Hz. Ömer´den bir ibret daha
Hz. Ömer´den bir ibret daha
Editör: Turkinfo.nl
25 Ağustos 2011 - 20:06
Nitekim Cenab-ı Hak, soluduğumuz havadan yediğimiz gıdalara kadar kullarına pek çok nimetler vermiş ve karşılıksız olarak vermeye de devam etmektedir. Allah ahlakıyla ahlâklanmak ise her zaman ve her yerde, ayağın daima sağlam zemine basması demektir.
İnsanın, devamlı verici olması ve ihtiyacı olsa bile mümin kardeşini kendi nefsine tercih ederek ona vermesi, toplum içinde saygınlığının artmasına vesiledir. Allaha yaklaşmanın bir vesilesi de sayılan böyle bir hareketle mümin, kendisi farkında olmasa bile Rabbi katındaki yerinin ağırlığını adeta kullar arasında hissettirmektedir. İşte size yaşanmış bir misal:
Hz. Ömer (ra) dönemidir ve ganimetler, devlet hazinesine adeta Nil ve Fırat gibi akmaktadır. Hz. Ömerin, Hz. Ebû Ubeyde, Hz. Muaz İbn Cebel ve Hz. Huzeyfe gibi sahabi efendilerimize yakınlık gösterdiği bilinmektedir. Bu yakınlığı anlayamayıp Niçin Ebu Ubeydeye Ömer, kardeşim diyor? Niçin gidip altında incecik bir hasır bulunan bu insanlarla daha çok konuşuyor? Niçin çiçeği burnunda bir delikanlı Muaz İbn Cebel, Ensar ve Muhacirin önde gelenleri arasında yer alıyor? Huzeyfe niye mümtaz ve müstesnadır? diyenlere karşı Hz. Ömer (ra), işin gerçek mahiyetini anlatacak bir ders hazırlamıştı.
Her birine içinde altın olan keselerle bir elçi gönderdi. Daha gelen elçiler ayrılmadan, gönderilen altınların oracıkta dağıtılıverdiğine şahit oldular. Adeta birbirleriyle anlaşmışlar gibi üçü de aynı hareketi yapıyor ve Hz. Ömerin kendilerine olan teveccühlerinde ne kadar haklı olduğunu gösteriyorlardı.
BUNLAR, BİZE YETİYOR
Hâlbuki kendileri fakr u zaruret içinde yaşıyorlardı. Mesela Suriye önlerinde Hirakliusa karşı savaşan Hz. Ebu Ubeyde, ancak iki günlük ihtiyaçlarını giderecek bir mala sahip olabiliyordu. Şam önlerine gelen Hz. Ömer, komutanlarına, Kardeşim Ebu Ubeyde nerede? diye sorar. Şimdi gelir derler. Biraz sonra, iplerle bağlı bir devenin üzerinde Ebu Ubeyde gelir, selam verir ve etrafıyla ilgilenmeden doğruca evine gider.
Üzerinde sadece kılıç, kalkan ve bir de azığı vardır. Onun bu halini gören Hz. Ömer, gördükleri karşısında gözyaşlarını tutamaz, peşinden gider ve, Ne olurdu biraz da kendine baksaydın, belli bir mala sahip olsaydın der. Aldığı cevap, Hz. Ömeri gördüklerinden daha çok hayrette bırakacaktır; Ey müminlerin emiri! Durum gayet açık. İşte bunlar, bize yetiyor da artıyor!
VEREN EL OLMAYA ÇALIŞ!
Onun bu istiğna dolu hayatı karşısında koca Ömer, şu tarihi hükmünü verecek ve insanlık tarihinin kulaklarına küpe diye asacaktır: Hepimizi değiştiren şu dünya, seni asla değiştiremedi. (İbn Esîr, Üsdü´l-Gâbe, 5/206)
Nasıl değiştirsin ki onlar, birbirlerine benzeyen öyle kardeşlerdir ve onlar için almak, en nefret ettikleri şeydir. İşte bunlar, İslamın ortaya koyduğu dengenin semereleriydi ve mümin, vermek için coşarken almadan olabildiğince kaçıyordu.
Evet yardım yapanla yapılan arasında sevgi ve ülfet doğar. Yardım yapılarak topluma kazandırılan kişiler kin, haset, düşmanlık gibi kötü duygulardan kurtulur; zenginlerin mallarında gözü olmaz. Çünkü onların, fakirin hakkını verdiklerini, dinin emirlerine uyarak en geniş ölçüde yardım ellerini çevrelerindeki insanlara uzattıklarını bilirler.
BİR DUA
Peygamberimiz şu duayı çok sık okuyordu
Peygamberimizin sık sık yaptığı dualardan birisi şuydu: Allahümme rabbenâ âtinâ fid-dünya haseneten ve fil-âhireti haseneten ve gınâ azâben-nâr - Rabbimiz, bize dünyâ hayatında da, âhiret hayatında da iyilik ve güzellikler ver. Bizi cehennem azabından koru! Bu duayı biz de kolayca ezberleyebiliriz.
ALTIN ÖĞÜTLER
Şayet Firavun aç olsaydı!
Esas adı Tayfur bin İsa olan Beyazid-i Bistami Hazretlerine sorarlar:
Marifeti neyle buldun?
Aç karınla diye cevap verir.
Açlığı niçin bu kadar övüyorsun? diyenlere:
Şayet Firavun aç olsaydı ilahlık iddiasında bulunmazdı. der.
Kendisinden öğüt isteyen birisine: Kötü huylu birisiyle arkadaşlık ettiğin zaman onun kötü huyunu kendinin iyi huyu say. Böylece esenlik içinde olursun. Sana bir şey ikram edildiğinde önce Allaha şükret, sonra ikramı yapana teşekkür et. Zira sana o ikramı ulaştıran ve o kulun kalbini yumuşatan Allahtır. Bir belaya uğradığında hemen aczini itiraf ederek Allahtan yardım dile. Onun yardımı olmadan hiçbir belaya sabır mümkün olmaz. demişti.
HADİS BAHÇESİ
Siz hiç günah işlememiş olsaydınız!
Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor: Canım, kudret elinde olan Allaha yemin olsun ki, siz hiç günah işlememiş olsaydınız, Allah sizi yok eder, yerinize günah işleyip Allahtan bağışlanma dileyecek bir millet getirir de onları bağışlardı. (Riyazüs-Salihin, Erkam Yayınları)
Hadisin verdiği mesajlar
1. Ne kadar günahkar olurlarsa olsunlar müminlere Allahın rahmetinden ümitli olmak yaraşır.
2. Allah, kulunun işlediği hatayı anlayıp af dilemesinden, son derece memnun olur.
3. Allah, tövbeleri kabul edici, kullarını bağışlayıcıdır.
BİR NÜKTE
İçinizi Ona dökün
Şayet bir zulme şahit oluyorsanız, elle ve dille o kötülüğü engellemeye çalışmanın yanı sıra mutlaka Cenâb-ı Hakka dua dua yalvarmalısınız. Eğer, oluk oluk akan kandan hakikaten müteessir oluyor, işittiğiniz hıçkırıkların gönlünüze bir kor gibi düştüğünü hissediyor ve ölen her insanla beraber siz de bir kez daha ölüyormuş gibi ızdırap çekiyorsanız, o halde gücü her şeye yeten Kudreti Sonsuza yönelmeli ve Ona içinizi dökmelisiniz.
İnsanın, devamlı verici olması ve ihtiyacı olsa bile mümin kardeşini kendi nefsine tercih ederek ona vermesi, toplum içinde saygınlığının artmasına vesiledir. Allaha yaklaşmanın bir vesilesi de sayılan böyle bir hareketle mümin, kendisi farkında olmasa bile Rabbi katındaki yerinin ağırlığını adeta kullar arasında hissettirmektedir. İşte size yaşanmış bir misal:
Hz. Ömer (ra) dönemidir ve ganimetler, devlet hazinesine adeta Nil ve Fırat gibi akmaktadır. Hz. Ömerin, Hz. Ebû Ubeyde, Hz. Muaz İbn Cebel ve Hz. Huzeyfe gibi sahabi efendilerimize yakınlık gösterdiği bilinmektedir. Bu yakınlığı anlayamayıp Niçin Ebu Ubeydeye Ömer, kardeşim diyor? Niçin gidip altında incecik bir hasır bulunan bu insanlarla daha çok konuşuyor? Niçin çiçeği burnunda bir delikanlı Muaz İbn Cebel, Ensar ve Muhacirin önde gelenleri arasında yer alıyor? Huzeyfe niye mümtaz ve müstesnadır? diyenlere karşı Hz. Ömer (ra), işin gerçek mahiyetini anlatacak bir ders hazırlamıştı.
Her birine içinde altın olan keselerle bir elçi gönderdi. Daha gelen elçiler ayrılmadan, gönderilen altınların oracıkta dağıtılıverdiğine şahit oldular. Adeta birbirleriyle anlaşmışlar gibi üçü de aynı hareketi yapıyor ve Hz. Ömerin kendilerine olan teveccühlerinde ne kadar haklı olduğunu gösteriyorlardı.
BUNLAR, BİZE YETİYOR
Hâlbuki kendileri fakr u zaruret içinde yaşıyorlardı. Mesela Suriye önlerinde Hirakliusa karşı savaşan Hz. Ebu Ubeyde, ancak iki günlük ihtiyaçlarını giderecek bir mala sahip olabiliyordu. Şam önlerine gelen Hz. Ömer, komutanlarına, Kardeşim Ebu Ubeyde nerede? diye sorar. Şimdi gelir derler. Biraz sonra, iplerle bağlı bir devenin üzerinde Ebu Ubeyde gelir, selam verir ve etrafıyla ilgilenmeden doğruca evine gider.
Üzerinde sadece kılıç, kalkan ve bir de azığı vardır. Onun bu halini gören Hz. Ömer, gördükleri karşısında gözyaşlarını tutamaz, peşinden gider ve, Ne olurdu biraz da kendine baksaydın, belli bir mala sahip olsaydın der. Aldığı cevap, Hz. Ömeri gördüklerinden daha çok hayrette bırakacaktır; Ey müminlerin emiri! Durum gayet açık. İşte bunlar, bize yetiyor da artıyor!
VEREN EL OLMAYA ÇALIŞ!
Onun bu istiğna dolu hayatı karşısında koca Ömer, şu tarihi hükmünü verecek ve insanlık tarihinin kulaklarına küpe diye asacaktır: Hepimizi değiştiren şu dünya, seni asla değiştiremedi. (İbn Esîr, Üsdü´l-Gâbe, 5/206)
Nasıl değiştirsin ki onlar, birbirlerine benzeyen öyle kardeşlerdir ve onlar için almak, en nefret ettikleri şeydir. İşte bunlar, İslamın ortaya koyduğu dengenin semereleriydi ve mümin, vermek için coşarken almadan olabildiğince kaçıyordu.
Evet yardım yapanla yapılan arasında sevgi ve ülfet doğar. Yardım yapılarak topluma kazandırılan kişiler kin, haset, düşmanlık gibi kötü duygulardan kurtulur; zenginlerin mallarında gözü olmaz. Çünkü onların, fakirin hakkını verdiklerini, dinin emirlerine uyarak en geniş ölçüde yardım ellerini çevrelerindeki insanlara uzattıklarını bilirler.
BİR DUA
Peygamberimiz şu duayı çok sık okuyordu
Peygamberimizin sık sık yaptığı dualardan birisi şuydu: Allahümme rabbenâ âtinâ fid-dünya haseneten ve fil-âhireti haseneten ve gınâ azâben-nâr - Rabbimiz, bize dünyâ hayatında da, âhiret hayatında da iyilik ve güzellikler ver. Bizi cehennem azabından koru! Bu duayı biz de kolayca ezberleyebiliriz.
ALTIN ÖĞÜTLER
Şayet Firavun aç olsaydı!
Esas adı Tayfur bin İsa olan Beyazid-i Bistami Hazretlerine sorarlar:
Marifeti neyle buldun?
Aç karınla diye cevap verir.
Açlığı niçin bu kadar övüyorsun? diyenlere:
Şayet Firavun aç olsaydı ilahlık iddiasında bulunmazdı. der.
Kendisinden öğüt isteyen birisine: Kötü huylu birisiyle arkadaşlık ettiğin zaman onun kötü huyunu kendinin iyi huyu say. Böylece esenlik içinde olursun. Sana bir şey ikram edildiğinde önce Allaha şükret, sonra ikramı yapana teşekkür et. Zira sana o ikramı ulaştıran ve o kulun kalbini yumuşatan Allahtır. Bir belaya uğradığında hemen aczini itiraf ederek Allahtan yardım dile. Onun yardımı olmadan hiçbir belaya sabır mümkün olmaz. demişti.
HADİS BAHÇESİ
Siz hiç günah işlememiş olsaydınız!
Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor: Canım, kudret elinde olan Allaha yemin olsun ki, siz hiç günah işlememiş olsaydınız, Allah sizi yok eder, yerinize günah işleyip Allahtan bağışlanma dileyecek bir millet getirir de onları bağışlardı. (Riyazüs-Salihin, Erkam Yayınları)
Hadisin verdiği mesajlar
1. Ne kadar günahkar olurlarsa olsunlar müminlere Allahın rahmetinden ümitli olmak yaraşır.
2. Allah, kulunun işlediği hatayı anlayıp af dilemesinden, son derece memnun olur.
3. Allah, tövbeleri kabul edici, kullarını bağışlayıcıdır.
4. Af ve rahmetten söz etmek, günah işlemeye teşvik etmek demek değildir.
BİR NÜKTE
İçinizi Ona dökün
Şayet bir zulme şahit oluyorsanız, elle ve dille o kötülüğü engellemeye çalışmanın yanı sıra mutlaka Cenâb-ı Hakka dua dua yalvarmalısınız. Eğer, oluk oluk akan kandan hakikaten müteessir oluyor, işittiğiniz hıçkırıkların gönlünüze bir kor gibi düştüğünü hissediyor ve ölen her insanla beraber siz de bir kez daha ölüyormuş gibi ızdırap çekiyorsanız, o halde gücü her şeye yeten Kudreti Sonsuza yönelmeli ve Ona içinizi dökmelisiniz.
FACEBOOK YORUMLAR