Türkiye Büyük güç olma yolunda

Ülkenin coğrafi konumunu kullanarak, ekonomi ve enerji alanında bir merkez hâline dönüşmesi ve eskiden Osmanlı İmparatorluğu’nun hüküm sürdüğü yerlerde lider konuma gelmesi.  Bunu da siyasi ve diplomatik araçlarla ve kültürel akrabalığı kullanarak yapması yani bir tür “yumuşak güç” olması. Davutoğlu’na göre ülkenin konumu ve tarihi, İslam dünyası ile Hristiyan âlemi arasında bir tür köprü vazifesi üstlenmesinin yolunu açıyor. Buna karşın eski hedeflerden biri olan Avrupa ile bütünleşme geri plana itiliyor.
Bu gerçek, Kemalist öncelik sırasına ters düşme anlamına gelirken aynı zamanda Kemalizmin bekçileri olan ordu ile Anayasa Mahkemesinin geriye itilme sürecine uyuyor. Kemalizm, 1923’ten beri laik devlet propagandası yapmış ve Osmanlı mirasını ülkenin modernleşmesindeki ana engel olarak görmüştü.
Davutoğlu’nun siyasi kariyeri doğrultusunda "Stratejik Derinlik" adlı kitabına da ilgi arttı. Davutoğlu 2003 yılında Başbakan Erdoğan’ın dış politika danışmanı oldu. Davutoğlu 2009 yılından beri bu vizyonu -Türkiye’nin tarihî rolünü- Dışişleri Bakanı olarak takip ediyor.
ABD ile omuz omuza olmak Rusya tehlikesinin ortadan kalkmasıyla anlamını yitirdi. 2003 yılında, Amerika’nın Saddam Hüseyin’e karşı Anadolu’yu ikinci cephe olarak kullanma talebini Ankara’nın geri çevirmesiyle bu durum, kendini gösterdi. Avrupa’ya üyelik süreci ise durakladı. İmtiyazlı ortaklık şeklindeki alternatif teklifi ise Ankara, reddedilme olarak algılıyor. AB içerisindeki ve Türkiye’deki ekonomik gelişmeler, AB hedefinin öncelikler sıralamasında yer almamasına yol açtı.
Arap baharıyla Davutoğlu’nun biraz iyimser olan sıfır sorun politikası da son bulmuş oldu. Suriye ve Irak ile olan ilişkilerde Kürt azınlığın tartışmalı statüsü; İran ve Rusya’ya enerji hususundaki bağımlılık;  Ermenistan ile olan geçmiş, ilişkilerin zedelenmesine yol açıyor.
Davutoğlu’nun yeni Osmanlıcılık  vizyonu şimdiye kadar büyük ölçüde gerçekliğini yitirmiş olsa da ekonomik koşullar bunun ciddiye alınması için yeterli bir sebep.