Reklam

Kanallar ülkesi Hollanda'da tekne turu

Kanallar ülkesi Hollanda'da tekne turu

Kanallar ülkesi Hollanda'da tekne turu
Editör: Turkinfo.nl
02 Eylül 2010 - 06:31
Reklam
Reklam
Tabii genel tepki  “Yahu yazın Bodrum, Yunan Adaları dururken işin gücün mü yok, kuzeylere, soğuklara gidiyorsun?” oluyor



Kanallarda tekneyle gezmek, Avrupa’nın birçok ülkede yapılan bir seyahat tarzı. Fransa, Hollanda, İtalya, Almanya, İrlanda, hatta Polonya gibi pek çok ülkede, eskiden ticari amaçlarla açılmış su kanallarında, şimdi tur şirketleri tekneler kiralıyor ve rahat seyahat etmeniz için her tür hizmeti veriyor. Bu benim beşinci kanal seyahatim. Mavi Tur teknelerine benzer tekneleri kendiniz kullanarak, geceleri teknede yatarak su kanallarında seyahat ediyorsunuz. Tekne kullanmayı veya yelken yapmayı bilmeniz gerekmiyor. Çarpışan otomobil gibi, her yeri lastikle çevrili, vursanız da bir şey olmuyor. Herkesin kullanabileceği basitlikte.

Köprüden geçerken
Tekneleri  belli bir merkezden alıyorsunuz, size yarım saatte nasıl kullanılacağını öğretiyorlar. Haritalar en küçük detaya kadar tüm güzergahın bilgisini veriyor. Gece nerede bağlanacağınıza dair tavsiyelerde bulunuyor. Teknede kaç kişi kalıyorsanız, o kadar bisiklet de kiralamanızı tavsiye ederim. Mutlaka ihtiyaç oluyor. Çoğu kişiye göre bu seyahatin amacı, kanallarda miskin miskin güzel manzaraları seyrederek gitmek, ama benim gibi ‘genç’ olanlar için aslında bir bisiklet seyahati. Hele Hollanda gibi düz ve özel bisiklet yollarının yapıldığı bir ülkede, tüm yolu bisikletle de kat edebilirsiniz. Amsterdam’dan  minibüsle teknemizi alacağımız marinaya, Loonsdrecht‘e geliyoruz. Bisikletlere atlayıp çevreyi keşfe çıkıyoruz. Ortanca milli çiçekleri. Mavinin her tonundan kırmızıya kadar her renk ve boyutta ortanca görmek mümkün. Evlerin hepsinin bahçesinde trambolin var. Kuzey ülkesi insanları atlayıp zıplamaya çok meraklı anlaşılan.
Loenen kasabasına gidip öğlen yemek yiyeceğimiz lokanta arıyoruz ama cumartesi saat 14.00’de açık yer bulmakta zorlanıyoruz. Sonunda ‘De Harren Restaurant’ı buluyoruz. Yemekler basit ama lezzetli.( altı kişi 76 euro ) Öğleden sonra teknenin nasıl kullanılacağına dair eğitim alıyoruz. Marinadaki marketten teknede ihtiyacımız olacak malzemeleri almaya gidiyoruz. 


Kanal seyahatlerimizin mimarı Aslı ihtiyaç listesi hazırlamış, onlar mecburen alınıyor. Ama hepimiz sanki yokluk içinde olacakmışız gibi markette panik halinde  saldırıp,bir yığın abur cubur alıyoruz. Akşam marinada ‘Het Drechthuis Restaurant’ta yiyoruz. Ufak olmasına rağmen değişik ve lezzetli yemekleri var. Hamura sarılı, hafif sarımsaklı bir sosla kereviti (tatlı su karidesi), Bacon ve Fransız peynirli (Brie) tavuk file çok güzel. (şarap dahil  altı kişi toplam 173 Euro ödedik).


KAPI SiSTEMi NASIL ÇALIŞIYOR?
‘Locks- kapı’ (Hollandaca Sluis) denen noktalarda,  kapıların iki tarafındaki su seviyesi, tıpkı barajlarda olduğu gibi 1-2 metre farklı. Tekneleri asansör gibi bir koridora alıp, su seviyesini yükseltip, tekneyi yüksek seviyeye taşıyorlar, ön kapıyı açıp yol veriyorlar. Köprüler genelde üç metre,  kaldırmadan altından tekne geçebiliyor. Ama ayakta kimsenin durmaması lazım, yoksa kafalar çarpıyor. Bazı noktalarda bu hizmeti veren kişiler para istiyor. Köprüden tahta bir Hollanda ayakkabısını iple sallandırıyorlar, içine para koyup geri yolluyorsunuz. Seyahatte bozuk para bulundurmak şart!



‘Croissant’ ve ‘Baguette’ ekmekle sabah kahvaltı keyfi
Sabah pırıl pırıl bir havada uyandık.  Kanalda bir yığın ördek bizden yemek bekliyor. Market açılıyor, gidip ‘croissant’ ve ‘baguette’ ekmeklerimizi alıyoruz. Her sabah bisikletlerle en yakın yerleşim yerine gidip, taze ekmek almak ve teknede kahvaltı yapmak büyük keyif. Kahvaltı hazırlama, tekneyi temizleme, bulaşık yıkama, takım işi. Bendeniz yemek yapmak konusunda özürlü olduğum için sabahları ekmek alma ve bulaşık yıkama işine gönüllü oluyorum. Elimizde harita, hangi kanala gireceğiz, hangi köprü, hangi kapı nasıl açılacak, dikkatle takip ediyoruz. Her yer tablo gibi, kutu kutu evler, bakımlı bahçeler, rengarenk çiçekler.
De Villingen isimli peyniri meşhur bir çiftlikte duruyoruz. Kahvaltı için peynir alıp, harika  dondurmasını yiyip yola devam ediyoruz. Weesp ve Muiden şehirlerinde durup bisikletlerle geziyoruz.
Gece  Amsterdam’da konaklamak istesek te, köprüler kapandığı için  uzak bir noktada tekneyi bağlıyoruz. Bisikletlere  atlayıp ancak bir buçuk saatte şehre gidebiliyoruz. Rembrandt  meydanında bir kafeye oturuyoruz. Her yer cıvıl cıvıl, rengarenk!
Sabah teknemizle kanalları geziyoruz. Birçoğu ev haline getirilmiş tekneler,  güvertelerindeki çiçeklerle bizlere bir renk cümbüşü sergiliyor.


Bisikletle düştüm yollara
Artık bisiklete binme zamanı. Haritadan tüm uğranacak şehirlerin ve akşam varacağımız yerin adlarını alıyorum, kulağımda ipodum, latin ezgilerini dinleye dinleye yollara düşüyorum.  Tüm gün gezdikten sonra akşam  yemeğimizi ‘Restaurant De Dukdolf’da yiyoruz. Tüm seyahat boyu yediğimiz en gurme yemek. Mönüde sadece 5-6 çeşit var. Somon tartar, yılan balığı, kaz ciğeri gibi değişik antreler ve ana yemek olarak da ördek (ördek kroket oldukça güzeldi) ve fener balığı alternatifleri var.  Hem miktar, hem tat olarak minimalist bir mutfak diyebilirim. (kişi başı 50 euro)



Hollanda’nın yel değirmenleri
Teknedekiler irili ufaklı şehirler, su kanalları arasında muazzam manzaralardan süzülerek geçiyor. Bendeniz de bisikletle  tüm şehirleri gezip, ana meydanda yer alan kiliseleri ziyaret ederek güneye doğru ilerliyorum. Yemyeşil alanlar, durgun sudaki yansımalar beni sık sık durdurup fotoğraf çekmeye itiyor.
Akşam, peyniriyle ünlü Gouda’ya varıyoruz. Tam ortada yer alan market binası çok süslü.  Üzerindeki saat her yarım saatte bir çalıyor, şehre ayrı bir hava katıyor. Sabah Oudewater’a gidilecek. Hava yağmurlu, ama biz bisikletlerle müze gezmeye gidiyoruz. 1500’lerden 1920’lere bölgede yaratılan  resim, heykel, mobilya, seramik eserlerin yer aldığı şehir müzesine ulaşıyoruz. Gouda’nın kilisesi de meşhurmuş. Hollanda’nın en uzun kilisesiymiş. En önemli özelliği camları. Her biri ayrı sanat eseri ve bir hikaye anlatıyor. 



Cadı damgası yiyorum
Hava yağmurlu olduğu için bisiklete binmiyoruz. Oudewater’a köprüleri bekleye bekleye ancak 16.30’da varabiliyoruz. Burası 1500’lü yıllarda cadı avı tekniğiyle meşhurmuş. Kadınlar süpürgeye binebilecek kadar hafif mi diye tartılırmış. 500 senelik tartı hala duruyor. Bizi de tartıyorlar ve ne yazık ki cadı olarak tesbit ediliyoruz. Elimize sertifikayı tutuşturuyorlar.
Hava düzelince bisiklete binmek daha cazip geliyor. Dört buçuk saatlik yolumuz var.  Montfoort, Heeswjik, Achthoven, Achersloot, Nieuwegein. Lisseistein, Liesboschhowen şehirlerinden geçiyorum ve Utrecht’e geliyorum. Şehir iki paralel kanal üzerine kurulmuş, bir kolda tekneler park ediyor, eski kısım ise şehrin  merkezi. Oudegracht şehrin en şirin yeri. Kanal boyu restoran ve kafeler var. Mutlaka birinde oturup içki içmek lazım. Biz de roze şarap içtik.



Uyuyan Güzel’in şatosunda
Son gün artık dönüşteyiz. Loosdrecht son nokta. Tekne ile dört saatte gidilen yol, bisikletle iki saatte alınır. Haritada  Maarssen’e yakın, 15 kilometre mesafede olan çok görkemli bir şatodan bahsediliyor. İsmi Kastel De Haar. Kasabada biraz soruşturuyorum, “Mutlaka gör”  diyorlar, şatoya gidiyorum. 30 kilometreden fazla yol yapıyorum ama gerçekten görmeye değer. Sanki Uyuyan Güzel’in şatosunda, masal ülkesindeyim. Süslü kuleleri, önündeki gölü, kuğuları ile uzun zaman ayrılamadan bu görüntüyü zihnime ve fotoğraf karelerine  yerleştirmeye çalışıyorum.


Şehir bize yabancı geliyor
Loosdrecht’e  saat 19.00 gibi geri dönüyoruz. Toplamda tekne ile 168 kilometre  bisikletle 300 kilometre civarında yol yapıyoruz. Dönüşte uçuş akşam, tekneyi sabahtan terk ediyor, Amsterdam’ı  geziyoruz. Bu kadar uzun süre doğa ve sakinlik içinde olunca büyük şehirler bir anda size yabancılaşıyor. Böyle bir seyahatte büyük şehirlere gelmemek gerektiği konusunda hem fikir oluyoruz. Tekne, doğa, spor ve fotoğraf hobileriniz arasındaysa, hepsini bir arada yapabileceğiniz bu seyahat türünü mutlaka deneyin; beni sitayişle anacaksınız.


AJANDA


İstanbul-Amsterdam-İstanbul THY uçuş. Amsterdam-Loosdrecht Taksi ile (30 km)  Sırası ile gece kalınan yerler: Loosdrecht-Amsterdam-Uithoorn-Woerden-Gouda-Oudewater-Utrecht-Loosdrecht. Toplam 168 km, 14 kapı, 48 köprü geçişi, beş buçuk gün sürüyor.
Kontak adresleri:  www.locaboat.com  ve www.penichette.com


-7 gün, 6 kişilik Tekne fiyatı Toplam 4 bin 276  Euro (kişi başı 7 gün için toplam 712 euro)
- Yemek ve diğer ihtiyaçlar (taksi dahil)  7 gün için kişi başı 500 euro
- Toplam  kişi başı  1212 Euro + Uçak (İst-Amsterdam-İst)

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum

Tüm gelişmelerden haberdar olmak için Turkinfo Hollanda Haber'i:

Adreslerinden takip edin!