Reklam

Liberal piyasa ekonomisi çöktü

Liberal piyasa ekonomisi çöktü

Liberal piyasa ekonomisi çöktü
Editör: Turkinfo.nl
18 Mayıs 2011 - 20:39
Reklam
Reklam
Alev Coşkun, Liberal Ekonominin Çöküşü-Küresel Kriz ve Ulusalcı Ekonomilerin Yükselişi adlı yeni kitabında 2008´de dünya liberal kapitalist sistemin başı ABD´de patlak veren ve dünyayı dalga dalga etkisi altına alan küresel krizi nedenleri ve sonuçlarıyla ele alıyor.
 
 Dünyada kapitalist ülkelerin lokomotifliğinde özellikle göz ardı edilen Keynesçi politikalara dönüşü bağlamında devletin ekonomilere giderek artan müdahalelerini irdeliyor. Coşkun´la kitabını konuştuk.


-Nedenleri ve sonuçlarıyla 2008´de kapitalist sistemin lideri ABD´de başlayan ve dünyayı dalga dalga etkisine alan küresel kriz kitabınızın çıkış noktası...

- 2011´in ilk çeyreğinde kriz hâlâ sürüyor ve ne zaman sona ereceği de belli değil. Ekonominin eski düzeyine ulaşmasının çok uzun süre alacağı söyleniyor. BM, AB, Dünya Bankası, IMF gibi uluslararası kurumlar bu krizi özetle ´yüzyılın tsunamisi´ diye niteliyor. Bu kriz liberal piyasa ekonomisinin çöküşüdür. Adam Smith´in ortaya koyduğu liberal ekonominin temelindeki o ünlü kuralı ´piyasa her şeye kadirdir, her şeyi piyasaya bırakın, piyasanın görünmez eli her şeyi düzenler´ anlayışı çöktü. Bu kriz piyasanın görünmez elinin her şeyi düzenleyemediğini ortaya çıkardı. Bunun analiz edilmesi gerekiyordu.

- Üç bölümden oluşuyor kitabınız. Özetle bölüm bölüm gidersek...

- Doğrudan Sosyal Bilimler metodolojisi uygulandı. Öncelikle kapitalizmin doğuşu ve gelişmesi, devlet-ekonomi ilişkileri, son kriz ve yarattığı sonuçlar, ABD ile Çin´in karşılaştırılması, Türkiye ekonomisinin durumu ve genel bir değerlendirme sunumu birinci bölümde yer alıyor. İkinci bölümde ulusalcı ekonomilere doğru gidişi daha iyi anlamak adına, dünyadaki üç somut KİT´in kuruluşunu ve yönetim sistemlerini ortaya koyuyorum. Kitabın ikinci bölümü ayrıca New York Üniversitesi´nde savunduğum KİT´lerin gelişimi ve performansları konulu doktora tezimin bir parçası. Üçüncü bölüm de de Türkiye´yi anlatıyorum. Türkiye Cumhuriyeti nasıl oldu da önemli ekonomik gelişmeler kaydedebildi? Osmanlı´dan aldığı miras ne? Örneğin 1923 ile 1930 arasında İzmir İktisat Kongresi´nden sonra özel sektöre bağımlı, özel sektörü özendiren bir kalkınma planı, bir ekonomi sistemi düşünülüyor ve yaratılıyor. Fakat bunun başarılı olamadığı görülünce 1929 krizinin de etkisiyle genç Cumhuriyetin devrimci kadroları birinci beş yıllık planı yapıyor. Birinci beş yıllık plan dünyada Sovyet Rusya´nın dışında bağımsız bir devletin yaptığı ilk plandır ve bununla Türkiye kendisine çok gerekli olan sanayi dallarında atılım yapıyor. Sonra ikinci beş yıllık planı anlatıyorum.
 

Keynes´e dönüş...


- Adam Smith´in tersine devletin piyasalara müdahalesini öngören Keynesçi (John Maynard Keynes) politikalara bugünlerde dönüş var. ABD ve Çin gibi ülkelerin lokomotifliğinde üstelik.

- Tüm liberal ekonomistler 1990´larda Berlin Duvarı´nın yıkılmasını bir milat olarak gördü; sol düşüncenin, sol ekonomik anlayışının ve Keynesçi politikaların artık çöktüğünü söyledi. Şimdi 2008 kriziyle de yeni bir milat ortaya çıktı ve piyasa ekonomisi çöktü. Bu çöküşten kurtuluş da derece derece bütün devletlerin ekonomiye müdahale edişine bağlı, yani Keynesçi ekonomiye doğru dönmek zorundaydılar ve döndüler de. ABD´deki bütün mali bankalar sarsıntı geçirdi, Avrupa´da da aynı şekilde oldu. ABD´de hükümet ekonomiye sert müdahale etti, 700 milyar dolar fon yarattı, yetmedi. Bir daha 700 milyar dolar koydu, şu anda piyasaya 2 trilyon doların üzerinde enjekte ederek müdahalede bulunduğu anlaşılıyor, bazı kuruluşları kurtarıyor, bazı kuruluşları batırıyor. Şunu açıkça görüyoruz ki bu krizden sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, yepyeni bir düzen gelecek, özellikle finans kapitalde bir düzenleme yapılacak. Ciddi önlemler getiriliyor ve uzun yıllara yayılacak. Ekonomiye devlet müdahaleleri sürecek, ulusalcılık ve korumacılık dönemi başladı. Onun için kitabın adını Liberal Ekonominin Çöküşü-Küresel Kriz ve Ulusalcı Ekonomilerin Yükselişi koydum.

- Zamanında Keynesçi ekonomilerin dünyada yaygın bir biçimde uygulanmaya başlamasını zorlayan ünlü 1929 krizini de inceliyorsunuz kitabınızda. Gelişimi ve sonuçlarıyla kamu girişimciliğine kazandırdığı ivmeyi okuyoruz en önce.

- Marx, kapitalist sistemin doğal yapısında kendisini yok etmeye yol açacak içsel dinamiklere kendiliğinden sahip olduğunu, kendi işleyiş mantığından ve yapısından doğan nedenlerle kapitalist ekonominin periyodik olarak krizlere sürükleneceğini öngörmüş ve açıkça belirtmiş. Kriz kapitalizmin doğasında vardır yani. Nitekim bu 2008 krizi de bunu kanıtladı. Onun için 1929 krizinde alınan önlemleri gözden geçirmenin yararı var. 1929´da büyük krizden sonra önem kazanan kamu girişimciliği, kanımca tekrar önem kazanacak. Özelleştirme özellikle kendi ulusal çıkarlarını düşünen ülkelerde durdu. Bizim gibi ülkeler ise ne yazık ki hâlâ özelleştirmeye bel bağlıyor. Ama ABD, Fransa, Almanya, İngiltere, bütün Avrupa ülkeleri ve Asya ülkeleri özelleştirmeyi durdurdu. Kitapta bu olguyu bütün yönleriyle ortaya koyabilmek için somut örnekler veriyorum, 1929´da benimsenen Keynes politikalarını da inceliyorum.
 


Üç KİT: TVA, ENİ, Renaut


-Dünyadaki üç örnek KİT üzerinde duruyorsunuz kitabınızda; TVA, ENİ ve Renault.

- Evet, çok önemli örneklerdir. Bakın, 1930´larda ABD´de 100 kadar KİT kuruluyor ve bunların en önemlisi Tennessee Vadi İdaresi´dir (TVA). 1933´te kuruldu, amacı Tennessee Vadisi´nde taşkınları önlemek, elektrik üretmek, barajlar kurmak. 29-30 tane baraj yaptı, elektrik üretim tesisleri kurdu. Bu KİT özelleştirilmedi, 78 yıldır hâlâ yaşıyor ve yoluna devam ediyor. ABD´nin en büyük, dünyanın ilk 10´u içine giren büyük bir ekonomik girişim. Yarattığı elektrik yılda 36 bin megavat, Türkiye´nin yılda 28 bin megavat ürettiği düşünülürse ne kadar büyük bir kuruluş olduğu daha iyi anlaşılır. Bu kuruluş 80 yıldır özelleştirilmiyor. Biz ise 1990´dan sonra Sümerbank, Etibank, Atatürk´ten gelen bütün kuruluşlarımızı, yılların emeği ve alınteriyle kurulan KİT´leri özelleştirdik, ABD ise özelleştirmiyor.

- Nasıl başardı TVA?Hayli kez de özelleştirilme saldırısına uğradı, denediler.

- Hepsini bertaraf edebildi, bütün özelleştirme saldırılarını püskürttü. Yerel halk da bu kuruluşu tutuyor. Özellikle son yıllarda özelleştirme saldırıları yoğunlaşmıştı ama bugün, hele bu krizden sonra kimse ağzını açamıyor artık. TVA bir defa yüzde yüz Federal Hükümet´in, Hazinenin KİT´idir. Bu örnekte TVA´nın felsefe ve yönetimine politikanın, politikacıların karışmasının engellenmesi çok önemlidir. Başarısının en temel nedeni budur ki bu model kitapta tüm süreçleriyle inceleniyor. Zaten doktora tezimin esası da bu kuruluş.

- Avrupa´da da başarıldı bir noktaya kadar bu değil mi?

- Bir noktaya kadar ama en belirgini ABD´deki TVA´dır. Örneğin kitapta verdiğim bir diğer örnek ki, onlar TVA gibi yüzde yüz devletin değil ama devletin sarsılmaz ve sorgulanamaz hisseleri var. İşte İtalya´daki ENİ örneğin. ENİ, petrol, doğalgaz arıyor, buluyor, çıkarıyor, rafinerilerde işliyor ve satıyor. Mavi Akım projesi örneğin Rusya´dan gelen doğalgazın borularını Karadeniz´in altında döşeyen ve o sisteme ortak olan kuruluştur ENİ. ENİ´nin yüzde 30 oranında bir devlet hissesi var fakat altın hisse uygulaması yürürlükte. Bu kadar stratejik bir konuda, bu alanda devlet özelleştirme yapmış ama ´şerhli´ yapmış yani ´altın hisse´ koymuş. Bütün önemli kararların devletin sahibi olduğu ´altın hisse´nin onayı olmadan yürürlüğe girememesi kural olarak ana sözleşmeye konulmuş. Fransa´daki Renault da aynı şekilde. Dünyada rekabetin en yoğun olduğu otomotiv sanayiinde, dünyanın altıncı büyük otomotiv devi olan Renault´nun yüzde 15 hissesi devletin. Fransız devleti Renault gibi büyük bir sanayi kuruluşunu korumak adına ´altın hisse´yi elinde tutuyor. Bunlar çok önemli. Biz ne yapmışız hepsini satmışız. Yine kitaptan bir başka örneği liman işletmeciliği üzerine verebilirim. Arap sermayeli Dubai Port Coorporation... 2006´da, ABD´nin en büyük altı limanı, New York, New Jersey, Philadelphia, Baltimore, Miami ve New Orleans limanları büyük hissesi İngilizlerin olan bir şirket tarafından işletiliyor. Birleşik Arap Emirlikleri´nden (BAE) Dubai Port Corp., bu İngiliz şirketinin hisselerini satın alıyor. O günlerin ABD Başkanı Bush da bunu onaylıyor fakat karar kamuoyunda büyük bir tepki yaratıyor. Nasıl olur da bizim en büyük limanlarımızı Araplar yönetir, işletir diyerek karşı çıkıyorlar. Yasama organı da duruma el koyarak bir komisyon kuruyor ve komisyon incelemelerinin ardından söz konusu özelleştirmeyi durduruyor. Özelleştirme mi, ulusalcılık mı sorusuna daima özelleştirme diyen ABD şimdi ulusalcılık ve ulusal sermayeden yana tavır koyarak yabancı bir sermayeye çok kıymetli limanlarımızın kontrolünü veremeyiz diyor. Düşünün ABD gibi serbest ticaretin, piyasa ekonomisinin en ileri olduğu bir ülkede yapılıyor bu. Senato bu sözleşmeyi iptal ediyor ve ne ilginçtir ki tam da ABD Senatosu´nun bu özelleştirmeyi iptal ettiği gün, Türkiye, Marmara Bölgesi´nin en önemli sanayi limanı olan Dilovası´nı Dubai Port şirketine veriyor. Bu büyük çelişkileri kitapta bir bir ele alıyorum.


- Evet biz habire yok ediyoruz KİT´leri. Kitabın üçüncü bölümünde ayrıntılıyorsunuz.

- 1930´larda Türkiye´de kurulan KİT´ler ve bu KİT´lerin en önemlisiydi Sümerbank. Ne yaptık? Sümerbank´ı ve bütün diğer KİT´leri dağıttık. 1933´te Sümerbank ile aynı tarihte kurulmuş olan ABD´li TVA devam ediyor, bizimkiler haraç mezat satılıyor. 2008 krizinden sonra yepyeni bir dünya var ve artık herkes piyasa ekonomisinin çöktüğünü kabul ediyor. Yeni bir dünya modeli kurulmak isteniyor ekonomide, mecburlar buna. Bu kurulacak modelde artık ´bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler´ yok, artık denetleme var, derece derece devletin müdahalesi var. Bunların ne olduğunu anlatmaya çalıştım kitapta. Son iki yıldır önce G8, sonra G20´ler, sonra IMF, sonra Dünya Bankası´nda toplantılar yapıldı. Bu toplantıların amacı, ileriye dönük, mali piyasaların denetleneceği bir yeni ekonomik sistem yaratmak istiyorlar, buna çalışıyorlar. Bunları görmek lazım. Bu kitabı liberallerin de okuması lazım, solcuların da okuması lazım, tarafsızların da okuması lazım.

- Kitapta önemle dikkat çekilen bir diğer ülke de Çin. Krizi fırsata çeviren birkaç ülkenin başında geliyor kuşkusuz.

- Evet, Çin, Hindistan, Güney Kore, Brezilya. Ama Çin ekonomi alanında özellikle son on yıldır çok büyük bir başarı gösteriyor. Şöyle söyleyeyim, ABD ekonomisi son on yıldır yüzde 52 dolayında bir yükseliş gösterirken Çin yüzde 333 dolayında bir yükseliş gösterdi. 2010´un sonbaharında Dünya Bankası, IMF ve Çin İstatistik Enstitüsü´nün son verilerine göre dünyanın ikinci büyük ekonomisi ve ihracatta da dünyada birinci ekonomi Çin. Hatta kimi yorumlara göre 2030-2040 yılları arasında ABD´yi geçecek. Kitapta bunun üzerinde de durdum, Çin´in bu başarısının sırrı nedir? Çin kendine göre bir sistem uyguluyor, Komünist Partisi iktidarda ulusalcı bir ekonomi sistemi yaratmış. Ulusal çıkarları koruyan, ´korumacı bir ekonomi´ sistemi uyguluyorlar. Ancak Çin´de de bunca iyi veriye karşın her şey güllük gülistanlık değil, orada da emekçiler açısından büyük sorunlar var. Ama global açıdan baktığımız zaman dünyanın en hızlı gelişen ülkesidir. Ayrıca 2 trilyon dolar düzeyinde bir rezervi var, yani Türkiye´nin dış ticareti açık veriyor, onlarda 2 trilyon dolar fazlalık var ve Çin bu fazlanın 1 trilyon dolarıyla ABD devlet tahvili satın almış durumda. ABD bugün Çin´e borçlanmış durumda. Böylece bir taraftan da Çin, ABD´nin ekonomisini yönlendiriyor. Bu çarpıcı tezatları, çelişkileri kitapta incelemeye çalıştım.

- Son olarak temel bir değerlendirme yapar mısınız?

- 2008 küresel ekonomik krizi önemli sonuçlar yarattı. Özetlersek: Liberal ve neoliberal ekonomistlerin bir ´Tanrı buyruğu´ gibi kabul ettikleri ´Piyasa serbest bırakılmalı, çünkü piyasanın görünmez eli piyasayı düzenler´ kuralı çöktü. Kapitalist ülkelerde, hükümetler ekonomiyi yeniden düzene sokmak için piyasaya müdahale etmeye başladı. Bu kitabın temel iddialarından birisi şu: Kapitalist ekonomilerde, ABD ve Avrupa´da kapitalist düzenin, özellikle finans alanı artık eskisi gibi tam özgür olamayacak, mali alanda yeni düzenlemeler yapılacak. Devlet ekonomiye daha çok müdahale edecek. Bizdeki liberal ekonomi yorumuna bakmayın, bütün dünyada ulusal ekonomik çıkarlara dayalı, ulusalcı bir ekonomi anlayışı yükselişte. İşte kitabın temel iddiası bu. Kitap bu iddiayı sosyal bilimler metodolojisi çerçevesinde ortaya koymaya çalışıyor. Kitapta kullanılan´liberal ekonomi çöktü´, ´ulus devlet´, ´ulusalcı ekonomi´, ´karma ekonomi´ gibi kavramların kimi liberal yazarların hoşuna gitmeyeceği şaşırtıcı olmaz. Son otuz yıldır, ´Ulus devlet çöktü´, ´Ulusalcı ekonomi yoktur, ´küreselleşme´ vardır´ denildi. Ama bütün bu savlar, 2008 küresel kriziyle ters kepçe geldi. İşte bu kitap bu güncel ve temel konuları bilimsel çerçevede ele alıyor. Geniş dipnotlar, geniş bir kaynakça ve geniş bir dizin veriliyor. Yukarıda sizin de belirttiğiniz gibi, 2008 krizini ve dünyadaki ekonomik gelişmeleri anlamaya yarayacak bir kaynak kitap olma amacı taşıyor.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum

Tüm gelişmelerden haberdar olmak için Turkinfo Hollanda Haber'i:

Adreslerinden takip edin!