Osmanlı, Yahudileri kabul ederek İslam geleneğini devam ettirmiştir
SAÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Lütfi Şeyban: Avrupa kültürünün dışında Doğu kültürü ile insanlığın değerlerini barındıran bölgelerde, düşkünlere yardım etme ve durumlarını iyileştirme anlayışı vardır. Osmanlı da zor durumdaki Yahudileri kabul ederek İslam ve Türk geleneğini devam ettirmiştir. Yani konu Osmanlı'nın hem Doğulu hem de büyük devlet olmasıyla da alakalı" "Türkiye Cumhuriyeti döneminde de devletle ilişkide olan Yahudilerin büyük kısmı Endülüs Yahudisidir. Osmanlı'da 1600'lü yıllardan
Sakarya Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Lütfi Şeyban, 1492 sürgünü sonrası Osmanlı topraklarına gelen Yahudilerin inanç ve kültürlerini özgürce yaşadığını belirterek, "Yahudiler, Osmanlı'da 1600'lü yıllardan itibaren ekonomi ve diplomasi alanlarında devlet kademelerinde görev almaya başladılar" dedi.
Yahudilerin İspanya’dan sürgün edilmesinin yıldönümüyle ilgili AA muhabirine açıklamalarda bulunan Prof. Dr. Şeyban, sürgünün temelinde yatan sebebin, Hristiyanlarla Yahudiler arasındaki din meşeli düşmanlık olduğunu söyledi.
Katolik Hristiyanların Müslümanlardan daha çok Yahudilerden nefret ettiğini söyleyen Şeyban, o dönemde Yahudilerin yapıp ettikleri ile bütün kötülüklerin kaynağı olarak görüldüğünü hatırlattı.
İspanya'daki kraliçe İsabella yönetimindeki devletin Yahudilere karşı ön yargılı olmalarının sebebinin, kendilerinden farklı bir dine mensup olmaları olduğunu dile getiren Şeyban, "Katolikler kendilerinden olmayana karşı tahammülsüzdür. Sadece Yahudilere karşı değil, Endülüs’ün düşüşünden sonra iç içe yaşadıkları Endülüs Müslümanları Müdeccenlere karşı da benzer katı tutumu benimsemişlerdir. 1492-1609 arasında yaşanan "Müslüman soykırımı" sürecinde Müdeccenlere de devlet eliyle çok daha büyük bir baskı ve "soykırım" yapıldı. O dönemde Endülüs'te 850 bin kadar Müslüman vardı. Bu halkın büyük kısmı önce din değiştirmeye zorlandı, sonra 1501 yılından itibaren farklı aralıklarla ve en son 1609-1614 yıllarında son Büyük Sürgün'e maruz kaldılar. Bu süreçte önemli bir kısmı engizisyon marifetiyle işkence altında katledildi. Yahudi sürgününü konuşurken çok daha büyük bir trajedi olan Endülüs Müslümanlarının yaşamış oldukları bu acıları da gözardı etmememiz gerekir." diye konuştu.
-"En çok göç Selanik'ten sonra Galata ve İzmir'e olmuştur"
Yahudilerin İspanya'da Endülüs Müslümanları sayesinde ayakta kaldıklarını vurgulayan Şeyban, "Müslüman fethinden evvel İspanya Yahudileri Vizigotlar İspanya'sı tarafından kanunla köleleştirilmişlerdi. Müslümanların fethiyle birlikte kölelik durumu kaldırıldı ve bütün İslam ülkelerinde olduğu gibi ticareti, diplomasiyi iyi bildikleri için Endülüs devletinde de saraya girdiler." dedi.
Sürgün edilen Yahudilerin sayısı ile ilgili kesin bir rakam bulunmadığını bildiren Şeyban, göçlerin genellikle Osmanlı ülkesine gerçekleştiğini, Protestan Hollanda gibi Avrupa ülkelerinde kalabilenlerin sayılarının çok az olduğunu, daha çok Kuzey Afrika yanında Osmanlı Balkanlar'ı ile İstanbul, Anadolu ve Filistin'in de dahil olduğu bugün İsrail'in elinde olan Şam bölgesindeki Safed'e yapıldığını anlattı.
Yahudilerin en çok Selanik'e yerleştirildiğini ifade eden Şeyban, "En çok göç Selanik'ten sonra Galata bölgesi, İzmir ve Safed şehrine olmuştur. İspanya'daki engizisyon 300 yıl kadar sürmüştür. Sonraki dönemler 1492 sürgünü kadar yoğun olmasa da yine aynı bölgelere göçler yaşanmıştır." ifadelerini kullandı.
Osmanlı padişahı 2. Bayezid döneminde Yahudilere sığınma hakkı tanınmasının nedenleri hakkında da açıklamalarda bulunan Şeyban, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Avrupa kültürünün dışında Doğu kültürü ile insanlığın değerlerini barındıran bölgelerde, düşkünlere yardım etme ve durumlarını iyileştirme anlayışı vardır. Osmanlı da zor durumdaki Yahudileri kabul ederek İslam ve Türk geleneğini devam ettirmiştir. Yani konu Osmanlı'nın hem Doğulu hem de büyük devlet olmasıyla da alakalı. Bütün dünyadaki büyük ülkelerin ortak tarihi özelliklerindendir; becerikli gördükleri küçük grupları ülkelerine çekerler. Bugünkü dünyada ABD ve bazı Avrupa ülkelerinde de görürüz. Mesela ABD, Ahıska Türklerini kabul ediyor. Ayrıca bazı Yahudi gruplarını da kabul ediyor. Hatta eski dini geleneklerini sürdürmelerine de müsaade ediyorlar. Genellikle mazlum toplulukları kabul etmeme veya dışlama ya da ötekileştirme anlayışı küçük ve hukuksuz yönetilen ülkelerde görülür. Hukukla yönetilen ve adaletin gölgesinde yaşayan halkların devletlerinde kendisine sığınmak isteyen insanlara kucak açılır."
- "Hareketli toplum daima bereketli yani üretken olur"
Şeyban, Yahudilerin Osmanlı topraklarında inanç ve kültürlerini özgürce yaşadığını ve daha çok ticarette ve devletin iktisat ve diplomasi birimlerinde etkin görevlere geldiklerini kaydetti.
Yahudilerin Osmanlı'da özellikle ticaret konusunda öne çıktılarını bildiren Şeyban, sözlerini şöyle tamamladı:
"Endülüs Yahudileri Osmanlı ülkesindeki Yahudilerden kültürel olarak daha üstün, daha girişken. Çünkü geldikleri ülke Endülüs’te insani ilişkileri Osmanlı ve önceki Abbasi gibi doğulu toplumlara oranla çok daha yoğun ve çeşitlilik arz eder bir yapıdadır. Doğu toplumları ise daha sakin toplumlardır. İbn Haldun'dan alıntılarsak hareketli toplum daima bereketli yani üretken olur. Bu nedenle iskandan bir zaman sonra, Yahudiler doğal olarak bulundukları her yerde, hem eski Babil ve Aşkenazi Yahudileri hem de Müslüman topluluklar içinde, hem ticari hem kültürel alanlarda belirleyici unsur olarak öne çıkıyorlar. 1492 sürgünü öncesi Osmanlı'da bulunan Yahudiler Babil Yahudileridir. Yerleştikleri bölgelerde kendilerinden önceki Yahudilerle de kısmen kaynaşıyorlar. Avrupadakilerle de çeşitli ilişkiler geliştiriyorlar. Osmanlı'da devletle mühim ilişkiler içindeler. Türkiye Cumhuriyeti döneminde de devletle ilişkide olan Yahudilerin büyük kısmı Endülüs Yahudisidir. Osmanlı'da 1600'lü yıllardan itibaren ekonomi ve diplomasi alanlarında devlet kademelerinde görev almaya başladılar. Müslüman olmayan ülkelerde de aynı şekilde görev almışlardır. Birçok dil ve kazançlı ilişkiler geliştirme tecrübesine sahip oldukları için bunu da ticarette etkin olarak kullanmışlardır. Nitekim Osmanlı'nın son yüzyılında devlete büyük meblağlarda borç veren Yahudi bankerler meşhurdur."
FACEBOOK YORUMLAR