Tahta bavulla geldi, Avrupa devi oldu
Tahta bavulla geldi, Avrupa devi oldu
Sirketin kurucusu ve sahibi Vural Öger´in biriktirdigi dört bin Mark ile ön anlasma imzalayip, 20 bin Mark´a German Air´den kiraladigi BAC-11 tipi 114 kisilik uçakla, 20 Temmuz 1969 yilinda düzenledigi Hamburg Istanbul seferi, bugün Avrupa´nin devi olan Öger Tours´un çikis noktasi oldu.
Bugün (18 Haziran) davetliler arasinda Basbakan Recep Tayyip Erdogan, Almanya eski Basbakani Gerhard Schröder, Çalisma Bakani Olaf Scholz, Avrupa Parlamentosu Baskan Vekili Mechtild Rothe, AP Sosyalist Grup Baskani Martin Schulz gibi yüzlerce kisinin bulundugu kutlamayla kurulusunun 40 yilini kutlayacak olan Vural Öger, turizmden siyasete, uyumdan Fenerbahçe´ye kadar bir çok konuda sorularimizi yanitladi.
Bir, iki sene kalip dönecektim, 40 yil geçti
40 yili sütunlara sigdirmak zor, yine de kisa bir özetini yapmaniz mümkün mü?
Ben Hamburg´a 40 yil önce geldigim zaman aklimin ucundan geçmezdi bu sehirde 40 yil kalacagim. Bir, iki sene kalip Türkiye´ye dönmeyi planliyordum. 40 yil kalacagimi hayal bile edemezdim. Ama seneler o kadar çabuk geçti ki. Simdi 40. yilin kutlama arefesinde, baslangiç yillarinin heyecanini tekrar yasiyorum. Ben bu ise basladigim zaman, yani 1960li yillarin sonu, 1970li yillarin basinda Türk Hava Yollari´nin tüm filosu bes uçaktan olusuyordu. O zamanlar THY´nin degil, kimsenin aklindan geçmezdi Hamburg´dan Türkiye´ye sefer düzenlemek.
Berlin Teknik Üniversitesi´ni yüksek mühendis olarak bitirmistim, bir ay kadar Bati´ya gittim. Talebeyken seyahat islerine girmistim. Talebe seyahat servisi vardi, Talebelere Dogu Blok uçaklari biletleri satiyordum. Karli bir is oldugunu biliyordum. Bir gün Hamburg´a geldigimde arabam yandi. Mecburen bir, kaç gün Hamburg´da kaldim. O zaman Hamburg´un tek Türk restorani olan Steindamm´daki Hasan Bakkal´a gittim. Duvarinda ´Düsseldorf-Istanbul charter seferleri´ yazan bir ilan gördüm. Oradakilere ´Hamburg´dan uçak yok mu?´ diye sordum. ´Yok, millet rezil oluyor, buradan otobüslerle 5-6 saat Düsseldorf´a gidiyorlar, oradan uçuyorlar´ dediler. O zaman bu isin tutabilecegi kafamda sekillendi. Tesadüfen German Air sirketinin satis müdürüyle tanistim. Türkiye´ye uçak seferlerini düzenlemek istedigini söyledim. Söyledim ama okulu yeni bitirmis bir ögrenciyim, param yok, kredim yok. Ama adam, ´20 bin Mark getir, hemen uçak verelim dedi. Biriktirdigim bir 4 bin Mark vardi, onunla BAC-11 tipi 114 kisilik uçak kiralama ön sözlesmesi yaptim. St. Georg´da küçük bir yer tuttum, zemin katin altinda. Badana aldim. Orayi boyadim. Bir tezgah yaptim. Karstadt´tan yatak, havlu, battaniye aldim. Ön tarafta bilet satiyordum, arkada yatiyordum. Param olmadigini için çalisan elemanim yoktu. Bir tek ben vardim. Bizim vatandaslarin kaldigi Heim´lari (isçi yurdu) dolastim. El ilanlari dagittim. Ilk seferi 20 Temmuz 1969´da gerçeklestirdik. Bu ayni zamanda iki ülke tarihinde nonstop Hamburg´dan Türkiye´ye ilk uçak seferi oldu. Biletleri 395 Mark´a sattim. Aldigim bilet paralariyla uçak kirasini ödedim. Baktim talep çok. Iki hafta sonra bir uçak daha koyduk. Sonra üç uçagi çikti. Ama insanlar kara trenle Almanya´ya gelmis, haliyle uçak korkusu çok fazla. Bana ´sende uçakta olursan uçariz´ diyorlar. Böylece haftalarca ben de Cuma, Cumartesi sadece vatandasin uçus korkusu almak uçtum. Isler çok iyiydi. Hannover´de, sonra Berlin´de temsilcilik açtik. 1980li yillarda turizm basladi. Almanya´dan Antalya´ya ilk nonstop uçusu gerçeklestirende biz olduk. Izmir hava alanindan 1976´da ilk uluslararasi uçusu gerçeklestiren yine Öger oldu. Ilk Adana, Erzurum ve böyle devam etti.
Türkiye´yi turizme açtik
40 yilda sizi en çok sevindiren ne oldu?
Turizmin gelismesine sundugumuz katki beni en sevindiren olgu. 1980li yillarin öncesi Almanlar, Türkiye´ye gitmiyordu. Turistik ülke olarak Türkiye kimsenin aklina gelmiyordu. Biz Almanlara, Türkiye´nin güzel, cazip bir tatil ülkesini oldugunu gösterdik. Yolu açtik. Bunu beni çok sevindiriyor. Türkiye´ye kitle turizminin önünü açtik. Türkiye´nin turistik bir destinasyon olabilecegini kimse düsünemiyordu. Buna önce olmak beni hala gururlandiriyor. Beni çok sevindiren seyler sirayla, çok çalismayla oldu. 1990li yillardan beri araliksiz her yil Türkiye turizminde bransa birincisiyiz. Yani Türkiye´ye en çok turist, yolcu tasiyan sirketiz. Üzücü olaylarda oldu tabii. Deprem, 1996´daki uçak kazasi, terör olaylari. Geçen yil bir milyon 400 bin kisi tasimisiz. Toplam olarak benim tahminime göre 40 yilda rahat 20 milyon turist tasidik. Türkiye, artik gözde turizm ülkeleri arasinda. Türkiye, deniz, günes, kum turizmine yatirimlarini bu yönde yapti. Bugün sadece Antalya ve çevresinde bes yildizli otel ve tesis sayisini, Ispanya´daki bes yildizli otel ve tesis sayisinin tümünden fazladir. Antalya´da her ay buna bir iki yenisi ekleniyor. Saniyorum Antalya´da bes yildizli tesis sayisi 300 civarinda. Türkiye´de Avrupa´daki orta sinifin çok uygun fiyatlarla, en iyi tatili yapabildigi bir ülke. Istanbul´un ayri özelligi var. Istanbul´a en yüksek gelir ve kültür seviyesi olan turistler devamli gelecek. Istanbul, apayri bir konsept. Diger yandan Bodrum ile baslayan simdi Çesme, Alaçati da devam eden gelir ve egitim düzeyi yüksek olanlara butik turizm diye adlandirdigimiz alanda ilerliyor. Türkiye, turizmin her kesmine cevap veren ülke konumuna geliyor.
Kriz turizmi de etkiledi mi?
Tabii ki. Ama Türkiye turizmi, diger ülkelere nazaran daha az etkilendi. Çünkü fiyat-kalite dengesi çok iyi, hatta mükemmel. Yunanistan´da yüzde 40, Ispanya´da yüzde 30´a varan bir düsüs var rezervasyonlarda, Türkiye için bu rakam yüzde 10 civarinda. Böyle bir yil için çok iyi bir rakam.
Hala görmedigim, merak ettigim yerler var
Son 40 yilda çok ülkeleri gördünüz. Hala merak ettiginiz, görmek istediginiz yerler var mi? Siz tatilde neleri tercih ediyorsunuz?
Hem de nasil. Sili, Peru, Güney Amerika´nin bazi ülkelerini görmedim. Insallah kisin gidecegim. Alaska´yi görmedim. Tercihlerime gelince Türkiye disinda, Küba´yi çok seviyorum. Tayland´i da çok begeniyorum. Hint Okyanusu´ndaki Seychelles Adalari seviyorum. Inanilmayacak güzellikte, dünya cenneti gibi yerler buralar. Iklimi, dogasi çok güzel. Avrupa´yi tümüyle, bütün Arap ülkelerini, Uzak Dogu´yu tümüyle gördüm diyebilirim.
Öger Tours olarak dört kitaya turist tasiyorsunuz?
Evet, Meksika´dan Tayland´a kadar bir çok ülkeye turist götürüyoruz. Avustralya disinda her kitaya.
Siyaset, is dünyasina benzemiyor
Bes yil Avrupa Parlamentosu´nda milletvekilligi yaptiniz, simdi ayriliyorsunuz. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Simdi Federal Çalisma Bakani olan Almanya Sosyal Demokrat Parti´sinden Olaf Scholz Avrupa Parlamentosu milletvekilligi teklif etti. O dönemin Basbakani Gerhard Schröder ve yakin arkadasim Içisleri bakani Otto Schily de çok destekledi. Bende biraz düsündüm ve sonunda kabul ettim. Siyaset çok enteresan. Ama hem siyaset, hem isadamligi beni çok zorladi. Siyasete devam etseydim, Öger Tours´u birakmam gerekirdi, bunu göze alamadim ve tekrar aday olmadim. Siyaset uzlasmak demek, Is dünyasi öyle degil. Isadami olarak kendinize hedef koyar, karar verir, onun için çalisir, gerçeklestirirsiniz. Siyasette öyle degil, her inandiginiz seye ulasamiyorsunuz. Ayni seye inanan insanlarla biraya gelip, uzlasmaniz, karsi düsüncede olanlari ikna etmeniz gerekir. Çogunluk bulmaniz gerekiyor.
Siyasette hedefleriniz neydi, bunlara ulastiniz mi?
Benim Avrupa Parlamentosu´na girdigimde Türkiye hakkinda çarpik bir tablo vardi kafalarda. Ben görev yaptigim bes yil içinde elimden geldigi kadar milletvekilleriyle, sivil toplum örgütleriyle görüserek bizim argümanlari kabul ettirmeye çalistim. Bugün Türkiye konusundaki tablo degisik. Politikada kurallar, is dünyasindan bambaska. Karar verme süreçleri çok uzun, sabir istiyor. Isadamlarinin neden politikaya girmekte tereddütlü oldugunu simdi daha iyi anliyorum. Bir olayin olusmasi, karar asamasina gelmesi muazzam zaman ve sabir istiyor siyasette. Politik çalismanin neticesini yillar sonra aliyorsunuz, derhal karsiligini göremiyorsunuz. Bazen milletvekilleri ayrildiktan sonra dogru is yaptiklari ortaya çikiyor, ´o zaman adam hakliymis´ diyorlar.
Parlamentodan ayrilmaniz siyasete uzak kalmaniz anlamina gelmiyor mu?
Katiyen hayir. Ben Türkiye-AB konusunda gönüllü olarak çalismalarimi sürdürecegim. Bunu bir misyon olarak görüyorum. Ama simdi daha serbest, daha rahat çalisacagim bu konularda ve daha seçici olacagim.
Çok taninmis olmaniz siyasette avantaj oldu mu?
Almanya´da taninirlik oranim bir derginin tespitine göre yüzde 85. Yani Flensburg´dan Berchtesgarden´e kadar Almanlar hem isadami, hem de siyasetçi yönümle taniyorlar. Geçenlerde Stuttgart´ta taksiye bindim, Alman taksici tanidi beni ve ´Aksam esime sizinle tanistigimizi söyleyecegim´ dedi. Ancak çok taninmanin avantajlari da var, dezavantajlari da. Hiç alakaniz olmayan olumsuz olaylarda bile basin hemen üzerinize gelebilir.
Halen kendinizi Türk mü, Alman mi hissediyorsunuz sorusuyla karsilasiyor musunuz?
Evet. Bende çalismakta ve mantikta Alman, iç dümyamda Türk´üm diyorum. Almanya - Ingiltere maçinda Almanya´yi, Türkiye Almanya maçinda Türkiye´yi. Bu benim iç dünyam, hissiyatim. Alman vatandasiyim, bu ülkeyi çok seviyorum ama iç dünyam Türk. Kalbim Türk.
Sakozy ve Merkel AB degildir
Türkiye AB iliskilerini nasil degerlendiriyorsunuz?
Türkiye reform sürecinde büyük bir yavaslama dönemine girdi. O ilk dönemlerdeki hizini kaybetti. Kibris konusunda Türkiye´nin taahhütü var, Temmuzda limanlarin açilmasi yönünde. Kaldi ki bu limanlar 1974´e kadar açikmis zaten. Bunun artik bir ulusal konu haline getirilmememi lazim. Kibris konusu bir halledilse sekiz dosya daha açilacak. Arti Yunanlilarin ve Kibris´in itirazlari da ortadan kalkacak. Avrupa raporlarindaki o eksiklikleri yerine getirdigimiz takdirde, bu süreci kimse durduramaz. Durdurmak Avrupa ülkesinin basbakani, Avrupa Konseyi´nin dur demesi lazim. Bu mümkün degil. Ingiltere, Portekiz, Italya, Isveç, Ispanya vs. Türkiye´nin arkasinda.
En zor süreç müzakerelere baslamakti. Müzakere basladiktan sonra olayin yüzde 70-80´ini halletismisiniz demektir. Türkiye´deki anayasa, darbecilerin yaptigi anayasa. Bu anayasa Avrupa normlarina uyan bir sekilde yenilinmesi lazim. Hükumette ilk yillarda hizi sürdürmesi lazim, onlarda da bir yavaslama var. Su anda top Türkiye´de. Sarkozy ve Merkel´in söylediklerine bakip umutsuzluga düsmemek lazim. Sarkozy, AB degildir. Onun söyledigi kendini baglar, AB´yi degil. Merkel´i gelince o burada bir koalisyon hükumetinin basinda. Koalisyon protokolü var. bu ülkenin Disisleri Steinmeier, Türkiye´yi destekliyor. Sarkozy, Merkel kendi ülkelerinin hükumetlerinin basindalar, AB´nin degil. AB baska bir olay, devletler üstü bir yapi. AB kararlarini konsey alir. Konsey müzakere karari aldi ve süreç devam ediyor. O günden bugüne degisen bir sey yok. Baroso dedi ki, ´Müzakereler bitirmis olan bir Türkiye´nin AB´ye girmesine kimse engel olamaz´. Komisyon baskani bunu söyleyen, bende ayni seyi söylüyorum.
Uyumda çok basariliyiz
Son yillarda Almanya´da çok tartisilan bir konuda Türklerin uyumu.
Bunlar hep böyle Kreuzzberg´da, Hamburg´un bir kösesinde uyum saglamamis bir kaç kisinin resmini çekip, gazetelere iste uyumsuz Türkler diye basiyorlar. Bugün Almanya´nin en iyi rejisörü, ülkeyi ödüle bogan Fatih Akin. Yani ikinci kusaktan bir Türk. En çok izlenen komedyenler Kaya Yanar, Django Asül. Der Spiegel´in bestseller (en çok satan kitaplar) listesindeki isimlerden biri Renan Demirkan, digeri Akif Pirinçci. Avrupa Parlamentosu´na Cem (Özdemir) gitti, ben gittim. Yerel parlamentolarda çok sayida Türk kökenli var. Baska hangi göçmen grubunda bu basari öyküleri, bu dinamizm var? Kimse kusura bakmasin, bunu Almanlara da söylüyorum, bu tüm saydigim ve sayamadigim binlerce basari öyküleri, Almanya´nin onlari destekledigi için oralara gelmediler, kendilerini çabaladilar, mücadele ettiler. Anlatilandan, basina yansiyandan çok farkli bir uyum vardir. Türkler uyum saglamislardir. Çok basarililar. Bugün Türk´süz bir Almanya, hatta Avrupa düsünülemez. Nereye gidersiniz, mutlaka karsiniza basarili bir Türk çikiyor. Geçenlerde Paris´in en lüks oteli olan Ritz´e gittim. Otelin genel müdürü orada yetismis bir Türk genci, daha 35 yasinda. Kolay mi Ritz Paris´e genel müdür olmak? Sorun burada belirli politik hesaplar ve sebeplerle Türkleri ikinci sinif vatandasmis gibi görmek isteyen bir kesmin var olmasi. Ben bu bakis açisina sahip kesme karsi hep mücadele ettim, bu mücadeleyi de sürdürecegim.
Gelecekte kendinize daha çok vakit ayirabileceksiniz. Ne gibi projeleriniz var:
Sirkette günlük islerin takibini kizim (Nina Öger) yapiyor. Ben de daha çok sirket stratejisini belirliyorum. Bu devam edecek. Daha çok sirkette olacagim. Ayrica iki kitap çalismam var. Birisi Avrupa Parlamentosu´ndaki dönemim hakkinda yazmakta oldugum bir kitap, digeri Türkiye-Avrupa iliskilerini farkli boyutlariyla ele alan bir kitap olacak. Çalisma adi ilkinin Ben Bes Yildir Brüksel´deydim digerinin ise Avrupa Gerçegi.
Erkek adam Fenerbahçeli olur
Fenerbahçeli oldugunuz biliniyor. Nasil Fenerbahçeli oldunuz?
Sunu söyleyeyim, Fenerbahçeliyim, ama yurt disinda oynayan bütün Türk takimlar benim için Milli Takimdir. Yurt disinda Trabzonspor oynar, Trabzonsporlu olurum, Galatasaray oynar Galatasarayli olurum. Benim için Türklük unsuru önemli. Buraya Galatasaray gelip oynuyorsa, bir Fenerbahçeli ´Keske yenilse´ derse bunu anlamakta güçlük çekerim. Halbuki alti yasimdan beri Fenerbahçeliyim. Babam subay oldugu için alti yasimda ona sormustum, hangi takimi tutayim diye o da bana ´Oglum, erkek adam Fenerbahçeli olur´ dedi ve öylede kaldi.
O halde Fenerbahçe´nin son sezondaki performansini bir degerlendirir misiniz?
Bence antrenörü iyi seçemedi, arti 30´un üstünde yani futbolda emeklilik dönemine yakin ünlü isimleri getirdiler. Aragones çok yasli soguk bir adam, oyuncularla diyalogu beceremedi. Kosamiyorlar, isim olarak geliyorlar, paraya çok önem veriyorlar. Bence Fenerbahçe o ünlü isimlere verecegi parayi kendi altyapisina yatirip, yetenek yetistirseydi. Simdi Luca Toni gündemdeymis. Adam 33´üne gelmis. Önümüzdeki kistan itibaren bankta oturacak, bu belli. Yeni bir Guiza olacak. Keske bir ünlü ismi verecekleri paraya üç genç isim alsalar.
Vural Öger
1942´de dogdu. 1960´da Almanya´ya gelerek Berlin Teknik Üniversitesi´nde yüksek mühendislik okudu. 1969´da Hamburg´da ilk seyahat acentesini kurdu. 1998´de Alman-Türk Vakfi´ni kurdu. 2004´de Almanya Sosyal Demokrat Parti´nin (SPD) Avrupa Parlamentosu milletvekili oldu. Aldigi sayisizca ödüller ve nisanlar arasinda dönemin Cumhurbaskani Johannes Rau´dan 2001´de aldigi Federal Liyakat Nisani da var. 2002 yilinda yayinlanan Benim Almanya´m, benim Türkiye´m isimli bir kitabi bulunuyor.
Hurriyet
FACEBOOK YORUMLAR