Mersinli kardeşler Hollanda eğitimi ve Türk becerisi ile dişçilikte çığır açtılar
Mustafa ve Yusuf Cırık kardeşler, ‘Eğitim gelişmezse Türk dişçiliği duraklamaya girer’ dediler
Editör: Turkinfo.nl
05 Temmuz 2017 - 05:24
50 yıldır yaşadığım Hollanda’da, Türkiye’deki sağlık sektörünün, Avrupa’daki sağlık sektöründen daha iyi olduğu iddialarını duyuyorum. Diş sağlığı konusu ise bir başka muamma.
Türk diş sağlığı sektörünün, hem daha iyi işler becerdiğini ve hem de daha ucuz olduğunu biliyordum. Bu nedenle 20 yıl önce, bir Hollandalı arkadaşım ile diş ticareti yapmaya karar vermiştim.
Mersin’de tanıdığım diş doktoru ve diş labaratuarı sahibi dostlarım ile kron satışı üzerinde anlaşmıştım. Mersin’deki dostlar bir kron için bize 55 gulden ( 150.00 TL) fatura kesecekler, biz de Hollanda ve Almanya’daki diş doktorlarına 110 gulden (300.00 TL) fatura kesecektik. Hollandalı doktorlar o zamanlar hastalara taktıkları her korn için 800 gulden ile 1000 gulden arasında para alıyorlardı. Yaptıkları kazanç fahiş bir meblağ idi. Bunun için el ilanı bastık ve Hollanda’da binlerce diş doktoruna göndermiştik. İlgi çok fazlaydı. Ama çeşitli nedenlerle bu işi fazla sürdüremedik.
Bizden sonra konuyu değişik düşünenler çıktı. Hollandalı hastaları Türkiye’ye taşımaya başladılar. Gruplar halinde Türkiye’ye getirilen hastalara, ağızda köprü yapılırken takılan kronlar ve gerekse protezlerle çok iyi ve ucuz hizmet verilmeye başlanmıştı. Günümüze kadar bu sağlık hizmetine devam ediliyor.
Peki, Türkiye’de verilen diş sağlığı hizmeti gerçekten iyi miydi ve de ucuz muydu?
Görünürde, verilen hizmet iyi ve ucuzdu.
Peki Hollanda’da verilen diş sağlığı hizmeti kötü ve pahalı mıydı?
Bu soruların yanıtlarını almak için elime geçen fırsatı değerlendirdim ve gerek Hollanda’da ve gerekse Türkiye’de rol model kullanarak bu konuyu irdeledim.
Rol modelim eşim Jeanne oldu. Eşime daha önce Mersin’de yaptırdığım komple kaplama dişlerin üst kısmı imdat sesleri vermişti. Eşimin ağrısı çok olduğu için Mersin’e gitmeyi bekleyemedik ve Hollanda’da arayış içine girdik. Bir dost aracılığı ile Amsterdam’da muayenehanesi olan bir Türk bayan diş doktorunu seçtik.
Lafı fazla uzatmayayım, eşime yapılan üst damak protezi fazlaca rahatsızlık veriyordu. Tam 4 ay bu protez ile uğraşıldı. Diş doktorumuz ile diş labaratuarı arasındaki iletişim çok kötüydü ki, biz müstakil bir diş labaratuarı aramak mecburiyetinde kaldık. Gittiğimiz labaratuardaki uzman kişi, şikayetimizi kısmen giderebilmişti. Bu uzman kişi bize, mesleği Almanya’da bir Türk’ün yanında öğrendiğini söylemişti.
Türkiye’ye hareket edeceğimiz son gün de uğradığımız bu diş teknisyeni, biraz daha düzeltmeler yaptıktan sonra yola çıktık. Eşim yol boyunca rahatsızlık hissediyordu ve ağzına sakız yapıştırmak mecburiyetinde kalıyordu.
Sonunda Mersin’e geldik ve dost tavsiyeleri ile Can Yılgör ismini kayıt ettik. Can Yılgör, ailece sağlıkla uğraşan bir kişiydi. Baba, kardeş ve eşi de sağlıkçı idi. Çalıştıkları diş labaratuarı da, Hollanda’dan gelme iki kardeşe aitti.
Mersin Diş Labaratuarı adı altında hizmet veren iki kardeş, Mustafa ve Yusuf Cırık, Hollanda’da babaları Hasan Cırık’ın mesleğini kopya etmişlerdi.
Hasan Cırık, Gülnarlıydı. Gülnarlılar için, ‘ Gülnar’da kalırsan toprakla uğraşırsın, Gülnar’dan çıkarsan devlet memuru olursun’ derlerdi.
Baba Cırık, Gülnar’dan çıkıp Mersin’e geliyor ama, devlet memuru değil diş teknisyeni oluyor. Daha sonra Mut’a yerleşiyor ama hava şartları nedeniyle tekrar Mersin’e dönüyor. Durum iç açıcı değil. O zaman yurtdışı furyası başlamıştı. İşçi Bulma Kurumu’na gidiyor ve tekstilci olarak yazılıyor. Kısa sürede Hollanda’nın Twente bölgesindeki tekstil fabrikası Ten Cate’de buluyor kendisini.
Ama ne var ki Hasan Cırık, elindeki altın diploması ile yine mutlu değil. O zaman Amca olarak ün yapmış Türk tercüman , ‘Senin neyin var’ diye soruyor Hasan Cırık’a. Hasan Cırık da, ‘Elimde çok değerli bir diş teknisyeni diplomam var, ben ise buralarda sürünüyorum’ diyor. Tercüman Amca Cırık’ı hemen bir diş labaratuarına götürüyor. ‘Bu arkadaş diş teknisyeni’ diyor. Labaratuardakiler şaşırıyor. ‘Al şu işi yap bakalım’ diyorlar. Hasan Cırık yapıyor. Hem de inanılmaz bir güzellikte…
Labaratuardakiler, ‘Şunu da yap’ diyorlar. Hasan Cırık verilen ikinci işi de yapıyor. Şaşırıyor labaratuardakiler. Sonra da ‘Hemen işe başla’ diyorlar.
İşte o günden sonra Hasan Cırık’ın ve çocuklarının kaderi değişiyor.
Hasan Cırık’ın 1965 ve 1968 doğumlu çocukları Mustafa ve Yusuf, 1973 yılında anneleri ile birlikte Hollanda’ya geliyorlar. İlkokula başlayacaklar ama aile durumdan memnun değil. Mustafa ile Yusuf derhal Mersin’e geri geönderiliyorlar ve büyükanne ile büyükbabalarının yanında kalarak ilkokula gidiyorlar. 1978 yılında yeniden Hollanda’ya dönüyor Cırık kardeşler ve tahsillerine orada devam ediyorlar.
Baba Cırık, artık bir diş labaratuarı sahibidir. Ünlenmiştir de Hollanda’da…
Ünlü sanatçılar ve politikacılar iyi müşterileridir Hasan Cırık’ın.
Mustafa ve Yusuf ilkokuldan sonra orta ve liseyi tamamlarlar. Daha sonra da özel diş teknisyenliği bölümünü tamamlarlar. Daha sonra babaları ile birlikte diş teknisyenliği işini sürdürürler.
Baba Cırık 1995 yılında tüm işleri çocuklarına bırakarak Mersin’ dönüş yapar. Şimdi labaratuarın dümeni iki oğuldadır. Mustafa ve Yusuf Cırık, Hollanda’daki iş ile yetinmezler. Almanya’da da bir labaraturar açarlar.
Büyük bir kapital harcanır. Bunun için elde ne varsa ipotek edilir. Bazı mallar ise ikinci ipoteğe karşı kullanılır.
İşler çok iyi gittiği halde Cırık kardeşler Mersin’e dönmeyi planlarlar. Kaldı ki Hollanda’daki yaşamları çok zevkli geçmektedir. Yusuf Cırık, diş teknisyenliğinin dışında müzisyen olarak da eğlenmektedir. O zamanlar Hollanda’da ünlenmiş olan Fahri Işık, Galip Zeriner ve Kamil Konyalı ile birlikte müzik işini de hobi olarak yapmaktadır. Yaşam onlar için çok güzeldir.
Ama vatan sevgisi ve vatandaşlara sağlık hizmeti verme isteği ağır bastığı için anavatana dönüş kararı kesinleşti.
Kolay olmadı tabii. Ön çalışmalar ve araştırmalar uzun sürdü. Sonunda Mersin’e gelindi ve labaratuar olarak çalıştırılacak güzel bir yer bulundu.
Hollanda ve Almanya’da neleri varsa elden çıkaran iki kardeş, diş labaratuarı açmak için gerekli tüm belgeleri titizlikle tamamladılar.
Maliye, İl Sağlık Müdürlüğü ve SKK tarafından istenecek tüm belgeler eksiksiz tamamlanmıştı.
Şimdi sıra müşteri bulmaktaydı. Mersin’deki diş doktorları ve diş labaratuar sahipleri merak ve endişe ile bakıyorlardı bu gelişmeye.
Cırık kardeşler hazırlıklarını o kadar titizlik içinde yapmışlardı ki, hiçbir bürokratik engel önlerini kapatamazdı. İşe başladılar. Ama fiyat indirmediler. Daha güzel ve daha teknik üretim yapmaya başladılar. Ne var ki, öyle şeyler yaşandı ki, diş dünyasında böylesi çirkinliklerin yaşanacağına hiç kimse inanmazdı. Hani eskiden Casino sahipleri arasında mafyavari rekabet vardı ya, Mersin’de diş dünyasında böylesi mafyavari gelişmeler yaşandı.
Yılmadı Cırık kardeşler. Korkmadılar ve azimle çalışmaya devam ettiler.
Yaptıkları iş o kadar kaliteliydi ki, sadece Mersinli diş doktorları, Çukurova’daki tüm diş doktorları kendileriyle çalımlaya başlamışlardı.
40 kişilik eleman kadrosuyla, Hollanda’da getirdikleri teknolojik aletler ve malzemeler ile dikkat çekmeye başlayan Cırık kardeşler, Türkiye çapında tanınır oldular.
İşte ben de rol modelim olan eşim Jeanne ile arayışta iken, diş doktoru Can Yılgör kanalıyla Cırık kardeşleri buldum.
Uzun lafın kısası, Hollanda’da 4 ay eziyet çeken eşim Jeanne için öyle bir formül bulundu ki, eşimin şikayetleri üç hafta içinde bertaraf edildi.
Konuştukça, Hollanda’da ortak dostlarımızın olduğunu ve hatta birkaç yerde buluşmuş olduğumuzu hatırladığım Cırık kardeşlere yaptığım röportaj teklifi, tereddütlü bir şekilde kabul edildi. Öyle ya, anlatacakları şeyler pek çok kesimi üzebilir ve hatta kızdırabilirdi. Ama ben, hiç kimseyi hedef almayacak ve aleni suçlamada bulunmayacak bir röportaj sözü verince teklifim kabul edildi.
İlk sorum şu oldu Cırık kardeşlere: Yıllardır Türkiye’deki sağlık hizmetinin Avrupa’dan daha iyi olduğunu söyler dururuz. Doğru mudur bu görüşümüz?
Cırık Kardeşler: ‘Tabii ki doğru. Öyle olmasaydı, Avrupa’dan buraya sağlık turizmi adı altında turlar düzenlenemezdi’.
Yeniden sordum: Peki nedir bunun sırrı?
Cırık Kardeşler: ‘Avrupa’da sağlık hizmeti genelde devletin elindedir. Oralarda devlet kısıtlı olarak sağlık sübvasyonu verir. Bu nedenle de hastaneler ve klinikler fazla yatırım yapamazlar. Kaldı ki Türkiye’de sağlık hizmeti özel sektörün elindedir. Özel sektör, gözü kapalı yatırım yapmakta ve en modern ve gelişmiş aletleri almaktadır. Bu nedenle tıbbın her dalında, eldeki teknolojik üstünlük Türkiye’dedir.’
Yeniden soruyorum Cırık kardeşlere: Peki ben haberimin başlığına Türkiye’de sağlık sektörünün Avrupa’dan daha iyi olduğunu vurgulayacağım. Bunun nedenini anlatabilir misiniz?
Cırık Kardeşler: ‘Diş sağlığındaki durumu anlatabilmek için, eğitim diyebiliriz. Hollanda’daki diş sağlığı eğitimi, Almanya, Belçika ve Fransa’dan daha iyidir. Biz öğrendiklerimizi Mersin’de çalışanlarımıza öğretiyoruz.’
Cırık kardeşlere, başarımızdaki nedenlerin sadece teknolojik yatırım ve eğitim mi olduğunu soruyorum.
Cırık Kardeşler: ‘Tabii ki değil. Beceri de söz konusudur. Türk insanı beceriklidir. Teknolojik yatırımı, eğitimi ve beceriyi harmanladığımız zaman, Türkiye’nin sağlık hizmetindeki başarısını da görürüz.’
Cırık kardeşlere son sorum şu oldu: Peki, Türk sağlık sektöründeki bu başarı devam edecek mi? İleride bu başarıyı gölgeleyecek gelişmeler olabilir mi?
Cırık Kardeşler: ‘ Türk sağlık sektöründeki ilerleyiş maalesef düşüşe geçmiş durumda. Zira eğitim verilmiyor. Sağlık Meslek Lisesi bile kapandı. Diş teknisyeni yetiştirilmiyor. Böyle giderse, teknisyen bulmakta güçlük çekeceğiz. Bulsak da, bu teknisyenlere Avrupa’dakilere ödenenin üç beş mislini ödememiz gerekecek.Geçen gün televizyon haberlerinde iştmiştik, kalp cerrahı da artık yetişmiyormuş.’
2009 yılında, hizmet verdikleri 7 hastanede yapılan araştırmalar sonucunda, takdirname alan Cırık kardeşlere özel olarak da bir sorum oldu: Burada aradığınızı buldunuz mu ? Hollanda’ya dönmeyi hiç düşündünüz mü?
Cırık Kardeşler: ‘Doğrusunu isterseniz, burada aradığımızı bulamadık. Maddi ve manevi olarak hayal kırıklığına uğradık. Buraya geliş amacımız bol para kazanıp şaşaalı bir yaşam sürmek değildi. İnanın sırf vatan sevgisi ve vatandaşlara sağlık hizmeti vermekti. Ama maalesef bürokrasi bizi yıldırıyor. Hoş, insan ilişkilerinde de zorluk çekiyoruz ama bu konuyu fazla deşmek istemiyoruz. Zira, Avrupa insanı çok daha toleranslı oluyor.’
Cırık kardeşlere son sözlerini de sorduk. Yanıtları şu oldu: ‘Bizim babamız, öyle bir yaşam sürdü ki, baba sevgisinden yoksundu. Zira baba, yani bizim dedemiz hep iş peşindeydi ve evde yok gibiydi. Biz de kendi babamız ile aynı acıyı yaşadık. Babamız ile çok az birlikte olduk. Buraya gelip yerleşme sebeplerinden biri de, babamız, annemiz ve aile efradımız ile birlikte olmak idi. Allah gecinden versin, anne ve babamızı kaybedersek, buradaki kalış nedenlerimizden biri ortadan kalkar.’
Sağlık sektörünün Avrupa’da mı, Türkiye’de mi daha iyi olduğu sorusunu araştırırken, Mersin’de karşılaştığım Mustafa ve Yusuf Cırık kardeşlerin yaşam öyküsünü de anlatmış olmakla kalmadım. Türk sağlık sektörünün geleceği hakkında da bilgiler edindim.
Dilerim, devlet büyüklerimiz, sağlık sektörünü bekleyen tehlikeleri ciddiye alırlar ve önlemler geliştirirler.
Türk diş sağlığı sektörünün, hem daha iyi işler becerdiğini ve hem de daha ucuz olduğunu biliyordum. Bu nedenle 20 yıl önce, bir Hollandalı arkadaşım ile diş ticareti yapmaya karar vermiştim.
Mersin’de tanıdığım diş doktoru ve diş labaratuarı sahibi dostlarım ile kron satışı üzerinde anlaşmıştım. Mersin’deki dostlar bir kron için bize 55 gulden ( 150.00 TL) fatura kesecekler, biz de Hollanda ve Almanya’daki diş doktorlarına 110 gulden (300.00 TL) fatura kesecektik. Hollandalı doktorlar o zamanlar hastalara taktıkları her korn için 800 gulden ile 1000 gulden arasında para alıyorlardı. Yaptıkları kazanç fahiş bir meblağ idi. Bunun için el ilanı bastık ve Hollanda’da binlerce diş doktoruna göndermiştik. İlgi çok fazlaydı. Ama çeşitli nedenlerle bu işi fazla sürdüremedik.
Bizden sonra konuyu değişik düşünenler çıktı. Hollandalı hastaları Türkiye’ye taşımaya başladılar. Gruplar halinde Türkiye’ye getirilen hastalara, ağızda köprü yapılırken takılan kronlar ve gerekse protezlerle çok iyi ve ucuz hizmet verilmeye başlanmıştı. Günümüze kadar bu sağlık hizmetine devam ediliyor.
Peki, Türkiye’de verilen diş sağlığı hizmeti gerçekten iyi miydi ve de ucuz muydu?
Görünürde, verilen hizmet iyi ve ucuzdu.
Peki Hollanda’da verilen diş sağlığı hizmeti kötü ve pahalı mıydı?
Bu soruların yanıtlarını almak için elime geçen fırsatı değerlendirdim ve gerek Hollanda’da ve gerekse Türkiye’de rol model kullanarak bu konuyu irdeledim.
Rol modelim eşim Jeanne oldu. Eşime daha önce Mersin’de yaptırdığım komple kaplama dişlerin üst kısmı imdat sesleri vermişti. Eşimin ağrısı çok olduğu için Mersin’e gitmeyi bekleyemedik ve Hollanda’da arayış içine girdik. Bir dost aracılığı ile Amsterdam’da muayenehanesi olan bir Türk bayan diş doktorunu seçtik.
Lafı fazla uzatmayayım, eşime yapılan üst damak protezi fazlaca rahatsızlık veriyordu. Tam 4 ay bu protez ile uğraşıldı. Diş doktorumuz ile diş labaratuarı arasındaki iletişim çok kötüydü ki, biz müstakil bir diş labaratuarı aramak mecburiyetinde kaldık. Gittiğimiz labaratuardaki uzman kişi, şikayetimizi kısmen giderebilmişti. Bu uzman kişi bize, mesleği Almanya’da bir Türk’ün yanında öğrendiğini söylemişti.
Türkiye’ye hareket edeceğimiz son gün de uğradığımız bu diş teknisyeni, biraz daha düzeltmeler yaptıktan sonra yola çıktık. Eşim yol boyunca rahatsızlık hissediyordu ve ağzına sakız yapıştırmak mecburiyetinde kalıyordu.
Sonunda Mersin’e geldik ve dost tavsiyeleri ile Can Yılgör ismini kayıt ettik. Can Yılgör, ailece sağlıkla uğraşan bir kişiydi. Baba, kardeş ve eşi de sağlıkçı idi. Çalıştıkları diş labaratuarı da, Hollanda’dan gelme iki kardeşe aitti.
Mersin Diş Labaratuarı adı altında hizmet veren iki kardeş, Mustafa ve Yusuf Cırık, Hollanda’da babaları Hasan Cırık’ın mesleğini kopya etmişlerdi.
Hasan Cırık, Gülnarlıydı. Gülnarlılar için, ‘ Gülnar’da kalırsan toprakla uğraşırsın, Gülnar’dan çıkarsan devlet memuru olursun’ derlerdi.
Baba Cırık, Gülnar’dan çıkıp Mersin’e geliyor ama, devlet memuru değil diş teknisyeni oluyor. Daha sonra Mut’a yerleşiyor ama hava şartları nedeniyle tekrar Mersin’e dönüyor. Durum iç açıcı değil. O zaman yurtdışı furyası başlamıştı. İşçi Bulma Kurumu’na gidiyor ve tekstilci olarak yazılıyor. Kısa sürede Hollanda’nın Twente bölgesindeki tekstil fabrikası Ten Cate’de buluyor kendisini.
Ama ne var ki Hasan Cırık, elindeki altın diploması ile yine mutlu değil. O zaman Amca olarak ün yapmış Türk tercüman , ‘Senin neyin var’ diye soruyor Hasan Cırık’a. Hasan Cırık da, ‘Elimde çok değerli bir diş teknisyeni diplomam var, ben ise buralarda sürünüyorum’ diyor. Tercüman Amca Cırık’ı hemen bir diş labaratuarına götürüyor. ‘Bu arkadaş diş teknisyeni’ diyor. Labaratuardakiler şaşırıyor. ‘Al şu işi yap bakalım’ diyorlar. Hasan Cırık yapıyor. Hem de inanılmaz bir güzellikte…
Labaratuardakiler, ‘Şunu da yap’ diyorlar. Hasan Cırık verilen ikinci işi de yapıyor. Şaşırıyor labaratuardakiler. Sonra da ‘Hemen işe başla’ diyorlar.
İşte o günden sonra Hasan Cırık’ın ve çocuklarının kaderi değişiyor.
Hasan Cırık’ın 1965 ve 1968 doğumlu çocukları Mustafa ve Yusuf, 1973 yılında anneleri ile birlikte Hollanda’ya geliyorlar. İlkokula başlayacaklar ama aile durumdan memnun değil. Mustafa ile Yusuf derhal Mersin’e geri geönderiliyorlar ve büyükanne ile büyükbabalarının yanında kalarak ilkokula gidiyorlar. 1978 yılında yeniden Hollanda’ya dönüyor Cırık kardeşler ve tahsillerine orada devam ediyorlar.
Baba Cırık, artık bir diş labaratuarı sahibidir. Ünlenmiştir de Hollanda’da…
Ünlü sanatçılar ve politikacılar iyi müşterileridir Hasan Cırık’ın.
Mustafa ve Yusuf ilkokuldan sonra orta ve liseyi tamamlarlar. Daha sonra da özel diş teknisyenliği bölümünü tamamlarlar. Daha sonra babaları ile birlikte diş teknisyenliği işini sürdürürler.
Baba Cırık 1995 yılında tüm işleri çocuklarına bırakarak Mersin’ dönüş yapar. Şimdi labaratuarın dümeni iki oğuldadır. Mustafa ve Yusuf Cırık, Hollanda’daki iş ile yetinmezler. Almanya’da da bir labaraturar açarlar.
Büyük bir kapital harcanır. Bunun için elde ne varsa ipotek edilir. Bazı mallar ise ikinci ipoteğe karşı kullanılır.
İşler çok iyi gittiği halde Cırık kardeşler Mersin’e dönmeyi planlarlar. Kaldı ki Hollanda’daki yaşamları çok zevkli geçmektedir. Yusuf Cırık, diş teknisyenliğinin dışında müzisyen olarak da eğlenmektedir. O zamanlar Hollanda’da ünlenmiş olan Fahri Işık, Galip Zeriner ve Kamil Konyalı ile birlikte müzik işini de hobi olarak yapmaktadır. Yaşam onlar için çok güzeldir.
Ama vatan sevgisi ve vatandaşlara sağlık hizmeti verme isteği ağır bastığı için anavatana dönüş kararı kesinleşti.
Kolay olmadı tabii. Ön çalışmalar ve araştırmalar uzun sürdü. Sonunda Mersin’e gelindi ve labaratuar olarak çalıştırılacak güzel bir yer bulundu.
Hollanda ve Almanya’da neleri varsa elden çıkaran iki kardeş, diş labaratuarı açmak için gerekli tüm belgeleri titizlikle tamamladılar.
Maliye, İl Sağlık Müdürlüğü ve SKK tarafından istenecek tüm belgeler eksiksiz tamamlanmıştı.
Şimdi sıra müşteri bulmaktaydı. Mersin’deki diş doktorları ve diş labaratuar sahipleri merak ve endişe ile bakıyorlardı bu gelişmeye.
Cırık kardeşler hazırlıklarını o kadar titizlik içinde yapmışlardı ki, hiçbir bürokratik engel önlerini kapatamazdı. İşe başladılar. Ama fiyat indirmediler. Daha güzel ve daha teknik üretim yapmaya başladılar. Ne var ki, öyle şeyler yaşandı ki, diş dünyasında böylesi çirkinliklerin yaşanacağına hiç kimse inanmazdı. Hani eskiden Casino sahipleri arasında mafyavari rekabet vardı ya, Mersin’de diş dünyasında böylesi mafyavari gelişmeler yaşandı.
Yılmadı Cırık kardeşler. Korkmadılar ve azimle çalışmaya devam ettiler.
Yaptıkları iş o kadar kaliteliydi ki, sadece Mersinli diş doktorları, Çukurova’daki tüm diş doktorları kendileriyle çalımlaya başlamışlardı.
40 kişilik eleman kadrosuyla, Hollanda’da getirdikleri teknolojik aletler ve malzemeler ile dikkat çekmeye başlayan Cırık kardeşler, Türkiye çapında tanınır oldular.
İşte ben de rol modelim olan eşim Jeanne ile arayışta iken, diş doktoru Can Yılgör kanalıyla Cırık kardeşleri buldum.
Uzun lafın kısası, Hollanda’da 4 ay eziyet çeken eşim Jeanne için öyle bir formül bulundu ki, eşimin şikayetleri üç hafta içinde bertaraf edildi.
Konuştukça, Hollanda’da ortak dostlarımızın olduğunu ve hatta birkaç yerde buluşmuş olduğumuzu hatırladığım Cırık kardeşlere yaptığım röportaj teklifi, tereddütlü bir şekilde kabul edildi. Öyle ya, anlatacakları şeyler pek çok kesimi üzebilir ve hatta kızdırabilirdi. Ama ben, hiç kimseyi hedef almayacak ve aleni suçlamada bulunmayacak bir röportaj sözü verince teklifim kabul edildi.
İlk sorum şu oldu Cırık kardeşlere: Yıllardır Türkiye’deki sağlık hizmetinin Avrupa’dan daha iyi olduğunu söyler dururuz. Doğru mudur bu görüşümüz?
Cırık Kardeşler: ‘Tabii ki doğru. Öyle olmasaydı, Avrupa’dan buraya sağlık turizmi adı altında turlar düzenlenemezdi’.
Yeniden sordum: Peki nedir bunun sırrı?
Cırık Kardeşler: ‘Avrupa’da sağlık hizmeti genelde devletin elindedir. Oralarda devlet kısıtlı olarak sağlık sübvasyonu verir. Bu nedenle de hastaneler ve klinikler fazla yatırım yapamazlar. Kaldı ki Türkiye’de sağlık hizmeti özel sektörün elindedir. Özel sektör, gözü kapalı yatırım yapmakta ve en modern ve gelişmiş aletleri almaktadır. Bu nedenle tıbbın her dalında, eldeki teknolojik üstünlük Türkiye’dedir.’
Yeniden soruyorum Cırık kardeşlere: Peki ben haberimin başlığına Türkiye’de sağlık sektörünün Avrupa’dan daha iyi olduğunu vurgulayacağım. Bunun nedenini anlatabilir misiniz?
Cırık Kardeşler: ‘Diş sağlığındaki durumu anlatabilmek için, eğitim diyebiliriz. Hollanda’daki diş sağlığı eğitimi, Almanya, Belçika ve Fransa’dan daha iyidir. Biz öğrendiklerimizi Mersin’de çalışanlarımıza öğretiyoruz.’
Cırık kardeşlere, başarımızdaki nedenlerin sadece teknolojik yatırım ve eğitim mi olduğunu soruyorum.
Cırık Kardeşler: ‘Tabii ki değil. Beceri de söz konusudur. Türk insanı beceriklidir. Teknolojik yatırımı, eğitimi ve beceriyi harmanladığımız zaman, Türkiye’nin sağlık hizmetindeki başarısını da görürüz.’
Cırık kardeşlere son sorum şu oldu: Peki, Türk sağlık sektöründeki bu başarı devam edecek mi? İleride bu başarıyı gölgeleyecek gelişmeler olabilir mi?
Cırık Kardeşler: ‘ Türk sağlık sektöründeki ilerleyiş maalesef düşüşe geçmiş durumda. Zira eğitim verilmiyor. Sağlık Meslek Lisesi bile kapandı. Diş teknisyeni yetiştirilmiyor. Böyle giderse, teknisyen bulmakta güçlük çekeceğiz. Bulsak da, bu teknisyenlere Avrupa’dakilere ödenenin üç beş mislini ödememiz gerekecek.Geçen gün televizyon haberlerinde iştmiştik, kalp cerrahı da artık yetişmiyormuş.’
2009 yılında, hizmet verdikleri 7 hastanede yapılan araştırmalar sonucunda, takdirname alan Cırık kardeşlere özel olarak da bir sorum oldu: Burada aradığınızı buldunuz mu ? Hollanda’ya dönmeyi hiç düşündünüz mü?
Cırık Kardeşler: ‘Doğrusunu isterseniz, burada aradığımızı bulamadık. Maddi ve manevi olarak hayal kırıklığına uğradık. Buraya geliş amacımız bol para kazanıp şaşaalı bir yaşam sürmek değildi. İnanın sırf vatan sevgisi ve vatandaşlara sağlık hizmeti vermekti. Ama maalesef bürokrasi bizi yıldırıyor. Hoş, insan ilişkilerinde de zorluk çekiyoruz ama bu konuyu fazla deşmek istemiyoruz. Zira, Avrupa insanı çok daha toleranslı oluyor.’
Cırık kardeşlere son sözlerini de sorduk. Yanıtları şu oldu: ‘Bizim babamız, öyle bir yaşam sürdü ki, baba sevgisinden yoksundu. Zira baba, yani bizim dedemiz hep iş peşindeydi ve evde yok gibiydi. Biz de kendi babamız ile aynı acıyı yaşadık. Babamız ile çok az birlikte olduk. Buraya gelip yerleşme sebeplerinden biri de, babamız, annemiz ve aile efradımız ile birlikte olmak idi. Allah gecinden versin, anne ve babamızı kaybedersek, buradaki kalış nedenlerimizden biri ortadan kalkar.’
Sağlık sektörünün Avrupa’da mı, Türkiye’de mi daha iyi olduğu sorusunu araştırırken, Mersin’de karşılaştığım Mustafa ve Yusuf Cırık kardeşlerin yaşam öyküsünü de anlatmış olmakla kalmadım. Türk sağlık sektörünün geleceği hakkında da bilgiler edindim.
Dilerim, devlet büyüklerimiz, sağlık sektörünü bekleyen tehlikeleri ciddiye alırlar ve önlemler geliştirirler.
FACEBOOK YORUMLAR