Reklam

Kuran Arabi'dir, yani apaçıktır, şifresizdir

Kuran Arabi'dir, yani apaçıktır, şifresizdir

Kuran Arabi'dir, yani apaçıktır, şifresizdir
Editör: Turkinfo.nl
10 Ağustos 2010 - 06:46
Reklam

Kuran Arabi’dir, yani apaçıktır, şifresizdir 2010’u “Kuran Yılı” ilan eden Diyanet İşleri Başkanlığı’nın en tepesindeki isim Ali Bardakoğlu’yla Hürriyet okurları için özel ramazan söyleşisi yaptık. 


Bardakoğlu, Kuran-ı Kerim’in şifreler kitabı olmadığını; Allah, peygamber, ahiret, Müslümanlık hakkında sapasağlam bilgiler sunduğunu anlattı.
 
2010 YILI, İslam’ın temel kaynağı Kuran-ı Kerim’in, Hz. Muhammed’e vahy edilmeye başlanmasının 1400’üncü yılı. Ramazan ayının bu açıdan da farklı bir önemi var. Kuran-ı Kerim’in ramazan ayında indirilmeye başlanması, Hicretin 2’nci yılından bu yana Müslümanların ramazan ayında oruç tutma farzları birlikte düşünüldüğünde, vahyin 1400’üncü yıldönümünün önemi daha da artıyor.


Kuran çağlar üstü bir hayat rehberi


Bu bağlamda, 2010’u “Kuran Yılı” ilan eden Diyanet İşleri Başkanlığı’nın en tepesindeki isim, dünyanın en saygın din adamları arasında ismi ilk sıralarda yer alan Prof. Dr. Ali Bardakoğlu, Hürriyet okurları için “Kuran-ı Kerim’i Anlama” ve “Ramazan’ın Gerçek Anlamı” olarak adlandırılabilecek iki ayrı başlık altında, değerli düşüncelerini bizlerle paylaştı. Bardakoğlu’nun Hürriyet’e özel söyleşisiyle sizleri baş başa bırakıyoruz:


Kuran-ı Kerim’i nasıl tanımlarsınız?


Toplum Kuran-ı Kerim’den ve onun mesajından çok uzaklaştı. Kuran’ı Kerim’i yeteri kadar tanımıyoruz; Kuran’a saygı boyutu daha çok okuma, dinleme, dinlerken duygulanma şeklinde oluyor. Halbuki Kuran’ın şifa, rehber oluşu anlamamızla alakalı. Anlamak, düşünmek, tefekkür etmek, tanımak, dediklerini yapmaya çalışmaktır önemli olan. Kuran’ın gönderiliş amacı insanlara rehberlik etmesidir. Kuran çağlar üstü bir hayat rehberi ve Rabbimizden bize özel bir hitap. Kuran-ı Kerim din adamlarına ya da belli bir sınıfa gelmiş değil, tersine her bir insana ayrı ayrı gelmiş Rabbimizin özel mektubu. Kuran-ı Kerim her bir insanı ayrı ayrı muhatap alır. Ve onlara akılla, deneyle, tecrübeyle ulaşamayacakları hakikat bilgilerini sunar.


Bizim görevimiz Kuran’ı anlamak


Müslümanların Kuran-ı Kerim’e karşı görevleri anlama ve düşünme noktasında mı öne çıkıyor?


Allah daha önce pek çok peygamber ve bu peygamberlerin de bazılarına kitaplar gönderdi. Fakat insanlar, özellikle de din adamları hem peygamberlerin getirdiği kitapları hem de getirdiği dini korumada gereken özeni göstermedi. Zamanla dinlerin büyüsü bozuldu. Ve Allah son olarak Kuran-ı gönderdi ve “Onu biz koruyacağız” dedi. Bize ise koruma görevini değil, Kuran-ı anlama ve anladıklarımızı yapma görevi verdi. Ve Kuran-ı Kerim indiği ilk günden günümüze değişmeden geldi. Ancak tek bir harfinin dahi değişmemesi yetmez, onun iyi de anlaşılması lazım.

Kuran-ı Kerim’in koruyuculuğunu nasıl anlamalı?

Allah Kuran-ı korudu ama Kuran da bizi korudu. Çünkü din o kadar dinamik bir olgu ki toplumun örf, adet ve töresiyle ya da çeşitli çıkar ilişkileriyle, siyasi mekanizmalarla, ekonomik yapıyla iç içe geçip, onların dümen suyuna girmemesi lazım. Din din olarak kalmalı, tazeliğini koruması gerekir. Bunun için de kuvvetli ve açık bir bilgiye ihtiyaç var. İşte onun için Kuran dinin açık bilgisidir. Kuran asırlardır Müslümanları din konusunda aşırılıktan, hurafeden, Allah’a yanlış bilgi ve inanışları isnat etmekten, yalan yanlış dini bilgiler üretmekten korudu. Dinin ana bilgisini verdi. Bir bakıma hakem oldu, doğru apaçık bilginin kaynağı oldu.


Rumuzlar kitabı yapmak istismardır


Yani “Kuran-ı Kerim’in sıradan insanlar için anlaşılması imkansız ayetleri vardır” iddiası kabul edilemez... 
Allah, söylemek istediğini anlatmaktan, haşa hiçbir zaman aciz olmamıştır. Allah ne istiyorsa bizden, apaçık söylemiştir. Ki Allah hak ve hakikatı söylemekten asla çekinmez. Çünkü zaten önemli olan Allah’ın hak ve hakikatı söylemesidir bizim için önemli olan. Kuran-ı Kerim’in bir başka adı da Kitab-ı Mübin’dir; yani apaçık bir kitap anlamını taşır. Kuran’ı Kerim şifreler kitabı değildir. Kuran’ı Kerim’in söyledikleri ve anlaşılan metni önemlidir. Apaçık ayetleri, apaçık sözleri dururken Kuran-ı Kerim’i şifreler, rumuzlar kitabı haline getirip, onun üzerinden insanların Kuran’a saygılarını istismar etmek ve ondan temeli olmayan manalar çıkarmak Kuran’a haksızlık olur.
 
Sizce “Haksızlık” yaygın bir kabulleniş mi?


Kuran’ın bazı ayetleri, ifadeleri zaman içinde daha iyi anlaşılıyor. İnsan aklı, tecrübesi fen bilimlerindeki gelişmeler gerçekleştikçe. Örneğin, dünyanın yuvarlak olduğunu görünce, Kuran-ı Kerim’deki bu konuyla ilgili ayetleri daha rahat anlıyoruz. Yoksa “Hiç anlaşılmayacak ayetler” ya da “Ancak, bazı kişiler tarafından anlaşılabilecek ayetler” diye bir şey yoktur. Allah Kuran’ı anlaşılması için göndermiştir. Apaçık bir kitaptır.
Ramazan hanımefendiliğe beyefendiliğe götürmeli
 
DİYANET İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu, ramazan ayı ile ilgili sorularımızı da şöyle yanıtladı:


Ramazan ayını nasıl değerlendirmeliyiz?


Ramazan ve üç aylar aslında sadece oruç ibadeti zamanı değil. Allah belli gün ve geceleri biraz daha özel zaman dilimleri olarak ilan etmiş. Aslında üç aylar, ramazan kendimizi sorgulama, öze dönme fırsatıdır. Modern hayat, bizim bir dakika olsun kendimize vakit ayırmaya fırsat bırakmıyor, adeta ipotek altına alıyor. Allah da bize örneğin ramazan’da dış dünyayla ilişkilerimizi en aza indirme, fırsatı veriyor. Yoksa, oruç simgesel bir şeydir; yemeden içmeden ya da cinsel hayattan uzak kalma aslında dünya ile ilişkilerimizi azaltmanın başlangıcıdır.
 
Bu ay kapsamında okurlarımıza tavsiyeleriniz neler?


Üç tavsiyem var. Biri çıkıp bana “Ne yapmalıyım” diye sorarsa, “Oruç tutmaktan öte, orucu neden tuttuğunu düşün” derim. İkincisi de devir bilgi devridir; din hakkında sağlıklı doğru bilgimizin olmalı. Bunun için Kuran’ı Kerimi anlamaya, kavramaya; Peygamber efendimizin sünnetini anlamaya ihtiyacımız var. Kuran herkesin öz kitabıdır, Kuran hocaların kitabı değildir. Din hiç kimsenin malı değildir, hiç kimsenin de tekelinde değildir. Cami hiç kimsenin tekelinde değildir. Bunlar ortak paydalarımızdır.


 Üçüncü tavsiyeniz...


Üçüncüsü paylaşımdır. İmkanların ve imkansızlıkların paylaşımı. Orucun içinde yokluk içinde olanın halini anlama var. İftar sofları tuttuğumuz orucun acısını çıkartırcasına dünya nimetlerine hücum zamanı olmamalı. İftar sofralarında yokluk içinde olanlara her zaman yer olmalı.


Ramazanın bize manevi katkıları nelerdir?


Biz din ve Müslümanlık deyince insani ve ahlaki bütün meziyetleri, erdemleri de bir arada düşünmeliyiz. Fakire yardım ibadettir, ancak fakire yaptığın yardımı, fakiri minnet altına alacak şekilde yapıyorsan, yapmamak daha hayırlıdır. Nezaket ile paylaşma birada olmalıdır. Aksi taktirde yaptığın yardım boşa çıkar. Ramazan bizi biraz inceltmeli. Tıpkı oruç nedeniyle nasıl ki akşam üzeri iyice ezilir, süzülürüz ya... Ramazan da bizi manevi hayatımızda incelmeye, şehir beyefendiliğine, hanımefendiliğine götürmeli.
 
Meallerle yetinmek doğru değil
 
“KURAN-I Kerim’in meallerinin Kuran’ın bütün anlamlarını ihtiva eden bir çeviri olduğunu söylemek zor. Mealler Kuran-ı Kerim’in o satırlarından anladığımızı en iyi şekilde aktarma çabasıdır. Kuran-ı Kerim mealleriyle yetinmeyi doğru bulmuyorum bir defa. Hele hele meallerden hareketle hüküm çıkarmaya, din hakkında hüküm vermeye kalkışmak son derece yanlıştır. İki üç ciltlik açıklamalı meallere ihtiyaç var. Böylece, ayetlerin ne dediğini daha iyi anlarız. Böyle bir yayın hazırlığı içindeyiz.”
 
Arapça Müslümanlık için şart değil
 
HERKESİN Arapça bilmesi şart değil, üstelik Arapça bilmek Müslümanlığın da şartı değil. Ama Kuran-ı anlamak ve hayatımıza indirmek önemli bir vecibedir. Onun için Arapça bilmeyenlerin Kuran-ı Kerim’i Türkçe açıklamalarından anlaması mümkündür, doğrudur, yerindedir. Ve dinin hedeflerine de uygundur. Çünkü, biz Kuran’ı sadece okumak ya da dinlemek değil, anlamak ve kendi hayatımızı bir sorgulama kılavuzu olarak görmeliyiz.
 
Sapasağlam bilgi sunar
 
KURAN-I Kerim’in Arabi olduğuna dair ayetler, Arapça olduğu anlamında değildir. Meramını zor ifade edene “Acemi” denir. Kuran-ı Kerim de “Acemi” değil, Arabidir. “Söylediğini apaçık söyleyen bir metin” demektir. Arabi demek, Arapça “Net, anlaşılır bir dil” demektir. Kuran-ı Kerim’in Arapça olduğu, Arabi olduğu söylenir, birçok ayette. Zaten Arapça olduğu herkes tarafından malumdur; Kuran-ı Kerim malumu neden ilan etsin. Yani, Kuran-ı Kerim apaçık ve bizi koruyan bir kitaptır. Din konusunda yanlış düşünmekten, yanlış bilgi üretmekten hem İslam alemini hem de bütün insanlığı korumuştur. Allah, peygamber, ahiret, Müslümanlık hakkında sapasağlam bir bilgi sunar.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum

Tüm gelişmelerden haberdar olmak için Turkinfo Hollanda Haber'i:

Adreslerinden takip edin!