Kadına şiddet insan hakkı ihlali
Kadına şiddet insan hakkı ihlali
Editör: Turkinfo.nl
12 Mayıs 2011 - 21:42
Kadına karşı şiddet, insan hakları ihlali olarak kabul edildi. Türkiye, dün Avrupa Konseyinin Kadına Karşı Şiddet ve Aile İçi Şiddetle Mücadele ve Önlenmesi Sözleşmesini imzaladı.
Türkiyenin, kadına karşı şiddetin önlenmesinde Avrupa Konseyine karşı resmen sorumlu olduğu sözleşme kadına yönelik zoraki evlilik, psikolojik şiddet, fiziksel şiddet, kadın sünneti, zoraki kürtaj ve kısırlaştırma, cinsel taciz ile namus adına işlenen cinayetler dahil olmak üzere kadına karşı uygulanan tüm şiddet eylemlerinin cezaya tabi tutulmasını gerektiriyor.
13 ülke imzaladı
Türkiye, dün Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi Dönem Başkanlığını İstanbulda yapılan ve konseyin 47 üyesinin temsilcisinin da katıldığı toplantıyla Ukraynaya devretti. Devir teslim töreni öncesinde Avrupa Konseyi Kadına Karşı Şiddet ve Aile İçi Şiddetle Mücadele ve Önlenmesi Sözleşmesi imzalandı.
Sözleşmeyi Avrupa Konseyinin 47 üyesinden sadece 13ü imzaladı. Türkiye adına Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlunun imza attığı sözleşmeyle, son dönede kadın cinayetlerinin giderek arttığı Türkiye, konseye karşı önemli bir sorumluluk üstlenmiş oldu.
Anayasanın üstünde...
Sözleşmeyle, kadına karşı şiddetle mücadele alanındaki mevcut mevzuat ve uygulamaların ötesine geçilecek.
Uluslararası sözleşme niteliği taşıdığı için söz konusu belge TBMMde onaylanmasının ardından anayasanın üstünde olacak. Sözleşme, avrupa konseyi sözleşmesi olmakla birlikte, üye olmayan devletlerin katılımına da açık tutuldu. Sözleşmeye mümkün olabilecek en geniş katılım hedefleniyor. Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Böyle bir sözleşme olmasaydı da kadınların korunması bizim ahlaki sorumluğumuz, devlet anlamında da sorumluluk. Çünkü mevzuattaki aksaklıklara karşı adım atma yükümlülüğü üstleniyoruz. Uygulamada hâlâ sorunlar varsa, aksaklık yapanlar da sorumluluk sahibi oluyor. Şiddetin engellenmesinde hiçbir mazeret kabul edilemez, yapılması gereken ne varsa yapılmalı dedi.
Sözleşme şunları öngörüyor:
* Aile içi şiddet dahil olmak üzere kadına karşı uygulanan her türlü şiddetle mücadeleyi amaçlıyor.
* Kadın hakları ve kadına karşı şiddetle mücadele konulu diğer uluslararası belgelerin ötesine geçiyor; kadına karşı şiddet, ilk kez açıkça insan hakkı ihlali ve ayrımcılık olarak tanımlanıyor.
* Sözleşmenin metni, 4 P ilkesi çerçevesinde kaleme alındı. 4 P ilkesi, kadına karşı şiddet ve aile içi şiddetin önlenmesi (prevention), şiddet mağdurlarının korunması (protection), suçluların cezalandırılması (prosecution) ve kadına karşı şiddetle mücadele alanında bütüncül, entegre ve koordineli politikaların (policy) uygulanması olarak sıralanıyor.
* Taraf devletlerin, ceza hukuku alanında, somut önlemler almalarını öngörüyor. Sözleşme maddeleri, zoraki evlilik, psikolojik şiddet, fiziksel şiddet, kadın sünneti, zoraki kürtaj, zoraki kısırlaştırma, cinsel taciz ile namus adına işlenen cinayetler dahil olmak üzere kadına karşı uygulanan tüm şiddet eylemlerinin cezaya tabi tutulmasını gerektiriyor.
* Kadına karşı şiddet ve aile içi şiddetin çoğunlukla diğer bireyler tarafından gerçekleştirilmesine karşın, devletin sorumluluktan muaf tutulamayacağına işaret ediliyor; devletin şiddet eylemlerini her koşulda önleme ve mağdurları koruma sorumluluğuna geniş yer veriliyor.
* Taraf devletlerin, göç ve sığınma taleplerini değerlendirirken kadına karşı şiddetin ayrı bir veri olarak göz önünde bulundurmaları öngörülüyor.
* Ulusal parlamentolar ile medya ve sivil toplum kuruluşlarının kadına karşı şiddet ve aile içi şiddetle mücadele bağlamındaki sorumlukları ile bu alanda sağlayabilecekleri katkılara ilişkin düzenlenmeler getiriliyor.
* Sözleşmenin taraf devletlerce uygulanmasını izlemek üzere denetim mekanizmasının oluşturulması öngörülüyor.
Türkiyenin, kadına karşı şiddetin önlenmesinde Avrupa Konseyine karşı resmen sorumlu olduğu sözleşme kadına yönelik zoraki evlilik, psikolojik şiddet, fiziksel şiddet, kadın sünneti, zoraki kürtaj ve kısırlaştırma, cinsel taciz ile namus adına işlenen cinayetler dahil olmak üzere kadına karşı uygulanan tüm şiddet eylemlerinin cezaya tabi tutulmasını gerektiriyor.
13 ülke imzaladı
Türkiye, dün Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi Dönem Başkanlığını İstanbulda yapılan ve konseyin 47 üyesinin temsilcisinin da katıldığı toplantıyla Ukraynaya devretti. Devir teslim töreni öncesinde Avrupa Konseyi Kadına Karşı Şiddet ve Aile İçi Şiddetle Mücadele ve Önlenmesi Sözleşmesi imzalandı.
Sözleşmeyi Avrupa Konseyinin 47 üyesinden sadece 13ü imzaladı. Türkiye adına Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlunun imza attığı sözleşmeyle, son dönede kadın cinayetlerinin giderek arttığı Türkiye, konseye karşı önemli bir sorumluluk üstlenmiş oldu.
Anayasanın üstünde...
Sözleşmeyle, kadına karşı şiddetle mücadele alanındaki mevcut mevzuat ve uygulamaların ötesine geçilecek.
Uluslararası sözleşme niteliği taşıdığı için söz konusu belge TBMMde onaylanmasının ardından anayasanın üstünde olacak. Sözleşme, avrupa konseyi sözleşmesi olmakla birlikte, üye olmayan devletlerin katılımına da açık tutuldu. Sözleşmeye mümkün olabilecek en geniş katılım hedefleniyor. Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Böyle bir sözleşme olmasaydı da kadınların korunması bizim ahlaki sorumluğumuz, devlet anlamında da sorumluluk. Çünkü mevzuattaki aksaklıklara karşı adım atma yükümlülüğü üstleniyoruz. Uygulamada hâlâ sorunlar varsa, aksaklık yapanlar da sorumluluk sahibi oluyor. Şiddetin engellenmesinde hiçbir mazeret kabul edilemez, yapılması gereken ne varsa yapılmalı dedi.
Sözleşme şunları öngörüyor:
* Aile içi şiddet dahil olmak üzere kadına karşı uygulanan her türlü şiddetle mücadeleyi amaçlıyor.
* Kadın hakları ve kadına karşı şiddetle mücadele konulu diğer uluslararası belgelerin ötesine geçiyor; kadına karşı şiddet, ilk kez açıkça insan hakkı ihlali ve ayrımcılık olarak tanımlanıyor.
* Sözleşmenin metni, 4 P ilkesi çerçevesinde kaleme alındı. 4 P ilkesi, kadına karşı şiddet ve aile içi şiddetin önlenmesi (prevention), şiddet mağdurlarının korunması (protection), suçluların cezalandırılması (prosecution) ve kadına karşı şiddetle mücadele alanında bütüncül, entegre ve koordineli politikaların (policy) uygulanması olarak sıralanıyor.
* Taraf devletlerin, ceza hukuku alanında, somut önlemler almalarını öngörüyor. Sözleşme maddeleri, zoraki evlilik, psikolojik şiddet, fiziksel şiddet, kadın sünneti, zoraki kürtaj, zoraki kısırlaştırma, cinsel taciz ile namus adına işlenen cinayetler dahil olmak üzere kadına karşı uygulanan tüm şiddet eylemlerinin cezaya tabi tutulmasını gerektiriyor.
* Kadına karşı şiddet ve aile içi şiddetin çoğunlukla diğer bireyler tarafından gerçekleştirilmesine karşın, devletin sorumluluktan muaf tutulamayacağına işaret ediliyor; devletin şiddet eylemlerini her koşulda önleme ve mağdurları koruma sorumluluğuna geniş yer veriliyor.
* Taraf devletlerin, göç ve sığınma taleplerini değerlendirirken kadına karşı şiddetin ayrı bir veri olarak göz önünde bulundurmaları öngörülüyor.
* Ulusal parlamentolar ile medya ve sivil toplum kuruluşlarının kadına karşı şiddet ve aile içi şiddetle mücadele bağlamındaki sorumlukları ile bu alanda sağlayabilecekleri katkılara ilişkin düzenlenmeler getiriliyor.
* Sözleşmenin taraf devletlerce uygulanmasını izlemek üzere denetim mekanizmasının oluşturulması öngörülüyor.
FACEBOOK YORUMLAR