Lozan'ı anlarken Türkiye'yi irdelemek

Lozan'ı anlarken Türkiye'yi irdelemek

Lozan'ı anlarken Türkiye'yi irdelemek
Editör: Turkinfo.nl
16 Ağustos 2012 - 05:47


 


SURİYE’DEKİ GELİŞMELER KAYGI VERİCİ
Yaptığını açıklamada; “Suriye Baas rejiminin Beşar Esed’tan da önce, babası Hafız Esed’ten beri Türkiye’ye karşı terör örgütü PKK’yı destekleyip, palazlandırdıkları bilinmektedir. Bu rejimle Esed, yayılmacı bir mahiyette olduğu görünmektedir. Esed kendi sonunu kendisi hazırlamıştır. Diktatör olarak kabul edilen Esed ve rejiminin Suriye halkına uyguladığı ceberutluk derecesindeki şiddet şüphesiz kabul edilemez. Ancak Suriye’de değişim kendiliğinden süreç içinde gerçekleşecektir. Belirtmekte yarar vardır ki; terörist PKK ve uzantısı PYD unsurlarının yapmaya çalıştıkları Suriye’nin kuzeyinde etnik temelli ayrı ve arınmış Kürt devleti veya etnik temelli demokrasi çabaları sonsuz çatışma ortamını besleyecektir. Bilindiği gibi Esed rejimi ‘denize düşen yılana sarılır’ gibi terörist PKK ile daha öncekinden farklı düzeylerde işbirliğine gidiyor; hem terörist PKK´nın Türkiye´yi rahatsız etmesinden medet umuyor, hem de Suriye içinde yeni cephe açmama veya belli bölgelerin muhaliflere katılmasını engelleme amacı güdüyor. Anlaşıldığı kadarıyla Suriye’nin kuzeyi bölgesinde yaşayan Araplar, Kürtler ve Türkmenler başta olmak üzere halk, Esed rejiminin beslemesi olan terörist PKK unsurlarının Stalinist baskılarından rahatsızdır. Barzani’nin sözünde durması için caydırıcı önemlerin alınması gerekmektedir. Emperyalist odaklar, Suriye konusunda oldukça hazırlıksız olmuşlardır. Türkiye’yi savaşa sokmakta kararlı olan emperyalist odakların bu çabaları boşa çıkartılmalıdır. Suriye’nin kendi içinden demokratikleşmesine verilecek desteğin dışından Türkiye’nin askeri müdahalesi bugün itibarıyla bakıldığında çözüm olarak görülmemektedir. Göz ardı edilen İsrail faktörüne önem verilmeli, ilişkiler iyileştirilmeli; Rusya’yla açık kavgaya girilmemeli. Türkiye, kendisine açık açık destek vermeyi bile çok gören bazı NATO ülkelerinin el altından verdiği gaza gelmemeli.” diyerek yeni Türkiye anayasası konusunda “Yeni bir Anayasa için Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) çalışmalar sürmektedir. Dış Türkler olarak korkumuz yurttaşlığı tanımlayan Türk’lük ifadesinin aşınması için bir takım odakların gösterdiği düşmansı mücadeledir. Bu konuda milli iradeyi temsil eden siyasal partilerimiz, büyük Atatürk’ün yurttaşlık tanımından ayrılmayarak dış Türkleri ve Türk milletini rahatlatmalıdır.” dedi.


BDP’Lİ TUNCEL HOLLANDAYI KARIŞTIRDI ve TÜRK AYDINLARINI HEDEF GÖSTERDİ
Artan terör konusunda “Türkiye’ye ‘pazar’ gözüyle bakan bazı batılı ülkelerde devşirilerek Türkiye’ye sokulan Kürt ırkçısı terörün amacı, barış içinde yaşayan yurttaşlarımızı  ‘kardeş kavgasına’ sokmaktır. Bu bir çeşit Sevr dayatmasıdır. Amaç; yurdun parçalanması, ulusun birbiriyle çatıştırarak ayrıştırılması; kısaca büyük Türk milletinin tarihten silinmesi. Irkçı terörist odakların temsil edildiği yasal siyasal parti olan BDP’nin kapatılması, yargı ve yürütmenin önümüzdeki süreçte önemli eylem alanına girecektir. Bebek katili teröristbaşının basında sürekli haberi verilerek örtülü propaganda yapılmasından vazgeçilmesi, gündemin bunlarla artık rahatsız edilmemesi gerekir. Öyle ki, bu teröristler kılıf siyasi parti ve sözde dernekleriyle, müthiş bir hınç ve nefret içinde, Türkiye’de olduğu kadar ülke dışında da yaşayan Türklerin huzurunu bozmakta, dış ülkelerdeki siyasi mekanizmaların içine sızarak Türklere karşı savaş vermektedirler. Son olarak bunu BDP’nin vekili Sebahat Tuncel yaptı. Kendisi 2011 sonunda Hollanda’nın başkenti Amsterdam’da terör örgütü yanlısı ırkçı provokatörleri kışkırtmış onları cesaretlendirmiştir. Hollanda’da uyumu engelleyen bu radikal ve polarize edici çıkışlarla çatışma ortamı körüklenmektedir, üstelik birde şiddet siyasallaştırılarak. Bunu yapanlar bellidir. Geldi buraya, kulaktan dolma bilgilerle insanları hedef gösterdi, burayı karıştırdı sonra gitti. Olan Türklere oldu aydınlarınıza saldırıldı, camiler kundaklandı ve 12’ye aşkın dükkânlarımızın camları indirildi. 2 PKK’lı terörist, Merkez Yönetim Kurulu üyemiz İmdat Kaymaz’a kent ortasında saldırdılar, yaralandı kaşı açıldı. Bununla ilgili süreç devam etmektedir. Hukuk karşısında hesap verilecek. Maalesef Türklerin sesine kulak veren yok. Sadece süreci istismar edip üzerinden rant sağlayama çalışan veya farkında olmadan oyunun bir parçası haline gelen, Sosyalist Partisi’nin vekili Harry Van Bommel gibi kullanılanlar var. Aydınlarımız var, örnekte olduğu gibi onlar hedef gösterilmekte ve düşüncelerinden ötürü rahatça sokakta gezemiyor saldırıya uğruyorlar. Bununla ilgili ileri bir tarihte daha ayrıntılı bir açıklamada bulunacağım. Provokasyon yapılacak diye medeni ve demokratik düzenin nimetleri kullanılamamakta. Terör örgütü yandaşları ve devletin sübvansiyonlarıyla palazlanan terör destekçisi küçücük bir grubun manipüle ettiği kamu otoriteri ve özellikle Amsterdam belediye yetkileri mevcut. Bu kamu otoriteleri Anayasa’nın 7, 8 ve 9. maddelerini rahatça ihlal edebilmekte. Bu gibi nice olaylar vuku buldu, gençlerimizi oyuna gelmemeler, hukuka bağlı kalmaları ve demokratik düzen içinde kendilerini ifade etmeleri konusunda daima uyardık. Türkler, kendilerine karşı estirilen terörden ve hukuk ihlallerinden muzdariptir. Özellikle BDP’nin militarist eylem ve yaklaşımlarının demokratik iklim içinde hoş görülür bir tarafı yoktur. Bunlar gerginlik yaratmaktan ve yarattıkları gerginliği dış Türklerin ayağına kadar getirmekten vazgeçmelidir. Aksi takdirde bu ırkçı Türk düşmanı odaklara demokratik, bilimsel ve hukuki zeminde gerekli karşılık verilecektir.” dedi ve son olarak “Türkiye; emperyalizmin kucağında oyuncak olmakta kararlı cani teröristlerin gayretlerini boşa çıkartacak güçtedir.” dedi.


HOLLANDA GLADYO’SUNUN SİPARİŞİ ÜZERİNE ‘GAZETECİLİK’ OYNAYANLAR VAR
Temmuz ayının son günleri akla gelirken “24 Temmuz 1963’de ilk kez grev ve toplu sözleşme hakkını içeren, örgütlülüğü esas alan demokratik bir Sendika Yasası çıkarılmıştı. Dönemin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Bülent Ecevit’in bu çalışması önemlidir. Onu anıyoruz. Öyle ki, Ecevit’in Başbakan olduğu 1999-2002 yılları arasında Hollanda’da bulunan ve kendilerini ‘Türkiyeli’ olarak adlandıran gözü dönmüş Türk ve Türkiye düşmanı öğeler onu ‘aşırı milliyetçi’ olarak suçlamışlardı. Hatta bunu, Hollanda’da bulunan Türkleri suçladıkları, kafalarına göre düzenledikleri sözde Hollandaca raporlar bile yazıp Hollandalı kamu görevlilerine takdim etmişlerdi. Hollanda Türk toplumu bu saldırıdan çok rahatsız olmuştu. Ancak bu saldırılar halen sürmekte. Başbakan Ecevit’i hiç sevmediler, çünkü Türkiye onun başbakanlığında teröristbaşı Öcalan’ı paketleyip Türkiye’ye getirmişti. 2000 yılında, Ecevit’in başbakanlığında; 40 bine aşkın insanın öldürülmesinden sorumlu PKK terör çetesinin elebaşı bebek katili Öcalan, terörist faaliyetleri ve insanlığa karşı işlediği suçlardan ötürü hak ettiği şekilde yargılayarak cezası vermişti. Türk ve Türkiye düşmanları halen bunun acısını çekiyorlar, Türk sosyal-demokrat Ecevit’e kin kusuyorlar.” şeklinde değerlendirdi. Öte yandan “24 Temmuz 1908 tarihinde Türk basınından sansürün kaldırılmasıyla basın bayramı ve gazetecilerin geleneksel günü olmuştur. Bu önemli günü kutlarım. 24 Temmuz 1908, II. Meşrutiyet’e giden yerleşik demokrasiye geçişte önemli bir merhaledir. Bugün dahi eksik olan basın özgürlüğü gündemdeki yerini korumaktadır. Hollanda’da fonlardan beslenen, Hollanda Gladyo’sunun siparişi üzerine kulaktan dolma bilgilerle 90’lı yılların sonundan itibaren kitaplar yazan, şimdi ise son zamanlarda Hrant Dink üzerinden Türkiye ve Türkleri karalayan kimi gazeteci kılıklı şahısların basını kötüye kullandıklarını görüyoruz. Şimdi bir tanesi çıkmış Hollanda üzerinden Türkiye’ye basın özgürlüğünü getirmek için sözde bir vakıf kurmuş. Faaliyetlerinin ekonomik kaynağı nedir? Belli değil. Kırık-dökük Hollandacalarıyla kiralanmış bu satılık şahıslar, Hollanda ‘derin devleti’nin sopasını basın üzerinden göstermektedirler, yalanlar yazarak, insanları hedef göstererek her türlü ahlaksızlığı yol olarak benimsemiş oldukları görünmektedir. Çünkü, hak ve hukuk mücadelesinde önderlik yapmış veya bu kutsal mücadeleye katkı yapmış Türkleri siyasal çalışmalarından ötürü fişlemek çözüm değildir. Gazetecilikle uzaktan yakından alakası olmayan bu zevatın ‘görevli’ olduğu görünmektedir. Bu beslemeler kuşkusuz, art niyetlidir ve ‘gazeteci’ olarak tabir edilemez. Gerçek gazetecilerin , araştırmacıların ve yazarların, Türk basın bayramını kutlarım.” dedi.


LOZAN ANTLAŞMASININ 89. YILI
Son olarak “Türk yurdu ve insanlık barışı için canlarını korkmadan veren, borcu ödenemez kahraman şehitlerimizi derin saygı ve gönül borcuyla anıyoruz. Onlar bizim her şeyimizdir. Dış Türkler, yüce Türk milletiyle dayanışma içinde, Lozan Antlaşması ile çizilen Misak-i Milli sınırlarını değiştirilmez kabul ederek ülke’yi savaş’la felakete sürüklemek isteyen dış güçlere; ve derdi iş, aş, emek ve ekmek olan fedakâr masum insanlarımızın canını hunharca alan haysiyet yoksunu teröre ‘hayır’ demektedir.” dedi. 24 Temmuz 2012’de Lozan Antlaşması’nın 89. yılını kutlayarak “Gün Lozan Barış Antlaşması’na sahip çıkma günü” olduğunu belirtti.


 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum

Tüm gelişmelerden haberdar olmak için Turkinfo Hollanda Haber'i:

Adreslerinden takip edin!