Siyasetle medyanın derin ilişkileri
Siyasetle medyanın derin ilişkileri
Kampanyayı başlatan gazetenin en üst düzey yöneticisinin Bakırköy Belediyesi konusundaki talebini karşılayamadığı için bu bedeli ödediğini ileri sürdü. Sevigen´in suçlamalarına cevap veren Vatan Gazetesi Yönetim Kurulu Başkanı Zafer Mutlu, iddiaları reddetti; CHP´li vekili mahkemeye vereceğini açıkladı. Sevigen ise ´hesaplaşma´ resti çekti. Türk kamuoyu, bu tartışmayı heyecanla izliyor. Ancak söz konusu iddialara yabancı değil. Medya-siyaset-ticaret bağlamında benzer tartışmalar defalarca gündeme geldi. Bunlardan bazıları şöyle:
Liderler arasında kuryelik yaptığı iddia edilen gazeteci
Yıl 1995. Sabah Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Zafer Mutlu´nun DYP Genel Başkanı Tansu Çiller ile CHP lideri Deniz Baykal arasında kuryelik yaptığı ve CHP MYK´sına katıldığı ileri sürüldü. Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök, Mutlu´yu şöyle uyardı: "İtiraf edelim, bu belki hepimize de musallat oldu. Bazılarımız kendimizi, Parlamento´dan bile yüksek görme duygusuna kapıldık. Bu iktidar duygusu, bazılarımıza çok da keyif verdi. Bu ülkenin en büyük gücü parlamentodur. Kimse onun üzerinde değildir. Bu görüntünün ortaya çıkması, ne siyasetçilere ne de biz basın mensuplarına yarar sağlar. Bırakalım siyasetçiler kendi işini yapsın, biz kendimizinkini..." (23 Ekim)
Civaoğlu´na göre Karayalçın,Çiller ve Yılmaz medyanın adayı
Güneri Civaoğlu köşesinde bir gerçeği itiraf etti: "Murat Karayalçın medyanın adayıydı. Medya, Karayalçın gibi, Çiller ve Yılmaz´ı da başa getirdi. Televizyonlar, gazeteler ve dergiler, demokrasinin muhteşem bir gücü. Karayalçın´ın seçilmesi de bu gerçeğin son kanıtı. Son fakat sonuncu değil. Bundan sonra da yelkenlerini medya rüzgârı ile dolduranların başarılarına şahit olacağız." (13 Eylül 1993, Sabah)
Çiller: Devlet parasıyla medya patronu oldular
Tansu Çiller ile bazı medya gruplarının arası Refahyol sürecinde bozuldu. Şu sözler Çiller´e ait: "Sonuna kadar kullandıkları halde hiçbir şey elde edememenin öfkesi içindedirler. Hükümet üzerinde umdukları etkinliği bir türlü kuramayan bu tekeller devlet parasıyla medya patronluğu devrinin kapandığını çok iyi gördüler. İçine düştükleri paniğin birinci sebebi budur. İkinci sebebiyse, vadesi gelmiş trilyonlarca liralık devlet borçlarıdır. Bu borçlarını, alışageldikleri şekilde vatandaşın sırtına saramayacaklarını artık anlamışlardır. (Öyleyse yıkılsın Basra) diye ortaya çıkmışlardır.´´
Özer Çiller ile Rodos gezisi
Fatih Çekirge yönetimindeki Star Gazetesi; Doğan Yayın Grubu patronu Aydın Doğan, Hürriyet´in Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök, Milliyet´in Yayın Yönetmeni Mehmet Yılmaz ile DYP lideri Çiller´in eşi Özer Çiller arasında Rodos adasında siyasi pazarlıklar yapıldığını iddia etti. Habere göre Özkök, Özer Çiller´den, eşini ANAP ile ittifaka ikna etmesini istemiş, karşılığında medya desteği önermişti. Yılmaz, iddiayı yalanlarken olayın geçen yazdan planlanmış bir gezi olduğunu öne sürdü. (Ağustos, 2002)
Tantan´a göre Babıali menfaat çarkı içerisinde çöktü
Dönemin İçişleri Bakanı Sadettin Tantan NTV´de ilginç açıklamalar yaptı: Tekelleşen bir medyanın tehdit terörü var. Babıali kendi menfaat çarkı içerisinde çökmüş bir vaziyette. Bürokrasideki ve siyasetteki sindirilmişlikten bahsettim. Yani medya siyasette ufak bir yanlışı yakalamışsa o insanı çalıştırmaz. Tehdit olarak orda tutabilir. (26 Mart 2001)
Ecevit: RTÜK Yasası´nı çıkardık, ama her şeye gücümüz yetmiyordu
Bazı medya gruplarının ısrarla çıkmasını istediği RTÜK Yasası´na karşı çıkan kurulun başkanı Nuri Kayış, önemli bir tespitte bulundu: "Bazı medya kuruluşları kendilerini yasama, yürütme ve yargının üstünde görüyor. Onlara yeni güçler verilmemelidir." Hükümet, yasayı kamuoyunun tepkisine rağmen çıkardı. Ecevit, 5 Şubat 2003´te günah çıkardı: "Medyaya büyük sermayeler giriyor ve bunlar politikada fazlasıyla etkili oluyor. Bu durum beni rahatsız ediyor. RTÜK Yasası hükümetim tarafından çıkarıldı ama her şeye gücümüz yetmiyordu."
Org. Güreş, gazeteci ve vekiller arasındaki pazarlığa şahit olmuş
Eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Doğan Güreş, Habertürk´te 28 Şubat sürecinde şahit olduğu bir olayı anlattı: "Danışmanım beni Sheraton Oteli´ne götürdü. Otelde gazeteciler ve milletvekilleri arasında yoğun bir trafik yaşanıyordu. Üst kata çıkanlar, alt kata inenler vardı. Bu hareketliliğin ardından üç kuruş için istifalar yaşandı." (4 Mart 2007)
Muhabir, önce Çiller´i ihbar etti sonra haber yaptı
18 Nisan 1999 seçimlerine 9 gün kala Milliyet´in bir haberi gündeme oturdu. Milliyet muhabiri Ersan Atar, Cumhuriyet Başsavcılığı´nın DYP lideri Çiller´in 6 Nisan´da Erzurum´daki mitingde sarf ettiği "Sizin dininizin, diyanetinizin kefili benim. Dininizin sahibi benim." şeklindeki sözleriyle ilgili, ´din istismarı´ gerekçesiyle inceleme başlattığını yazdı. Ancak Çiller´e göre muhabir önce suç duyurusunda bulunmuş, ardından haber yapmıştı. Doğan Grubu buna itiraz etti, ancak Çiller ihbarın yapıldığını kanıtladı.
Yılmaz: Statüko gazeteci olur, kalemini silah olarak kullanır
Mesut Yılmaz, bir gazetenin hükümetle ilgili tavrını eleştirirken çarpıcı imalarda bulundu: "Statüko bazen hakim ve savcı kılığına bürünmüştür. Siyasetçiyi idam sehpasına çıkarmaya çalışmıştır. Statüko, kimi zaman etkin bir bürokrat olup icraatın önünü tıkamaya çalışmıştır. Bazen medya mensubu olmuş, kalemini silah gibi kullanmıştır." (1 Mayıs 2001)
´Televizyonları Yılmaz´ın açtırdığı krediler sayesinde aldım´
İşadamı Korkmaz Yiğit, 28 Şubat sürecinde parlatılan bir işadamıydı. Türkbank ihalesini 600 milyon dolara alarak adını duyurdu. Medya sektörüne de hızlı bir giriş yaptı. Kanal E´yi 40, Kanal 6´yı 120, Yeni Yüzyıl ve Ateş´i 70, Milliyet´i 400 milyon dolara satın aldı. (Eylül 1998) Yiğit, 2003 yılında Meclis Komisyonu´na verdiği ifadede bu kuruluşları kendi parası ile değil, ANAP lideri Yılmaz´ın desteği ile satın aldığını açıkladı.
Özkök: Star, bürokratları,siyasileri, hakimleri sindirdi
Fatih Çekirge´nin yönetimindeki Star Gazetesi´ne Hürriyet´in Yayın Yönetmeni Özkök´ten ağır suçlama: "Uzan olayından en büyük dersi ´Bir televizyon kurayım, bir gazete çıkarayım, bununla herkesi sindirip, işimi kolay yaptırırım´ diyenler çıkarmalıdır. Bir süre için insanları, bürokratları, siyasileri, hâkimleri, savcıları sindirdiler. Ama kendilerinden daha cesur bir siyasetçi çıkıp hukuku uygulatınca, ellerindeki tele-Kalaşnikof bir anda su tabancasına döndü." (5 Temmuz 2003)
FACEBOOK YORUMLAR