Hasta adam başarıdan başarıya koşuyor
Hasta adam başarıdan başarıya koşuyor
Birçok AB ülkesi Özellikle de Yunanistan ekonomik kriz ile boğuşurken, komşu ülke Türkiye ekonomide başarıdan başarıya koşuyor. Alman yayın kuruluşu Deutsche Wellenin konuyla ilgili haberi şöyle:
Ülkesinin daha birkaç yıl öncesine kadar hasta adam olarak anıldığını hatırlatan Türkiye Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, O zamanlar bunu söyleyenler bugün yoğun bakımdalar. diyor.
Türkiye 2001 yılında yaşanan ekonomik krizin ardından aldığı ekonomik önlemler sayesinde bir ekonomi mucizesine dönüştü ve bir zamanların hasta adamının dünyanın en güçlü ekonomilerinin yer aldığı 20´ler Grubu içinde yıldızı parlamaya başladı. Türklerin başarı öyküsü, Avro Bölgesinin krizdeki ülkelerinden Yunanistanın durumuyla kısmen benzerlikler gösteriyor.
Zira Türkiye´de de devletçi ekonomi sistemi Yunanistanda olduğu gibi, neredeyse her alana yayılan yolsuzluk ve kayırmacılık nedeniyle iflasın eşiğine gelmiş ve ekonomik kriz siyasi sisteme duyulan güveni kaybettirmişti. Ankarada da kısa bir süre içerisinde Atinada olduğu gibi içine düşülen bataklıktan ülkenin sadece kendi gücüyle çıkmasının zor olduğu anlaşılmıştı.
Buna karşın krizin üstesinden gelebilmek için kullanılan yöntem ve olanaklar, her iki ülkede farklılıklar gösteriyor. Örneğin Türkiye, Avro Bölgesi üyesi Yunanistandan farklı olarak ekonomiyi canlandırabilmek için parasının değerini düşürebilmişti. Ortak para birimi avroyu kullanan Yunanistan için böyle bir seçenek söz konusu değil.
Siyasi düzlemde de farklı bir tablo çıkıyor. Yunan seçmen, siyasi olarak iflasın eşiğine gelmiş yerleşik partiler arasından güven duyabileceği bir parti bulmakta zorlandı ve iki kez sandık başına gidilen ülkede siyasi iradenin oluşturulması uzun zaman aldı. Türkiye´de ise koşullar farklıydı. 2002 yılının Kasım ayında sandık başına giden Türk seçmen tüm eski partileri bir kenara iterek o güne kadar hiç denenmemiş yeni bir partiye şans tanıdı. Böylece Türkiye, Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) ile radikal bir başlangıç yaptı.
--IMF Yardımları, Özelleştirmeler ve Yabancı Sermaye--
AKP ilk yıllarında iç siyasette istikrarı sağlayarak ve Uluslararası Para Fonunun (IMF) AKPnin seleflerinden talep ettiği reform paketine kararlılıkla uyarak belki de en büyük ekonomik başarısını gerçekleştirdi. Türkiye sadece acil olarak ihtiyaç duyulan milyarlık kredileri iyi yönetmekle kalmadı, aynı zamanda ekonomisinin modernleşmesi yönünde de ilk adımları atmış oldu. Türkiyede gerçekleştirilen reformların başarısı geçtiğimiz yıllarda yaşanan uluslararası banka krizinde de kendini gösterdi. Türkiyede 2001 yılında tamamen çöken ve ardından yeniden inşa edilen bankacılık sistemi, uluslararası piyasalardaki dalgalanmalardan büyük yara almadan kurtuldu. AKP hükûmeti ayrıca hızla kamuya ait birçok işletmeyi özelleştirdi ve bundan büyük kazanç elde etti. Türkiye yeni ekonomi politikasıyla da yabancı yatırımları giderek artan oranda ülkeye çekmeye başladı. Hükûmet kaynaklarına göre geçtiğimiz yıllarda yabancı yatırımlar sayesinde ülkeye 16 milyar dolar aktı. Kısa bir süre önce TBMMde Körfez ülkelerinden yatırımcıların Türkiyede gayrimenkul almalarını kolaylaştırmak için yeni yasal düzenlemeler kabul edildi.
--Yunanların Bundan Alacakları Dersler--
Essen kentinde bulunan Türkiye Araştırmalar Merkezinin eski yöneticisi ve Türk-Alman Eğitim ve Bilimsel Araştırmalar Vakfı (TAVAK) Başkanı Faruk Şen, Deutsche Welleye, reformlar sayesinde Türkiyedeki ekonomik büyümenin son 10 yıl içinde yüzde 59a ulaştığını söylüyor. Kişi başına düşen yıllık gelirin ikiye katlandığını ve altyapı projelerine milyarlık meblağların aktarıldığını belirten Şen, Yunanistanın Türkiyenin başarı öyküsünden çıkarması gereken dersler olduğunu belirtiyor. Türkiyenin üretim alanlarına yatırım yaptığını kaydeden Faruk Şen, ülkenin uluslararası otomotiv sektöründe önemli üretim merkezleri arasına girdiğini belirtti. Yaklaşık beş bin Alman firmasının Türkiyede üretim yaptığına dikkati çeken Şen, Yunanistanın bu alandaki eksiklerini vurguladı. Şen, Bir ülke sadece turizm ve ticaretle reformdan geçirilemez. dedi.
--ABye Giderek Mesafeli Bakılıyor--
Ekonomisi güçlendikçe Türkiyenin kendine duyduğu güven ve bununla birlikte Avrupa Birliği ile arasındaki mesafe de artıyor. AB kriz bölgesi olarak görülüyor ve faydadan çok zarar getireceği düşünülüyor. Faruk Şenin başında bulunduğu kamuoyu araştırma şirketi TAVAKın yaptığı ankete göre Türklerin Avrupa Birliği hevesi giderek sönüyor. Ankete katılanların sadece yüzde 17si Türkiyenin Avrupa Birliği üyesi olarak kabul edileceğine inandığını söylüyor. 2004 yılında bu oran yüzde 78 idi. Elde edilen sonuçlara göre ankete katılan her beş kişiden dördü ülkesinin ekonomik açıdan Avrupa Birliğine ihtiyaç duymadığını dile getiriyor.
FACEBOOK YORUMLAR