Hollanda'daki Türk Kadınının Değişen İmajı, Bir Neslin Sessizliği, Bir Diğerinin Gücü Oldu
Yirmi yedi yıl önce Hollanda’ya ilk geldiğimde, burada yaşayan Türk kadınlarına yönelik bakış açısının ekonomik, kültürel ve sosyal açılardan bugünkünden oldukça farklı olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.
Hollanda’daki Türk Kadınının Değişen İmajı
Bir Neslin Sessizliği, Bir Diğerinin Gücü Oldu
O dönemlerde Türk kadını, memleketinde tarlasını eken, erkeğinin sözünden çıkmayan, yalnız başına hiçbir işini halledemeyen bir profil olarak görülüyordu. Ellerinde kınası, başında yazması, ayağında basma eteğiyle işe gidip gelir; işten sonra evine, çocuklarına ve eşine hizmet etmekle yükümlü bir kadın olarak tanımlanırdı. Sosyal çevresi ve aktivite imkânları yok denecek kadar az olan, ikinci sınıf vatandaş muamelesi gören bir algıya sahipti. Genelde köyünden, kasabasından veya yaşadığı yerden para biriktirmek amacıyla yurt dışına gelen kadınlardı.
Yıllar içinde bu imaj değişti tabii ki…
Ancak değişmeyen bir şey var; her ne kadar yüzümde acı bir tebessüm bırakan bir gerçek olsa da, Türk kadınlarının yabancı kadınlar tarafından her zaman hüzünlü ve özlem dolu insanlar olarak görülmesi beni hem mutlu ediyor hem de gururlandırıyor. Çünkü bu duyguların yanı sıra, Türk kadınlarının fedakâr, cefakâr, misafirperver, saygılı ve hoşgörülü oldukları da sıkça dile getiriliyor.
Hollandalı yaşlı bir komşumun söylediklerini hiç unutmuyorum:
“Bir Türk komşum vardı. Kocasıyla çalışmak ve para kazanmak için buraya gelmişlerdi. Birkaç kez selamlaştık, sonra yaptığı yemeklerden bana getirmeye başladı. Özel günlerinde baklava ve başka tatlılar yapar, bana verirdi. Hepsi de çok lezzetliydi. Hiç Hollandaca konuşamazdı ama yine de çok iyi anlaşırdık. Gün gelip memleketine döneceğini söylediğinde çok üzülmüştüm. Giderken birbirimize sarılarak ağladık. Sanki kendi kız kardeşim ya da bir akrabam gidiyor gibi hissediyordum. Bazen aklıma geliyor o güzel günler… Keşke birbirimizi tekrar bulabilsek. Çok isterim, ama belki de ölmüştür…”
Bunları anlattıktan sonra gözyaşlarına boğulurdu.
Zamanla teknoloji ve ekonominin gelişmesiyle birlikte kadınlarımızın yaşam biçimleri ve tercihleri de değişti. Eski neslin fedakâr kadınlarının yerini, kendine güvenen, ayakları üzerinde durmak isteyen, “Bu hayatta ben de varım” diyen kadınlar aldı. Bugün, her sektörde çalışan, farklı kültürlere açık, saygı duyan ama kendi örf ve âdetlerinden vazgeçmeyen; hem çalışıp hem de çocuğuna ve evine bakan güçlü kadınlarımız, saygı duyulan, övülen ve örnek gösterilen bireyler hâline geldi.
Birinci nesil kadınlarının sessiz çığlıkları, şimdiki kadınların sesi oldu.
Bu vesileyle, aramızdan ayrılanlara Allah’tan rahmet diliyor, yaşayan büyüklerimizin ellerinden öpüyor ve onlara sağlık diliyorum.
Sevtap Parlak
©TURKİNFO.NL
FACEBOOK YORUMLAR