Gelecek yılı Katar’da yapılacak olan Dünya Futbol Şampiyonası’na katılabilmek için ilk grup maçını Türkiye’ye karşı 4-2 kaybeden Hollandalılar, geçmişteki mağlubiyetler sonrasında olduğu gibi, yine çıldırdılar.
Maçın yorumu için İstanbul’a giden Hollanda Televizyonu NOS’un kadrosunda, eski ünlü futbolcular Rafael van der Vaart ve Pierre van Hooijdonk da vardı. Atatürk Olimpiyad Stadı’nın localarından birinde maç öncesi görüş belirten Van der Vaart, maçın sonucunun 0-3 olacağını belirtirken, milli takımımızdan alaycı bir şekilde söz ediyordu. Buna karşın, Türkiye’de Fenerbahçe’de ekmek yemiş olan Van Hooijdonk daha temkinli konuşuyordu.
Maçın devre arasında ve sonrasındaki yorumlarda da Türkiye’yi aşağılamaya devam eden Van der Vaart, bir ara, ‘Ben 0-3 olacağını söylemiştim ama 2 gol atabildik. Türkiye’nin gollerini saymıyorum’ diye çok saçma bir savunma yaptı.
Milli takımımızın daha önce de hezimete uğrattığı Hollanda’nın bu defaki mağlubiyeti, medyada elbetteki geniş yer bulacaktı ama, yapılan analizlerin hiç birinde Türk futbolcularının kalitesinden söz edilmedi. Kaldı ki, Avrupa’nın ünlü takımlarında oynayan futbolcularımızın piyasa değeri, Hollanda milli takımında yer alan fotbolcuların değerinden daha fazlaydı.
Hollanda medyası, sadece Burak Yılmaz için övücü sözler kullandı. Fransa’nın Lille takımını eleyen Ajax’ın çok şanslı olduğunu, zira Burak Yılmaz’ın sakatlığı nedeniyle o maçta oynamadığını yazan medya, ‘Burak Yılmaz oynasaydı, Ajax belki de turu atlayamazdı’ dedi.
Sosyal medyada ise, Johan Cruyff’ın ölüm gününde oynanan maçı kaybeden Hollanda için, ‘Böylece, Katar’a gitmeyi boykot etmek için ilk girişimimizi yaptık’ esprisi yapıldı.
Hollanda milli takımının, ‘keçi peyniri’ gibi dağıldığını ve kalecinin her topa ‘geç’ dediğini yazan sosyal medya, Frank de Boer’u da yerden yere vurdu.
Yukarıda yazdıklarım, maç öncesi ve sonrası söyelenenler ve yazılanlardı. Ama ben daha önceleri de yazmıştım. Hollandalılar, (Daha doğrusu Avrupalılar) Türkiye konusunda çok olumsuzlar. Siyasette, inançta, kültür ve gelenekte olduğu gibi, spor konusunda da çok acımasızlar. Sporda Yunanistan’a veya Fas’a yenildikleri zaman çok üzülmeyen Hollandalılar, bir Türkiye yenilgisi sonrasında çılgına dönerler.
Spor muhabirliği ve yazarlığı günlerimden bir kupür
Bu konuda bir anımı anlatayım: Hollandalı bir iş adamını, Bursa’da oynanan Türkiye-Hollanda maçına götürmüştüm. O zaman Fanatik gazetesine spor yazıyordum. Fanatik ekibi ile birlikte Bursa’ya gittik. Hollandalı iş adam ‘yemek’ demişti. Ben de ‘Maçtan sonra’ demiştim. Futbol bilgisi fazla olmayan Hollandalı, ‘Biz yeneriz’ diye beni kızdırmaya çalışıyordu. Maç boyu bana laf atan Hollandalı’yı bir türlü susturamıyordum. Ama, Hollandalılar’ın ‘Boğaziçin’nin Boğası’ diye adlandırdıkları Hakan Şükür’ün kafa golünden sonra sustu Hollandalı. Maçın bitimine yakın kazanılan penaltıyı Clarence Seedorf gole çeviremeyince, susmuş olan Hollandalı tam anlamıyla çıldırdı. Maç sonrasında hep beraber yemeğe gittik. Maç öncesinde acıkmış olan Hollandalı, birden bire kabalaştı ve ‘Ben yemeyeceğim’ dedi. Fanatik’teki meslektaşlarım da şaşırmışlardı.
İşte böyle değerli okurlarım. Hollandalılar hangi ülkeye yenilirlerse yenilsinler çok kızmazlar ama, yenildikleri Türkiye olduğu zaman, çılgına dönercesine kızarlar.
FACEBOOK YORUMLAR