Sınırlar açılmadan kapanıyor mu?
Sınırlar açılmadan kapanıyor mu?
Editör: Turkinfo.nl
26 Ocak 2010 - 16:57
Gerekçeli kararın açıklanması ile Ankara, Erivan yönetimine, bu konuda duyduğu rahatsızlığı çeşitli vesilelerle aktardı.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, açıklamasında Ermenistan, metin üzerinde operasyon yapmaya kalkıştı derken, Ermenistan Anayasa Mahkemesinin bu kararının değişmemesi halinde sürecin tıkanacağı uyarısında bulundu.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu da Ermeni meslektaşı Edvard Nalbandyan ile yaptığı telefon görüşmesinde, mahkemenin protokoller hakkında yayımladığı ayrıntılı karar hakkındaki rahatsızlığını iletti.
Erivan yönetiminden duruma açıklık getirmesini ve gerekli siyasi iradeyi sergilemesini beklediklerini dile getiren Davutoğlu, mahkeme kararının kabul edilemez bir şekilde ön şartlar ve kısıtlayıcı yorumlar içerdiğine dikkati çekti. Türkiyenin hem müzakere sürecinde hem de imzalanan protokollerin ruhu ve lafzına bağlı kalmaya devam ettiğini hatırlatan Ahmet Davutoğlu, aynı kararlılık ve iyi niyetin Ermenistan hükümetinden de beklendiğini vurguladı.
Hem bölgesinde hem de dünyada güçlü bir Türkiye olma hedefinde ilk adımı komşularla 0 (sıfır) sorun planı ile atan hükümet, gerek Ortadoğu, gerek Balkanlar gerekse Kafkasya ve Orta Asya coğrafyasında yoğun bir diplomatik trafik başlatmış, Asyadan Avrupaya, Afrikadan Amerikaya kadar birçok ülke ile ilişkilere ivme kazandırmıştı.
İsviçrenin arabuluculuğunda geçtiğimiz Ekim ayında imzalanan Türkiye Ermenistan protokolleri, iki ülke arasında, Ermenistanın 1992de Karabağı işgali etmesiyle birlikte daha doğmadan ölen ilişkilerin başlaması için yeni bir fırsat sunacaktı. Gerek Türkiyede gerekse Ermenistanda farklı ve sert tepkilere yol açan protokoller, tüm bu tepkilere rağmen sürecin devamı olarak parlamentolara getirildi. Mart veya Nisan ayı içinde parlamentoların onaylaması beklenen protokollerle ilgili Ermenistan Anayasa Mahkemesinin kararı, süreci yeniden bir çıkmaza soktu.
Türkiyenin şiddetle tepki gösterdiği Ermenistan Anayasa Mahkemesinin onayladığı protokollerle ilgili gerekçeli kararında, protokolün ancak iki şartın gerçekleşmesi durumunda geçerli olacağı hükmünü verdi.
Mahkemeye göre protokoller, diplomatik ilişkilerin kurulması ve ortak sınırın açılması halinde geçerli olacak. Ancak burada mahkemenin ortaya koyduğu şartlar bu değil, bu konu ile ilgili ortaya koyduğu yorumlar önemli.
Nedir bu yorumlar;
İlişkilerin tarihsel boyutunu incelemek üzere kurulacak uluslararası komisyon, kesinlikle 1915te yaşananları ele almayacak. Aksine komisyon, 1915 olaylarının soykırım olduğunun uluslararası arenada tanınmasını desteklemek amacıyla kurulacak.
Karşılıklı sınıra saygı duyulması maddesi, sadece bağımsız Ermenistan Cumhuriyetinin kurulmasından, yani 1990dan sonra yapılan anlaşmalar için geçerlidir.
Mahkemenin ilk yorumu, Türkiye açısından kilit önem taşıyor. Türkiyenin 1915 olaylarının araştırılması için bir tarih komisyonu kurulması önerisine Ermenistan, 1915 olayları tartışılamaz gerekçesiyle karşı çıkmış, ancak protokollerde ilişkilerin tarihsel boyutuna ilişkin bir uluslararası komisyon kurulması kararı yer almıştı.
Ermenistan Anayasa Mahkemesinin diğer yorumu ise Türkiyenin aynı konudaki yorumu ile tamamen zıt bir görüş içeriyor. Karşılıklı sınıra saygı duyulması maddesini Türkiye, Ermenistanın 1921 tarihli Kars Antlaşmasını kabul ettiği biçiminde yorumluyordu. Ancak, mahkeme bu maddenin, yalnızca bağımsız Ermenistan Cumhuriyetinin kurulmasından yani 1990dan sonra yapılan anlaşmalar için geçerli olduğuna hükmetti.
Ermenistan Anayasa Mahkemesinin bu kararıyla protokoller;
Türkiyenin Doğu Anadolu topraklarını Batı Ermenistan olarak tanımlayan ve Anayasa hükmü haline getirilen Bağımsızlık Bildirisinin ilgili maddesini değiştirmeyeceği,
Ermenistanın iki ülke sınırını belirleyen 1921 Kars Antlaşmasını tanıdığı anlamına gelmeyeceği,
1915 olaylarının uluslararası planda sözde soykırım olarak tanınmasını amaçlayan milli devlet politikasını etkilemeyeceği,
görüşlerini ortaya koyuyor.
Erivanın, iki ülke arasındaki ilişkilerin tam normalleştirilmesi için ortaya koyduğu tutuma sadık kalması beklentisi içinde olan Ankara, Ermenistan Anayasa Mahkemesinin konuyla ilgili gerekçeli kararında belgelerin lafzına ve ruhuna aykırı ön şartlar ve kısıtlayıcı hükümlerin yer aldığı saptandığını belirterek, Ermeni tarafına, Bu yaklaşım, tarafımızdan kabul edilemez mesajı verdi.
Ermenistanda hem iktidar partisi hem de muhalefetteki partiler tarafından mahkemenin kararı sevinçle karşılanırken, Türkiyenin bu konudaki tepkileri, Türkiye tarafının protokollerin imzalanmasını geciktirmek için yapay neden ve Karar, Türkiyenin görevi değil. Türkiye, müzakereleri yavaşlatabilir, hatta protokolleri reddedebilir. Kendimizin ve ülkemizin çıkarına hareket etmek gerektiğini bilmemiz gerekiyor cevaplarına muhatap kaldı.
Ermenistanın, başta bir yandan işgal ettiği Karabağı ilhak etme çabaları sürerken, diğer yandan da yine işgal altında tuttuğu 7 Azeri bölgesini terk etmemekteki ısrarının ardından, anayasa mahkemelerinin açıkladığı protokollerle ilgili gerekçeli kararı, Ankara hükümetinin TBMMye sunduğu protokollerin akıbeti konusunda da Türkiyede ortaya çıkan tereddütleri daha da netleştirecektir. Ermenistanın bu tutumu, Ankaranın, yukarıda sözünü ettiğimiz komşularla 0 sorunlu, bölgenin ve dünyanın güçlü ülkesi Türkiye hedefine giderken tekerine çomak sokmak olarak nitelenebilir.
Anayasa Mahkemesinin gerekçeli kararı doğrultusunda Ermeni parlamentosunun onaylayacağı kesin olan protokoller, mahkemenin bu kararının ardından TBMMden geçmemesi halinde, Ermenistan için yine batının şımarık çocuğu rolünü yeniden almasının önünü açacaktır. Türkiye, protokoller daha TBMM Genel Kuruluna gelmeden, başta iki ülkeyi aynı masaya oturtan Minsk Grubu üyeleri olmak üzere hem batılı ülkeler nezdinde hem de uluslararası arenada kulis çalışmalarını yürütmeli, Ermenistanın bürüneceği mazlum pozlarının önüne geçmek için yoğun bir çaba göstermelidir.
Yücel SERHATLI
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, açıklamasında Ermenistan, metin üzerinde operasyon yapmaya kalkıştı derken, Ermenistan Anayasa Mahkemesinin bu kararının değişmemesi halinde sürecin tıkanacağı uyarısında bulundu.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu da Ermeni meslektaşı Edvard Nalbandyan ile yaptığı telefon görüşmesinde, mahkemenin protokoller hakkında yayımladığı ayrıntılı karar hakkındaki rahatsızlığını iletti.
Erivan yönetiminden duruma açıklık getirmesini ve gerekli siyasi iradeyi sergilemesini beklediklerini dile getiren Davutoğlu, mahkeme kararının kabul edilemez bir şekilde ön şartlar ve kısıtlayıcı yorumlar içerdiğine dikkati çekti. Türkiyenin hem müzakere sürecinde hem de imzalanan protokollerin ruhu ve lafzına bağlı kalmaya devam ettiğini hatırlatan Ahmet Davutoğlu, aynı kararlılık ve iyi niyetin Ermenistan hükümetinden de beklendiğini vurguladı.
Hem bölgesinde hem de dünyada güçlü bir Türkiye olma hedefinde ilk adımı komşularla 0 (sıfır) sorun planı ile atan hükümet, gerek Ortadoğu, gerek Balkanlar gerekse Kafkasya ve Orta Asya coğrafyasında yoğun bir diplomatik trafik başlatmış, Asyadan Avrupaya, Afrikadan Amerikaya kadar birçok ülke ile ilişkilere ivme kazandırmıştı.
İsviçrenin arabuluculuğunda geçtiğimiz Ekim ayında imzalanan Türkiye Ermenistan protokolleri, iki ülke arasında, Ermenistanın 1992de Karabağı işgali etmesiyle birlikte daha doğmadan ölen ilişkilerin başlaması için yeni bir fırsat sunacaktı. Gerek Türkiyede gerekse Ermenistanda farklı ve sert tepkilere yol açan protokoller, tüm bu tepkilere rağmen sürecin devamı olarak parlamentolara getirildi. Mart veya Nisan ayı içinde parlamentoların onaylaması beklenen protokollerle ilgili Ermenistan Anayasa Mahkemesinin kararı, süreci yeniden bir çıkmaza soktu.
Türkiyenin şiddetle tepki gösterdiği Ermenistan Anayasa Mahkemesinin onayladığı protokollerle ilgili gerekçeli kararında, protokolün ancak iki şartın gerçekleşmesi durumunda geçerli olacağı hükmünü verdi.
Mahkemeye göre protokoller, diplomatik ilişkilerin kurulması ve ortak sınırın açılması halinde geçerli olacak. Ancak burada mahkemenin ortaya koyduğu şartlar bu değil, bu konu ile ilgili ortaya koyduğu yorumlar önemli.
Nedir bu yorumlar;
İlişkilerin tarihsel boyutunu incelemek üzere kurulacak uluslararası komisyon, kesinlikle 1915te yaşananları ele almayacak. Aksine komisyon, 1915 olaylarının soykırım olduğunun uluslararası arenada tanınmasını desteklemek amacıyla kurulacak.
Karşılıklı sınıra saygı duyulması maddesi, sadece bağımsız Ermenistan Cumhuriyetinin kurulmasından, yani 1990dan sonra yapılan anlaşmalar için geçerlidir.
Mahkemenin ilk yorumu, Türkiye açısından kilit önem taşıyor. Türkiyenin 1915 olaylarının araştırılması için bir tarih komisyonu kurulması önerisine Ermenistan, 1915 olayları tartışılamaz gerekçesiyle karşı çıkmış, ancak protokollerde ilişkilerin tarihsel boyutuna ilişkin bir uluslararası komisyon kurulması kararı yer almıştı.
Ermenistan Anayasa Mahkemesinin diğer yorumu ise Türkiyenin aynı konudaki yorumu ile tamamen zıt bir görüş içeriyor. Karşılıklı sınıra saygı duyulması maddesini Türkiye, Ermenistanın 1921 tarihli Kars Antlaşmasını kabul ettiği biçiminde yorumluyordu. Ancak, mahkeme bu maddenin, yalnızca bağımsız Ermenistan Cumhuriyetinin kurulmasından yani 1990dan sonra yapılan anlaşmalar için geçerli olduğuna hükmetti.
Ermenistan Anayasa Mahkemesinin bu kararıyla protokoller;
Türkiyenin Doğu Anadolu topraklarını Batı Ermenistan olarak tanımlayan ve Anayasa hükmü haline getirilen Bağımsızlık Bildirisinin ilgili maddesini değiştirmeyeceği,
Ermenistanın iki ülke sınırını belirleyen 1921 Kars Antlaşmasını tanıdığı anlamına gelmeyeceği,
1915 olaylarının uluslararası planda sözde soykırım olarak tanınmasını amaçlayan milli devlet politikasını etkilemeyeceği,
görüşlerini ortaya koyuyor.
Erivanın, iki ülke arasındaki ilişkilerin tam normalleştirilmesi için ortaya koyduğu tutuma sadık kalması beklentisi içinde olan Ankara, Ermenistan Anayasa Mahkemesinin konuyla ilgili gerekçeli kararında belgelerin lafzına ve ruhuna aykırı ön şartlar ve kısıtlayıcı hükümlerin yer aldığı saptandığını belirterek, Ermeni tarafına, Bu yaklaşım, tarafımızdan kabul edilemez mesajı verdi.
Ermenistanda hem iktidar partisi hem de muhalefetteki partiler tarafından mahkemenin kararı sevinçle karşılanırken, Türkiyenin bu konudaki tepkileri, Türkiye tarafının protokollerin imzalanmasını geciktirmek için yapay neden ve Karar, Türkiyenin görevi değil. Türkiye, müzakereleri yavaşlatabilir, hatta protokolleri reddedebilir. Kendimizin ve ülkemizin çıkarına hareket etmek gerektiğini bilmemiz gerekiyor cevaplarına muhatap kaldı.
Ermenistanın, başta bir yandan işgal ettiği Karabağı ilhak etme çabaları sürerken, diğer yandan da yine işgal altında tuttuğu 7 Azeri bölgesini terk etmemekteki ısrarının ardından, anayasa mahkemelerinin açıkladığı protokollerle ilgili gerekçeli kararı, Ankara hükümetinin TBMMye sunduğu protokollerin akıbeti konusunda da Türkiyede ortaya çıkan tereddütleri daha da netleştirecektir. Ermenistanın bu tutumu, Ankaranın, yukarıda sözünü ettiğimiz komşularla 0 sorunlu, bölgenin ve dünyanın güçlü ülkesi Türkiye hedefine giderken tekerine çomak sokmak olarak nitelenebilir.
Anayasa Mahkemesinin gerekçeli kararı doğrultusunda Ermeni parlamentosunun onaylayacağı kesin olan protokoller, mahkemenin bu kararının ardından TBMMden geçmemesi halinde, Ermenistan için yine batının şımarık çocuğu rolünü yeniden almasının önünü açacaktır. Türkiye, protokoller daha TBMM Genel Kuruluna gelmeden, başta iki ülkeyi aynı masaya oturtan Minsk Grubu üyeleri olmak üzere hem batılı ülkeler nezdinde hem de uluslararası arenada kulis çalışmalarını yürütmeli, Ermenistanın bürüneceği mazlum pozlarının önüne geçmek için yoğun bir çaba göstermelidir.
Yücel SERHATLI
FACEBOOK YORUMLAR