Kore dağlarında can veren Türkler
Kore dağlarında can veren Türkler
Bundan 60 yıl önce yaşanan ve son devrin en kanlı savaşlarından olan Kore savaşı hakkında farklı görüşler ortaya atılsa da, Kore toprakları, Mehmetçiklerimizi bağrında taşıması bakımından ayrı önem taşıyor; Onlar, New Yorkun yerinde yeller eserken, gök kubbe gibi yüksek ve haşmetli kurşun kubbeler kurmuş, kurdurmuştu Asyanın dört bir yanına. İpeği, elleriyle Bursa bahçeleri gibi nakışlamışlar, mermeri halı dokur gibi yontmuşlar, nehirlerin bir kıyısından öbür kıyısına ebemkuşağı gibi atmışlardı kırk gözlü köprüleri. Sömürgeci devletlerin lügatinde henüz hürriyet ve kardeşlik gibi kelimelerin olmadığı çağlar boyunca zulme karşı savaşmışlar, bağımsızlık uğruna milletleri kardeş sofrasına çağırmışlardı.
Onlar; Seul, Pusan, Tegu ve daha birçok şehirde Güney Kore bayrağının dalgalanışına omuz veren Türk bayrağını göndere çekerek, Güney Korenin istiklali için can verdiler. Onlar, belki geride bıraktıkları bir çift göze sevdalı idiler
Belki toprak gibi akıllı, belki gençlik gibi cesur
belki ömürlerinde ilk defa denizi gördüler
Sakin sabahlar ülkesi olarak da bilinen Kore, henüz Kuzey-Güney bölünmüşlüğünün gerçekleşmediği 1945 yılına kadar bir Japon kolonisi olarak kalmıştı. II. Dünya Savaşında Rusya ve Amerikaya karşı verdiği mücadeleyi kaybeden Japonyaya bağlı kolonilerin işgali sırasında Kore toprakları da Japon işgalinden çıkıyordu. Kuzey Kore, Ağustos 1948de komünist Rus işgaline uğrarken, Güney Kore, Eylül 1948de bölgede dönemin şartlarında demokratik sayılabilecek bir rejim inşa eden Amerikan işgaline uğrayacaktı. Amerika ve Rusya, söz konusu işgallerle Korenin aslında 1890lı yıllardan itibaren yapılmaya çalışıldığı gibi, Kuzey-Güney şeklinde bölünmesinin de yolunu açıyorlardı. 1948 yılında Kuzey ve Güney Korede seçimler yapılmasını öngören BM Konseyinin kararlarına rağmen Kuzey Kore seçimlerin yapılmasını reddedecekti. Mayıs ayında Güneyde yapılan seçimlerin ardından Ağustos 1948de Kore Cumhuriyeti kurulmuş, yaklaşık bir ay sonra Kuzey Kore hükümeti komünizm rejimini ilan etmişti. Dünyadaki komünist-antikomünist çatışmanın sembolü ve alanı haline gelen Koredeki gerginlik, Kuzey Korenin 38. paralel boyunca saldırıya geçmesiyle savaşa dönüştü. Güney Kore askerlerinin 38. paralel boyundaki sınırı geçtiklerini bahane eden Kuzey Kore, 25 Haziran 1950de Güney Kore topraklarına girdi. BM Güvenlik Konseyi aynı gün Rusyanın katılmadığı bir toplantıya çağrılmış, Kuzey Korenin Güney Koreye saldırarak bölgedeki barışı bozduğuna karar verilmişti. Birleşmiş Milletlerin saldırıyı durdurmak ve anlaşmazlığı barış yoluyla çözmek amacıyla yaptığı girişimleri hiçe sayan Kuzey Kore, yeni bir taarruz başlatarak Seulü ele geçirdi. Bunun üzerine 27 Haziran 1950de Birleşmiş Milletler, üyelerini Güney Kore Cumhuriyetine yapılan saldırıyı karşılama ve bu bölgedeki milletlerarası barış ve güvenliği geri getirecek yardımlarda bulunmaya çağırdı.
Yedi Kıta Dergisinin Ekim sayısında neler olduğunu görmek için www.yedikita.com.tr adresini ziyaret edebilirsiniz...
Aralarında Türkiyenin de bulunduğu 16 devlet, asker gönderme kararı alarak Birleşmiş Milletlerin çağrısına cevap vermişti. Güney Koreye asker göndermeyi teklif eden ilk ülke olan Türkiye, 30 Haziran 1950 tarihli meclis oturumunda, askerî yardım yerine bölgeye doğrudan asker gönderme kararı alıyordu. Türkiyenin Güney Korenin yanında olacağını açıklayarak bölgeye asker göndermesinde, NATOya üyeliğini hızlandırmak istemesi de etkili olmuştu. II. Dünya Savaşının ardından dünya sahnesinde yeniden şekillenmekte olan siyasi kamplaşmaların uzağında kalan ve yalnızlaşan Türkiye, Kore Savaşına katılarak mevcut dış politika sorunlarını çözmeyi de planlıyordu. Nitekim savaş devam ederken NATO üyeliğine alınan Türkiye, 1952 yılında bir NATO üyesi bir ülke haline gelecekti. Türkiyenin NATOya alınmasında etkili olan Türk askerleri, dönemin siyasi hesaplarından ve askeri manevralardan habersiz, Korede Güney Kore bayrağıyla omuz omuza dalgalanan Türk bayrağı için gençliklerini feda edecek, doğmadıkları bir toprağa canlarını vereceklerdi.
Anadolunun farklı şehirlerindeki yoksul köylerden toplanan askerlerle oluşturulan tugayın komutanlığına, Çanakkale Savaşında da görev alan Tuğgeneral Tahsin Yazıcı atandı. Tuğgeneral Tahsin Yazıcı komutasındaki binlerce askerden oluşan 1. Türk Tugayı, 3 ayrı gemiyle 25 Eylül 1950de İskenderun Limanından yola çıktı. Tugayımız; Süveyş, Kızıldeniz, Colombo, Singapur, Filipinler ve Formoza Adalarını geçerek 21 gün sonra, 6 Ekimde Korenin güneydoğusundaki Busan Limanına ulaşmıştı. Türk tugayının Koreye giderken kullandığı güzergâh, 1889da Miralay Osman Bey komutasında Japonyaya gönderilen Ertuğrul gemisi tarafından da kullanılmıştı.
Kuzey Yıldızı
Busan Limanından kamyonlarla tren istasyonuna taşınan Türk askerleri, oradan vagonlarla Seulun kuzeyindeki Teguya intikal ederek BM kuvvetlerine katılmıştı. Toplam 22 devletin katılımıyla oluşturulan Birleşmiş Milletler Kuvvetlerinin başkomutanlığında Amerikalı General Douglas Mac Arthur bulunuyordu. General Mac Arthur, kendi komutasındaki Türk Tugayına Kuzey Yıldızı kod adını verecek, tugay bir süre Tegunun emniyetini sağlamakla görevlendirilecekti. BM kuvvetlerinin Güney Korenin yanında bölgeye müdahale etmesi üzerine Çin ordusu da Birleşmiş Milletlere karşı savaşa dâhil olmuş, bölgede yeni cepheler açılmıştı. Kuzey Yıldızı askerleri, beraberlerinde zırhlı araç getirmemiş oldukları için Kunuri bölgesine intikal ederken, sınırdaki Yalu Nehri boyunca yaya olarak hareket ediyorlardı. Çin ablukası altına alınan askerler bir yandan Çin tümeninin ateşine karşı koyarken bir yandan da son kırk yılın en soğuk kışında şiddetli soğukla mücadele ediyorlardı. 260 bini aşkın Çin askeri ve 100 bin kadar Kuzey Kore gerillası geceleri, çok iyi bildikleri bölgede ilerliyor, gündüzleriyse kolaylıkla köylülerin arasına karışabiliyordu. Bölgenin arazi koşullarına yabancı olan Türk askerleri, sessiz hareket edebilmek için soğuğa rağmen ayakkabı giymiyorlar, parlamaması için de eldivenlerini süngülerine geçiriyorlardı. Kunuri Savaşları olarak adlandırılan savaşlardan birinde verilen talimatları İngilizce bilmedikleri için anlamamış, pusuya düşürülmüşlerdi. Ancak birçok esir ve kayıp vermiş olmalarına rağmen, Sunchon Boğazında BM askerlerini ve Kunuride Amerikan 8. ordusunu ablukadan kurtarmayı başaracaklardı.
Dünyanın en dağlık arazilerinden birinde gerçekleşen savaşlar boyunca cepheler defalarca el değiştirmiş, Kore dağları binlerce askerin mezarı haline gelmişti. Ocak 1951de yaşanan artçı çarpışmaların ardından, Moskova Radyosu, Amerikalılara Bu defa sizi Türkler kurtardı! anonsunu yapıyordu. Türk askerleri başta başkent Seul olmak üzere bölgedeki çeşitli şehirlerde BM komutanları tarafından verilen madalyalarla ödüllendirildi. Bu ödül törenlerinden birinde General Mac Arthur Kunuride 8. Orduyu kurtaran Türkler, kahramanlar kahramanıdır; Türk Tugayı için yok yoktur. diyordu.
Ankara Suwan Okulu
Kuzey Yıldızı, Güney Korede kaldığı yıllar boyunca sadece savaşmakla kalmamış, Seulde tugay karargâhının içinde Ankara Suwan Okulu ve Yetimhanesini de kurmuştu. Savaşta ailelerini kaybeden öksüz ve yetim Koreli çocukların koruma altına alındığı bu yetimhane, başlangıçta 70 kadar çocuğun bir çadırda toplanmasıyla kurulmuştu. Ancak çok geçmeden çocuk sayısının 100ü aşması üzerine civardaki bir harabe onarılarak okul ve yetimhane binasına çevrildi. Okuldaki dersler, Ankara Demirlibahçe İlkokulunun gönderdiği kitaplar ve çeşitli kırtasiye malzemeleriyle araç gereç desteği sağlanarak gerçekleştiriliyordu. Eğitimin Türkçe, İngilizce ve Korece olmak üzere üç dilde yapıldığı okulda savaş mağduru çocukların yorulmaması için hafif bir müfredat bilgisi veriliyordu. Türk subayları ve beraberlerindeki on kadar Koreli tarafından verilen eğitimler sırasında, çocukların savaş nedeniyle bozulan psikolojilerinin düzelmesine yardımcı olabilmek için beden eğitimi ve müzik dersleri de veriliyordu. Türkiyeden getirtilen ekiplerin halk oyunu gösterileri sayesinde çocukların morali sürekli yüksek tutulmaya çalışılıyordu. Verilen Türkçe eğitimi sayesinde kısa zamanda Türkçe öğrenmeye de başlayan Koreli çocukların arasında İstiklal Marşını ezberleyenler de bulunuyordu. Ankara Suwan Okulu, 1953teki ateşkesin ardından bir müddet daha eğitime devam etmiş, yetimhane 200 kadar çocuğu barındırmıştı. Ancak Türk askerlerinin bölgeden çekilmesiyle okulda eğitime devam eden öğrenciler, yakınlardaki diğer okullara transfer edildi. Kimsesiz çocukların kaldığı yetimhane ve okul binası geçen yarım asrı aşkın sürenin ardından yıkılmış olsa da o yetimhanede Türkler tarafından koruma altına alınan birçok Koreli hâlâ hayatta bulunuyor.
Aslında Kore Savaşı, dünya siyasetinin iki önemli gücü olan Amerika ve Sovyetlerin Uzakdoğudaki siyasi rekabetinin, silahlı rekabete dönüşmesinden başka bir şey değildi. BM üyesi devletlerden birisi olan Türkiyenin de asker gönderdiği bu kurtarma harekâtı, yaklaşık 3 yıl sonra Temmuz 1953te yapılan Panmunjom Ateşkesiyle sonuçlandı. Savaşa BM üyesi 21 ülkeden 1.7 milyondan fazla asker katılmış, 40 binden fazla asker hayatını kaybetmişti. Türkiye, 1000i aşan şehit sayısıyla savaşa katılan ülkeler arasında Amerika ve İngiltereden sonra en fazla asker kaybeden ülke olmuştu.
Savaşta ölen askerlerin naaşlarının defnedilebilmesi için 6 geçici mezarlık alanı kullanılmış, Ocak 1955te Pusan şehrinde yeni bir mezarlık inşa edilmişti. Güney Kore hükümeti Kasım 1955te Pusan şehrindeki bir araziyi daimi mezarlık ve kutsal alan olarak kullanılmak üzere BMye tahsis etti. BM Anıt Mezarlığı adıyla açılan şehitliğin adı 2001 yılında BM Kore Anıt Parkı olarak değiştirilmiş, 2007 yılında Korenin kültür mirası listesine alınmıştı. Dünyada Birleşmiş Milletler tarafından kurulan ilk ve tek şehitlik olan BM Kore Anıt Mezarlığı, Korede şehit düşen Türk askerlerinin de ebedi istirahatgâhları arasındadır. Burada yatan askerlerin ölüm yıldönümlerinde mezarlarına, doğdukları ülkenin bayrağı ve bir çiçek konulmaktadır. Ayrıca BM Kore Anıt Mezarlığı web sitesindeki Bugünün Kahramanı linkinden (http://www.unmck.or.kr/) Türk askerleri ve diğer milletlere mensup askerlere çiçek gönderilebilmektedir. Anıt mezarlıkta, Kore bayrağıyla omuz omuza dalgalanan Türk bayrağı, Seul yakınlarındaki Yongin Türk Zafer Anıtı ve Kore Savaş Müzesinde de gökleri süslemektedir. Kuzey Yıldızı kod adlı 1. Türk Tugayı, Kasım 1951e kadar Korede savaşmış, 6 farklı Türk tugayının sevkiyatı 27 Mayıs 1960a kadar sürmüştü. Güney Korede bulundurulan asker sayısı 1965 yılından itibaren giderek azaltılmış, Haziran 1971de asker sevkiyatına son verilmişti.
Kore Savaşı ve Türklerin Güney Korenin bağımsızlığı için yaptıkları fedakarlıkların izlerini, günümüzde ülkenin her yerinde görmek mümkün. Güney Kore, savaşın ardından giriştiği çok yönlü kalkınma programı sayesinde kısa zamanda dünyanın ekonomi devleri arasına girdi. Nüfusu yaklaşık olarak 30 milyonu bulan bölgedeki ateşkesin ardından, iki ülkenin birleşme umutları sürekli canlı tutulmaya çalışılmışsa da yaklaşık yarım asırdır herhangi bir somut adım atılamadı. Kore Savaşında Güney Korenin istiklali için destek veren Türkiye ve Türkler, dünyanın bilim ve teknoloji devleri arasında bulunan Güney Korenin modernleşmesi sırasında ülkenin akademik hayatında da etkili olacaktı. Ülkedeki birçok üniversitede Türkçe ve Türkoloji bölümleri açılmış, Güney Koreli birçok saygın akademisyen Türkiyedeki üniversitelerde eğitim görmüştü. Ülkelerinin bağımsızlığı için can veren Türk askerlerini saygıyla anan Güney Kore, 1999 depreminde Türkiyeye maddi ve manevi yardımlarda bulunan devletler arasındaydı. Güney Koredeki Türk sempatisi 2002 Dünya Kupasında da kendisini gösterecek, Güney Kore milli takımı -maçı kaybetmesine rağmen- Seul yakınlarındaki stadyumda Türkiye! tezahüratları yankılanacaktı.
(Yedi Kıta Dergisi´nin Ekim 2010 tarihli 26. sayısandan alıntılanmıştır. Dergide ayrıca konuyla ilgili olarak Güney Kore Ankara Büyükelçiliği Siyasi İşler Eski Müsteşarı Sang-ki Paik ile yapılan ilginç bir de röportaj yer almaktadır...)
FACEBOOK YORUMLAR