Türkiye bir uçtan diğer uca kayıyor
Türkiye bir uçtan diğer uca kayıyor
Avrupa Parlamentosunda bir dizi etkinliğe katılan Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, AB, Türkiye trenini kaçırmamalı dedi. Avrupa Parlamentosu Yeşiller Eşbaşkanı Daniel Cohn-Bendit ise Türkiyenin Kemalist kökten dincilikten çıkılıp Müslüman kökten dinci başka bir dogmaya gidiliyor düşüncesi, Kürt sorunu ve ifade özgürlüğünün kısıtlanması gibi çelişkileri bulunduğunu kaydetti.
Zaman Gazetesinin 25. Kuruluş Yıldönümü etkinlikleri kapsamında (7 Kasım) Avrupa Parlamentosunda gerçekleştirilen Time in Turkey/ Türkiye´de Zaman adlı fotoğraf sergisinin açılışına katılan Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, sergi açılışından sonra Avrupa Birliği-Türkiye Karma Parlamento Komisyonu Eşbaşkanı Helene Flautrenin moderatörlüğünü yaptığı, Avrupa Parlamentosu Yeşiller Eşbaşkanı Daniel Cohn-Benditin de aralarında bulunduğu AB-Türkiye ilişkileri: Arap Baharı sonrası yeni zorluklar başlıklı konferansa katıldı.
ABHaber´in yakından izlediği konferansın moderatörlüğünü üstlenen Flautre, konferansın içten ve açık bir görüşme olacağını ve parlamentoda bu konunun görüşülmesinden duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Flautre, bölgede yaşayan insanların demokrasi, modernite ve onurlu yaşama istekleri üzerine gerçekleştirilen Arap Devriminden bu yana kaçırılan fırsatların olup olmadığını ve bütün verilerin potansiyelinin yeterince kullanılıp kullanılmadığı sorusuyla konferansın açılışını yaptı.
Avrupa Parlamentosu Yeşiller Eşbaşkanı Daniel Cohn-Bendit, Davutoğluna Türkiyenin ABye girmesi durumunda AK Partinin hangi siyasi kanadın üyesi olacağını sorarak konuşmasına başladı.
Devrimin bir an olduğu belirten Cohn-Bendit, devrimin Tunusta başladığını Mısırda devam ettiğini, Suriyede bugün yaşananların başka bir süreç olduğunu belirterek devrimin ertesi günü yeni bir toplumun oluşmadığını ifade etti. Eski sistemin çökmesi üzerine yeni bir sistemin inşa edilmesinin çok çabuk gerçekleşmediğini dile getiren Cohn-Bendit, bu kapsamda ABnin demokratik bir model olduğunu ve hukuk devleti olmanın ortak proje olduğunu vurguladı. Cohn-Bendit, bugün yeni yönetim arayışında olan Arap Devletleri için AB toplum modelinin olduğu gibi ihraç edilemeyeceğini belirtirken bu noktada din, toplumsal yapı ve tarihsel süreçlerin farklılığından bahsetti. Avrupada Müslümanlığın ortaya çıkması endişe yaratırken Avrupada İslam olmalı mı olmamalı mı tartışmalarının yapılması için artık çok geç ifadesini kullanan Cohn-Bendit, vatandaşların çoğunluğunun Müslüman olduğu bir cumhuriyet modeli oluşturulabileceğini dile getirdi. Bu noktada Türkiyenin cumhuriyet devleti olarak örnek alınabileceğini belirtirken Türkiyede Kemalist köktencilikten çıkılıp Müslüman kökten dinci başka bir dogmaya gidiliyor düşüncesi, Kürt sorunu ve ifade özgürlüğünün kısıtlanması gibi çelişkilerin bulunduğunu ifade etti. Türkiyenin jeopolitik bağlamda ABye büyük katkı sağladığını belirten Cohn-Bendit, dünyada asıl rol oynayan ülkelerin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde temsil edilmediğini ve Suriyedeki krizin uzun sürmesi durumunda köktenci din hareketlerinin yönetime gelmesinden duyduğu endişeyi dile getirdi.
Cohn-Benditin konuşmasının ardından Helene Flautre, Akdeniz çevresindeki birçok ülkenin Türkiyeyi model olarak benimsediğini, model olmayı taşımanın zor olduğunu ifade ederek Davutoğluna Türkiye- AB konusundaki beklentilerini sordu.
Cohn-Benditin devrim bir andır ifadesine ithafen devrim anının sürecin bir parçası olduğunu belirterek konuşmasına başlayan Davutoğlu, uluslararası sistemin 3 büyük deprem yaşadığını söyledi.
İlk depremin 1991 yılında SSCBnin çökmesi ile jeopolitik deprem, ikinci depremin 11 Eylül 2001de güvenlik depremiyle yaşandığını, son depremin ise içinde bulunduğumuz süreçte yaşanan Arap dünyasındaki politik deprem ve ABde yaşanan ekonomik deprem olduğunu ifade etti.
SSCBnin çökmesi ile yaşanan jeopolitik depremin ABnin demokratikleşme sürecine pozitif anlamda katkı sağladığını, Türkiyenin bu dönemde demokrasi eğilimi yerine güvenlik politikalarına ağırlık vermesinden dolayı demokratikleşme sürecini ertelediğini belirten Davutoğlu, Türkiyenin bu anlamda AB trenini kaçırdığını söyledi. 1990larda Türkiyenin ABye entegrasyonu gerçekleşmiş olsaydı, bugün bölgede daha farklı bir yapı olabileceğinin altını çizdi. ABnin Bosnada yaşanan krize seyirci kaldığını belirten Davutoğlu, Türkiyenin ABye entegrasyonun sağlanması durumunda Ortadoğunun demokratikleşme sürecine katkı sağlayabileceğini ifade etti.
Komşularla sıfır sorun politikasını herkesi düşman olarak gören davranışı terk ederek zihniyet devrimi gerçekleştirdiklerini belirten Davutoğlu, demokratikleşmenin çevre ülkelerde güven ve istikrar olması durumunda meydana geleceğini vurguladı. Son 10 yılda demokrasi, ekonomik kalkınma ve aktif dış politika ile siyasi restorasyon yaşandığını dile getiren Davutoğlu, özgürlük-güvenlik dengesinin toplumda sağlanmaması durumunda meşruiyet kazanılabileceğini ifade etti. Davutoğlu, Türkiye- AB ilişkilerinde son 10 yılda bu sefer treni ABnin kaçırdığını daha açık bir ifadeyle 90larda Türkiye AB trenini kaçırdı. Bugün ise AB, Türkiye trenini kaçırıyor. Kıbrıs konusunda Türkiyenin 2004deki Annan Planını kabul etmesiyle üzerine düşeni yaptı dedi.
Davutoğlu,90larda Balkanlarda değişim yaşanırken Türkiye terör tehdidi sebebiyle güvenliğe ağırlık verdi. Türkiyedeki değişim ertelendi. AB trenini kaçıran Türkiye oluyor. Keşke Türkiye, bu demokratikleşme sürecini 90larda yaşasaydı. Şimdi ise Türkiye demokrasi ağırlıklı bir restorasyon yaşıyor. Biz bu iç restorasyonu yaşarken treni kaçıran AB oldu. ifadelerini kullandı. ABnin içine kapanma tehlikesiyle karşı karşıya bulunuyor. İşte bu çerçevede Türkiyenin AB üyeliğinin her zamankinden daha önemli ve anlamlı olduğunu düşünüyorum. diye konuştu.
Türkiyenin son depreme restore edilmiş olarak girdiğini söyleyen Davutoğlu, ABnin tereddüt içinde kaldığı dönemlerde Tunus halkının yanında tereddüt etmeden durduğunu ifade etti. Ortadoğuda yaşanan değişimin 1990ların başında yaşanması gerektiğini dile getiren Davutoğlu, esas savaşın Sunni- Şii çatışması olmadığını Soğuk Savaşla gelen yapılar ile çağdaş dinamikler arasında çatışmalar olduğunu belirtti. Türkiyenin demokratik bir ülke olarak demokratik değişim taleplerinin yanında olduğunu ve bu değişimlerin kansız olması için diplomasinin tüm olanaklarını kullanacaklarını dile getirdi. Bu noktada ABnin kendi içinde bulunduğu krizden dolayı 1990larda Bosna krizine seyirci kaldığı gibi bugün Ortadoğuda yaşanan olaylara da destek sağlayamadığını ekledi.
Türkiyenin birçok medeniyetin beşiği olduğunun altını çizen Davutoğlu, Türkiyenin bir bölgesinde Balkan kültürü, bir bölgesinde Mezopotamya kültürü, diğer bir yerinde Kafkas kültürünün izlerine rastlarsınız. Tıpkı AB gibi Türkiye de çeşitlilik içinde bir bütünlüğü ve bir birlik içinde çeşitliliği temsil eder. şeklinde konuştu.
Suriyenin Balkanların Bosnası olarak değerlendirilmesi gerektiğini ve uluslar arası toplum üzerinde ahlaki bir sorumluluğun olduğunu söyleyen Davutoğlu, bu noktada Türkiye- AB ilişkilerinin insani, siyasi ve stratejik vizyon boyutuyla özel bir önemi olduğunu belirtti. Türkiyede 110 bin mültecinin olduğunu ve mülteci kampları için 400 milyon dolar harcama yapıldığını söyledi. Siyasi boyutuyla incelendiğinde, Ortadoğuda savunulan kriterlerin ABnin Kopenhag Kriterleri olduğunu ifade eden Davutoğlu, bölgedeki olayların stratejik vizyon boyutu ile değerlendirdiğinde 1990lı yıllarda gitmesi gereken liderlerin şimdi gittiğini ve stratejik olarak doğru bir değişimin yaşandığını dile getirdi. Son yaşanan depremin artçı şoklarıyla mücadele edilmesi ve Akdenize barış ve demokrasi tahsis edilmesi konusunda, ABnin sadece izleyici olarak değil aktif olarak değişime destek veren bir rol oynaması gerektiğini, bu noktada da Türkiye-AB ilişkilerinin oldukça önemli olduğunu söyledi. Davutoğlu, Ortadoğunun demokratik değişim sürecini başarması durumunda bunun bölgesel değil uluslararası bir başarı olacağını ifade ederek konuşmasına son verdi.
Davutoğlu, konuşmasının ardından katılımcılardan gelen soruları cevapladı. İnsan hakları gündemi ve kadın haklarınının nasıl bir süreçten geçtiği sorusuna, Arap dünyasında yaşananların doğal bir süreç çerçevesinde gerçek bir devrim olduğunu ve Yemenli gazeteci Tevekkül Karmanı 2011 yılında Nobel Barış Ödülünü almasını örnek göstererek bu sürece katkı sağlandığını söyledi. Güney Kıbrıs Rum Cumhuriyetini temsil eden katılımcının Türkiyenin ordusunu Kıbrıstan geri çekmesi ile ilgili sorusuna Davutoğlu, Rum yönetimi Annan Planını kabul etseydi, bugün bölgede tek bir askerin kalmayacağını bu sorunun Annan Planına hayır diyenlere sorulması gerektiğini, ileride bir uzlaşı olması durumunda askerlerin geri çekileceğini söyledi. Ayrıca, Türkiyenin zaman zaman komşularıyla görüş ayrılıkları yaşasa dahi genel itibariyle iyi ilişkiler içerisinde olduğunu belirten Davutoğlu Avrupadaki krizi ticaretimizi çeşitlendirerek aştık ifadesini kullandı. Tutuklu gazeteciler konusunda gelen soruya ilişkin Davutoğlu, tutuklamaların gazetecilik faaliyetleri yüzünden gerçekleşmediğini, konunun yargı sürecinde olduğunu, Türkiyeyi bu konuda eleştirmenin adil olmadığını ve akademisyen kimliğiyle basın özgürlüğünü kısıtlamanın doğru bir karar olmayacağı yanıtını verdi.
Soru- cevap bölümünün ardından Cohn-Bendit, Davutoğlunun Annan Planına ilişkin açıklamalarını haklı bulduğunu belirtirken, planın uygulanmaması sebebiyle sonuçlarını görmemizin mümkün olmadığını da ifade etti. Türkiyede bazı konuları konuşmanın hala zor olduğunu söylerken, her toplumun, tarihinin iyi ve kötü yanlarına bakabilmesi gerektiğinin önemini vurguladı. Kürt konusuna ilişkin açık olunması gerektiğini, Kürtçe savunma hakkı başta olmak üzere çeşitli taleplerinin yerine getirildiğini belirten Cohn-Bendit, Abdullah Öcalanın özgürlüğünün kısıtlanmasına evet, tecrit edilmesine hayır dedi. Davutoğlu bu açıklamalara, ana dilde savunma hakkının baskı altında alınmış bir karar olmadığını, kimsenin etkisi altında kalınmadan alındığını ve terörizmi hiçbir şeyin meşru kılamayacağını dile getirdi. Davutoğlu son olarak Cohn-Benditin konuşmasının başında sorduğu Türkiyenin ABye girmesi durumunda AKPnin hangi siyasi kanadın üyesi olacağı sorusuna, en özgürlükçü ve hoşgörülü grubu destekleyecekleri yanıtını verdi.
FACEBOOK YORUMLAR