, NATOnun hasta yatağından kalkma becerisini hafife aldığımı görüyorum. İttifak 1999da Kosova Savaşını sendeleyerek atlatmayı başardı ve hatta 11 Eylülden sonra, üyelerden birinin saldırıya uğraması durumunda bunu bütün üyelere yapılmış bir saldırı olarak ele alıp ortak savunma yapılmasını öngören 5. Maddeye ilk kez başvurdu. NATO üyeleri Afganistana çoğunlukla göstermelik güçler gönderdi (ağır yükün büyük çoğunluğunu genelde olduğu gibi ABD üstlendi). Fakat bu azıcık çaba bile yorucuydu ve muhtemelen bir tekrarı olmayacak. Küçülen, yaşlanan ve yabancı bir istilaya maruz kalma konusunda hiçbir ciddi tehditle yüz yüze bulunmayan bir kıta, gelecekteki ulus inşası maceralarında heyecanlı bir ortak olmayacaktır ve ABDnin, yükselen bir Çine karşı dengeleyici bir koalisyon inşa etme yönündeki herhangi bir çabasına katılma ihtimalinin de düşük olduğu kesin.
Kısacası kötü haber şu ki, küresel güvenlik mimarisinin köşetaşlarından biri önümüzdeki yıllarda muhtemelen aşınacak. İyi haber de şu: NATO gerçekten aşınırsa, bu çok da önemli olmayacak.
Foreign Policy (Harvard Üniversitesinde Uluslararası İlişkiler Profesörü)
FACEBOOK YORUMLAR