Gurbetçilerin Korkulu rüyası olan otomatik bilgi paylaşımı hakkında tüm detaylar
Yeminli Mali Müşavir Ali ÇAKMAKCI Gurbetçilerin Korkulu rüyası otomatik bilgi paylaşımı hakkında herşeyi Turkinfo’a anlattı. Gurbetçi Türk vatandaşları vergi cezası tehlikesi altında, otomatik bilgi değişimi anlaşmasının yankıları: Gurbetçi Türk vatandaşları otomatik bilgi değişimi ile vergi cezası tehlikesi altında
I-Türkiye’nin Bilgi Paylaşımının Nedenleri Ve Sonuçları:
A-Otomatik Bilgi Değişimi Neden “Pişmanlıkla Beyanı” Önemli Hale Getirmiştir:
Finans piyasalarının gelişmesi, derinleşmesi, liberal akımlar ile serbest piyasa yapısına bağlı olarak fon ve sermaye hareketlerinin hızlı hareket etmesi ve bu bilgilerin çeşitli saiklerle gizlenmesi ülkelerin ciddi şekilde ekonomik yapılarının bozulmasına ve kırılganlaşmasına, daha da önemlisi vergi kayıpları yaşamalarına, şeffaflık ve vergi adaletinin kaybolmasına neden olmaktadır. Gelinen nokta itibariyle dünyada vergi gelirleri açısından ortak kurallar konulması ve ilkesel bir duruş izlenmesi zorunlu olmuştur.
Konuyu detaylarıyla ele aldığımız Radyo Yayına da aşağıdaki linklerden erişmeniz mümkündür:
https://radyo.stendustri.com.tr/yeminli-mali-musavir-ali-cakmakci-vergi-mukellefleri-nelere-dikkat-etmeli/
https://www.adenymm.com.tr/basin-medya
Uluslararası kapsamda mukimlerin Finansal Bilgilerinin Karşılıklı Otomatik Değişimini içeren Standartın ülkemizde de kabul edilmesi ve yürürlüğe girmesi ile mükellefleri olumsuz etkileyebilecek yurtdışı kaynaklı bir vergi matrahı bilgisinin 2020/Eylül ayı itibariyle idarenin eline geçmesi durumu bulunmaktadır.
Türkiye 1970’lerden itibaren Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmaları (ÇVÖA) imzalamakla beraber, bu Anlaşmaların “bilgi değişimi” maddesi bilgi değişiminin otomatik olmaması ve talep üzerine sınırlı bir içerik taşıması nedeniyle etkin ve verimli sonuçlara hizmet etmemiştir.
Türkiye, 2011’deki ana çerçeve “Sözleşmeyi” 2018’de, 2017’de imzalanan bilgi değişimi anlaşmasını ise 2019 yılında uluslararası baskılarla hayata geçirmesine karşın, bize göre kısa sürede çok fazla mesafe almıştır.
Bilgi değişimi kapsamında, Türkiye’de mukim olmasına karşın yurtdışında geliri bulunup, bu gelirin de ülkemize beyana tabi bir gelir olması durumunda mükellefler ağır vergi tarhiyatları ve vergi zıyaı cezaları ile karşılaşabileceklerdir. Türkiye’nin aşağıda detaylarına yer verdiğimiz ülke ve bölgelerden elde edilen gelirleri ve bakiye hesap bilgileri 2020/Eylül ayı itibariyle Hazine Ve Maliye Bakanlığı bünyesinde yetkili makam olan Gelir İdaresi Başkanlığı (GİB)’na ulaşmış olacaktır.
2018 yılı için Norveç ve Letonya; 2019 yılında ise 71 ülke veya bölgede geliri olup beyan etmeyen mükelleflerin acilen Vergi Usul Kanunu(VUK)’nun 371. Maddesi kapsamında fiili herhangi bir vergi incelemesine başlanmadan veya idare tarafından VUK’un 370. Maddesi kapsamında izaha davet yazıları ile karşılaşmadan pişmanlık hükümlerinden yararlanarak gelirlerini beyan etmeleri gerekmektedir.
Aksi durumda, bu veriler elbette GİB tarafından ilgili denetim birimi ve organıyla paylaşılabileceğinden ileride önemli vergi incelemeleri gündeme gelebileceklerdir. Yani, Türkiye’de mukim mükellefleri ağır vergi tarhiyatları bekliyor olabilir.
Ayrıca, iç mevzuat kapsamında da bazı düzenlemeler yapılmıştır. VUK’un 152/A maddesine göre GİB veya vergi incelemesi elemanları uluslararası kapsamdaki bilgileri bu Kanunun 1. Madde şümülüne girmese dahi temin edebileceklerdir. Burada VUK’un kapsamına girmeyen vergiler ve buna ilişkin diğer bilgilerin inceleme elemanlarına hangi saikle verileceği ve bunun hangi amaç için kullanılabileceği hususu yetki açısından bize göre sorunlu olup, özel incelenmesi gerekmektedir.
Anlaşma kapsamında bilgi değişimine uygun hareket etmeyen ülke zararlı vergi rekabeti yapan bir ülke olarak değerlendirilecektir.
7143 sayılı Kanunun 10/13 maddesinde yer alan “varlık barışı” hükümleri kapsamında yurtdışı kaynaklarını beyan edip Türkiye’ye getiren mükellefler için tehlike bulunmazken, bu haktan yararlanmayan veya bildirim ve beyanda bulunmakla beraber yükümlülüklerini Kanuna uygun yerine getirmeyen mükellefler, potansiyel mükellefler dahil, vergi incelemesine tabi tutulabilecektir. Özetle, bu haktan yararlanmayanlar için önemli bir imkan kaçırılmış oldu.
B-İsviçre, Fransa, Avusturya, Hollanda, Belçika Ve Almanya’da Yerleşik Türkleri Bekleyen Tehlikeler, Bu Ülke Mukimi Vatandaşlarımızın Finansal Hesap Bilgilerine Erişilmesi:
Dünyada offshore merkezleri hızla büyümektedir. 2018’de yayımlanan bir Rapora göre (BCG Global Wealth) offshore hesaplardaki servet tutarı 2017 yılı itibariyle 8.3 Trilyon Dolar olup, bu tutar 2016’ya göre %6 büyümüştür. Bunun 2.3-Trilyon Doları İsviçre’de, 1.1-Trilyon Doları Honkong, 0.9-Trilyon Doları Singapur, 0.7-Trilyon Doları ABD ve diğer kısımları genel olarak BAE, Lüksemburg, Monaco Bahreyn’de bulunuyor.
Bu tablo, Almanya’nın hangi saikle geçmişte İsviçre’deki Alman mudilerin banka bilgilerini gizli bir şekilde satın aldığını da açıkça ortaya koymaktadır.
İsviçre nezdinde Türk yatırımcılarının ve vatandaşlarının bilimsel çalışmalarda en az 60-milyar Dolar sermayesinin bulunduğu ifade edilmektedir. Bu sermaye kaynakları üzerinden Türkiye’de beyan edilmemiş gelirler de ciddi şekilde vergilendirilecektir. İsviçre, çok baskı görmesi nedeniyle geç te olsa anlaşmaya adım attı ve AB nin tamamı olmak üzere 80, 90 civarında ülke ile anlaşma yapmış durumdadır. Ayrıca, Türkiye ile bazı sorunlar nedeniyle 2020 de bilgi değişimi olmamakla beraber, 2021 veya en geç 2022 yılında tarafların bilgi değişimine başlaması beklenmektedir.
Almanya kamuoyunda bilgi değişimi kapsamında “gelin kendinizi ihbar edin” (Selbstanzeige) diye haberlerin yayımlandığı görülmektedir. 2020 yılında Almanya ile bilgi değişimi Türkiye’nin idari, teknik ve yasal hazırlıklarının tam ve gereği gibi bulunmaması nedeniyle ileri bir tarihe ertelenmiştir. Bu konuda Almanya yetkili makamlarından açıklama bulunmasına karşın, Türk tarafında böyle bir açıklamaya tesadüf etmemiş bulunmaktayız. Türkiye’nin bilgi paylaşımında kusurlu şekilde ağır davrandığı hususu, siyasi gerekçeler dışında, katılabileceğimiz bir husus değildir. Türkiye zaten stopaj yoluyla vergilendirme yaptığından sorun aslında Almanya’ya özgüdür.
Almanya’da gelir vergisi oranları hali hazırda Türkiye’den daha yüksek olduğundan Türk vatandaşlarının doğrudan Türkiye veya Almanya dışında olup ta Almanya’da vergilendirilmesi gereken gelirlerini Almanya’da daha yüksek oranda vergiye tabi olacak şekilde beyan etmeleri gerekiyor. Yani, Türkiye’deki gelirlerin, vatandaşlarımızın Almanya’da tabi olduğu vergi diliminden daha yüksek bir vergi dilimine girmesi söz konusu (Steuerprogression). Almanya’da para kazanan her gerçek kişi yılda 9,168 Euro’nun üzerindeki kazancının bir bölümünü devlete ödemek zorundadır. Almanya anne babalara, çocukları için yıllık 7.620 Euro’luk bir vergiden muaf miktar bırakmaktadır. Gelir vergisi tarifesi ise mükelleflerin kişisel özelliklerini dikkate alan artan oranlı bir yapıya sahiptir. Tarife oranları %0’dan %42(45)’ye kadar değişmektedir. Vergi tarifesinde belli bir tutara kadar gelire %0 oranı uygulanarak vergi dışı bırakılmakta ve kişilerin gelirlerine uygulanacak olan vergi oranı sahip oldukları gelir seviyesine ve medeni durumlarına göre değişmektedir. Mevzuata göre evli çiftlerin gelirleri isteğe bağlı olarak birleştirilir ve bir beyanname vermek suretiyle vergiye tabi tutulur. Ancak eşler ayrı olarak vergilendirmeyi isteme hakkına da sahiptirler. Bakıma muhtaç, örgün ve mesleki eğitimde bulunan (25 yaşına kadar) ve 18 yaşını doldurmamış çocukların gelirleri normal olarak anne veya babanın geliri ile birlikte vergilendirilmektedirler.
Almanya’da da birçok ülkede olduğu gibi, gelir arttıkça bu gelire uygulanan vergi oranı da artarak en üst gelir gruplarında %45’e ulaşıyor. Bu nedenle, vatandaşlarımızın faiz ve cezasıyla vergi ödemeleri ile buna bağlı olarak sosyal yardım gibi hakların kaybolmasına varabilecek sonuçların çıkabileceği açıktır.
Bu durumda, Almanya mukimi vatandaşlarımızın (eğer devamlı yerleşme yerleri Almanya ise) ülkemizde stopaj yoluyla vergilendirme yoluyla ödedikleri vergileri ÇVÖA kapsamında Almanya da mahsup etme hakları olacaktır. Bu kapsamda, Türkiye de eğer ki ÇVÖA kapsamında fazla ödenen vergi varsa, bunu vergi hatası kapsamında red ve iadesini talep edebilirler.
Bazı Alman medyasında yer alan şekilde Almanya’nın bu Anlaşma kapsamında geriye dönük 10 yıl soruşturma yapma imkanı yoktur. Zira, bilgiler her yıl 1 yıl için değişime tabi olacaktır. Örneğin, Türkiye’de vergi tarhı için öngörülen zamanaşımı süresi (takdir komisyonu hariç) 5 yıl olduğu için, Türkiye 5 yıl içinde vergiyi tarh etti etti, yoksa zamanaşımına uğrayacaktır. Almanya ‘da da benzer bir durum var. Bu Anlaşma dışında başka delillerle zaten vergi inceleme yetkisine ilişkin yasal düzenlemeler mevcut haliyle devam etmektedir.
Özellikle, covid sonrası Almanya vergi gelirleri çok düştüğünden Almanya’nın Türkiye’ye yönelik hamleleri önemli olacaktır. 2020/Mayıs ayında federal bütçedeki gelir kaybının yüzde 34.8 olduğu belirtilirken, eyaletlerdeki vergi kaybı oranı yüzde 14.7 olarak açıklandı. 2020 yılının ilk beş ayında vergi gelirleri bir önceki yılın aynı dönemiyle karşılaştırıldığında ise yüzde 6.3 düştüğü yönünde haberler medyada yer almaktadır.
Sonuç olarak, mevcut durum kapsamında Almanya mukimi olup, Türkiye’de önemli tasarrufları bulunan Türk vatandaşlarının 2019 yılı için herhangi bir tedirginlik yaşamalarına gerek bulunmamaktadır. Buna karşın, her iki ülke açısından problemler çözülürse 2020 yılı finansal bilgileri, 2021/Eylül ayı sonuna kadar taraflarca otomatikman paylaşılacaktır. Bu tarihten itibaren ise Türk vatandaşlarının Almaya tarafından cezalı işlemler ile karşılaşması muhtemeldir.
Türkiye 2019 yılı için Türklerin yoğun yaşadığı Almanya, Fransa, Belçika, Hollanda ve Avusturya olmak üzere 5 ülkeye bilgi vermeyecektir. Bu nedenle, bu ülkelerde mukim Türk vatandaşlarının 2019 yılı gelirleri için doğrudan bir tehlike bulunmamaktadır. Buna karşın, 2020 ve sonrası gelirlerin mutlak suretle paylaşılma tehlikesi mevcuttur.
C-Çifte Mukimlik Sorunu Nasıl Çözülecektir:
Bazen mükellefler her iki ülkenin mukimi olabildikleri gibi, her ikisinin de mukimi olmayabilirler. Bu durumda konunun “vergi otoritesi” bakımından çözümünü ÇVÖA’ların 4. Maddesinde aramak gerekecektir.
Bu kapsamda, mükelleflerin “devamlı meskeni” nerede ise oranın mukimi sayılmaktadır. Mükelleflerin her iki devlette de meskenleri varsa, bu sefer “kişisel ve ailevi ekonomik ilişkilerin yoğunlaştığı“ yerin mukimi sayılacaklardır. Bu şekilde de sorun çözülemiyorsa mutad oturma yeri ve “uyrukları” dikkate alınmaktadır. Buna karşın, iki tarafın da mukimi değilse sorun taraflarca müzakereler ile çözülür. Tüzel kişilerde ise kanuni ve iş merkezi veya anlaşma üzerine çözüm üretilmektedir.
D- Otomatik Bilgi Değişimi Hangi Ülkeleri Nasıl Etkileyecektir:
Bu Anlaşma ile Gayrisafi Milli Hasılası (GSMH)’sı, Gayrisafi Yurtiçi Hasılası (GSYİ)ndan büyük olan (GSMH>GSYİH), yani kendi vatandaşları yurtdışında daha büyük katma değer yaratan bu tür ülkeler bu anlaşmadan daha olumlu sonuçlar elde edebileceklerdir.
Çünkü, bu ülke yerleşiklerinin yurtdışında yarattığı gelirlerin ne olduğu, ne tutarda olduğu konusunda etkili, gerçek bir bilgi sahibi olunamadığından, şimdi otomatikman alınacak bu bilgilerle ciddi bir şekilde vergilendirme yapılması gündeme gelecektir.
Verilen bilgilere göre vergiye tabi gelirlerini beyan etmeyen Türkiye yerleşikleri, son varlık barışından da yararlanmamış iseler, Norveç Ve Estonya için 2018, diğer ülke veya bölgeler itibariyle ise 2019 hesap döneminden itibaren ağır bir vergi yükü ve cezası ile karşılaşabileceklerdir. Dolayısıyla, Türkiye dahil tüm dünyada artık vergi kaçırmanın çapı önemli düzeyde daralmakta, vatandaşlar için risk önemli düzeyde artmış, ülkeler bilgi paylaşımı nedeniyle risk altında, yurt içi yerleşikler ise artık gelirlerini gizleme imkanına haiz olamayacaklardır.
II-Anlaşmanın İçeriğine İlişkin Temel Bilgiler:
Küresel sermaye, globalleşme ve uluslararası sınırların kalkması ile kendisine çok rahat bir alan çizmektedir. Öyle ki, sermaye bir tuşla dünyanın her tarafına kontrolsüz bir şekilde gidebilmekte, bu durum ülke ekonomilerinin kırılganlığını artırmaktadır. Bunun öncülüğünü ise daha çok çokuluslu şirketler yapmaktadır. Bu durum ulus devletlerin modern vergi politikalarının etkinsizleşmesine, verimsiz olmasına ve vergi adaletinin azalarak, şeffaflığın kaybolmasına neden olmuştur.
Her ülke, kendi ülkesindeki yerleşiklerinin diğer ülkelerde veya bölgelerdeki vergi kaynaklarını bilme, bunları kavrama ve vergilendirme ihtiyacı içine girmiştir. Bir diğer ifadeyle, her ülke kendi yerleşiklerinin vergi tabanını kontrol etme ihtiyacı içine girmiştir. Bunun temel nedenleri olarak dünyada yaşanan 2008 ekonomik krizinden sonra vergi adaleti, haksız vergi rekabeti, büyük bütçe açıkları, terörün finansmanı, karapara aklama gibi hususlar ön plana çıkmaktadır. Özellikle, bu süreçte Lihtenştayn ve İşviçre’de 2008 finansal krizinde iki bankanın vergi kaçakçılığına girmesi sorunu daha da küresel hale getirmiştir.
Uluslararası alanda vergi işbirliğine ilişkin anlaşmalar çok eski tarihlere dayanmaktadır. Dünyada vergide ilk işbirliği anlaşması 1843 yılında Fransa ile Belçika arasında yapılan çift taraflı bir anlaşmadır.
Toplam 32 maddeden oluşan Karşılıklı İdari Yardımlaşma Anlaşması ise 2011’de Can/Fransa’da imzalanmıştı. Türkiye bu Anlaşmayı gelir vergisi, kurumlar vergisi ve KDV için imzalamıştır. Bu anlaşma ilk olarak OECD tarafından 1988’de yapıldı ve 2010’ da revize edildi. Bu sözleşme, bilgi değişiminin yasal altyapısını oluşturmaktadır. Bilgi değişimi ise somut olarak 2013’te gündeme gelmiş ve bu konuda çeşitli modeller oluşturulmuştur. OECD ve AB konseyi bu Sözleşmeye öncülük etmiştir. Türkiye, bu sözleşmeyi 20.05.2017 tarihinde 7018 sayılı Kanunla kabul etmiştir. Otomatik bilgi değişimi ise bu Sözleşmenin 6. Maddesine dayanmaktadır. Sözleşme, anlaşmanın taraflarına otomatik bilgi değişimi, eş zamanlı vergi incelemesi, tahsilatta ve tebliğde yardımı içermektedir.
2014 yılında ise Vergi Konularında Finansal Bilgilerin Otomatik Değişimi Hakkında Standart (CRS) yayımlanmış ve Türkiye bu standarda uyacağını taahhüt etmiştir. Finansal Hesap Bilgilerinin Otomatik Değişimine İlişkin Çok Taraflı Yetki Anlaşması ise 21.04.2017’de Paris’te imzalanmıştı. Bu Anlaşma, Türkiye tarafından 1965 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararı ile 31.12.2019 da yürürlüğe girmek üzere onaylanmış olup, Resmi Gazetede yayımlanmıştır.
Bu Standartın çalışmanın sonraki bölümlerinde ela aldığımız bir ABD federal yasası olan ve Türkiye’yi de bağlayan FATCA’dan farkı, otomatik bilgi değişimi anlaşmasının ABD ile ilgili ikili bir anlaşma olmasından ziyade çok taraflı, küresel olması, standarta dayalı, otomatik içerik taşımasıdır. Ayrıca, FATCA’da vatandaşlık bilgisi için 7 ölçü esas alınırken, burada sadece “yerleşik olma” kriteri dikkate alınmıştır. Ayrıca, burada yükümlülüklere uymayan veya imzalamayan ülkelere yönelik olarak şu an için herhangi bir stopaj yükümlülüğü yoktur.
Türkiye, vergi konusunda bilgi değişimine ilişkin ortak anlaşmayı 2017 yılında kabul edip, 2019 yılında kabul etmekle beraber “2020 Eylül ayı sonuna kadar” Türkiye mukimi olanların 71 ülke ve bölgede bulunan finansal bilgilerine otomatikman erişmiş olacak, 54 ülkeye ise yurtdışı mukimi olup ta Türkiye’de hesapları bulunanları bildirecektir. Bu durum ise Türk vatandaşlarının mali bilgilerinin belli kapsam ve standartlar dahilinde artık yetkili otorite olan Gelir İdaresi Başkanlığı (GİB)’nın elinde olması anlamına geliyor. GİB, finansal bilgilerin, karşılıklı olmak kaydıyla, her yılın sonu itibariyle ertesi yılın Eylül ayının sonuna kadar, yetkili otoriteler kanalıyla (ülkemizde GİB), diğer ülkenin yetki makamıyla paylaşılacağını belirtti.
Anlaşma kapsamında yaptırım olarak ise kara listeye alınma ve buna bağlı olarak kredibilite gibi sorunlarının ortaya çıkması sağlanması planlanmaktadır. Bilgi vermeyen ülke-bölgeler izlenmekte ve yaptırım yapılması planlanmaktadır.
Bize göre uluslararası anlaşma kapsamında yanlış, yanıltıcı, eksik bilgi verilmesinin ise yaptırımları açık kalmakta, bunun teyidinin veya doğruluğuna ilişkin denetimin kim tarafından, nasıl ve hangi ilke ve kurallarla yapılacağının açık olmaması anlaşmanın en büyük eksikliğidir.
Türkiye’nin de onayladığı Otomatik Finansal Bilgi Değimine İlişkin Standarta göre bilgi vermeyen ülkeler için şu an açık bir yaptırım bulunmasa da, AB tarafından kara listeye alınması, AB ülkeleri için bazı mali zorlukların ortaya çıkartılması, kredi notlarının etkilenmesi gibi çeşitli yaptırımlar devreye girebileceğini ifade edilmektedir. Bu nedenle, artık dünyada şeffaflık artırılacak ve vergi rekabeti yasal sınırlar içerisinde gerçekleştirilecektir.
Türkiye’nin Vergi Konularında Karşılıklı Yardımlaşma Anlaşma Metnini 03.11.2011 tarihinde tarafından imzaladığını, 6 yıl sonra ise finansal otomatik bilgi değişimi anlaşmasını 21.04.2017 de imzaladığını, bunun ise 31.12.2019 da yasalaştığını ifade etmiştik. Makalenin yazıldığı tarih itibariyle temel Anlaşmayı 136 ülke imzalamasına karşın, sadece 107 ülke bilgi değişimi yapmaktadır. Bu sayı zaman içinde artabilir veya azalabilir.
AB ülkeleri bu bilgi paylaşımına 2017 ve 2018 de zaten başlamıştı. AB, OECD ve G20 ülkeleri zaten ÇVÖA 26. Maddesine istinaden de bilgi değişimi yaparken, bu değişim çift taraflı ve taleple olmaktaydı.
Şimdi ise çok taraflı, karşılıklı, kuralları ve sınırları olan, zorunlu ve otomatik şekilde bilgi değişimleri yapılacaktır. Amaç vergisel işbirliği sağlamak, geliştirmek ve tüm dünyada şeffalık kurallarının oluşturulmasıdır.
Yükümlüler, her yıl 31 Aralık itibariyle sahip olunan bilgileri ertesi yılın Eylül ayı sonuna kadar karşı tarafın yetkili idaresine bildirecektir. Bu kapsamda, hakkında bilgi verilecek kişi, yani bilgi veren ülkenin vatandaşı dahi olsa, eğer bu kişi ülkemizde mukim ise bahsi geçen ülke veya bölge bize bilgi verecektir.
Tam tersi durumda, örneğin T.C. vatandaşı olan, ama Almanya mukimi olarak orada hayatını idame ettiren vatandaşlarımız için Türkiye, Almanya’ya her yıl için bilgi verecektir. Ülkemiz tarafından paylaşılan bu bilgiler, Türkiye’de geliri olup ta Almanya’da vergi beyannamesi vermeyenler için bir facia yaratabilecektir.
Anlaşma kapsamında yaşanması muhtemel çifte mukimlik sorunları ise varsa ÇVÖA’na göre çözüme kavuşacaktır. Bu kapsamda, vatandaşlık hiç önemli değil, mukimlik yani vergisel açıdan yerleşme önemlidir.
III-Anlaşmanın Detayları:
A-Anlaşma Kapsamında Maliye Bakanlığı Kime Bilgi Verip Alacaktır:
Karşılıklı İdari Yardımlaşma Anlaşmasını imzalayanlar arasında ABD, Rusya, Japonya, bazı Afrika ülkeleri, AB nin tamamı, İsviçre, Brezilya, Hindistan, Norveç gibi ülkeler ile Cook, Man, Marshall, İngiliz Virjin Adaları, Jersey, Şeyseller ve Andorra gibi vergi cenneti sayılabilen ülke ve bölgeler de var. 136 ülke ve bölge fiilen bu Anlaşmayı imzaladı. Bu Anlaşma üst veya çatı Anlaşmadır.
Türkiye 2019 yılı için Almanya, Fransa, Belçika, Hollanda ve Avusturya olmak üzere 5 ülkeye bilgi vermeyecektir. 2018 yılında ilk olarak Norveç ve Letonya’dan fiilen bilgi alınmış ve verilmiştir. Bazı ülkeler bilgi almak istemeyip, sadece ülkemize bilgi vermek istemektedirler.
Şu an için Türkiye tarafından 54 ülke-bölgeye ile bilgi paylaşımı yapılacaktır. Buna karşın, 71 ülke veya bölgeden Türkiye’ye finansal bilgi temin edilecektir.
Bu kapsamda, Türkiye’de yerleşik olup, Cayman, Man, Bermuda, Seyseller, Virjin adaları, Çin, İsveç, İtalya, Malta, Bulgaristan, İngiltere gibi ülke veya bölgelerde hesabı olanlar için bilgi temin edilecektir.
Ama, ABD (iki ülke arasında FATCA gibi spesifik bir anlaşmanın olması gibi özel bir durumun olduğunu unutmamak lazım) veya Almanya, İsviçre gibi ülkeler ise bize bilgi vermemektedir.
Bu ülkelerden bazıları 2021 de bilgi vermeye başlayacak, bazılarının vergilendirme dönemleri farklı, bazıları sadece bilgi verecek ama almayacaktır. Bilgi verilecek ülkeler ise hemen hemen içerik olarak aynıdır.
B-Temin Edilecek Bilgiler Nasıl Kullanılacaktır:
Mukim olunan ülkeye verilecek bilgiler sadece vergisel amaçlarla kullanılabilecektir. Yani, doğrudan doğruya herhangi bir suç unsuru veya mahiyeti taşısa dahi, delil niteliği taşımayacaktır. Bu durum, zaten uluslararası hukuka aykırıdır. Ayrıca, elde edilen gelirler nedeniyle çifte vergilendirme olmayacak her iki tarafta vergilendirilmesi gereken gelirler mahsuplaşma yoluyla vergilendirilecektir. Bu anlaşma ÇVÖA’larını ortadan kaldırmamakta, tam tersine uygulamayı etkinleştirmektedir.
Mevduat, saklama hesapları, ortaklık ve borç menfaat işlemleri, nakdi sigorta sözleşmeleri ile düzenli ödeme sözleşmeleri sadece paylaşım konusu edilecektir. Ad soyad, adres, mukim olunan VKN, doğum yeri tarihi, hesap numarası, bakiyesi, değeri, yıl içinde ödenen temettü, faiz, hesapta bulunan varlıklardan elde edilen gelirlerin brüt tutarı bildirilecektir. Taşınmaz ve araç bilgileri gibi değer artışı veya ticari hesaplar bu gerekçeyle doğrudan paylaşılmayacaktır.
C-Anlaşma Yapmayan Ülkelerde Durum Ne Olacak:
Bu Anlaşmanın tarafı olmayanlar, yani Anlaşmayı imzalamayanlarla ÇVÖA varsa bilgi değişiminin taleple devam edecektir.
D-Hangi Hesaplar Bildirim Konusuna Dahil Edilecektir:
Anlaşma kapsamında ilgili ülke mukimi gerçek ve tüzel kişiler ile bunların karşı ülkede kontrol altında tuttukları yerleşik kurumların da finansal bilgileri paylaşıma konu olacaktır. Finansal kurumlar ise hariçtir.
01.07.2017 öncesi ve sonrası hesaplarda durum farklıdır. Bu tarihten sonra açılan hesaplarda mukim olduğunun beyanı, başka aksi bir durum yoksa yeterli. Ama önceden açılan hesaplarda adres bilgisi yeterli olmayıp, herhangi bir delil bilgi verilmesini gerektirebilir.
01.07.2017 den önce hesap açtırmış mukimlerin, tüm hesap sahiplerinin, kanıtlayıcı bilgi ve belgelerle banka veya finans kurumlarına başvuru yapması gerekiyor. Bazı durumlarda mukimlik açıkça tespit edilemiyorsa bağlantılı olan tüm ülkelere de bilgi (adres başka ülkede, vekalet veya telefon başka ülkede) verilebilir.
Türkiye’deki yabancı banka şubeleri de GİB e bilgi verecektir.
Türkiye’de kurulu ve aktif ticaretle uğraşan şirketler üzerinde yabancıların ortaklık payları ne olursa olsun hesap bilgileri paylaşılmaz. Fakat, yurtdışında kurulu şirket adına Türkiye’de açılan hesap bilgileri paylaşılabilir.
Yine, hesap sahibi şirketin gelirlerinin %50 sinden fazlası pasif ise ve yabancı mukim ortağın hisse payı %25 den fazla ise bilgi paylaşılabilir. Bize göre bu tespitin güçlüğünü de düşünerek inceleme yapılmadan varsayımsal bilgi paylaşımının da mahremiyet kuralına aykırılık taşıyabileceğini unutmamak gerekir.
01.07.2017 den önce açılmış hesapta 250.000-USD aşağısında tutar bulunur ve sonraki dönemlerde bakiye artmazsa yine bildirim olmaz.
Bireysel hesaplarda ise böyle bir eşik bulunmuyor, bunlar her hal ve şartta bildirilecektir.
Fakat, 01.07.2017 tarihi sonrası açılan kurumsal ve bireysel tüm hesaplar ise bakiye olsun olmasın bildirim kapsamındadır. Hesap hangi para birimiyle öyle bildirilecektir.
Son 3 yıldır işlem görmeyen ve son 6 yıldır iletişime geçilemeyen pasif hesaplar 1.000-USD yi aşmadığı sürece sorun teşkil etmezler, bildirim dışı kalacaklar. Hesap sahibi, pasif hesabın bulunduğu finansal kuruluşta başka bir hesapla işlem yaparsa pasif hesapta bildirilecektir.
Kapanan hesaplar da bildirilecek. Müşterek hesaplarda her hesap sahibi için tüm bilgiler bölünmeden verilecektir.
Türkiye’nin hali hazırda gerek “Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmaları(ÇVÖA)”nın 26. Maddesine yer alan “bilgi değişimi” maddesi kapsamında, gerekse uluslararası bağlayıcılığı olan bazı anlaşmalarla, uluslararası düzeyde, fakat sınırlı şekilde bilgi alıp vermektedir. Bildiğiniz üzere MASAK tarafından görev alalına giren konularda yabancı ülkelerdeki muadil kurumlarla uluslararası anlaşma kapsamına girmeyen mutabakat muhtıraları imzalanarak bu kapsamda bilgi alınıp verilmektedir.
Keza, ABD vatandaşlarının veya mukimlerinin yurtdışında sahip oldukları finansal varlıklarının tespitine ilişkin olarak federal bir yasa olan FATCA kapsamında ABD Gelir İdaresi olan IRS’e bu kapsamda bilgi verilmektedir.
ABD, kendi vatandaşları için bu yasayla doğrudan ilgili ülkelerdeki vergi otoritesiyle karşılıklı veya karşılıksız olarak, bazı ülkelerde ise doğrudan doğruya finans kuruluşlarından ÇVÖA veya karşılıklı yardımlaşma anlaşmalarına bağlı olarak veya bağlı kalmayarak bilgi talep etmektedir.
ABD’nin bu yasasına uyulmaması durumunda ise ülkelerin kredi notları etkilenmekte, kredibilite imkanları ortadan kalmakta, finansal açıdan ağır yaptırımlar gündeme gelmekte, sendikasyon kredileri ile senkrutizasyon kredilerinde olumsuz sonuçlara katlanılmaktadır. Tam anlamıyla itibar kaybı yaşanabilmektedir. Daha da önemlisi, ABD finansal varlıkları üzerinden gelir elde eden bu finansal kurum veya kuruluşlar %30 civarında ağır bir vergi ödemek zorunda kalmaktadırlar.
Bize göre ülkemizin iç mevzuatında halen boşluklar bulunmakta, vergi mahremiyeti ve özel hayatın gizliliği gibi konularda uyum sorunu yaşanabilecektir.
E-Anlaşmanın Tereddüt Yaratan Durumları Nelerdir:
Anlaşma kapsamında bazı soru ve sorunların da çözümünün aranmasında yarar bulunmaktadır. Bilgi değişiminde ülkelerin eksik, yanlış, yanıltıcı bilgi vermeleri durumunda ne olacağı ve bunun nasıl denetleneceği sorunu ve yaptırımı önemli olacaktır. Ayrıca, iki ülke arasında bir ÇVÖA yoksa, anlaşmayı imzalayan ülkeye bilgi verilebilir mi veya bu durum mahremiyet ihlali olarak görülebilir mi? Bu durum, ülkemizde vergi mahremiyetinin ihlali sayılabilir. Yalnız, usulünce onaylanarak yürürlüğe giren uluslarası anlaşmaların iç mevzuatın üstünde bir hukuki nitelik taşıdığını unutmamak gerekmektedir.
Burada vergi mahremiyetine ilişkin kurallar önemli olacaktır. VUK 5. maddeye göre kanunda yazan kişiler görevleri dolayısıyla mükellef ve mükellefle ilgili kişilerin şahıslarına, mesleklerine, servet ve işletmelerine ilişkin öğrendikleri sırları görevden ayrılsalar dahi ifşa edemezler ve kendi veya üçüncü kişiler lehine kullanamazlar. VUK 362. Maddeye göre bu mahremiyet ihlal edilirse TCK 239. Maddeye göre şikayet üzerine 1 yıldan 3 yıla kadar hapis ve 5.000 gün adli para cezasına tabi olur. AATUHK nun 107. Maddesinde de “sırrın ifşası” düzenlenmiş, yetkililer gizli kalması gereken bilgileri açıklarlarsa TCK 239. Maddeye göre cezalandırılacaklardır.
ÇVÖA, FATCA Ve CRS kapsamında bilginin kime verileceği, içeriği, standartları, hangi amaçla verileceği ve kullanılacağı açıklanmış, cezalandırma kuralları ise iç mevzuat hükümlerine bırakılmıştır. Bize göre bu durum bir eksiklik olup, ülkelerin ihmalkar davranmalarının yaptırımlarının da kapsam ve nitelik olarak belirlenmesinde yarar bulunmaktadır. Aksi durum, ülkeler arasında çeşitli suistimallere yol açabilecektir.
IV-FATCA-Yabancı Hesapların Vergi Uyumu Yasası (The Foreign Acoount Tax Compliance Act) İle Farkı Ne Olacaktır.
FATCA, Yabancı Hesapların Vergi Uyumu Yasası (The Foreign Acoount Tax Compliance Act)16.03.2016’da ülkemizde 6677 sayılı Kanunla onaylanmıştır. ABD’nin kendi vatandaşlarının deniz aşırı hesapları nedeniyle 100-milyar Dolar kaybı olduğunu düşünmesi bu federal yasanın temelini oluşturmaktadır. ABD tarafından bu anlaşma 18 Mart 2010’da kabul edildi. ABD ile yapılan ÇVÖA sının 26. Maddesi bu anlaşmanın yasal dayanak noktasıdır.
Anlaşma kapsamında önceden kapsam ve standartları belirlenen bilgilerin paylaşımı kararlaştırılmıştır. Sistematik şekilde kaynak ülkeden, mukim olunan ülkeye bilgi akışı gerçekleşecektir.
ABD mukimlerinin gelirlerinin gizlenmesi amacıyla ABD mukimi olmayan finansal kuruluşlara yaptırım içeren bir yasadır. Yaptırım olarak ABD kaynaklı gelirlerden %30 kesinti yapılması kuralı vardır. Hali hazırda 100’den fazla ülke bu anlaşmayı imzalamıştır. OECD, G20 ülkelerinin tamamı ve Türkiye bu Anlaşmaya dahildir.
Anlaşmada 2 tür temel Model vardır, Hükümetler Arası Anlaşma (Model I) otomatik olarak anlaşma kapsamındaki ülke, doğrudan IRS ile bilgi paylaşımı yapmaktadır. Türkiye Model I dedir. Türkiye’deki finans kurumları doğrudan Maliye Bakanlığı’na bilgi vermektedir. Aksi durumda, Bankalar Kanunu başta olmak üzere vergi mahremiyetine ilişkin kurallara aykırı hareket edilmiş olur. Kanunlarda geçen yetkili makam Hazine ve Maliye Bakanlığı’dır.
2015’te 66 ülke bu modeli kullanmıştır. Bir kısmı ise özde anlaşmışlardır. Türkiye 2014 yılında özde uzlaşılan ülkelerden sayılmıştır. 2014 yılının sonuna kadar yasanın hazırlanması istense de, ABD tarafından süre uzatılmıştır. Sonra ise 31.12.2016’ya kadar Türk finansal kuruluşlar uyumlu sayılmaya devam etmişlerdir. Dolayısıyla, özel bir stopaja tabi olmamışlardır. 29 Temmuz 2015’te ABD ile T.C. arasında genişletilmiş bilgi değişimi yoluyla vergi uyumunun artırılması anlaşması (FATCA) Ankara’da imzalanmıştır.
Model II ise talep üzerine yetkili makamlar aracılığı ile yapılmaktadır. Bir tür İşbirliği Anlaşması olup 2015 yılı itibariyle 7 ülke imzalamıştır.
ABD veya T.C. mukimi finansal kuruluşlar tarafından tutulan bilgiler, faiz, temettü, sigorta, gibi mevduat hesapları saklama ve sigorta hesapları bildirimi zorunlu ABD veya Türk hesabı olarak raporlanacaktır. Hesap sahibinin adı, adresi, kimlik no, hesap no gibi bilgiler paylaşılacaktır. Finans kuruluşları tarafından 1 Temmuz 2014 öncesi 50.000-USD eşik değer ve sonrası içinse limitsiz tarama yapılacaktır.
Bilgiler yalnızca vergi amaçlı kullanılabilecektir. Değiştirilen tüm bilgiler ÇVÖA kapsamında gizlilik hükümleri kapsamında koruma altındadır.
FACEBOOK YORUMLAR