Ramstein Üssü: Almanya'daki tartışılan 'Küçük Amerika'
Ramstein Üssü ve buradan yönlendirilen Amerikan (S)İHA saldırıları tartışması Alman kamuoyunu, siyasetini ve yargısını gelecekte daha fazla uğraştıracağa benziyor.
Kendisini dünyanın polisi olarak gören Amerika Birleşik Devletleri’nin 172 ülkede takriben 240 bin askerini konuşlandırdığı üsler, dünya kamuoyunda pek fazla bilinmez. ABD sadece Almanya’da 36 civarında üsse sahip. “Ramstein Air Base/Hava Üssü” bunlardan bir tanesi. Bu üs, adını Almanya’nın güneybatısında, Rheinland Pfalz eyaleti sınırları içinde yer alan Ramstein adlı küçük bir kasabadan almıştır. 1988 yılında İtalyan uçak akrobasi ekibinin yaptığı bir kaza sonucu 70’den fazla insanın ölmesiyle ismini dünya kamuoyuna duyurmuştur. Aslında bu ve etrafındaki küçük komşu kasabaların pek bilinmeyen bir başka özelliği, içinde bir “Küçük Amerika” barındırmasıdır.
İtalya’daki Vicenza bölgesindeki ABD askeri tesisleri ve Türkiye’deki İncirlik gibi hava üsleri bu merkez üsse bağlı ve bu üslere her türlü teçhizat ve lojistik destek Ramstein üzerinden ulaştırılıyor.
Bu bölgede bulunan irili ufaklı Amerikan üslerinde asker ve sivil olmak üzere yaklaşık 57 bin Amerikalı yaşamakta. “Ramstein Hava Üssü” bu üslerin en büyüğü. Üste bulunan havaalanı, ABD’nin Avrupa’daki hava (ulaştırma) gücünün ve NATO’nun lojistik tesislerinin merkezi durumunda. Ramstein, aynı zamanda ABD dışındaki Amerikan Silahlı Kuvvetleri’nin kullandığı hava/uçak trafiğinin en büyük merkezi, hatta bazılarına göre dünyadaki en önemli askeri üssü sayılıyor. İtalya’daki Vicenza bölgesindeki ABD askeri tesisleri ve Türkiye’deki İncirlik gibi hava üsleri bu merkez üsse bağlı ve bu üslere her türlü teçhizat ve lojistik destek Ramstein üzerinden ulaştırılıyor.
ABD dışındaki en büyük askeri hastane
Türkiye’nin yoğun eleştirilerine rağmen özellikle Suriye’nin kuzeyinde konuşlanan ve PKK ile doğrudan bağlantısı olan YPG/PYD terör gruplarına da silah teçhizatı, o bölgedeki irili ufaklı Amerikan üslerine bu havaalanından gönderiliyor.
Yine Ramstein hava üssünün yakınlarında bulunan Weilerbach kasabası sınırları içinde 120 bin metrekarelik, yani 70 futbol stadyumu büyüklüğünde bir alanda yeni bir Amerikan askeri hastanesi inşa ediliyor. Alman kamuoyunda fazla dikkat çekmeden 2018 yılında inşasına başlanan ve 2022 yılında bitirilmesi hedeflenen bu dev hastane, ABD sınırları dışındaki en büyük ve en modern Amerikan askeri kliniği olacak. Alman veya diğer ülke vatandaşı olan hastaların (terör saldırıları haricinde) girişleri yasak olan ve sadece Amerikalılara hizmet verecek bu sağlık kompleksinin maliyetinin yaklaşık 750 milyon avro olması planlanıyor ve bu rakamın 130 milyon avrosu Alman devleti tarafından karşılanacak. En güzide askeri cerrahların ve travma uzmanlarının çalışacağı, 4,500 odası ile birkaç düzine ameliyathanesi bulunan bu hastanenin Avrupa, Orta Doğu, Afrika ve Afganistan gibi bölgelerde görev yapan veya çatışmalarda yaralanan Amerikan askerleri ve aileleri için hizmet vermesi planlanıyor. Bu yerlerden gelen hasta veya yaralıların tıbbi bakımlarının süratle yapılabilmesi için de askeri kliniğin Ramstein Hava Üssü’ne doğrudan bağlantısı bulunuyor.
Washington için vazgeçilmez bir hava üssü
Alman bölge başsavcısı bu konu üzerinde resmi bir soruşturma yapmak istese de, hukuki durum hassasiyet arz ediyor. ABD’nin olası bir yasadışı silah naklini veya diğer herhangi hukuk dışı askeri faaliyetlerini kontrol etmek oldukça zor görünüyor. Çünkü Ramstein her ne kadar Alman toprakları içinde yer aldığından Alman hukukuna tabi olsa da, Alman yargı mercileri veya siyasiler, sadece Amerikan üs komutanının izniyle hava üssüne girme hakkına sahipler.
Her türlü hava şartlarında kullanılabilen pistlerine ayda yaklaşık 30 bin iniş ve kalkış gerçekleştirilen bu hava üssünde, özellikle 86. Hava Ulaştırma Filosu bünyesindeki büyük nakliye uçakları ile aylık yine 30 bin civarında askeri ve sivil yolcu aktarımı yapılıyor. Üssün Türkiye için ise şöyle bir anlamı var: 15 Temmuz 2016 FETÖ darbe girişiminden sonra Ramstein Hava Üssü’nde de görev yapmış yaklaşık 40 üst rütbeli Türk askeri personeli Almanya’ya iltica başvurusunda bulunmuştu. FETÖ davası kapsamında casusluk iddiasıyla bir süre Türkiye’de tutuklu kalan Papaz Andrew Brunson da Ramstein üzerinden ABD’ye götürülmüştür. Ayrıca bu hava üssünden her ay Suriye, Irak ve Afganistan’da bulunan Amerikan savaş uçakları için 900 tondan fazla bomba, füze ve mermi nakledilmektedir. Yine aynı üste konuşlanmış olan özel kuvvetler komutanlığı Afrika, Orta Doğu ve Orta Asya gibi bölgelerde gizli operasyonlar yapabilmektedir. Soğuk savaş döneminde bu hava üssünde 130 adet atom bombasının bulunduğu iddia ediliyor. Bunların 2005 yılından itibaren ABD’ye geri çekildiği söylense de, günümüzde Ramstein üssünde hâlâ atom bombası olup olmadığı konusunda ABD’li yetkililer herhangi bir bilgi paylaşımında bulunmuyorlar.
Merkezi hava ulaştırma üssü
Örneğin, 11 Eylül 2001 sonrası “küresel teröre karşı savaş” adı altında ABD’nin terörist olarak nitelendirdiği kişilerin büyük çoğunluğu, Küba’daki Amerikan Guantanamo askeri üssündeki işkence merkezlerine Ramstein üzerinden götürüldüler. Bunların arasında Alman vatandaşları da vardı. Şayet bu hava üssünden kriz veya savaş bölgelerine silah ve mühimmat nakledildiği ortaya çıkarsa, bu durum Alman “Savaş Silahlarını Kontrol Yasası’na” (Kriegswaffenkontrollgesetz) aykırı bir fiil teşkil edecektir. Ancak bu ve benzeri konularda Alman hükümetinin bilgisi olsa da susmayı tercih etmektedir.
Ramstein, Suriye krizinde de stratejik bir önemi haiz. Terör örgütü DEAŞ’a karşı yürütülen savaşta gerekli mühimmat ve lojistik destek buradan tedarik edildi. Türkiye’nin yoğun eleştirilerine rağmen özellikle Suriye’nin kuzeyinde konuşlanan ve PKK ile doğrudan bağlantısı olan YPG/PYD terör gruplarına da silah teçhizatı, o bölgedeki irili ufaklı Amerikan üslerine bu havaalanından gönderiliyor. Alman hükümeti bu yönde kendisine yöneltilen eleştirilere cevaben böyle bir silah nakli için Amerikalıların izni olmadığını ve bu yetkililer tarafından bilgilendirilmediklerini söylemekle yetinmişlerdir.
Alman bölge başsavcısı bu konu üzerinde resmi bir soruşturma yapmak istese de, hukuki durum hassasiyet arz ediyor. ABD’nin olası bir yasadışı silah naklini veya diğer herhangi hukuk dışı askeri faaliyetlerini kontrol etmek oldukça zor görünüyor. Çünkü Ramstein her ne kadar Alman toprakları içinde yer aldığından Alman hukukuna tabi olsa da, Alman yargı mercileri veya siyasiler, sadece Amerikan üs komutanının izniyle hava üssüne girme hakkına sahipler. Bundan önce açılan soruşturmalarda da herhangi bir sonuca ulaşılabilmiş değil. Örneğin, 11 Eylül 2001 sonrası “küresel teröre karşı savaş” adı altında ABD’nin terörist olarak nitelendirdiği kişilerin büyük çoğunluğu, Küba’daki Amerikan Guantanamo askeri üssündeki işkence merkezlerine Ramstein üzerinden götürüldüler. Bunların arasında Alman vatandaşları da vardı. Şayet bu hava üssünden kriz veya savaş bölgelerine silah ve mühimmat nakledildiği ortaya çıkarsa, bu durum Alman “Savaş Silahlarını Kontrol Yasası’na” (Kriegswaffenkontrollgesetz) aykırı bir fiil teşkil edecektir. Ancak bu ve benzeri konularda Alman hükümetinin bilgisi olsa da susmayı tercih etmektedir.
(S)İHA operasyon merkezi
Ancak Ramstein ile ilgili iddia ve skandallar bunlarla sınırlı değil. Alman Der Spiegel dergisinin Temmuz 2012 tarihli sayısında, gizli belgelere dayandırdığı bir habere göre, ABD Silahlı Kuvvetleri’nin, Afrika ve Asya’daki bütün (S)İHA saldırılarını bu hava üssü üzerinden kontrol ettiği iddia ediliyor. Yani, Washington’un Yemen, Somali, Irak, Pakistan ve Afganistan’daki tüm (S)İHA operasyonlarının bu kapsama girdiği belirtiliyor. Dergi, Pakistan’dan alınan sinyallerin ABD’deki üslere istenilen hızda ulaşmaması nedeniyle ABD’nin operasyon üssü olarak Ramstein’ı seçtiğini kaydediyor. (S)İHA pilotlarının konuşlandığı Las Vegas yakınlarındaki “Creech Air Force Base” gibi hava üsleriyle Ramstein arasındaki iletişim bağlantısının okyanusun altından geçen fiberglas kablolar üzerinden sağlandığı ve Ramstein Hava Üssü’nden saldırı bölgelerindeki (S)İHA’lara “vur emrinin” uydu üzerinden gönderildiği ortaya çıkmıştır. Aynı zamanda bu hava üssündeki merkez, kendisine yönlendirilen hava saldırılarının planlanmasını, gözetlemesini ve değerlendirmesini yapmakta. Bunun için Ekim 2011 tarihinde Ramstein üssünde “Air and Space Operations Center (AOC)” adı verilen “Hava ve Uzay Operasyon Merkezi” kurulmuştur. Stuttgart yakınlarda kurulmuş olan Amerikan “Afrika Komutanlığı Merkezi’ne” (AFRICOM) bağlı olarak görev yapan AOC, ABD’nin bütün Afrika askeri operasyonlarının koordinasyonunu sağlıyor.
Alman hükümetinin bu üsle ilgili olarak kendisine yöneltilen eleştiriler karşısında üç maymunu oynadığı bir gerçek. Ancak Berlin’in kamuoyuna yaptığı açıklamaların aksine bu hava üssünde yapılan askeri faaliyetler hakkında Washington tarafından detaylı olarak bilgilendirildiği de ortaya çıktı. Haberde, Amerikan ordusunun, Ramstein’ın (S)İHA operasyonlarında kullanılacağını 18 Kasım 2011’de Almanya Savunma Bakanlığı’na yazılı olarak ilettiği vurgulanıyor. (S)İHA’ların “Gılgamış” adlı bir sistem aracılığıyla cep telefonu numarası üzerinden yer tespiti yapabildiği belirtiliyor. Aynı haberde Almanya’nın Afganistan vb. ülkelerde terör şüphelilerinin telefon numaralarını ABD ile paylaştığı için de sorumluluk altında olduğuna işaret ediliyor.
Almanya’da yaklaşık 2011 yılından itibaren Ramstein’daki Amerikan hava üssünün (S)İHA operasyonlarında rol oynadığı ortaya çıkmıştır. Bu araçları kullanan Amerikan askeri (S)İHA pilotu Brandon Bryant yaptığı açıklamada “Almanya olmasaydı Amerikan ordusunun (S)İHA savaşı mümkün olmazdı” ifadesini kullanmıştır.
Sabık ABD Devlet Başkanı Obama, 19 Haziran 2013 tarihli Berlin ziyaretinde Almanya’nın Amerikan (S)İHA saldırılarının çıkış noktası (launching point) olmadığını belirtmişti. Halbuki Alman medyasına sızan gizli belgelere ve eski ABD’li pilotların ifadelerine göre, Pakistan ve Yemen hava sahasındaki saldırılar Ramstein üzerinden koordine edilmekte. 2003 yılından beri bu hava üssünde ABD’li asker ve CIA görevlilerinin çalıştığı ve dünyadaki bütün (S)İHA operasyonlarının masaya yatırıldığı bir “Değerlendirme Merkezi” bulunduğu ortaya çıkmıştır. Yine Obama, başkanlığı döneminde “teröre karşı küresel savaşta” (S)İHA saldırılarının en önemli araç olduğunu vurgulamıştı. Bu operasyonlarda en az üç Alman vatandaşının öldürüldüğü de biliniyor. Şayet Alman hükümetinin, savaş alanında olmayan ve bir tehlike oluşturmayan herhangi bir “şüpheli” olarak görülen bir şahsın bir (S)İHA saldırısıyla öldürülmesinden haberi varsa ve buna karşı çıkmıyorsa, bu “uluslararası hukukun ihlaline” yardımcı olmak anlamını taşır. Bu bağlamda, ABD (S)İHA saldırıları neticesinde yakınlarını kaybeden Yemenli vatandaşlar, Federal Almanya Hükümetini Ekim 2014 yılında mahkemeye verdiler.
Mart 2019 tarihli Münster Yüksek İdari Mahkemesi’nin kararına göre Ramstein Hava Üssü’nde konuşlanmış olan uydu-bağlantı istasyonunun, ABD (S)İHA Programında merkezi bir konumda olduğu tespit edildi. Mahkeme, Federal Hükümetin kendi topraklarından yöneltilen ve uluslararası hukuka aykırı olan saldırılara kayıtsız kalamayacağını belirterek, Berlin’in Amerikan (S)İHA saldırılarının uluslararası hukuk normlarına göre kabul edilebilir olup olmadığını incelemesini istemiştir. Alman Sol Partisi 19 Mart 2019 tarihli basın bildirisinde yukarıdaki mahkeme kararını örnek göstererek, “Almanya’nın, ABD’nin küresel (S)İHA cinayet programına ve Washington’un uluslararası hukuk dışı faaliyetlerine alet olmamasını, Federal Hükümet’in sorumluluk alarak Ramstein’dan başlamak kaydıyla Almanya’daki Amerikan üslerini kapatmasını ve ABD askerlerinin geri çekilmesini” talep etmekte. Çok radikal olmasa da benzer talepleri Alman Yeşiller Partisi de dile getirmekte. Prof. Thilo Marauhn gibi uluslararası hukukçular Almanya’nın, Washington’un gayrimeşru saldırı ve infazlarından dolayı uluslararası hukuk açısından suçlu duruma düşebileceğini ifade etmekteler.
Ramstein Üssü ve buradan yönlendirilen Amerikan (S)İHA saldırıları tartışması Alman kamuoyunu, siyasetini ve yargısını gelecekte daha fazla uğraştıracağa benziyor.
“Ramstein Hava Üssü’nde bu kadar gizli operasyon yapan Washington, kriz bölgelerine yakın askeri üslerinde kim bilir neler yapmıyordur?” diye sormak gerekir. Ne dersiniz?
[Prof. Dr. Mehmet Öcal Hacı Bektaş-ı Veli Üniversitesi İktisadi İdari ve Bilimler Fakültesi dekanıdır]
FACEBOOK YORUMLAR